'Fotoğraf yalan söylemez'
Fotoğrafevi tarafından yayımlanan kitap, Ara Güler'in yaşadıklarını kronolojik bir sırayla sunuyor. Ünlü fotoğrafçının doğum gününde çıkan kitabın geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bırakılacak.
Ara Güler, Güler Apartmanı’nda kendi kurduğu özel müzede, girişin hemen solunda büyük boy asılmış Salvador Dali’nin o perdeli ve kılıçlı fotoğrafına selam veriyor... Sonra da merdivenlerden ağır ağır çıkarak birinci kattaki dairesine gidip fotoğraf çekiyoruz. Güler, kendi çektiği İngiliz devlet adamı Winston Churchill’ın fotoğrafını eline alıyor. Kendi tarihinin içinde yürür gibi “Beni böyle çek” diyor.
Nezih Tavlaş’ın, tam da Ara Güler’in doğum gününde piyasaya çıkan “Foto Muhabiri” adlı kitabı, 81 yaşındaki fotoğraf ustasının hayatını anlatıyor. Fotoğrafevi tarafından yayımlanan kitap, Ara Güler’in doğduğu günden bugüne kadar tanık olduğu olayları kronolojik bir sırayla sunuyor. Kitabın sonunda Güler ile yapılan bir söyleşi ve aile albümünden fotoğrafları da yer alıyor. Kitaptan elde edilen telif geliri ise Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanacak.
Ara Güler’in yaş gününü pasta keserek kutladıktan sonra röportaja başlıyoruz... Soruyorum, Ara Güler’den cevap almak her zamanki gibi kolay olmuyor...
- Doğum fotoğrafçısı, moda fotoğrafçısı gibi pek çok fotoğrafçı sıfatı türüyor... ‘Foto muhabiri’, bunlara ne diyor?
- Doğum fotoğrafçısı diye bir şey yok. Kendilerine bir iş yaratmışlar. Moda fotoğrafçısı para kazanmak için fotoğraf çeken, mal satmaya çalışan fotoğrafçıdır. Ben dünyanın tarihinin bir parçasını yapıyorum. O hiçbir şey yapmadan cebini doldurmaya bakıyor. Ha kuyudan su içmiş, ha fotoğraf çekmiş...
- Siz hep insan odaklı, belge niteliği taşıyan fotoğraflar çektiniz. Hiç farklı denemeler de yaptınız mı?
- Ben gazeteciyim. İş için manken fotoğrafı bile çekmişimdir. Ben, haber için, gazetecilik için çekerim.
- “Siyah - beyaz fotoğraf deyip geçmeyin, arasında binlerce renk var” demişsiniz. Çok güzel bir tarif bu...
- Çünkü bin çeşit siyah beyaz var. Bu iki renk çok tehlikeli. Siyah ve beyaz aslında binlerce renktir.
- Bunu fotoğrafta ışığın önemi yüzünden söylüyorsunuz sanırım...
- Işık olmayan yerde hiçbir şey olmaz. Işık fotoğrafın ana unsuru. Işık olduğu için fotoğraf olur. Fotoğrafı insan beyni çekiyor, makine değil.
- Bu kitabın sizi ne kadar yansıttığını düşünüyorsunuz?
- Nezih, bir buçuk senedir benimle konuşuyor. Bu kitap, bir hayatı anlatırken Türkiye’nin tarihini de ortaya çıkarıyor. Yine de eksik... Bu kadar mı şimdiye dek yaptığım röportajlar?
- Sanat tarihçisi Romeo Martinez, size; “Sen sanatçı diye bir sürü adamın fotoğrafını çekiyorsun. Chaplin, Einstein ve Picasso’yu yan yana getirip fotoğraflarını çekersen asrın fotoğrafı olur ve bu iş burada biter” demiş. Siz hangi üç kişiyi yan yana getirirdiniz?
- Üç tane çok, bir tane bile söyleyemem ya da bugün gene aynı adamları söylerim sana. Devir bitti. Bir Mozart daha çıkar mı? Pis bir cehaletin içindeyiz... Öyle adamlar var ki her şeyi kapsar Picasso gibi.
- Dünyaya dikdörtgen bir pencereden bakıyorsunuz, 81 yıla dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz?
- Bütün kitaplarımı görüyorum. Görsel sanatlarda her şeye dört köşe çerçeve içinden bakılır. Oysa fotoğraf, 15. asırdaki meydan tiyatrosu gibi olmalı.
- Fotoshop hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Fotoğrafı değiştirmek güzel bir şey değil. Yalan fotoğraf yaratıyorsun o zaman. Yalan olmayan şey fotoğraftır. Hayatta olanı bir yerinden yakalayıp ölümsüzleştiriyorsun. Geçmişten koparıyorsun. Gerçeği donduruyorsun, o da artık hayatın devamının bir fotokopisi olarak kalıyor.
Bombanın üstüne giden adam
“Çocukluğumda, yazları adada otururken Pırasa adını taktığımız, arkadaşlarla ortak bir teknemiz vardı. Onunla çoğu zaman adanın arka sahiline gider, arabacının hanımı Rum madamın evinin önündeki patates tarlasını kestirmeden geçer, yüksek bir yere çıkar ve günbatımını bekleyerek, kızıl güneşin denize değdiği anı yakalar, işte bir sanat fotoğrafı denilen şeylerden çekerdim. Halbuki 400 milyon seneden beri güneş hep böyle batıyor ve ben sanat yapıyordum. Türkiye’deki fotoğraf anlayışı, benim Pırasa adlı teknem, madamın patates tarlası ve romantik güneş batışlarının arasında sıkışıp kalmıştır.”
“Foto muhabiri bomba patladığı zaman bombaya doğru giden adamdır. Halbuki fotoğrafçı bombadan kaçar gider. Fotoğrafçı yoktur; benim için yalnızca foto muhabiri vardır.”
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'