Eleştirmenin yaptığına bak sen!

James Wood, Kurmaca Nasıl İşler? adlı kitabında kurgu metinlere ya da edebiyat eserlerine anlatım, ayrıntı, karakter, bilinç, dil, diyalog, gerçekçilik ve gelenek bağlamında yaklaşıyor. Wood kitapta ayrıca, Barthes ve Sklovski'yle edebi atışmalara da girişiyor.

Eleştirmenin yaptığına bak sen!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.01.2011 - 10:06

'Edebiyat, hayatı daha iyi fark etmemizi sağlar; hayata ilişkin bize pratik yaptırır. Bu da bizi edebiyattaki ayrıntıları ve aynı zamanda hayatı daha iyi okuyan biri haline getirir, bu böylece sürüp gider. Birçok genç okurun ne kadar dikkatten yoksun olduğunu fark etmeniz için edebiyat eğitimi vermeniz yeterlidir.'

James Wood

'nsanoğlu bir tuhaf; yaratılarda hem kurguyu arıyor hem de gerçekliğe uygunluğu. İkisi arasında bir denge gözetmenin gerekli olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu. Biri eksik kaldığında ya da fazla ağır bastığında, öbürünü aramaktan kendimizi alamadığımız zamanlar da az değil.

James Wood, iki ucu çetrefilli bu değneği sorgulamaya girişiyor. Kurmacanın, hem yapay hem de hayata uygun taraflarını eleştiri masasına yatırmayı deniyor. Onun tavrı, yani taktığı eleştirel gözlük 'eleştirmen, eleştirmenin de eleştirmenidir' dedirtecek türden. Barthes ve Sklovski'yle kitap boyunca devam eden tatlı atışma bunun en önemli göstergesi. Kurmaca Nasıl İşler? kitabıyla yazarımızın kendini açık eden bir söylemine rastlıyoruz: 'Kurmaca, hem yapma hem de gerçek. Bu iki olasılık bir arada pekâlâ bulunur.'

 

Eserlerin yapı taşları

Wood, anlatım sorunsalıyla işe koyulurken bazen yazara mı yoksa karaktere mi ait olduğu pek kestirilemeyen ifadelere vurgu yapar. Serbest dolaylı anlatımın özünü oluşturan bu durum, okurun, dünyayı karakterin gözüyle görmesini de sağlar.

Wood'un pek çok yerde ders kitabı niteliği taşıyan çalışması, verdiği örnekler ve değindiği isimlerle renkleniyor. Mesela Tolstoy, Pavese, Dickens, Henry James, Çehov, Shakespeare, Dostoyevski, Cervantes bunlardan birkaçı.

Kurmaca Nasıl İşler?, Wood'un edebiyat üzerine ve edebi eserlerin oluşumunda rol sahibi unsurlara dair kafa yoruşunun ete kemiğe bürünmüş hali. Biçemden ayrıntıya, anlatımdan metinlerarası geçişlere dek pek çok öğenin karşımıza çıktığını görüyoruz. Ayrıca parantez açılan yazarlar da var elbette. Örneğin Flaubert; Wood, onun ve edebi tekniği için bakın neler diyor:

'Şairler nasıl bahara şükran duyuyorsa romancılar da Flaubert'e öyle şükran duymalı. Onunla her şey yeniden başlar. Gerçekten de Flaubert'den önce ve Flaubert'den sonra olmak üzere iki ayrı zaman var.'

Ayrıntılara fazla saplanıp kalmak yersiz ama Wood, bunun önemine bir mim koyar. James'in yanan bir puroyu tasviri ya da Orwell'in, idamlık bir mahkûmun ayakkabısını temiz tutmak amacıyla sehpa önündeki su birikintisinin etrafından dolanışını es geçmez. Her ne kadar Barthes, neyin gerekli neyin gereksiz ayrıntı olduğunu bir çırpıda açıklasa da, Wood'a göre bu edim acelecilikten başka bir şey değil.

 

"Roman felsefi yanıtlar vermez"

Peki, romanın veya daha genel anlatımla edebi yaratının temel yapı taşlarından karakteri nereye koymalı? Wood için karakter, yalnızca sözcüklerle; kâğıt ve kalemin kuvvetiyle sınırlanamaz. Ne kadar 'hayali' dünyada ve kurmaca da olsa, karakterin yaşayan bir yönü var. Karmaşık, düz, derin, karikatürvari, gerçekçi, hafif ya da sağlam; karakter, önünde sonunda bir kimliğe ve kendince bir kişiliğe sahip.

Farkında olalım veya olmayalım, karakterlerin bir kışkırtıcılığı bulunuyor. Kısacası karakterler, okurun kurmaca olduğunu bildiği ama onu gerçek muamelesi yaparak tanıyabileceği bir yöne sahip. Aslında hemen bir ufak düzenleme yapılabilir burada: Karakter eşittir 'var olduğunu zannediyorum' formülasyonu (edebiyatta formül sökmese de!) iş görebilir.

Romana ve karakterlerine misafir olan okur, bilincinin yardımıyla yorumcuya da dönüşür ve hikâyenin kurgulanışındaki gerekçeleri bulmak adına satır aralarına yönelir. Merak, okur-yorumcunun başına geleceklerin sorumlusudur öbür taraftan: Romanın derinliğini ya da düzlüğünü keşfetmek, okur-yorumcunun çözümleme ustalığına kalır anlayacağınız.

Wood, romanın sundukları üzerine düşünürken vardığı sonuçlardan biri de 'felsefi yanıtlar vermediği, onun yerine ahlak kumaşımızın karmaşıklığına dair en iyi anlatımla karşımıza dikildiği'dir

Romanda, kurmacanın ağırlığının önemi tartışılmazken Wood, metaforun kurmacayla eşanlamlı olduğunu; bunun, 'rakip gerçeklik yaymasından kaynaklandığını' söyler. Metafor, tüm hayal gücü süreçlerini etkileyen bir malzeme anlamına gelir. Öte yandan 'her bir metafor, roman ya da öyküdeki daha geniş kurmaca içinde küçük bir patlama yaratır.' Metafor, çoğu zaman okurun ayağını çamura saplayan bir engel gibi görülse de, yeni anlamlara doğru zihni harekete geçirir; bir bakıma okuru hızlandırır.

Wood, kitap boyunca ne anlatmak istediğini özetlerken 'yazarın, eleştirmenin ya da okurun görevinin indirgenemeyeni, fazla olanı, bağışlananın sınırlarını ve bir biçemde kolaylıkla üretilmeyen unsuru aramak olduğunu' belirtir. Yani yapılması gereken, geleneğin gerçeğe uygun olup olmadığına takılmak değil, tekrar yoluyla daha geleneksel hale gelmesinin önüne nasıl geçileceğini şavullamak; rutinleşmeyi savmak kısacası.

Kurmacanın başarı olanağı, yalnızca yaşama uygunlukla ölçülemez Wood'a göre; burada önümüzü açmasını beklediği kavram 'yaşamlık'tır. Gelenekleşmeye ve bir bakıma rutinleşmeye karşı yaşamlık, dinamik bir anlatıma işaret eder. Wood için kurmacanın sağlamlığı buna bağlı.

Kurmaca Nasıl İşler?/ James Wood/ Çeviren: Ekin Bodur/ Ayrıntı Yayınları/ 160 s.

bulunmaz_alihotmail.com http://bulunmazali81.blogspot.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler