Futbolda kazandık, ya diplomaside?
Sarkisyan'ın Gül'ü Ermenistan'a davet etmesindeki gerçek nedenleri görmemek için ABD ve AB'nin Ermenistan; Ermenistan'ın da Türkiye politikasından tamamen habersiz olmak gerekiyor. Bu davet ekonomik ve siyasi yalnızlıktan kurtulmayı hedefleyen Ermenistan'ın spor kılıfı giydirilmiş bir diplomasi oyunu olarak değerlendiriliyor.
Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyareti en çok Azerbaycan tarafından eleştirildi. Halkın sert tepkisine karşı Azerbaycan yönetimi daha temkinli davranmayı tercih etti. Ancak, Bakü resmi görüşünü, "Bu ziyaret Azerbaycan-Türkiye ikili ilişkilerini bozmaz ama bu ziyaret Türkiye-Ermenistan diplomatik ilişkilerinin başlatılması ziyaretiyse Azerbaycan bundan rahatsızdır" şeklinde açıkladı.
6 Eylül 2008'de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ermenistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın davetiyle Türkiye-Ermenistan milli maçını seyretmek için Ermenistan'a gitti. Maçtan önce Ermenistan başkanlık sarayında Gül ve Sarkisyan arasında 1.5 saatlik ikili bir görüşme yapıldı. Görüşmede ikili ilişkilerdeki sorunlar, işgal edilmiş Azerbaycan toprakları ve Kafkasya İstikrar ve Güvenlik Pakt'ı görüşüldü. Görüşmede ayrıca Türkiye-Ermenistan arasındaki düzenli istişare mekanizması sayısının arttırılması, görüşmelerin dışişleri bakanları seviyesine çıkartılması, ay sonundaki BM zirvesinde iki Cumhurbaşkanının tekrar bir araya gelmesi, tarih komisyonu oluşturulması konusundaki çabaların hızlandırılması, ekonomi alanında bir komitenin daha oluşturulması kararlaştırıldı
Ziyarete tepkiler
Cumhurbaşkanının Ermenistan ziyaretine muhalefet partileri MHP ve CHP şiddetle karşı çıktı. Hürriyet gazetesinin yaptığı ankete göre, kamuoyunun % 66'sı ziyarete karşıyken % 33'ü ziyaretin yapılmasından yanaydı. Uzun zamandır Türk kamuoyu üzerinde Ermenistan'la ilişki kurulması için bir çaba sarf edilmesine rağmen bu araştırma hala Ermenistan'la ilişkiye karşı olanların çoğunlukta olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'de tam tersi düşüncede olanlar da vardı. Nitekim Ermenistan uzmanları, kamuoyu ve siyasi partilerden farklı olarak gazete köşe yazarları çoğunlukla bu ziyareti desteklediler.
Ziyaret dışarıdan da destek aldı. Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığı, ziyaretin sevinçle karşılandığını bildirirken, ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa Bürosu Sözcüsü Mark Toner, ziyaret kararını memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti. Türkiye'nin ziyaret konusunda en çok eleştiri aldığı ülke ise şüphesiz ki Azerbaycan oldu. Ancak halkın sert eleştirisine karşılık Azerbaycan yönetimi daha temkinli davranmayı tercih etti ve Gül'ün ziyaretini taktik bir adım olarak değerlendirdi. Türkiye'nin bundan sonra nasıl bir politika izleyeceğini gözlem altında tutan Azerbaycan, ziyaretten rahatsız olmasa da Cumhurbaşkanı Dış İlişkiler Sorumlusu Cumhurbaşkanı Novruz Memmedov'un sözlerine göre, Türkiye-Ermenistan diplomatik ilişkilerinin başlatılmasında rahatsız olur.
Ermeni lobi teşkilatı "Amerikan Ermenileri Ulusal Komitesi" (ANCA) 5 Eylül'de bir bildiri yayınlayarak Gül'ün sözde Soykırım Anıtı'nı ziyaret etmesi gerektiğini söyleyerek Ermenistan tarafından atılan gerçek adımın Türkiye tarafından atılan real adımlarla desteklenmesi durumunda hakikate ve adalete dayalı bir uzlaşmanın sağlanabileceğini ifade etti. Açıklamada ayrıca Türkiye'den sınırların açılmasından, Karabağ meselesindeki tarafsızlığına kadar bir çok talepte bulunuldu.
Yalnızlıktan kurtulmak
Sarkisyan'ın Abdullah Gül'ü Ermenistan'a davet etmesindeki gerçek nedenleri görmemek için ABD ve AB'nin Ermenistan; Ermenistan'ın da Türkiye politikasından bihaber olmak yeterlidir. Bu davet yalnızlıktan kurtulmayı hedefleyen Ermenistan'ın spor kılıfı giydirilmiş bir diplomasi oyunudur. Ermeniler için bu ziyaretin önemi iki ülke arasındaki meseleleri görüşerek çözmekten çok sınırların açılmasına gidilen bir yol olmasından kaynaklanmaktadır. Sarkisyan'ın 6 Temmuz'da Wall Street Journal'da yazdığı makalede, "sıradan Ermeni ve Türk vatandaşlarının maça davet jestini memnuniyetle karşılayacağına ve sınır kapılarının açıldığı gün kutlamalar yapacağına gerçekten inanıyorum." cümlesi de asıl amacın ne olduğunu ortaya koymaktadır. Sözde soykırım, sınırlar ve tazminat konusunda en radikal düşünceyi benimseyen Ermeni lobi teşkilatı ANCA bile ziyarete karşı çıkmazken Türkiye'den sınırların açılması talebinde bulundu. Ermenistan'da cumhurbaşkanı Sarkisyan'dan en radikal düşünceli Taşnaklar'a ve sıradan vatandaşına kadar her kesim diplomatik ilişkilerin başlatılması ve sınırların açılması konusunda duyarlılık gösterirken aynı duyarlılığı Türkiye'ye karşı taleplerinden bırakın vazgeçmek tartışma konusunda bile göstermemektedir.
Ermenistan'ın sınır kapılarının açılmasına olan ihtiyacı ise işgalci devlet olması nedeniyle düştüğü yalnızlıktan kaynaklanmaktadır. Çünkü biliyoruz ki Ermenistan Türkiye'ye karşı talepleri ve işgalci devlet olması nedeniyle sınırlar kapatıldı ve bütün bölgesel projelerden dışlandı. Gürcistan-Rusya sorunları nedeniyle Gürcistan üzerinden Rusya ile karasal bağlantısında sorun oluştu ve 2008 Rus-Gürcü savaşında en büyük zararı da yine Ermenistan gördü. Kendisini dünyadan izole edilmiş hisseden Ermenistan, İran'a yöneldi ve iki ülke arasındaki demiryolu projesi için 2 milyar dolarlık bir hesapla karşılaştı. Batı'ya açılmak ve yalnızlıktan kurtulmak için çıkış arayışına girdi ve bu yönde en iyi alternatif olarak Türkiye'yi seçti. Çünkü sınır kapılarının açılması için Türkiye üzerinde ABD ve AB baskıları dışında, ülke için de ciddi baskılar vardı. Ayrıca AKP'nin "komşularla sıfır problem" politikası bunu kolaylaştırıyordu.
Ziyaretten dönen cumhurbaşkanının sınır kapısı ile ilgili, "Bu iklim devam ederse her şey yoluna girer, normalleşir ama şu anda böyle bir şey yok", açıklaması kapıların açılması için Türkiye'nin Ermenistan'dan çok daha fazlasını beklediğini ortaya koymaktadır. 7 Eylül 2008 tarihli Hürriyet Gazetesi'nin diplomatik kaynaklara dayanarak verdiği habere göre, Ermenistan'la ilişkilerin seyri ve Erivan'ın jestlerine göre sınırın insani yardım amaçlı olarak açılması gündeme gelebilir. Fakat Cumhurbaşkanının ziyareti sınır kapılarının açılmasını isteyenlere umut verdi ve adeta ziyaretle birlikte Türkiye yakın gelecekte Ermenistan'a sınır kapılarının açılacağına "söz vermiş" oldu. Eğer bu "sözünü" tutmazsa bu çevrelerden baskı artabilir.
Terörist yoktu ama
4 Eylül'de yani cumhurbaşkanının maça gitme kararını almasından bir gün sonra Habertürk'te yayınlanan bir habere göre Abdullah Gül'ün bulunduğu protokol tribününde 1983 Orly katliamını yapan Gasbaryan da bulunacaktı. Bu iddia Cumhurbaşkanlığı ve Ermenistan Dışişleri bakanlığı tarafından yalanlandı. Bazı Türk gazeteciler bunu "barışın "b"sine tahammül edemeyenlerin provokasyonu olarak değerlendirdi. Fakat herkesin gözden kaçırdığı bir gerçeklik vardı. Hemen hemen her konuda uzmanlık iddiasında olan köşe yazarları bu daveti nedeniyle Sarkisyan'ı "Dünyayı Kurtaran Adam" ilan ederken onun geçmişini bilmiyor ya da bilmezden geliyorlardı. Örneğin Radikal gazetesi köşe yazarlarından Hakkı Devrim 29 Ağustos 2008'de "Serj Sarkisyan'ı Gözüm Tuttu" başlıklı köşe yazısında Sarkisyan'la ilgili şu ifadeleri kullandı, "Bu nitelikte bir siyaset ve devlet adamının bulunuşunu değerlendirmek hepimiz için millî ve insanî bir boyun borcudur". Aynı gazeteden başka bir köşe yazarı Cengiz Çandar 3 Eylül 2008'te "Abdullah Gül'ün 'Erivan seferi' başlıklı makalesinde Sarkisyan'la ilgili, 9 Temmuz 2008'te Wall Street Journal'da yazdığı makalede Gül'ü Erivan'a maç seyretmeye davet ederek Gül'e 'harekete geçilmesi, konusunda gereken 'sağduyu ve cesareti' verdiğini yazıyordu. Oysa ki, Abdullah Gül'ü Ermenistan'a davet eden Serj Sarkisyan Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermeni çetelerinin liderlerinden biriydi ve işlediği insanlık suçları boyutu itibariyle Gasbaryan'ın işlediği suçtan daha büyüktü. Serj Sarkisyan'ın kendisi bu konuda itirafını şöyle yapıyor "Hocalı'ya kadar Azerbaycan bizim sivillere saldıramayacağımızı düşünüyordu fakat Hocalı'da biz bu klişeyi kırdık." 26 Şubat 1992'de Serj Sarkisyan'ın da iştirakiyle Ermenistan tarafından Azerbaycan Türklerine karşı yapılan Hocalı Soykırımı'nda 613 kişi öldürülmüş, 1250 kişi kaybolmuş ve onlardan 150'si hala bulunamamıştır.
Türkiye'nin ilk adımları
Ziyareti destekleyen bir çok yazar Türkiye'nin ilk adımı atması gerektiğini düşünüyor ve bunun için de cumhurbaşkanının Sarkisyan'ın davetini kabul etmesini savunuyordu. Fakat kısa bir araştırma, ziyaretin Türkiye'nin Ermenistan'a yönelik ilk olumlu adımı olmadığını gösteriyor. Tabii yine Türk köşe yazarları arasında bu konuda farklı fikirleri olanlar Ermenistan'la barış dönemlerinin daha önce Türkiye tarafından kaçırıldığını iddia ediyorlar. Ancak barışı istemeyenin Türkiye değil Ermenistan olduğunu aşağıdaki kronoloji ortaya koymaktadır:
* 1988'de Ermenistan'da gerçekleşen Spitak Depremi'ne Türkiye yardım malzemesi gönderdi,
* 23 Ağustos 1990'da kabul edilen Ermenistan Bağımsız Bildirgesi'nin 11. maddesinde Doğu Anadolu'dan Batı Ermenistan olarak bahsediliyordu,
* Şubat 1991'de Ermenistan Parlamentosu'nun kabul ettiği yasayla Türkiye-Ermenistan sınırlarını belirleyen 1921 Kars Anlaşması'nı tanımadığını ilan etti,
* 16 Aralık 1991 Türkiye Ermenistan'ın bağımsızlığını tanıdı,
* 1993'de Türkiye savaşta zor durumda olan Rusya ve ABD'den yardımın gelmesini bekleyen Ermenistan'a buğday ve elektrik yardımında bulundu,
* 1993'de Kelbecer'in işgali üzerine Türkiye Ermenistan'la sınır kapısını ve hava sahasını kapattı,
* 5 Temmuz 1995'de yapılan referandumla kabul edilen Ermenistan Anayasası'nın 13. maddesinin 2. paragrafında, Türkiye'de bulunan Ağrı Dağı, "Ermenistan'ın devlet simgesi" olarak nitelendiriliyor,
* 1995'de Türkiye Ermenistan'a h-50 hava koridorunu açtı,
* 16 Ekim 2003'de Türkiye Ermenistan'a hava sahasını açtı,
* Şubat 2007'de Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan arasında imzalanan demiryolu projesinin 11. maddesinde işgalden vazgeçmesi ve projeye katılması teklif edildi. 24 Temmuz 2008'de projenin Kars'taki temel atma töreninde Abdullah Gül açıkça Ermenistan'ın işgalden vazgeçerek projeye katılmasını istedi.
* 29 Mart 2007 Türkiye Ermeni kilisesi Akdamar'ı onardı ve açtı.
Abdullah Gül'ü Ermenistan'a getirmeyi başaran Ermeni yönetimi Türkiye'ye karşı toprak talebi anlamına gelen Ağrı dağı simgesini sadece Futbol Federasyonu ambleminden çıkararak aslında tavizlerin karşılıklı olarak nasıl verilmesi gerektiğini ortaya koydu. Fakat hala devlet armasında Ağrı Dağı bir simge olarak bulunuyor. Türkiye ise 1993'ten günümüze bütün kozlarını açmış ve elinde şu anda tek kozu kapalı olan sınırlar kalmıştır. O kozunu da elinden çıkarmak için büyük bir uğraş vardır.
Ermenistan ise talepler siyasetinden vazgeçmediği gibi 2008 yılında da vazgeçeceğinin işaretlerini vermedi. 24 Nisan 2008'dee Türk bayrağının yakılıp, çiğnendiği tarihte Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan 1915 olaylarıyla ilgili Ermenistan dış politikasını şöyle açıklıyordu: "Ermeni "soykırımının" uluslararası alanda tanınması ve kınanması Ermenistan dış politikasının vazgeçilmez ve meşru bir parçasıdır. Bütün Ermenilerin ana vatanı olarak Ermenistan, tarihi adaletin tecelli etmesi için çabalarını devam ettirmek zorundadır." Abdullah Gül'ün Sarkisyan tarafından maça davet edilmesinden sonra Ermenistan kamuoyunda, Ermenistan Türkiye'ye taviz veriyor izlenimi uyandığı için bu konuda hükümete yönelik ciddi eleştiriler yapılmaya başlandı. Bunun üzerine Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandian 4 Ağustos'ta Türkiye-Ermenistan görüşmeleri ile ilgili bir açıklama yaparak şunları söyledi. "Biz sadece komşularla iyi ilişkiler prensibinden yola çıkarak hiçbir önkoşulsuz Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Sarkisyan'ın daveti "soykırımın" sorgulanması anlamına gelmiyor. Biz hiçbir zaman Türkiye ile sınırların tanınması ve Karabağ'a ilişkin taviz vermeyeceğiz". Ermenistan iki devlet arasında sınırları belirleyen 1921 Kars Anlaşması'nı tanıdığını iddia etmesine rağmen bu konudaki açıklamaların protokol veya nota teati gibi usullerle kâğıda dökülmesinden kaçınmaktadır. (Ömer Engin LÜTEM, ASAM, 2 Eylül 2008).
Riskli bir ziyaret
Cumhurbaşkanının iki ülke arasındaki meseleleri Erivan'da tartışmamalıydı. Uluslararası toplantılarda Türk diplomatlar ve devlet yetkilileri çeşitli vesilelerle görüşüyorlar. Ne daha önce Ter-Petrosyan'la görüşen Alparslan Türkeş ne de Ermenistan cumhurbaşkanıyla görüşen İlham Aliyev, meseleleri Erivan'da değil başka devletlerde görüştüler. Ayrıca Azerbaycan devlet yetkilileri hiç bir zaman Ermenistan'a gitmediği gibi Ermenistan'ın Azerbaycan'a gelmesine de izin vermedi. Ermenistan'da yapılan KİÖ toplantılarına katılmadı ve NATO'nun Bakü'de yapılan toplantısına NATO'nun baskısıyla gelen Ermeni subaylar halkın tepkisi üzerine Azerbaycan'dan çıkarıldı ve bir daha da Bakü'ye gelemediler. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası çerçevesinde aynı grupta olmasına rağmen Azerbaycan Ermeni milli takımının Azerbaycan'a gelmesine izin vermedi ve maçlar iptal edildi.
Bu ziyaret sonuçları itibariyle ucu açık ve cumhurbaşkanının geleceği ve ülkenin ulusal çıkarları açısından riskli bir özelliğe sahiptir. Bu ziyaretin olumlu sonuç doğuracağına ilişkin şüphelere rağmen ziyaret barış için uzatılmış bir el olarak değerlendirilmekte ve aynı adım Ermenistan'dan da beklenmektedir. Fakat Cumhurbaşkanının da ifadesiyle bu ziyaret sadece topun Türkiye sahasında kalmaması için de yapılmış olabilir.
Şimdiden ziyaretin sonucuyla ilgili kahinlik yapmak meselelerin çözümüne katkıda bulunmaz ve kısa bir sürede bu ziyaretten bir sonuç beklemek de çok zor. Cumhurbaşkanının Ermenistan'a gitmesini isteyenler kazandı ama bu ziyaretin iki ülke arasındaki meselelerin çözümüne olumlu katkıda bulunup bulunmayacağı konusunda bu insanların haklı olduğunu söylemek için henüz çok erken. Ermenistan ve Kafkasya uzmanlarının değil de günlük politikaları yazan köşe yazarlarının ziyaretin sonuçları ile ilgili hiçbir şüpheye yer bırakmadan, "Gül giderse barış sağlanır ve Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan karlı çıkar", ifadeleri kendilerine ağır bir sorumluluk yüklemektedir. Gül'ün ziyaretinden yana olanlar ısrarla, Ermenistan'ın önkoşulsuz ilişkilere hazırım, şartını bilerek veya bilmeyerek yanlış yorumluyorlar. Ermenistan ön koşulsuz ilişki derken, ben kendi tezlerimden vazgeçmiyorum ama diplomatik ilişkilerin başlatılması ve sınırların açılmasını istiyorum, diyor.
Ziyareti destekleyenler ziyaretin başarılı olması içini, kendi ifadeleriyle, 15 yıldır meselelerin çözümüne hiçbir katkısı bulunmayan kapalı sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin başlatılmasını istiyorlar. Ermenistan'ın sıkıştığı bu dönemde sınır kapıları Türkiye için çok daha büyük bir koza dönüşmüştür. Eğer Ermenistan taleplerinden vazgeçmeden bu kapılar açılırsa Türkiye çok büyük bir kozundan vazgeçecektir. Bugün Sarkisyan gibi radikal bir Ermeni eğer "barış ve dostluk" mesajı veriyorsa Türkiye bunu kapalı olan sınırlara borçludur. Unutulamamalı ki eğer statüko ülkelerin çıkarlarına uygunsa onu korumak da aktif diplomasi anlamına gelmektedir.
Cavid Veliev (TUSAM Yakındoğu ve Kafkasya Araştırmaları Masası)
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği