Edebiyatın Gizli Etkinliği...

Edebiyatın Gizli Etkinliği...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.02.2013 - 08:15

Son yıllarda yaşadığımız en yıkıcı olay nedir? Bence, öğrencilerle, okullarla, oynanmasıdır. Edebiyat küçümsendi... Sanat, spor dersleri en aza indirildi. Felsefeye, sosyolojiye arka dönüldü. Bilimin, sanatın aydınlık, özgür yolu kesildi, geleceğimiz karanlıklara terk edildi. Bir ülkenin en değerli varlığı iyi yetişmiş insanlarıdır. O özellik, adım adım dinamitleniyor…

Aydın Boysan’la sanatçı dostu ünlü işadamı Nejat Eczacıbaşı 1980’lerde karşılaşır. Nejat Bey, Boysan’ın davranışlarından, düşüncelerinden oldukça etkilenmiştir. Aydın Bey’e sorar: “Üstadım, siz İngiliz eğitimi mi aldınız, yoksa Fransız eğitimi mi?” Boysan’ın yanıtı şöyle olur: “Hayır efendim. İkisi de değil. Samatya Narlıdere’de büyüdüm. O zamanlar mahallemizde tiyatro vardı; Shakespeare, Moliere oynardı. Tramvaya binmez, yaya yürürdük, harçlıklarımızı biriktirir kitap alırdık. Durmadan okurduk. Elimizden kitap düşmezdi. Ben, o ortamda yetiştim.” Boysan, 1922 doğumludur. Çocukluğu, 1930’lu yılların sonunu gösterir.

Yaşamları boyunca kitap okumayanlar, sanat solumayanlar hemen seçilir. Onların duruşları, bakışları sözcük seçişleri, seslenişleri farklıdır. Her şeyleri inceliklerden yoksundur. Edebiyatla yakınlığı olanın dilinde argo göremezsiniz. Sövgüyle arası hiç yoktur. Kültür diliyle konuşur, yazar. İnsanları daha iyi anlar. Onların sorunlarına karşılıksız çözüm arar. Kindar değildir. Günün olumsuz koşullarına karşın geleceğin güzellikler getireceğine inanır.

Edebiyatı çocuklara sevdirecek, tanıtacak olan, ana babadan sonra öğretmendir. Öğretmen, hiçbir şey yapmasa bile okuma sevgisi, kitap okuma alışkanlığı verirse, o ölümsüz öğretmendir. Öğrenci de o güzel alışkanlığı ile yaşamın tüm güçlüklerini aşar. UNESCO’nun dünya gençliğine örnek gösterdiği Köy Enstitülerimiz, başka örnek özellikleri yanında okuma cennetiydi. Hangi okuldan Mahmut Makal’lar, Mehmet Başaran’lar, Talip Apaydın’lar, Ali Dündar’lar, Osman Bolulu’lar yetişti? Özgür ortamda özgür okuma ile başarıldı bu iş. Demirtaş Ceyhun anlatmıştı: “Sanık, ben devletim adına, vatanım adına görev yaptım. Ben, çocuğuma ekmek yedirmek için devlet memuru oldum” diye kendini savunmaya başlayınca, yargıç hemen sözünü kesmiş: “Edebiyat yapma!” demiş öfkeyle. Dilinin altındaki ise “Yalan söyleme!”dir. Edebiyattan beslenmeyen birisi ancak böyle konuşur.

Sokağa çıksak. Yüz kişiye sorsak: “Sizce en iyi arkadaş nedir?’ diye. Yanıtları merak ediyorum. “Bir kitap okudum, yaşamım değişti” sözünü duymuşsunuzdur. Ufacık bir kitabın etkinliğine bakar mısınız? Edebiyatın, ilk anda sezilmeyen, gözle görülmeyen bir birikimi vardır. Suyu emen süngerde su nasıl görülmüyorsa öyle. Gerektiğinde orta çıkar.
Edebiyat, insanı adam eder… Bugün bunun eksikliğini her alanda, her adımda görüyoruz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler