Dört İşlem Bilmeyenler Üzerine 'Nesin'lik' Söyleşi

Bizimki kadar ipe sapa gelmez konuları tartışan toplum bulmak zordur. Buna Osmanlı'dan kalan bir sözcük kullanarak 'malayani hastalığı' diyorum. Nedenini sadece cehalete bağlamak doğru değil. Belki dilini yozlaşmakdan kurtaramamış bir toplum olmaktan kaynaklanıyor. Akil adam tartışması bu yozlaşmanın son gösterisi.

Dört İşlem Bilmeyenler Üzerine 'Nesin'lik' Söyleşi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.04.2013 - 06:00

Ben akil adam olmadığım için bu olan bitenler etrafında gereksiz bir gürültü koparıldığı kanısındayım. Eğer bir hükümet halkı ikna etmek isterse onunla konuşmak için kendisi gibi düşünenlerden yüzlerce nasihat heyeti kurabilir. Sabahtan akşama kadar yapılan beyin yıkama bundan başka bir şey değil ki! Bu iş akılla, düşünmekle olmaz. Akıllının karşısına her zaman bir başka akıllı çıkabilir. Ama bir sinema oyuncusunun karşısına onun filmlerini seyretmiş afficianado’su çıkar. Bir köşe yazarının karşısına da onu okuyanlar çıkacaktır. Yapılacak, tartışmalı bir bilimsel seminer değil.

Kanımca hükümet kendince gerekeni uygun olarak yapmıştır. Yalnız ortada bir sözcük hatası var. İskandinavya kökenli ‘Ombudsman’ uygulamasında hükümet birkaç memurunu halkın hükümet ve memurlar hakkındaki şikâyetlerini dinlemek için seçer. Bizim onlardan esinlenen uygulama, iktidarın seçtiği bir ‘halkla konuşma heyeti’ nin üyeleri. Bunlar kuşkusuz aptal değil. Fakat Osmanlıcada ‘akil’ adam, çağının bilgesi ağırlığında bir kişidir. Bunun neyini tartışıyorlar? Ne var ki doğru ad koymak tarih ve dil bilmeye bağlı ve bize zor gelen bir iştir. Bir de politik propaganda var. O zaman sinema artisti ‘akil’ olur.

Son zamanlarda aklımın ermediği olaylar çoğaldığı için her işi akla bağlayan ve Türk toplumunu çok iyi tanıyan Aziz Nesin’i anımsadım. Mühendis kökenli olduğum için, akılla matematik arasında doğrudan bir ilişki olduğuna inanırım. Son zamanlarda benim gibi toplumun geleceğini yaşamının en önemli sorunu haline getirmiş bir sayı tutkulusunun aklının ermediği şeyler birkaç gün içinde ‘Nesinlik” oluyor. Önemleri, beyin yıkama aracı olmalarında. Malayani toplumu da bu işe yatkın. Ne var ki bazen aralarında bütün boyutlarıyla ülkenin geleceğini ilgilendirenleri var. Ben bir iki tanesine değineceğim:

KADINLAR EVDE OTURURSA, NE OLUR?

Bunlardan biri kadınlar okumayıp evlerinde otururlarsa Türkiye’nin geleceği sorunudur. Burada bir sayı bilmemek gösterisi var: Rusya’da, Çin’de, Hindistan’da, Amerika’da, Almanya’da çalışma yaşamında kadın-erkek aynı düzeyde. Türkiye’de aynı üretimi sağlamak için erkeğin iki kat çalışması gerekecek. Kadınlar bir de 3 çocuk yaparlarsa Türk erkeklerinin üç kat fazla çalışması gerekecek.

Hiçbir tarihi belge, Türklerin Çinliden, Japondan, Amerikalıdan, Almandan daha çalışkan olduğunu yazmıyor. Tersine tembel olduğunu yazan pek çok bilgi, hatta uluslararası istatistikler var. Bu üç kat fazla çalışan Türk’ü nereden bulacağız? Buna göre Türkiye’de öğretimin temel ilkesi daha az çalışarak üç kat fazla üretme yöntemini bulup, geliştirip olacak! Bu da cahil halkın yarısı olan erkeklere öğretilecek... Dört işlemi öğrenemeyen toplum bu hesabı yapamıyor. Gün geçtikçe cehalet batağına düşmesinin nedeni bu olmalı.

Sevgili Okuyucular,

Kendi dilleriyle yazmayı unutmuş Osmanlılar arasında ‘A’mal-i Erbaa’ (Dört İşlem) bilmemek cahili tanımlamak için kullanılırdı. ‘ A’mal-i Erbaa’ bir sosyal statü işareti idi. Bugün kentli olamamış ve hesap bilmeyen köylülerin ‘Selamün Aleyküm’le başlayıp ‘bye bye’la bitirmeleri de sosyal statü gösterisidir. Uygarlık da ilerlediğimizi savladıkça her mürekkep yalayan Arapça ve İngilizce lugat patlatıyor.

Cahillik, toplumu papağan yapan bir toplumsal özelliktir. Yazan, söyleyen ve dinleyen herkesin papağanlaştığı renkli bir toplum olduk. Bilmeden yabancı dil konuşan, hatta üniversitede (okuyan ve onu bitiren) papağanlar dört işlem yapmakta zorlanıyorlar.

Ama kendimizi çok da hor görmeyelim. Toplumda hindiler de var. Osmanlı döneminden kalan akilane bir hikâyede papağan 100 kuruşsa hindi 1000 kuruştur. Çünkü düşünen, hindi gibi de olsa, konuşandan çok daha değerli sayılırdı. Eski zamanlarda Çin’de de İslamda da. ‘Akil adam’ çok konuşmaz. ‘Akil’ nereden çıktı. Türkler ‘akıl’ı pek kullanmadıkları için ‘akil’i almış olmalılar. İktidar partisine kaydolarak gelirini artırmak yöntemini öğrenen halkımız da akildi. Bu halkın yarattığı toplum bir devr-i daim makinesi gibi çalışarak vatanı kurtaracak.

Tembel babanın üç çocuklu bahtiyar ailelerden oluşan 100 milyonluk bir Türkiye dünyaya akıl satan toplum olarak bedava yaşayacak. Bazı papağanlar Standart Poor’un Türkiye’nin notunu AAA+(Aliy-ül Alâ) çıkaracağını halka söyleyebilirler.

Türkiye’de yaşadığımı günlük gazeteler her gün bana anımsatıyor. Gazetenin 3 sayfası futbol ve başka toplara ayrılmış. Bir sayfa otomobillere, 3-4 sayfası reklamla sıkıştırılmış papağanlığa tahsis ediliyor.

Bugün akilane (ayın ve elif ile yazılır) konuşayım derken, akıllıca (o da ayınla yazılıyor) yazamayacağımı düşündüm. Arapça akil, yiyen anlamına da geldiği için bizde düşünenle kafayı yiyen bazen karışıyor. Böyle karışımlar musikideki ‘medley’ gibi eğlenceli oluyor. Bu yazının biraz ‘Nesin’lik’ olması bu yüzden..

AKILLILAR KORKUTUCU OLUR

Sayın Okuyucular,

Akıllı diye bilinenler neden yaptıklarını düşünüp bilinçlendirerek insanlara yardımcı olurlar. Cahil bir toplumda akıllı korkutucudur. Bir büyücüye benzemese de cahiller ondan bir kötülük geleceğini düşünebilirler. Bu Haccac’ın, ya da Giordano Bruno’nun yakılması, ya da Mısır’dan çağrılan astronom Takiyüddin’in, Şeyhülislamın fetvası ile III. Murat tarafından yaptırılan rasathanesinin yine aynI padişahın emriyle Kılıç Ali Paşa’nın toplarıyla yıktırılması gibidir.

O zamandan bu yana dünya insanları evren hakkında çok daha fazla şey öğrendiler. Osmanlı İmparatorluğu belki Takiyüddin yüzünden yıkılmadı ama, Avrupalı astronomlar ay’a gittiler. Osmanlı toplumu, Abdülmecid’in Fossati’ye yaptırdığı koca üniversiteyi çalıştıramamıştı. 1870’de açılan ikincisini de bir kimya deneyi üzerine çıkarılan bir fetva ile kapattılar.

Bunları öğrenip anımsamayanların, dünyada elde edecekleri fazla bir şey olmadığını toplumların uluslararası statüleri kanıtlıyor. Biz de malayani ile günleri, ayları, yılları aşıyoruz. Cehennemde kimin yanacağını Allah bilir. Ama yanardağ, orman yangını ya da yıldırımı bir yana bırakırsak, dünyadaki yangınları biz çıkarıyoruz. Bunları atlatıp geleceğe güvenmak için halkı papağan, hindi, koyun ve deve olmaktan kurtarmak gerek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler