Erdoğan: Gezi Parkı olayı ideolojik

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı direnişine ilişkin olarak, "Polis dün oradaydı bugün de olacak. Yarın da olacak. Çünkü Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı yer olamaz" diyerek demokratik haklarını kullanmak isteyen eylemcilere sert tepki verdi.

Erdoğan: Gezi Parkı olayı ideolojik
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.06.2013 - 09:58

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TİM 20. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, bazı güncel meselelere değinmek istediğini söyledi. "Şunu artık hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve tecrübe ediyoruz" diyen Erdoğan, güçlü bir hukuk, ekonomi ve demokrasi zemininde atbaşı ilerlendiğini kaydetti. Türkiye'de hukukun üstünlüğü güç kazandıkça, demokrasi ileri standartlara kavuştukça ekonominin de sağlam bir zemin üzerinde, güven ve istikrar zemininde ilerlediğini ve bugünlere ulaştığını anlatan Erdoğan, hukuk ve demokrasinin tartışılır olduğu, askıya alındığı her dönemde ülke ve millet olarak çok ağır bedel ve faturalar ödendiğini, hukukun ve demokrasinin üstün olduğu dönemlerde de potansiyelin açığa çıktığını ve Türkiye'nin adeta şaha kalktığını dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Burada şunu altını çizerek, tekraren ifade etmekte fayda görüyorum. Demokrasi özellikle de parlamenter sistem tek başına iktidarın varlığıyla tek başına iktidarın güçlü olmasıyla ilerleyecek sistem asla değildir. İktidarın güçlü olması, çalışkan, kaliteli olması demokrasinin çok ileri standartlara ulaşabilmesi, iyi işleyebilmesi için asla ve asla yeterli değildir. Sistem içinde en az iktidar kadar muhalefet de güçlü olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de kaliteli, seviyeli olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de çalışkan olmak, çözüm üretmek, proje üretmek zorundadır. Bakın muhalefet, iktidarın seviyesine ulaşamazsa en azından yaklaşamazsa o zaman muhalefet görevi son derece sağlıksız, hukuksuz, antidemokratik biçimde başka odakların eline geçer, aşırı uçların eline geçer. İktidar nasıl boşluk kabul etmezse muhalefet de boşluk kabul etmez. Ama biz ne yazık ki, Türkiye'de böyle çok ciddi muhalefet boşluğu yaşıyoruz. Şunu açık açık samimi bir şekilde ifade etmek durumundayım. Seçmen oy verdiği partinin kaliteli ve seviyeli muhalefet etmesini, alternatif proje üretmesini bekliyor. Bunu göremediği zaman da bir çaresizlik, sıkışmışlık yaşıyor, kendince çıkış yolları aramaya başlıyor. Bizdeki muhalefete lütfen şöyle bir bakıverin. Normalde kitleler oy verdikleri, gönül verdikleri partilerin arkasından giderler. Ama bizde muhalefetin kitlelerin arkasına katıldığını, oradan oraya savrulduğunu, nerede bir muhalif eylem varsa içeriğini, ilkesine, ideolojisine bakmadan oraya adeta çöreklendiğini görürsünüz."

 

'Lokal tepkilerle karşılanıyor'

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de belli meselelerde toplumda gerilimin arttığını, gerilimi daha da artırabilmek için çok ciddi tahriklerin yapıldığını gördüklerini ve bunlara şahit olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu: "Hükümet olarak attığımız her adım, içeriğine, gayesine, hedefine bakılmadan, sorgusuz ve sualsiz bir şekilde lokal tepkilerle karşılanıyor. Buradan 76 milyonun tamamına, aziz milletimin her bir ferdine şunu özellikle hatırlatmak istiyorum; Türkiye, parlamenter sistemin bütün kural ve kurallarıyla işlediği, hem de tıkır tıkır işlediği bir ülkedir. 4 yılda bir bu milletin önüne sandık gelir, tercihini, takdirini sandıkta yapar. Beğendiği siyasi partiye hükümet görevi verilir, beğenmediğini de uyarır ya da emaneti almak suretiyle cezalandırır. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilkesi ancak ve ancak bu şekilde tezahür edebilir. Bunun dışındaki her yol antidemokratiktir, hukuksuzdur, gayrimeşrudur. Bunu hiç kimse farklı yerlere çekmesin. Çoğunluğun oyunu alarak iktidara gelen hükümetin sınırsız yetkilerle donatılmış olduğunu, sorunsuz olacağını, dilediği ne varsa onu yapabileceğini asla iddia etmiyorum. Hükümet belli bir çevrenin oyunu alarak iş başına gelse de bütün ülkenin, milletin, 76 milyonun tamamının hükümetidir ve bu hassasiyetle hareket etmelidir. Bu bizim ilkemiz. Yani çoğunluğun azınlığa dayatmalar yapması, baskı kurması, azınlığı ezmesi, onların tercihlerine kulak tıkaması diye bir şeyi biz bugüne kadar kabul etmedik, bundan sonra da kabul etmeyiz. Burada şunu da belirtmek durumundayım. Çoğunluk nasıl ki azınlık üzerinde baskı kuramazsa azınlık da bu ülkede artık çoğunluk üzerinde baskı kuramaz, dayatmalar yapamaz, tercihler dayatamaz. Bunu da görmek zorundayız. Zira demokrasiler milletin oylarıyla azınlığın iş başına geldiği iktidarlar değildir, çoğunluğun iş başına geldiği iktidarlardır. Ama bunun yetkisi kime aittir? Millete aittir. Siyasi tarihimizde, demokrasi tecrübemizde asıl hasas mesele budur."

Erdoğan, ne yazık ki Türkiye'de kendi dönemlerine kadar çoğunluğun isteklerinin, taleplerinin, arzularının, beklentilerinin, dikkate alınmadığını söyledi. Türkiye'nin siyasi tarihinde çoğunluğun sesine kulak verilmediğini ifade eden Erdoğan, "Çoğunluk yığın olarak görülmüş, gayri mümeyyiz olarak görülmüş, bidon kafalı, göbeğini kaşayan adam olarak görülmüş, tercihlerine saygı gösterilmemiştir" diye konuştu.

Erdoğan, sadece müdahele dönemlerinde değil, sadece olağanüstü dönemlerde değil, normal zamanlarda bile siyaset üstü kurumların müdahelesiyle çoğunluğun değil, azınlığın hükmünün Türkiye'ye egemen olduğunu kaydetti. Bunu asla ve asla kabul etmediklerini, edemeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Çoğunluk nasıl ki azınlığa hükmedemezse azınlığın da çoğunluğa hükmetmeye, dayatmalar yapmaya kesinlikle hakkı yoktur. Hükümetle, hükümetin politikalarıyla, uygulamalarıyla meselesi olanlar, demokrasi ve hukuk çerçevesinde fikirlerini ifade ederler. Sandıkta da demokratik tepkilerini ortaya koyarlar. Bu işin mikyası, ölçüsü sandıktır. Sandığın dışında netice arayanlar bu ülkede demokrasinin peşinde olanlar değildir, antidemokratik uygulamaların peşindedir. Bunların hepsi demokrasi dışıdır, hukuk dışıdır. Bakın siyasi tarihte yaşandığı kadar, bizim iktidarımız döneminde de demokrasiye nasıl tuzaklar kurulduğunu hep birlikte yaşadık. Sandıkta başarılı olamayanların, etkili bir muhalefet yürütemeyenlerin, çoğunluğun teveccühüne mazhar olamayanların hangi oyunlara, hangi senaryolara, hangi tahriklere başvurduğunu yaşadık ve ne yazık ki gördük. Tıpkı merhum Menderes döneminde yapıldığı gibi bizim dönemimizde de muhalefetin, medyanın, illegal örgütlerin işbirliği yaptığına, türlü tertiplerle ülkeyi bir kaos ortamına çevirmeye çalıştıklarına defalarca tanık olduk. Menderes'i ipe götürenler, arkadaşlarını ipe götürenler, hiç biliyor musunuz acaba Menderes neden idam edildi, arkadaşları neden idam edildi? Yolsuzluklar yaptıkları için mi? Acaba onların gerekçesi neydi? 'Salimbaş olun' ifadesiyle bizi buraya getiren irade böyle istediği için biz bu kararı verdik dediler. Aynı şeyi biz 12 Eylül'de de yaşamadık mı? 'Bir oradan, bir buradan' dediler. İdam kararı veriyor, düşenebiliyor musunuz? 'Bir oradan, bir buradan' diyor. Bakın samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma, mitingini yapma hakkı vardır. Ancak hiç kimsenin hukuksuzca, demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara, yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele hele hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle ortaya çıkıp, Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur."

 

'Milletin oynanan oyunu gayet iyi görmesini istiyorum'

Başbakan Erdoğan, geçmişte bu tertipleri çok yaşadıklarını dile getirerek, "Politika üretemeyen, plan proje üretemeyen muhalefetin illegal örgütlerle birlikte bu tertiplerde nasıl vazife aldığını, ortamı nasıl gerdiğini, nasıl tahrik ettiğini defalarca gördük ve yaşadık. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; oynanan oyunu gayet iyi görmelerini istiyorum. Birkaç gündür Taksim Gezi Parkı ile alakalı olarak bazı eylemler, bazı gösteriler yapılıyor. Gerekçe ne? Bir; 'ağaçlar kesiliyor'. İki; buraya Topçu Kışlası aslına uygun olarak yeniden yapılacak. Efendim, 'burada AVM olacak'... Taksim'de Gezi Parkı'nda yapılan çalışmaların Topçu Kışlası'nın yeniden yapılmasıyla aslında alakası yok. Biz Topçu Kışlası'nı yapacağız. Topçu Kışlası gökten zembille inen bir proje değil. Bunu bilmenizi istiyorum" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, genel kurulun başarılı geçmesini ve hayırlı olmasını diledi. Genel kurulda ödül alan en fazla ihracat yapan 26 firmayı ve yöneticilerini tebrik eden Erdoğan, mayıs ayı ihracat rakamlarının da hayırlara vesile olmasını istedi. Başbakan Erdoğan, "Bütün dünyadaki olumsuzluklara rağmen iyi yoldayız. Her geçen gün daha iyiye doğru gidiyoruz. Elbette daha yükseğini arzu ediyoruz ama onu da başaracağız, daha fazla koşturacağız ve onu da yakalayacağız. TİM Başkan ve yöneticilerine, onların şahsında ülkemizin tüm ihracatçılarına, firmalarına burada bir kez daha şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum" dedi.

 

'Siz bunu yaparsınız, biliyorum'

Son 10 yıldır küresel finans krizinin etkisi hariç olmak üzere, Türkiye'nin ihracatını sürekli katladığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her yıl rekorlar kırarak bugünlere ulaştık. 2002 sonunda 36 milyar dolar olan yıllık ihracatımız, 2012 sonunda 4 kattan fazla bir artış kaydederek 152,5 milyar dolara ulaştı. Bütün ihracatçılarımızı, firmalarımızı işçilerimizden nakliyecilerimize kadar zincirin tüm halkalarını tek tek tebrik ediyor, hepinize gönülden teşekkür ediyorum. Sizler Türkiye'ye inanıyorsunuz. Türkiye'ye inandığınız, güvendiğiniz, Türkiye'nin potansiyelini değerlendirip, ekonomiyi bu seviyeye taşıdığınız için hepinize minnettarlığımı ifade ediyorum. Daha da güzel olan nokta şu; başta TİM olmak üzere tüm ihracatçılarımız, ulaştığımız bu rekor seviyenin yeterli olmadığını biliyor. Buna inanıyor ve yakaladıkları bu sevileri katlamak için aşkla, şevkle çalışıyor. Özellikle 2023 hedeflerimize, yani 500 milyar dolar ihracat hedefimize verdiğiniz desteğe müteşekkiriz. Geçen 10 yıl içinde ihracatımız 4 kat artış kaydetti. Önümüzdeki 10 yılda, 3 katlık artışı sağlayabilirsek inşallah hedefi tutturacağız. Geçen 10 yılda 4 kat artış sağlayan sektörün önümüzdeki 10 yılda 3 kat artış sağlayacağına yürekten inanıyorum. Siz bunu yaparsınız. Ben bunu biliyorum."

 

2023 hedefi

Başbakan Erdoğan, 2023 hedefine ulaşmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaya devam edeceklerini ifade ederek, yurt dışı temaslarının bir çoğuna, gerek TİM Başkanı gerek bu salondaki bir çok kişinin iştirak ettiğini anımsattı. Görüştükleri her devlet ve hükümet başkanıyla öncelikle gündem başlığının ticaret olduğunu anlatan Erdoğan, şu ana kadar pek çok ülke lideriyle önümüzdeki 5 yıl ve 10 yıl için hedefler belirlediklerini söyledi.

Erdoğan, "Pazartesi gününden itibaren yine yola çıkıyoruz. Fas, Cezayir, Tunus... Buralarda bir çok görüşmeler yapacağız. İş adamlarımız, karşı sektörlerle görüşmeler yapacaklar ve Kuzey Afrika'da ne gibi adımlar atacağız, bunlar belirlenecek. Geldiğimiz nokta nedir, bundan sonra ne olabilir? Bunları görüşeceğiz" diye konuştu.

 

'İhracatçıların yanındayız'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her ülke için karşılıklı potansiyelleri değerlendirdiklerini ve gerçekçi hedefleri ortaya koyduklarını, belirledikleri hedeflere ulaşmak için de o andan itibaren çalışmaları başlattıklarını, pürüzleri tek tek ortadan kaldırdıklarını ve yolları olabildiğince açtıklarını anlattı. İlgili bakanların her zaman ihracatçıların yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini, kendisinin de aynı şekilde ihracatçıların yanında, sorunlarınızı istişare edip, ortak çözümler üretilmesi konusunda her zaman destekçi olmaya devam edeceğini kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Hükümet olarak bizim gayretlerimizle ihracatçılar olarak sizin emeklerinizle inşallah 500 milyar hedefine doğru kararlılıkla ilerleyecek Türkiye'yi bu hedefle buluşturacak ve kucaklaştıracağız. Türkiye ekonomisi, emin ve kararlı adımlarla ilerlerken, Türkiye'nin uluslararası çevrelerdeki görünümü ve algısı da çok ciddi şekilde değişiyor. 14 Mayıs'ta Uluslararası Para Fonu'na son dilim borcu, yani 400 milyon doları ödedik ve IMF'e borç defterini kapattık. Şimdi IMF'ye 5 milyar dolar kadar borç verme konusunda görüşmeler devam ediyor. İhtiyaçları olursa IMF'ye bu borcu vereceğiz. Bu başarının da etkisiyle mayıs ayı içinde, uluslararası 3 ayrı kredi derecelendirme kuruluşu, kredi notumuzu artırdı. Bunların içinde bir kademe artıran, iki kademe artıran var. Borsa İstanbul, mayıs ayı içinde 90 bin seviyesinin üstüne çıkarak, 93 bin seviyesini görerek yeni bir rekor yeni bir rekor kaydetti. Geçtiğimiz ay içinde gösterge faizler yüzde 4.67 seviyesini görerek bu noktada tarihi bir rekor kırdık. 2002'de bu oran neydi? Yüzde 63. Düşünebiliyor musunuz, yüzde 63'ten 4,67'ye düştük. 10 yıl içinde geldiğimiz nokta bu. Geçtiğimiz ay, nükleer enerji santrali, İstanbul'a üçüncü havayolu ve üçüncü köprü konusunda attığımız adımlarla dev yatırımların startını vermiş olduk. Gerisi gelecek. Tüm bu gelişmeler, tüm bu yatırımlar küresel finans ortamında Türkiye'nin dünyanın konumunu farklı bir seviyeye yükseltti. İmajını köklü şekilde değiştirdi."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler