Erdoğan: CHP'nin gazı, polisinkinden tehlikeli

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "CHP 1 Mayıs'ın önce ve sonrasında o marjinal gruplara gaz verdi. Bakmayın CHP'nin gazı polisin gazından daha tesirlidir. Polisin gazı gözyaşartır CHP'nin gazı zehirler" dedi.

Erdoğan: CHP'nin gazı, polisinkinden tehlikeli
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.05.2013 - 08:45

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'da düzenlenen 20. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, eski Türkiye'den bugüne sarkan ikinci önemli meselenin terör olduğunu söyledi.

İstişare toplantısında çözüm sürecine ilişkin bazı önemli hususları paylaşmak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Yıl, 1999. 16 Şubat tarihinde, terör örgütünün elebaşı, Kenya'da bizim güvenlik güçlerimize teslim ediliyor ve Türkiye'ye getiriliyor, İmralı'ya konuyor. Bakın dikkatinizi çekiyorum, terör örgütünün elebaşı, İmralı'ya konduktan sonra, bir yandan sorgulama yapılırken, bir yandan da kendisiyle, terörü sona erdirmek hususunda görüşmeler yapılıyor. 28 Mayıs 1999'da, merhum Bülent Ecevit Başbakanlığında, MHP'nin, yani Devlet Bahçeli'nin ve ANAP'ın ortaklığında, 57'nci Hükümet kuruluyor. İmralı ile, 57'nci Hükümet döneminde de görüşmeler devam ediyor. Şimdi burada bir parantez açmak istiyorum. Terörün sona ermesi için, terör örgütünün elebaşılarıyla ilk temas, merhum Turgut Özal zamanında gerçekleşiyor, ama malum, tam bu süreçte, Turgut Özal hayatını kaybediyor. Mekanı cennet olsun, merhum Erbakan Hocamız'ın Başbakanlığında, 54. Hükümet döneminde aynı şekilde, temas yoluyla terörü sonlandırma çalışmaları yapılıyor, ancak 28 Şubat müdahalesi, bu süreci de akamete uğratıyor. Bunların ardından, 56 ve 57'nci Hükümetler döneminde, terörü sonlandırmak için İmralı ile görüşmeler yapılıyor."

   HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ


'Bahçeli, bir zahmet iğneyi kendisine batırsın'

Başbakan Erdoğan, arşivlerin geçmişte yaşananları muhafaza ettiğini işaret ederek, merhum Özal, Erbakan dönemlerinde olduğu gibi, 56. ve 57. hükümetler döneminde de terörün sonlandırılması için İmralı'da uzun görüşmeler yapıldığını anlattı. Bugün istihbarat örgütünün İmralı ile görüşmesinden dolayı AKP'yi eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 1999 ve sonrasında yapılan görüşmelerde iktidarın ortağı olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "İktidarın ortağıdır. Şu anda, AK Parti'ye, bize, ağıza alınmayacak hakaretler sarf eden Devlet Bahçeli ve arkadaşları, 1999'da yapılan görüşmeler nedeniyle, aslında bize değil, kendilerine hakaret etmektedirler. Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı. Bu ihanet midir? Başbakan Yardımcısı olduğun dönemde İmralı ile müzakereler yapıldı. Bu bölücülük müdür? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan Bahçeli'ye soruyorum; biz hiç bir pazarlığın içinde değiliz, peki o dönem siz hangi pazarlığı yaptınız? İdamın kaldırılması tartışmasına ya da pazarlığına hiç girmiyorum. Devlet Bahçeli, İmralı görüşmelerinden dolayı birini suçlayacaksa, bir zahmet iğneyi kendisine batırsın, ondan sonra çuvaldızı başkasına yöneltsin. Şimdi çıkıyorlar, biz görüşmedik diyorlar."

 

'Bahçeli'nin İmralı'yla yapılan görüşmelerden habersiz olması daha vahim'

Başbakan Erdoğan, Bahçeli'nin iktidar ortağı olduğu dönemde, İmralı'yla yapılan görüşmelerden habersiz olmasının ise daha vahim bir durum olduğunu belirterek, "Özür, kabahatten bile büyüktür. 'Biz görüşmedik, devletin kurumları görüştü' diyen Bahçeli ve avanesine soruyorum; 1999'da, Genelkurmay mı size bağlıydı, yoksa hükümetiniz mi Genelkurmay'a bağlıydı? 1999'da, jandarma mı size bağlıydı, yoksa siz mi jandarmaya? 1999'da, MİT mi size bağlıydı, yoksa siz mi MİT'e bağlıydınız? 1999'da Adalet Bakanlığı mı size bağlıydı, yoksa hükümetiniz mi Adalet Bakanlığına bağlıydı" dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin küfür, hakaret ederek tarihten, bu sorulardan kaçamayacağını savunan Erdoğan, Bahçeli'nin Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde, İmralı ile yapılan görüşmelerin ardından, İmralı'nın örgüte çağrı yaparak, "demokratik cumhuriyet sürecinin başladığını", "Türkiye içindeki terörist unsurların derhal ülke dışına çıkması" çağrısı yaptığını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, o dönemde Türkiye içindeki teröristlerin sınır dışına çıkmaya başladıklarını, ama birilerinin yurt dışına çıkan teröristlere operasyon düzenleyerek, 500 teröristi etkisiz hale getirdiğini ve çekilme süreci tam anlamıyla sabote edildiğini anlattı.

 

'İşin içinde iş var, işin içinde, karanlık bir tezgah var'

Terör örgütünün o dönemdeki çekilmenin ardından Kandil'de yeniden toparlanmaya çalışırken, fırsatların değerlendirilmediğini, gerekli adımların atılmadığını, tedbirlerin alınmadığını, reformaların yapılmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"MHP'nin de içinde bulunduğu hükümet, adeta terör örgütüne yeniden toparlanması için imkan sağlıyor, fırsat sağlıyor. Sonra çok ilginç bir şey oluyor. Bakın, aziz milletimin de sizlerin de o günleri hatırlamanızı, hele hele gençlerimiz, ünivirsetelerdeki gençlerimiz bu süreci iyi bilmeyebilirler, yakından bunu yaşamamış olabilirler, kolay değil 14 yıl geçti, bugün üniversiteli gençler 6-7 yaşındaydı. O günler üzerine düşünmenizi çok çok rica ediyorum. Medyadan, yazarlardan, 1999 sürecinde yaşananları, oradaki soru işaretlerini, oradaki karanlık noktaları gündeme taşımalarını özellikle rica ediyorum. 2002 yılında, terör örgütünün mensupları, 20 yıl boyunca kullanılan güzergahlardan, yollardan, ülkeye yeniden giriş yapıyorlar."

AKP'nin reformları ve Doğu ve Güneydoğu'ya yaptığı yatırımlar karşısında, terör örgütünün, 2004 yılında yeniden eylemlere başladığını, yeniden kanlı bir süreci başlattığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Ah benim sevgili kardeşlerim, ah benim sevgili vatandaşlarım. Kan kusuyoruz, ama kızılcık şerbeti içtik diyoruz. Sırf kan akmasın diye, sırf kardeşliğimize halel gelmesin, sırf bu huzur ortamı bozulmasın diye, bazı meseleleri, bazı karanlık noktaları, bazı soru işaretlerini hep şimdilik kaydıyla içimize atıyoruz. İşin içinde iş var, işin içinde, karanlık bir tezgah var. Yoksul halk çocukları, gariban halk çocukları dağlarda şehit olurken, fidan gibi delikanlıların naaşları gelirken, maalesef, birileri, o kurdukları bu tezgahta kan alıp kan sattılar, al gülüm ver gülüm geçinip gittiler."

 

'Millete bugüne kadar hep terörün kanlı yüzünü gösterdiler'

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, Türkiye'de "terörün hiçbir zaman sadece terör olmadığına" işaret ederek, "Millete bugüne kadar hep terörü gösterdiler. Millete bugüne kadar hep terörün kanlı yüzünü gösterdiler. Terör üzerinden milleti tedip etmek, milleti dizayn etmek, siyasete yön vermek istediler. Bugün, biz de, aziz milletimiz de, artık buna 'dur' diyoruz" ifadelerini kullandı.

Terörü konuşacaklarını, terörün kanlı yüzünü görecek ve göstereceklerini ve terörle amansız şekilde, kesintisiz şekilde mücadele edeceklerine dikkati çeken Erdoğan, "Artık terörü doğuran sebepleri de konuşacağız. Artık kara delikleri de konuşacağız. Artık soru işaretlerine cevaplar arayacağız. Şu Diyarbakır cezaevini, kanlı baskınları, sabotajları, tahrikleri, müdahaleleri daha yüksek sesle konuşacak, bunların peşine düşeceğiz" diye konuştu.

Türkiye'de, terörden büyük paralar kazananların, terörden güç devşirenlerin, terörden siyasi rant devşirenlerin hiç konuşulmadığını, konuşulmasına müsaade edilmediğini bildiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İşte ben, 'maskeler tek tek düşüyor' derken, tam da bunu kastediyorum. Ya Allah aşkına, kim derdi ki Milliyetçi Hareket Partisi ile İşçi Partisi aynı safta buluşacak, ortak eylem yapacak? İşte görüyorsunuz; ortak çıkarlar, ortak rantlar, en sağ uçtaki Devlet Bahçeli ile en sol uçtaki İşçi Partisi'ni bir araya getirdi, birleştirdi, kucaklaştırdı. Bayramınız kutlu olsun. Kim derdi ki, yıllarca sağda, merkezde siyaset yapanlar ile merhum Adnan Menderes'in mirası üzerine oturanlarla, merhum Menderes'i idama gönderen CHP bir araya gelecek? Ama ortak çıkarlar, işte bu uçları, emekli siyasetçilerle CHP'yi, emekli siyasetçilerle İşçi Partisi'ni aynı safta, bir tespihin taneleri gibi dizilmiş halde buluşturdu, kucaklaştırdı. MHP Genel Başkanı, bir yandan 'biz İşçi Partisi'nin yedeği değiliz' diyor çok komik, bir yandan da 'İşçi Partisi'nin genel başkanını Silivri'den çıkarma' çağrısı yapıyor. Türkiye genelinde, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan eylemlerin tamamının fotoğrafları, görüntüleri elimizde. İşçi Partisi ile bir avuç, sözde MHP'linin nasıl yan yana olduğu çok net görülüyor. İsimlerine varıncaya kadar hepsi tespitimizde. TGB yöneticileriyle MHP il başkanlarının nasıl yan yana fotoğraf karesi içinde yer aldıkları çok net olarak görülüyor. MHP Genel Başkanı, bize hakaret edeceği, bize iftira atacağı yerde gitsin, MHP tabanına bu durumu eğer izah edebiliyorsa izah etsin."

 

'Tertemiz bir sayfa açtık'

Toplantının hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "İnşallah, 2 gün boyunca, son derece samimi, son derece rahat bir ortamda, Türkiye'nin meselelerini istişare edeceğiz. Burada fikirlerimizi de paylaşmak suretiyle elde ettiğimiz birikim ve tecrübeyi, inşallah 81 vilayete ulaştıracağız" diye konuştu.

AKP'nin kuruluşunun üzerinden yaklaşık 12 yıl, tek başına iktidar oluşunun üzerinden 10,5 yıl geçtiğini belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Geride kalan 12 yıla, geride kalan 10,5 yıla baktığımız zaman, Allah'a hamdolsun, gerek kadim tarihimiz için gerek Cumhuriyet tarihimiz için hiç tartışmasız bir iftihar tablosuna şahit oluyoruz. İktidarda bulunduğumuz 10,5 yıl boyunca, her alanda çok büyük işler başardık. Ekonomide, yatırımlarda sayısız rekorlar kırdık. Dış politikada, farklı bir vizyonla yapıcı, barış odaklı bir yaklaşımla, Türkiye'ye çok önemli başarılar yaşattık. 3 Kasım'da iktidara gelirken yeni ve tertemiz bir sayfa açacağımızı özellikle vadetmiştik, sözümüzün arkasında durduk, siyasette yeni, temiz, insan odaklı, millet odaklı bir anlayışı Türkiye'ye egemen kıldık."

İktidarda oldukları süre boyunca boyunca sosyal hayatı, hiçbir dönemde olmayan şekliyle güçlendirdiklerini anlatan Erdoğan, dayanışmamızı yaygınlaştırdıklarını, kardeşliği daha da pekiştirdiklerini, Türkiye'nin çözülmez görünen sorunlarını çözdüklerini, aşılmaz görünen engelleri aştıklarını, ulaşılamaz görünen hedeflere ulaştıklarını söyledi.

Erdoğan, "Ulaştığımız her hedefle oyalanmak yerine, rehavet yerine, durmak ve duraklamak yerine, kendimize yeni, daha büyük hedefler belirledik, çıtayı daha yükseklere çıkardık ve yolumuza böylece devam ettik. Bunu dünya sessiz devrim olarak nitelendirdi. Bize bütün dost ve dost olmayan herkes sessiz devrimimizin nasıl gerçekleştirildiği sorusunu sordular" diye konuştu.

Bu iftihar tablosundan dolayı parti yöneticilerine, milletvekillerine, teşkilatın tüm mensuplarına, şükranlarını sunan Erdoğan, AK Parti'ye inanan, güvenen, inanan, yanında olan, desteğini esirgemeyen, her seçimde artan oranda teveccüh gösteren yurttaşlara, kendilerine hizmet vazifesini tevdi ettikleri, millete hizmetkar olma bahtiyarlığını yaşattıkları için teşekkür etti.

 

'Kar topu değil çığ haline geldi'

Türkiye'nin artık, çok farklı bir sürece, döneme, kulvara geçtiğine, Türkiye için, hiç tartışmasız, artık yeni bir sayfa açıldığına, yeni bir ufkun kapılarının ardına kadar aralandığına işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Geride bıraktığımız 10,5 yıl, sorunların çözümü, reformların önündeki engellerin kaldırılması için mesai sarf ettiğimiz bir süreçti. Yeni dönemde, artık sosyal restorasyona daha fazla yoğunlaşacak, detaylar üzerinde çok daha fazla çalışacak, Türkiye'nin şahlanışına ivme kazandıracak reformlara ve yatırımlara ağırlık vereceğiz. Artık kar topu değil çığ haline geldi ve şimdi yola böyle devam ediyoruz."

Erdoğan, 2002'de iktidara geldiklerinde, Türkiye'de enflasyonun yüzde 30 seviyesinde olduğunu, on yıllardır yaşanan enflasyonist ortamın, Türkiye'nin, milletin üzerine karabasan gibi çöktüğünü, bu sorunun çözüleceğine dair umutların neredeyse tamamen yok olduğunu belirtti. Bu meseleyi çözmek konusunda tam bir kararlılık sergilediklerini dile getiren Erdoğan, enflasyonun 2003'te yüzde 18'e, 2004'te, yaklaşık 30 yıllık bir aranın ardından ilk kez tek haneli orana, yüzde 9,3'e gerilediğini hatırlattı.

Küresel krizin başladığı 2008 ve en ağır seyrettiği 2011 dışında, enflasyonu tek haneli oranlarda tutmayı başardıklarını vurgulayan Erdoğan, dün açıklanan nisan ayı oranlarına göre enflasyonun yüzde 6,1 olduğunu, Borsa İstanbul'un tarihinin en yüksek düzeyine ulaşarak, 89 bin seviyesini geçtiğini, 89 bin 686 ile tüm zamanların rekorunu kırdığını bildirdi. Erdoğan, 2002'de yüzde 63 olan gösterge faizinin, dün, tarihinde ilk kez yüzde 5'in altına düşerek, yüzde 4,96 olarak gerçekleştiğini kaydetti.

Başbakan Erdoğan, 2002'de Merkez Bankası rezervlerinin 27,5 milyar dolar olduğunu, rezerv miktarının dün rekor kırarak, 135 milyar doları aştığını söyledi.

 

'Enerjideki maliyetler düşecek'

Bütün bu olumlu gelişmelerin Türkiye'ye başka bir heyecanı getirdiğini vurgulayan Erdoğan, Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile dün yaptığı görüşmede önemli projelerin imzalandığını kaydetti. Erdoğan, görüşmede, Japonya ile ticaret hacmini artırmanın yollarını ele aldıklarını, Sinop'ta yapılacak nükleer enerji santrali konusunda 22 milyarlık yatırım anlaşması yaptıklarını anlatarak, "O adımın öncesinde Rusya ile böyle bir anlaşma yaptık. O da yine 20 milyar dolarlık bir anlaşma. Mersin Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'ni, Rusya ile yapıyoruz. Sinop'taki nükleer enerji santralini ise böylece Japonya ile gerçekleştiriyoruz. Bu maliyet ortadayken enerjideki maliyetler böylece düşecek. Ülkemizin enerjide açığı inşallah olmayacak. Şu anda enerjide aslında fazlamız var, eksiğimiz yok böyle bir konumdayız ve yavaş yavaş da doğalgazı ısınma ve yatırımlarda kullanmanın hedefi gayreti içindeyiz" değerlendirmesinde bulundu.

 

'Doğalgazda çeşitlendirmeyi gerçekleştiriyoruz'

"Doğalgazda çeşitlendirmeyi gerçekleştiriyoruz" diyen Erdoğan, "Artık 1-2 ülke değil 4. ülkeyi de şu anda devreye sokmanın gayreti içindeyiz. Tüm bunlarla beraber tabii ki rekabet de farklı şekil alacak" diye konuştu. Rusya ve Japonya ile yapılacak nükleer enerji santrallerinin, 4 bin 500 megavatlık yatırım olduğuna dikkati çeken Erdoğan, 2023'e çok farklı girileceğini ifade etti.

Erdoğan, 3. nükleer santrali, ülkenin beyin gücüyle yapmak istediklerinin altını çizerek, "Şu anda Rusya'ya gidip gelen gençlerin sayısı 500'e yaklaşıyor. Orada eğitim alıyorlar. Akkuyu çalışmalarında rol alacaklar. Böyle bir süreç başladı. Şimdi de Japonya ile böyle bir süreç başlayacak" şeklinde konuştu.

 

İstanbul'a yapılacak 3. havalimanı

Dün atılan diğer önemli bir adımın da İstanbul'a yapılacak 3. havalimanı ihalesinin olduğunu belirten Erdoğan, ne Atatürk Havalimanı'nın ne de Sabiha Gökçen Havalimanı'nın ihtiyaca cevap veremediğini vurguladı. Uçakların alana inmek için yarım saat, 45 dakika tur attığını anlatan Erdoğan, "Zaman zaman yarım saat, 45 dakika gecikmeler oluyor. Şimdi bunu aşmak için dünyanın ilk 7 uçak firması arasına giren THY'yi hedefimiz 2023 ilk 5'in içine sokmak. Şu an gelecek olan geniş gövdeli uçaklarla 300 uçağa varan filomuz olacak. Bu filoyla dünyanın en ücra köşesine varan filomuz olacak" dedi. Şu anda Tokyo-İstanbul arası uçak seferlerinin yüzde 96 doluluk oranıyla gerçekleştiğine değinen Erdoğan, artan taleplerin karşılanacağını söyledi.

Dün ihalesi yapılan 3. havalimanının yıllık 100 milyon yolcu kapasiteli olacağını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Buranın maliyeti, müteahhit daha düşük maliyet ortaya koyabilir, gayretlerine bağlı ama tespitler şunu gösteriyor, yaklaşık 10 milyar avro tutarındaki bu büyük yatırımın ihalesi gerçekleşti ve şu anda süreç başladı. Artık hemen toplanacağız ve bu ihaleyle ilgili kararımızı vereceğiz, imzalar atılacak. İnşallah müteahhit firmalar da makinelerini, her şeylerini almak suretiyle burada yoğun çalışmaya girecek. Ne kadar erken zamanda bu havalimanı biterse bu da onların o kadar karınadır. Bu projenin yatırım tutarında 25 yılda, bize ödeyecekleri kira, 22 milyar 152 milyon avro. Ortalama yaklaşık yılda 900 milyon avro ödeyecekler, kira olarak. Burada artı bir de KDV'si var. KDV'yi bunun üzerine koyduğunuz zaman yaklaşık 28 milyar dolara ulaşıyor. Böyle bir durumdayız. Bu tabii AK Parti iktidarının ufkunu gösteriyor, AK Parti iktidarının geleceğe bakışını gösteriyor."

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yılı olan 2023'ün farklı olacağını vurgulayan Erdoğan, "100. yıla farklı ulaşmanın adımlarını atıyoruz. Bütün bunlar düşük enflasyon oranı, en düşük gösterge faiz oranı, en yüksek borsa seviyesi, en yüksek rezerv miktarı ve 2 dev yatırımın ihalesi ve anlaşması, sadece ve sadece tek bir gün içinde gerçekleşti. Bu tek bir gün içinde gerçekleşen sevindirici haberlere ek olarak, geçtiğimiz hafta içinde, nisan ayı ihracatımız yine artış gösterdi, geriye dönük 12 aylık ihracatımız yeni bir rekorla 153,5 milyar dolara ulaştı" dedi.

 

'Bu yıl, Türkiye için dönüm noktası'

Türkiye'nin, 14 Mayıs Salı günü Uluslararası Para Fonu'na (IMF) borcunun son dilimi olan 400 milyon doları ödeyerek borcunun sıfırlayacağını hatırlatan Başbakan Erdoğan, bunun ülke için dönüm noktası olacağını söyledi. "Bizim için bu yıl, aynı zamanda bir taraftan çok güçlü yatırımların temelini attığımız yıl oluyor aynı zamanda Türkiye için dönüm noktası diyebileceğimiz açılışların da olduğu yıl oluyor" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Bir iki hafta içerisinde İstanbul Boğaz Köprüsü'nün temelini atıyoruz. Şu anda sondaj çalışmaları devam ediyor. En geç önümüzdeki ay temelini atarız diye düşünüyorum. Tabii bununla ağır tonajlı araçlar tamamıyla kuzeye 3. köprüye sevk edilirken, ilk iki köprü, onlar daha çok otomobillere, şehir içi otobüslere hizmet verecek köprüler haline gelecek ki inşallah ulaşım da rahatlayacak. Dört gidiş dört geliş yapılmış olması, raylı sistemin bulunması ayrı bir zenginlik olacak. O da yapılacak. Daha sonra gerek Anadolu Avrupa yakasında tren hattımızı orada inşa edeceğiz. Oradan da böyle bir geçişi hem denizin altında hem denizin üstünden kazandırmış olacağız."

Erdoğan, 29 Ekim'de Marmaray'ın açılışıyla bir farklılığı ortaya koyacaklarını, bunun da Londra-Pekin hattını birleştiren bir yüksek hızlı teren olduğunu belirterek, "Hedefimizi 3. köprünün temelini atmayı 29 Mayıs'a yetiştirmek. Çünkü bizim için, İstanbul için anlamlı gün. Biliyorsunuz fetih aynı zamanda açılıştır ve İstanbul'u yeni bir ufka açalım istiyoruz. Bunun adımını atıyoruz" dedi.

 

'2071'i hedefleyen bir Türkiye var'

İstanbul-Ankara arasındaki mesafenin yüksek hızlı trenle kısalacağını, Ankara-Sivas hızlı tren hattı ihalesini de en kısa zamanda yapmayı planladıklarını dile getiren Erdoğan, "Artık, akşamı düşünen, yarını düşünen, gelecek haftayı düşünen bir Türkiye değil, 2023'ü düşünen, 2071'i hedefleyen bir Türkiye var" diye konuştu.

Erdoğan şöyle devam etti: "Öyle bir Türkiye devraldık ki akşam başını yastığa koyanlar, sabah nasıl bir Türkiye'ye uyanacaklarını kestiremiyorlardı. Sabah faizlerin nereye fırlayacağını, hesap edemiyorlardır. Paranın, yatırımın, siyasetin seyrinin nereye varacağını hesap edemeyen bir Türkiye vardı. 10 yıl önce önünü göremeyen Türkiye'den, bugün, 10 yıl sonrasının planlarını yapan, 58 yıl sonrası için hedefler belirleyen ve bunun için çaba sarf eden bir Türkiye'ye ulaştık."

 

'Statüko partilerinin artık tek dayanağı vardır o da terördür'

Erdoğan, çözüm sürecine değinerek, Türkiye'nin köklü sorunlarını çözme politikalarına karşı daha önce de karşı girişimler olduğunu vurguladı. "Biz bu tezgahı 10,5 yıl boyunca defalarca gördük" diyen Başbakan Erdoğan, bu tezgahı, müdahale senaryolarında, müdahale girişimlerinde, AKP'nin kapatılma davasında, cumhurbaşkanı seçilme sürecinde, Danıştaya yapılan saldırıda, 22 Temmuz seçimlerinde, halk oylamasında, son seçimlerde gördüklerini söyledi.

Kendilerine karşı kurulan bu tezgahın, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Gaziosmanpaşa ve Taksim Meydanı'ndaki tezgahla aynı olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu tezgah ve bu tezgahın sahipleri, terör üzerinden kan ticareti yapılan, gençlerin canının alınıp satıldığı tezgahla o tezgahın sahipleriyle aynıdır, aynı kişilerdir, aynı gruplardır. Şu anda, çözüm sürecine karşı gösterilen direnci, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan eylemleri dikkatle izleyin. Bunlar çok büyük gruplar değil" diye konuştu.

Statükonun elinde kalan tek sığınağın terör olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, "Statüko partilerinin artık tek dayanağı vardır o da terördür. CHP'nin, MHP'nin, diğerlerinin ayakta durabilmek için tutunabilecekleri tek dal vardır, terördür. Geçmişte merhum Özal'ın merhum Erbakan'ın çabaları nasıl engellendiyse 1999 süreci nası engellendiyse bugün de bu süreç aynı tezgahla engellenmek isteniyor. Biz bu tezgahı, bu tuzağı, bu oyunu bozarız ve bozuyoruz" ifadelerini kullandı.

 

İrşad Encümeni

Erdoğan, çözüm sürecini, halka anlatmak için farklı kesimlerden 63 isim belirlediklerini, bu kişilerin, Akil İnsanlar Heyeti adı altında, 7 coğrafi bölgede 1 aydır çalıştığını belirtti. Akil İnsanlar Heyetinin içinde, akademisyenler, sanat, spor, siyaset, medya camiasından temsilciler bulunduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle de terör konusunda gerçekten muzdarip olan bu insanlar, 'Biz elimizi değil vücudumuzu bu taşın altına, bu terör belası denilen taşın altına koyuyoruz' dediler. 'Türkiye'nin 81 vilayetini dolaşmaya varız' dediler. Bu insanlar bu yola çıktı. Ben, ülkemiz halkının misafirperverliğinden zerre şüphe etmiyorum. Onlar misafirperverliğini zaten her yerde yapıyorlar ama MHP gibi, bu aşırı sol güçler gibi bunlar bir araya gelmek suretiyle 'nasıl provoke ederiz', bunun gayreti içindeler. Akil İnsanlar Heyeti teşekkül ederken, bazı densizler, bazı kendini bilmezler, bu heyeti, Kurtuluş Savaşımız sırasında oluşturulan Heyeti Nasiha'ya benzetme gafletinde bulundular. Heyeti Nasiha'yı hatırlayanlar ve hatırlatanlar, yine Kurtuluş Savaşı sırasında teşekkül eden İrşad Encümeni'ni ya hatırlamadılar ya da hatırladılar ama işlerine gelmedi. TBMM'nin 23 Nisan 1920'de açılışının hemen ardından 27 Nisan 1920'de Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi, İrşad Encümeni ile ilgili önergesini Meclis'e verdi. Heyeti Nasiha'nın ve işgal kuvvetlerinin, halk üzerindeki yanlış propagandasını kırmak, halka doğruları anlatmak, halka istiklal mücadelemizi, kardeşlik mücadelemizi anlatmak üzere İrşad Heyeti kuruldu ve çalışmalara başladı."

 

Akil İnsanlar Heyeti ile toplantı

İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un da İrşad Encümeni içinde yer aldığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, Akif'in Anadolu'yu şehir şehir dolaşıp vaazlar vererek, halkı istiklal mücadelesi etrafında birleşmeye çağırdığını anlattı.

Akil İnsanlar Heyetinin de İrşad Encümeni gibi sadece gerçekleri anlatmak, doğruları aktarmak, kardeşliği pekiştirmek için çok başarılı faaliyetler yürüttüğünü vurgulayan Erdoğan, heyetteki başkan, başkanvekili ve sekreterlerle 9 Mayıs Perşembe İstanbul'da bir araya gelerek, bir aylık süreci ele alacaklarını ve sürecin yol haritasını değerlendireceklerini bildirdi.

Bir aydır sahada faaliyet gösteren Akil İnsanlar Heyetine karşı, Türkiye'nin tamamında yapılan eylemlere katılan kişi sayısının 4 bin 980 kişi olduğunu açıklayan Erdoğan, şöyle konuştu: "Ağırlıkla MHP'lilerden ve İşçi Partililerden oluşan, çoğu eylemde de aynı kişilerin sahnede yer aldığını görüyoruz. 4 bin 980 kişi. 76 milyon içinde sadece 4 bin 980 kişi eylem yapıyor. Ama bizde öyle bir medya var ki olayları öyle aktarıyorlar ki haberlere baktığınızda, bütün şehir ayakta. Öyle gösteriyorlar. Ondan sonra 'sizin hassasiyetiniz niye yok' deyince... Bir araya gelip konuştuğumuzda, 'bize ne görev düşüyorsa biz de varız' diyorlar. Bunu söyleyeme gerek yok ki. Bu zaten bilinen bir şey. Üzerinize düzen görevi siz, yapmalısınız. Biraz önce bahsettiğim o tezgahta, malum medya kuruluşları da var. Onlar da bu tezgaha karınca kararınca nifak suyu taşıyorlar. Onların da safları belli. Akil İnsanlar Heyeti bir şehre gidiyor, 30 kişi, 40 kişi eylem yapıyor, olayı, sanki tüm şehir bunların karşısına dikilmiş gibi lanse ediyorlar. Kamera oyunlarını biliriz, kamera şakalarını da biliriz. Oynanan oyun bu."

 

'Son 4 aydır terör nedeniyle gençlerimiz ölmüyor'

Erdoğan, bugün Türkiye'de yeni bir sayfa, yeni ufuklar açıldığını, Türkiye'nin zincirlerinden, prangalarından, kendisini paçalarından tutup aşağı çeken tuzaklardan, tezgahlardan kurtulduğunu vurguladı.

Türkiye'nin özüyle buluştuğunu, normalleştiğini, 23 Nisan 1920'deki, 29 Ekim 1923'teki heyecanla, ruhla, coşkuyla ve en önemlisi de oradaki kardeşlik ve hedeflerle yeniden kucaklaştığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Son 4 aydır, terör nedeniyle gençlerimiz ölmüyor. 30 yıllık terör gölgesi, Türkiye'nin üzerinden kalkıyor. Kardeşliğimiz ve gelecek umudumuz daha da pekişiyor. Silah, şiddet, yerini siyasete bırakıyor. Sorunlarımızı medeni bir şekilde konuşarak çözmemizin önündeki engeller kalkıyor. Milli bütünlüğümüz güçleniyor, demokrasimiz güçleniyor. Ekonomimiz adeta şahlanıyor, rekorlar, rekorları takip ediyor, Türkiye çok büyük imkanlara kavuşuyor. İnanın, şu anda, İslam coğrafyasında, birçok evde, birçok mescitte, Türkiye'nin bu meseleyi çözmesi için gönülden dualar ediliyor. Türkiye, uluslararası etkin bir güç olarak bölgede yerini daha da sağlamlaştırıyor. Biz, aynı evin, aynı hanenin içinde yaşıyor, aynı çatının altında nefes alıp veriyor, aynı sofraya oturup, aynı ekmeği bölüşüyoruz. Tekrar tekrar hatırlatıyorum; Kardeşler arasında hesaplaşma olmaz, kardeşler arasında helalleşme olur. Bu topraklar üzerinde acıyı hep birlikte yaşadık, şimdi o acıyı hep birlikte bala dönüştüreceğiz. 'Efendim ben helalleşmiyorum' o senin tasarrufundur ama ben özdeyişi ortaya koyuyorum. Bu özdeyişle kardeşler arasında hesaplaşmaktan öte helalleşmenin büyüklük olduğunu ortaya koyuyorum."

 

'Kürt vatandaşına 'kardeşim' diyebilen bir Başbakan'

Erdoğan, düşman üreten, tehdit üreten, milletine, vatandaşına düşman ve tehdit gözüyle bakan devlet algısının AKP iktidarıyla sona erdiğini ifade etti. Etnik kökenleri, mezhepleri, farklı inançları, her türlü farklılığı reddeden anlayışla ret, inkar ve asimilasyon politikalarının artık sona erdiğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "Ekranları başında en Batı'dan en Doğu'ya, Kuzey'den, Güney'e bugüne kadar tüm vatandaşlarına kardeşlik anlayışıyla seslenen kaç Başbakan geldi? Rahatlıkla Kürt vatandaşına 'kardeşim' diyebilen bir Başbakan var bu ülkede. Göreve geldiğimizden beri bu ülkede siyasi Kürtçülüğü de reddediyoruz, biz bu ülkede siyasi Türkçülüğü de reddediyoruz, biz bu ülkede siyasi Lazcılığı da siyasi Gürcülüğü de Abazacılığı da şuculuğu da buculuğu da reddediyoruz. Biz 76 milyonun kardeş olduğu bir Türkiye inşa ediyoruz, bizim farkımız bu. Onun için biz 81 vilayette varız ama ne MHP ne CHP, Sivas'ın ötesine geçemiyor. Çok enterasan CHP Hakkari'ye gidiyor, izinle ve orada bir tane Türk bayrağı dalgalandıramıyor. Sayın Kılıçdaroğlu sen neden bahsediyorsun? Sen önce bu ülkede bugüne kadar 'tek millet' diyemedin, 'tek bayrak' diyemedin, 'tek vatan' diyemedin, 'tek devlet' diyemedin. Biz, bunu her yerde dedik. Hamdolsun Bahçeli demeye başladı, güzel gelişmeler oluyor, ona sevindim."

 

'Hiç kimse imtiyazlı değildir, hiç kimse ayrı gayrı değildir'

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de aynı vatan toprağı üzerinde, aynı bayrak altında yaşayan her etnik kökeni bir ve beraber gördüklerini vurgulayarak, "Müslüman nasıl bu ülkenin vatandaşıysa bu topraklar üzerinde yaşayan Hristiyan da Musevi de diğerleri de bu ülkenin vatandaşı, aynı haklara sahip birinci sınıf vatandaşıdır. Sünni nasıl bu ülkenin bir evladıysa Alevi de diğerleri de bu ülkenin bir evladıdır. Hiç kimse imtiyazlı değildir, hiç kimse ayrı gayrı değildir" diye konuştu.

Türkiye'de farklı etnik kökenlerin sorunları olduğunu kabul ettiklerini, bunların sıfırlandığından bahsetmediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, "Alevi'nin, Sünni'nin, Süryani'nin, Musevi'nin tüm inanç kesimlerinin sorunları olduğunu yürekten kabul ediyoruz. Siyasetin güçsüzleştirildiği, bürokratik vesayetin belirleyici olduğu, devletin rutin dışına çıktığı, demokrasinin kurumlarının yıpratıldığı, hukukun keyfiliğe kaydığı, köylerin yakıldığı, faili meçhullerin, işkencenin sıradanlaştığı Türkiye, Allah'ın yardımı, milletimizin desteğiyle artık geride kalmıştır. Eski hal, muhaldir" değerlendirmesinde bulundu.

 

'Esas olan yaşamak ve yaşatmaktır'

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin hukuka bağlı bir devlete, güçlü ve sorun çözen bir siyasete kavuştuğunu vurgulayarak, "Türkiye'nin meselelerinin artık bütünüyle siyasetin meselesi haline gelmiştir. Ölerek ve öldürerek, ölümden medet umarak, insanlığın varacağı bir yer yoktur, esas olan yaşamak ve yaşatmaktır" ifadesini kullandı.

Bütün yurttaşları "tam demokratik Türkiye'nin inşa sürecine" daha güçlü katkı vermeye, destek olmaya çağırdığını dile getiren Erdoğan, "Bir millet olmanın gereğini ifa etmeye, medeniyet iddiamızın temellerini daha da kuvvetlendirmeye çağırıyorum. Güçlü devlet, vatandaşlarına güç gösteren devlet değil gücünü ve kudretini vatandaşlarından, milletinden alan devlettir" diye konuştu.

Çözüm süreciyle milletin bütünlüğünü, birliğini güçlendirdiklerini, iç kavgalarla enerji tüketmeye son verdiklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Etnik milliyetçiliği ayaklarımız altına aldık, bölgesel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık, dinsel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık. Bütün bunlardan uzak herkesi kardeş bildik. 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarını herkes için ayağa kaldırmanın altyapısıyla, üst yapısıyla mücadelesi içinde olduk. Tüm dini gruplar bizim güvencemiz altındadır. Hepsi ibadetini güvencemiz altında yapar, hepsine eşit mesafedeyiz. Büyük bir devlet, büyük bir millet olmanın gereğini yerine getiriyoruz. Bugün, 2023 hedeflerimize, 2071 hedeflerimize, her zamankinden çok daha yakınız. Biz acıların içinde büyüdük ama bugün çocuklarımıza huzuru kalple miras bırakacağımız bir Türkiye inşa etmenin gururu içindeyiz. Bu yeni sürecin, bu yeni dönemin, özüne dönen, normalleşen, kökleriyle kucaklaşan Türkiye'nin milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Barışın, dayanışmanın, kardeşliğin adresi haline gelen Türkiye'nin bölgemiz için, dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum."

 

'Tarihe tanıklık ettiğiniz için değil tarih yazdığınız için...'

AKP Genel Başkanı Erdoğan, iktidarları döneminde birçok hizmet, eser ürettiklerine işaret ederek, "Bizim için her gün yeni bir başlangıçtır. Bizim için her sabah, taze bir uyanıştır. Bugün hepimiz için yeni bir gündür. Geçmişe değil geleceğe bakacağız. 14 Ağustos 2001'de, nasıl bir heyecanla yola çıktıysak bugün de yarın da azalan değil artan bir heyecanla yola devam edeceğiz" dedi.

Türkiye'de tarihin yeniden yazıldığını ve AKP kadrolarının yazılan tarihin mimarları olduğunu dile getiren Erdoğan, "Tarihe tanıklık ettiğiniz için değil tarih yazdığınız için her birinizi tebrik ediyorum. Allah hepinizden razı olsun diyorum" ifadesini kullandı.

 

Erdoğan'dan 1 Mayıs eleştirisi

Erdoğan, 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan olaylara değinerek, medyanın sergilediği tavrı eleştirdi. Ellerinde sapan, demir bilye olan maskeli, üniformalı militanların, medyada çiçek çocukları, polisin ve güvenlik kuvvetlerinin ise faşist olarak takdim edildiğini kaydederek, "Ondan sonra 'Başbakan bağırıyor çağırıyor...' Tabii bağıracağım canım. Sen kalkar da elinde her tarafı yakıp yıkan elinde sapanlarla, elinde bilyelerle kalkıp orada polisime, emniyet güçlerime karşı bu tür terörist bir eylem gerçekleştirenleri savunursan, onları masum gösterirsen tabii ki bundan yaralanan, sorumluluk mevkisinde bir insan olarak evet ben bağırırım" diye konuştu.

 

'CHP'nin gazı, dikkat edin, zehirler'

Medyanın, güvenlik güçlerine şiddet uygulayan göstericileri "masum" gösterdiğini ifade eden Erdoğan, "Gazdan etkilenen militanlar mazlum, ama kafasına taş isabet eden, bilye isabet eden, yaralanan ve o anda da beyin kanaması geçiren polis faşist. Biz bu tezgahı da yutmayız. Biz bu tezgahı da çok gördük" dedi.

Belli işçi örgütlerinin, belli medya kuruluşlarının, huzur ve barış ortamını sabote edercesine, çatışmaları körüklediğine defalarca şahit olduklarını belirten Erdoğan, "CHP, 1 Mayıs'ın öncesinde ve sonrasında, tüm o marjinal gruplara sürekli gaz verdi. Bakmayın ha CHP'nin gazı polisin gazından daha tesirlidir. Bunlar malum çevreler. Tüm o marjinal gruplara, hatırlatıyorum. Polisin gazı sadece göz yaşartır ama CHP'nin gazı, dikkat edin, zehirler. Buna çok dikkat edin" ifadelerini kullandı.

 

Sendikacılarla 1 Mayıs görüşmesi

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun, yayalaştırma çalışmaları sebebiyle Taksim'de 1 Mayıs mitingi yapılmasının riskli olduğuna dikkati çektiğini hatırlatan Erdoğan, buna rağmen Taksim'de miting yapma ısrarının devam ettiğini söyledi.

AKP Genel Merkezi'nde Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK ve Türk Tabipler Birliği başkanlarıyla geçen pazartesi akşamı uzun bir görüşme gerçekleştirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "Kendilerine rica edercesine şunu söyledim: İktidarımıza kadar bu ülkede, 1 Mayıs'ın tatil edilmesi diye bir şey var mıydı? Bizden önceki iktidarlar, CHP olsun, sol sağ, neyse hiçbirisi 1977'den bu yana sizi bizim dinlediğimiz gibi dinledi mi? Dinlemedi. Biz önce 1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan ettik. Ardından tatil yaptık, tatil ilan ettik ve şurada 2-3 yıl geldiniz burada gösterilerinizi, mitinginizi yaptınız. Bakın şimdi de ben sizden rica ediyorum. Gelin Taksim Anıtı'na çelenginizi koyun. Bunun yanında Kazancı yokuşunda da oradaki anıtınıza çiçeklerinizi koyun. Basın açıklamanızı yapın ama sizden rica ediyorum ondan sonra da gidin Kazlıçeşme'de mitinginizi yapın. Burada ben bu riski alamam. Kusura bakmayın, bu meydanı sizden daha iyi bilirim."

 

'Miting alanı neresi gösterilirse orada yapmak zorundasın'

Taksim'in 1 Mayıs 1977'de yaşanan olaylardan dolayı kendileri için anlamlı olduğunu belirten sendikacıların, "Bu alanda biz bu mitingi yapacağız" dediklerini anlatan Erdoğan, kendisinin, "Öyle şey yok. Hayır yapamazsınız. Buna müsaade edemeyiz. Sizin derdiniz üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi? Bu imkanları hazırlayan biziz. Size verdik" sözleri üzerine sendikacıların Taksim'de miting yapmaktaki ısrarları dile getirdiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Taksim'de ısrar edenlere, "21,5 milyon oya sahip bir parti olarak ben mitingimi Kazlıçeşme'de yapıyorum da, çünkü devlet bana orayı gösteriyor, sen niye gidip mitingini orada yapmıyorsun" diye sorduğunu ve "Buranın bizim için anlamı var" cevabını aldığını anlattı.

Geçmişte kendisinin de Taksim, Sultanahmet ve Beyazıt meydanlarında miting düzenlediğini belirten Erdoğan, "Şimdi Sultanahmet, Beyazıt meydanlarında miting var mı? Hayır, yok. Yarın belki Taksim Meydanı'nda da miting olmayacak. Sen şimdi Taksim Meydanı miting alanı olmaktan çıkarılırsa 'illa ben gidip orada miting yapacağım' diyebilir misin? Hayır, diyemezsin. Burası bir hukuk devletidir. Sana miting alanı olarak neresi gösterilirse gidip mitingini orada yapmak zorundasın. Hukuk devleti bunu gerektirir" diye konuştu.

 

'Dövemeyeceksiniz, kusura bakmayın'

Erdoğan, İstanbul Yenikapı'da ve Anadolu yakasında 750 bin ve 1 milyon kişi kapasiteli birer miting alanı yapıldığını, bunlar tamamlandıktan sonra Kadıköy'de miting düzenlenemeyeceğini açıkladı. Erdoğan, "Çünkü orada da hemen bir savrulma başladığı zaman bütün esnafın cam çerçeve ne var ne yok kırılıp dökülüyor. Öbür taraftan hayat duruyor" dedi.

Taksim'deki olaylar sebebiyle 'İstanbul'da hayat durdu' yorumları yapıldığını hatırlatan Erdoğan, göstericilerin Taksim'e girme ısrarı sebebiyle bu civarda toplu taşıma hizmetlerinin aksadığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, "Bunlardan arındırılmış bir alan planlandığı zaman gidersin, mesele üzüm yemekse bu dev alanlarda mitingini yapar, kimseyi de rahatsız etmeden mesajlarını orada verirsin. Ama dert bu değil. Dert, bağcıyı dövmek. Şimdi de bağcı, AK Parti. O, onların ideallerine, onların ideolojilerine ters. O ideolojiye ters olduğu için biz AK Parti'yi nasıl döveriz' derdi bu. Ama dövemeyeceksiniz, kusura bakmayın. Çünkü millet, AK Parti'nin yanında. Millet, kimin ne olduğunu biliyor" değerlendirmesinde bulundu.

 

'Bir kapıdan girip öbür kapıdan çıkarlarsa'

Güvenlik güçlerine karşı sapan taşı kullanan göstericileri, yargının serbest bıraktığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu sapan taşları denilen o demir bilyeleri kullananları, ki suç olduğuna dair yasal düzenlemeler yapıldı, bu molotofkokteyllerini kullananları, bu kadar rahat bırakırsanız, bunlar bir kapıdan girip, öbür kapıdan çıkarsa bu ülkede terörle mücadele zorlaşır ve maalesef şu andaki sıkıntımızın altında biraz da bu yatıyor. Çözüm sürecini de aslında zora sokuyor. Çünkü birileri bu tür eylemlerine yönelik attıkları adımın bedelini ödemezlerse biz bu ülkede bu işte zorlanırız. Nitekim zaman zaman da yaşayarak bunu görüyoruz."

 

Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na eleştiri

Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili CHP'nin yaklaşımını eleştirdi. Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu'nun süreci anlatmak için CHP'den randevu istediğini bildiren Erdoğan, "CHP Genel Başkanı kabul etmemiş. Şimdi hem bilmiyorum diye sağda solda feryat figan dolaşıyorsun hem de öğrenmek için en küçük bir gayret göstermiyor" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir televizyon programında, "Bana gelip ne bilgi vereceksin sen, vatandaşa bilgi ver" ifadesini kullandığını anlatan Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu, 'Süreci bilmiyoruz, hiç bir şey bilmiyoruz, anlamıyoruz' diyen sen değil misin? Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır, bizim medeniyetimizde. İlim Çin'de dahi olsa gidip alacaksın. Sayın Kılıçdaroğlu, ayağına ilim getiriyoruz ama sen reddediyorsun. Çünkü bilmek insana sorumluluk yükler. Sayın Kılıçdaroğlu bu sorumluluğu üstelenecek durumda değil" değerlendirmesinde bulundu.

AKP'nin çözüm süreciyle ilgili CHP'den randevu talep ettiğini ancak reddedildiğini aktaran Erdoğan, MHP'den de 3 kez görüşme isteğinde bulunduklarını bildirerek, "Üçünde de reddettiler. Bunlar konuşmaktan korkarlar. Niye? Bunların öyle bir meselesi yok. Bunların tek anladığı şey, kavga üzerinedir. Biz bunların 80 öncesini de biliyoruz" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, muhalefetin çözüm süreciyle ilgili konuşmaktan uzak durduğunu vurgulayarak, "Niye çünkü bunların helva yapmak gibi dertleri yok" görüşünü bildirdi.

 

'Çözüm sürecine destek artıyor'

Akil İnsanlar Heyeti'nin, gittikleri her şehirde büyük bir misafirperverlikle karşılandığını ve dikkatle dinlendiğini aktaran Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "Gerçekten son derece etkili oluyorlar. Malum medya kuruluşlarının art niyetli haberlerinin aksine, çözüm sürecine çok büyük katkı sunuyorlar. Bizim, parti olarak yaptığımız kapsamlı çalışmaların da neticesinde, halkımız süreci, çok iyi anladı ve sürece çok büyük oranda hamdolsun destek veriyor. Yaptığımız anketlerde çözüm sürecine destek yüzde 58'den hamdolsun 70'e tırmanmış durumda. CHP ve MHP'ye oy vereceğini söyleyen vatandaşlarımızın dahi çözüm sürecine desteklerinin yüzde 40 ile 50 arasında olduğunu görüyoruz."

Terörün gerçek mağdurlarının, şehit ailelerinin, son derece samimi şekilde bu sorunun bitmesini istediğini söyleyen Erdoğan, Eskişehir'de Cemal Çınar isimli şehit babasının, Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu üyelerine verdiği mektubu okudu: "Diyor ki Cemal Çınar; '27.9.1997 yılında, biricik oğlum Mustafa Çınar'ı şehit vermiş bir şehit babasıyım. 16 yıldır annesinin gözyaşları hala dinmedi. Benim yurdumun insanlarının evlatları ölmesin istiyorum. Sayın Başbakanımızın da bizim acılarımızı paylaşması ve bu acılarımızın dinmesi için böyle bir çalışma başlatması, biz şehit ailelerini çok sevindirdi. Bu barış harekatının engellenmesi ya da engellenmeye çalışılması bizi çok korkutuyor. Allah için, evlatlarımızın ölmemesi için, kan akıtılmaması için, bu diyaloğun devam etmesini diliyoruz. Sonucun hayırla neticeleneceğine inanıyorum. Ayrıca, sizin gibi duyarlı insanların çalışmaları ve gayretleri için teşekkür ediyorum.' Allah, Mustafa Çınar'a da onun gibi tüm şehitlerimize de rahmet etsin, mekanlarını inşallah cennet kılsın diyorum. Rabbim, bizi şehitlerin yolundan ayırmasın."

 

'Şehitlerimizin ruhunu muazzez edecek bir süreçtir'

Başbakan Erdoğan, dün akşam da bir şehit polisin eşiyle konuştuğunu, onun da sürece destek verdiğini belirterek, şehit ailelerin ve gazilerin, çözüm sürecinin en çok da şehitlerin ruhunu muazzez edecek bir süreç olduğunu bilmesini istedi.

Erdoğan, "Onlar, vatanları için canlarını feda ettiler. Onlar, kardeşlik için toprağa düştüler. Onlar, biz büyük bir ülkede, kalkınmış, müreffeh, itibarlı bir ülkede, huzur ve güvenlik içinde yaşayalım diye kanlarını akıttılar. Şu anda, çözüm süreciyle, işte şehitlerimizin can verdiği vatan daha da güç kazanıyor. Şu anda, Türkiye, büyüme yolunda, istikrar yolunda, huzur, refah, güvenlik, en önemlisi de kardeşlik yolunda çok önemli bir aşamadan geçiyor" diye konuştu.

Bu kardeşliğin önünde duranı tarihin affetmeyeceğini, kardeşliği engellemek için tahrikte bulunanların bunun vebalini ödeyemeyeceğini belirten Erdoğan, "Biz, kan dursun, ölümler dursun diye çırpınırken, kan aksın, gençler ölsün, anneler, babalar ağlasın diye direnenler, bunun hesabını iki cihanda veremez. Şunu herkesin bilmesini istiyorum; biz, iki makama hesap vermekle mükellefiz. Birincisi millete, ondan sonra da asıl hesabı biz Rabbimize veririz" dedi.

Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Çözüm süreci, bir pazarlık, bir al-ver süreci asla ve asla değildir. Çözüm süreci, bir taviz, bir geri adım atma süreci asla değildir. Silahın çare olmadığı görülmüştür. Şiddetin, acıdan başka hiçbir şey getirmediği anlaşılmıştır. Herkes müsterih olsun. Hiç kimsenin en ufak bir tereddütü olmasın. Bu süreç, her yönüyle, herkes için, tartışmasız hayırlı bir süreçtir ve biz bu süreci milletimiz verdiği talimat istikametinde sürdürüyoruz."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler