Düş ve Düşünce Üzerine...

Düş ve Düşünce Üzerine...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.06.2012 - 06:37

Demokrasinin geçerliği, işlerliği ve erdemi, dünyanın geleceği vb. sorunları gündeme gelmiş; eğitimin amaçları ve “Nasıl bir insan?” soruları bütün dünyada yeniden öncelik kazanmış bulunuyor. Çözüm çoktan belli: “Çeşitlilik içinde birlik / Birlik içinde çeşitlilik!” Nasıl? Birlikte düşünmemiz gereken sorun sanırım burada!

TRT Okul kanalında üç meslektaşımın “düşünce” sohbetini izledim. Okul öğrencileri için belki biraz soyut ama ana-babalar ve öğretmenler için düzeyli bir program. Eski Türkçe tüs /düş (rüya, hayal kurmak, düşmekten düşey) anlamlarına takılmadan, tüş’enmek’ten gelen düşünmek: Söz, bilgi ve kavramları anlamak, fikir üretmek, karar vermek, yetiler geliştirmek amacıyla yapılan zihinsel iş, işlem ve eylemler! Dilimizde karşılıklı kon’maktan konuşma, yaz’mak’tan yazışma, tart’maktan tartışma, üş’mek’ten üşüşme var da, düş’mek ve düş’ünmek fiillerinin birlikte düşüşme biçimleri yok.

Dilimizin yapısal mantığı bireysel/kişisel işlerle, birlikte-ortaklaşa yapılan iş ve işlemleri ayırıyor. Okul programını yapan söz ve düşünce ustaları, karşılıklı düşünmenin önemi, açacağı ufuklar konusunda anlaştılar ama sürecin adını koymakta hayli zorlandılar. Kişisel düşünceleri teke indirmeden toplumun düşünce ufku nasıl geliştirebilir? Modern iletişim uzmanlarının “beyin fırtınası” (brain storming) adını verdiği çalışma yöntemiyle, her toplumda her zaman, özlemi duyulan fakat kolay sağlanamayan “ortak düşünce” ya da “toplumsal kişilik” sorunu.

Kişisel çıkar, değer, tercihlerin, hukuk felsefesinin üstün tuttuğu “kamu yararı” düzeyinde buluşup anlaşması. Eğitimcilerin “sosyalleşme”, insanbilimcilerin “kültürlen(ş)me”, siyasal tarihçilerin “toplumsallaşma”, devrimci liderlerin “uluslaşma” ya da “çağdaşlaşma” adını verdiği değişim süreci.

Cemaat - cemiyet ikilemi

Bu süreç, anayasada yer alabilir; ancak yasalarla, demokratik açılım paketleri veya eğitim reformu tasarılarıyla bugünden yarına gerçekleşemiyor. Ailede başlayıp okulda sürmesi, iş hayatında hayat boyu beslenmesi gerekiyor. Yine de tam tamına gerçekleştiği söylenemiyor. Belki bir örneklik sınırı aşılıyor ama dengeli, sağlıklı bir çeşitlilik sağlanamıyor. Çeşitliliğin nasıl kurgulanıp sürdürüleceği evrensel bir sorundur: Din ve inançla mı, akıl ve bilimle mi? Dinler ve mezhepler eğitimin temeline, dayanışmanın harcına inancı koyarlar. İnanmak zorunda değilsin (“dinde zorlama olmaz”) derler; ancak, inanmışsan, soru soramazsın. Çünkü sorgulama başlayınca inançlar sarsılıyor, bazen yıkılıyor. Vatikan, ara sıra temel inançlarda yanıldığını açıklar, ötekilerin geçerliğini savunmak amacıyla. İnanca dayalı eğitimin firesi “kesin inançlılar”dır (Eric Hoffer). ABD’de dinciler “evrim kuramı”nı yargılar, AB lideri Almanya’da fanatikler cadı avlar, Hindistan’da kamu yöneticileri falcılara danışır. Kesin inançlılar, bir uçtan ötekine atlar ama barış durağına uğramaz.

Öğretimin Birliği Yasası (1924) ulusal birliği yaratamadı. Cumhuriyet’in “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür koruyucularının” demokrat torunları tartışmalı bir “dindar nesiller” yetiştirme denemesinde daha başarılı olmayabilir.

Sistem ve amaç?


Hızla değişen dünyada sosyal sistemlerin çalışmadığı biliniyor. Eğitimde amaç değişmeyen inanç değil, değişime açık bilinçtir. 4+4+4 veya 8+4 (=12) yıllık, kesintili kesintisiz, kademeli kademesiz, örgün veya yaygın sistemler değil, insanın “kendini bil”mesi, ailesine, ülkesine, türüne yararlı, bilinçli ve sorumlu bir varlık/tarih bilinci kazanmasıdır. “İlkel” denen topluluklar bu hedefe okulsuz da ulaşabiliyor. Tüketim ekonomisinin öngördüğü refah toplumunda işler, işlemler giderek daha karmaşık görünüyor.

Eğitim filozofu Illich (1971) açıkça okulların kapatılmasını önermişti. İletişim teknolojisi (IT) bilgi ve kaynak bolluğuna yol açtı; ama henüz bir “bilgi toplumu” yaratamadı. Medya, kamu yönetimini denetliyor ama, medyayı kimin yönettiği belli değil. Medyanın yönetimini ele geçiren güçler toplumları hatta dünyayı yönetiyor. Bu süreçte, demokrasinin geçerliği, işlerliği ve erdemi, dünyanın geleceği vb. sorunları gündeme gelmiş; eğitimin amaçları ve “Nasıl bir insan?” soruları bütün dünyada yeniden öncelik kazanmış bulunuyor. Çözüm çoktan belli: “Çeşitlilik içinde birlik / Birlik içinde çeşitlilik!” Nasıl? Birlikte düşünmemiz gereken sorun sanırım burada!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler