Eğitimin Bugünkü Durumu...
Okurların anımsayacağı gibi, hemen her yıl ÖSS sonuçları açıklandığında tüm dikkatler, sınav birincilerine odaklanmakta ve sınavların ilk ve ortaöğretimdeki eğitim sistemi için işaret ettiği gerçekler göz ardı edilmektedir. Bu yıl, çarpıcı sonuçlarla yüz yüze gelinmesi nedeniyle görsel ve yazılı basın ilk kez fotoğrafın bütününe eğildi. Derece alan öğrencilerin yanında sınavda sıfır alan öğrenci sayısıyla ilgilenilmeye başlandı. Sorun elbette sınavda sıfır puan alan 30 bine yakın öğrenciyle sınırlı değil.
ÖSS, yükseköğretime öğrenci seçmenin yanında, ortaöğretimde verilen eğitim kalitesini de test etmektedir. 1974’ten beri geliştirilen bu merkezi sınav, kamuoyunun ve eğitimcilerin güvendiği bir ölçme aracı niteliğindedir. ÖSS’nin, öğrencilerin akademik başarılarını ölçmede, PISA ve TIMSS gibi uluslararası değerlendirmelerle örtüşen sonuçlar vermesi, sistemin güvenilirliğini kanıtlayan bir başka göstergedir. ÖSS sonuçlarından sonra özellikle MEB yetkililerinin “ÖSS müfredatla örtüşmüyor, sonuçlar eğitim sistemi için bir gösterge olamaz” şeklindeki açıklamaları dayanaksızdır.
Bu tür yaklaşımlar, acı olan bir gerçeği hasır altı etmenin ötesinde bir anlam ifade etmez.
Önce, ÖSS 2009’un bazı çarpıcı sonuçlarını özetleyelim. Bu yıl ÖSS’ye 1 milyon 350 bin 124 aday başvurdu. Sınavın ilk bölümünde, 9. sınıf ve önceki müfredattan dört ayrı alanın her birinden 30 sorunun sorulduğu testlerin ortalaması: Türkçe: 14.1, Sosyal Bilimler: 11.4, Matematik: 9.0, Fen Bilimleri: 4.0. Türkiye genelinde başarı puanı geçen yıla göre 4 puan azaldı.
Sınava girenler arasında, son sınıftaki öğrenci oranı yükselmesine karşılık, lise müfredatını kapsayan testlere cevap veren öğrenci oranı artacağı yerde düştü. 29 bin 907 öğrenci, sınavda hiç soru çözemedi. Bu sayı, test türlerinde çok daha yüksek. Fen Bilimlerinden: 704 bin 712, Matematikten: 251 bin 324 öğrenci bir tek soru bile çözemedi.
Sınavın ilk bölümü, 9. sınıf ve öncesinde kazanılan bilgi ve becerileri kapsadığından, bu veriler, temel fen bilimleri ve matematik eğitiminde büyük sorun olduğunu göstermektedir. Türkçe ve sosyal bilimlerden dikkate değer sayıdaki adayın bir soru bile çözememiş olmaları, sorunun sadece matematik ve fen bilimleri ile sınırlı olmadığını göstermektedir.
ÖSS’de bir tek soru bile çözemeyen ve sayıları yüz binlerin üzerinde olan bu öğrencilerin lise diploması sahibi olduğu dikkate alınırsa, bunun ne kadar düşündürücü olduğu görülür. İlköğretim sonrası liseye devam edemeyen ve lise sonrası ÖSS’ye girmeyen öğrenciler hesaba katıldığında bu sayıların hangi değerlere yükseleceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu öğrenciler 12 yıllık eğitimleri boyunca ne ile meşgul edilmişlerdir? Sınıflarını nasıl geçmişler, 50 ve üzerindeki başarı notuyla lise diplomasını nasıl almışlardır?
Türk eğitim sistemi az sayıdaki öğrenciyi iyi eğitiyor ancak…
Sonuçların çarpıcı olan bir başka yönü, ham puan aralıklarındaki dağılım ile ilgilidir. 30 sorunun sorulduğu Fen Bilimleri -1 testinde 20 ve üzerinde soru çözenlerin oranı sadece yüzde 6.4 iken, 19-10 arasında soru çözebilenlerin oranı yüzde 10.5, 9-0.5 arasında soru çözenlerin oranı yüzde 28, hiç soru çözemeyenlerin oranı yüzde 55’tir. Matematik-I için bu oranlar sırasıyla yüzde18, yüzde 20, yüzde 42 ve yüzde 20’dir.
Görüldüğü gibi, matematik ve fen alanında, istatistik kuralları ile hiç uyuşmayan bir dağılım söz konusudur.
Bunun açık anlamı şudur. Türk eğitim sistemi az sayıda öğrenciyi iyi eğitmesine karşılık, çok sayıda öğrenci neredeyse eğitim sürecinin dışındadır. Oldukça çarpıcı olan bu durum, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin bir göstergesi olup Türk eğitim sisteminin belki de en zayıf halkasıdır.
Geçen yıl, yükseköğretim kontenjanlarının boş kalacağı endişesiyle lisans ve ön lisansa girişte uygulanan baraj puanları 20 puan düşürülmüştü. YÖK bu yıl da, dolaylı yoldan baraj puanlarını yeniden düşürmek zorunda kaldı. Böylece 145 puan barajı için 120 sorudan 12 soruyu, 165 puan barajını aşmak için 180 sorudan 36 soruyu çözmek yeterli görüldü.
Başka bir ifadeyle, 10 üzerinden 2 alanlar sınavı kazandı kabul edildi. Bu durum ister istemez yükseköğretimde eğitimin kalitesini etkileyecek. Üniversiteler, son iki yılda karşı karşıya geldikleri aşırı kontenjan sorunu ile baş etme mücadelesi verirken bu nitelik sorununu çözebilecek mi?
Bence bu çok zor. Bugün ortaöğretimde nasıl sorun yaşanıyorsa aynı sorunun yükseköğretimde yaşanması kaçınılmaz görülüyor.
Sonuç
ÖSS sonuçları, lise mezunu olarak sınava başvuran 1.3 milyonun üzerindeki adayın, önemli bir bölümünün, bilgi düzeyi ve bilgiyi kullanma becerisi bakımından, lise, meslek lisesi hatta ilköğretim okulu mezunu yeterliliğinde olmadığını göstermektedir.
Eğitimin amacı elbette sınavlarda yüksek puan almak değildir. Eğitimin temel amacı her şeyden önce iyi yurttaş, iyi insan yetiştirmek, topluma, bilimin yol göstericiliğine inanan, çağdaş düşüncelerle bezenmiş bireyler kazandırmaktır.
Akademik başarıda bütünlemeye kalan eğitim sistemimiz bu alanda ne kadar başarılıdır? Bunu da günlük yaşantımızda görüyor ve yaşıyoruz. Sonuç olarak ÖSS 2009 sonuçları ve öteki göstergeler, eğitimdeki niteliğin dibe vurduğunu bir kez daha işaret etmektedir. Eğitimde gelinen bu sonucun mağduru, geleceğimiz olan çocuklarımız, dolayısıyla ülkemiz, sorumluları ise başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere, eğitim sürecinde yer alan herkestir.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?