Eyvah çok yakınız
Ortak anların çokluğu, paylaşımların bolluğu kendi duvarlarımızı daraltıyor. Kırgınlıklarımız cabası. Mesafe iyidir.
Sen yabancı değilsin hali ile kırıyor, ben yabancı değilmişim ile kırılıyoruz. Fazla yaşıyoruz her şeyi, fazla. Bunu biz yapıyoruz. Çok yaklaşıyoruz birbirimize. Takip mesafesi varken bir arabanın, kendi çarpışmalarımızı önlemek için aralığı biz tutturamıyoruz. Masanın ucuna koyulmuş bardak, duvara öylece tutturulmuş çerçeve gibiyiz. Hafif rüzgarda düşüyoruz. Ne kadar dokunursak, o kadar sıcak, ne kadar yan yana, o kadar güvenli, ne kadar peş peşe, o kadar yakın sanıyoruz. Değil işte.
Yabancı değiliz biz. Bir terliği geçirip ayağımıza, gidiyoruz alt komşunun kapısına. Yan evdeki tanıdık çağırıyor kahveye. Dur anlatacakları vardı, sorayım neydi diye. Yakınız biz. Haber vermeye gerek yok, geçir üstüne gittiğin evin kapı arkasındaki hırkayı. Aç buzdolabını, at ağzına, o kapakta kalan son kırık çikolatayı. Bizim ev o, bize ait her şey, değiliz yabancı. Yat yatıya, kal çaya, akşam mantıya. Olmuyor işte.
Az pişmiş et yediğini, suyuna buz isteyeceğini bildikleri yere gidiyoruz elbet. Risk yok, sürpriz yok. Kapıda karşılıyorlar bizi. Masamız hep hazır, manzaraya nazır. Hatırımız soruluyor. Sandalyemiz çekiliyor. Yine o her zamanki gece başlıyor. Sonra yolumuz ismimizle hitap edilen o mağazaya dönüyor. Üzerimize yakışan o elbise biliniyor. Hiç giymeyeceklerin tezgaha serilmiyor. Bir kahve söyleniyor. İki laf, iki haber. Oh yine görüşürüz şekerler. Şekerler, şeker, sen de onlara göre daha bir şeker kalınca yine görüşülüyor elbet de, işte bazen bir şey oluyor, çok şey oluyor, fazla geliyor, az duruyor, yan yatıyor, ters dönüyor ve ses yüksek çıkıyor. Elde olunca bütün kalpler, özen hep terler. Böyle olunca biraz uzaklaşın derler.
Sen yabancı değilsin bekle. Ben yabancı değilim, az biraz yerleşeyim senin eve. O yabancı değil, girsin şirkete, şunlar bizim çocuklar kullansınlar seve seve, diye diye başlıyor hayal kırıklıkları. Özlemek iyidir. Bıktırmazsın. İtinasızlık ihtimalinde de çok yıkılmazsın. Arada uğrarsın. Çay iyi demlenir, sohbet nasıl geçti anlamazsın.
O mesafe daraldıkça daha çok kaynıyor sular, o bilinen konular. Herkese anlatılan anılar. Aramızda kalsın diye tutunulan bağlar. Ama olmuyor. Çivinin duvarla buluşması gibi, salıncağın dallara asılması gibi. Zedeleniyor duvar, kopuyor dallar. O beni biliyor, o beni anlar. O beni benden daha çok sarar. Emin olun bir müddet sonra bu duygular insanı boğar. El olmayı tercih eden durumlar, keşke sevmeseydim bu kadar diyen gücenmiş konuşmalar her iki tarafı da yorar. Bunu ben hak ettim mi diye başlayan her hikayenin sonunda, evet herkes keşke yabancı olsaydım demek ister. Çünkü bilirler ki onlar hem yabancıya çoktur ikram, hem de bilirler ki yabancı kesmez ahkam. Uzaktan bakmak, arada kavuşmak, bazen ayrı odada yatmak, bazen ayda bir buluşmak iyi gelir. İlişkiler daha çok beslenir.
Ortak anların çokluğu, paylaşımların bolluğu kendi duvarlarımızı daraltıyor. Kırgınlıklarımız cabası. Mesafe iyidir. Üzülmeye de üzmeye de fırsatın olmaz. Hem bir kitapta herkes aynı cümlenin altını çizmediğine göre, sayfaları birlikte çevirmeye de gerek yok. Herkes hikayesini kendi okusun. Az ileride okusun.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği