'Geleceğin güçlü nesilleri kitap kalemle oluşur'
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Geleceğin güçlü nesillerini ancak böyle oluşturabiliriz. Geleceğin güçlü nesilleri ellerinde molotofkokteyleriyle oluşturulmaz" dedi.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu milletin de bu Meclis'in de sivil bir anayasa yapacak güce, birikime, iradeye sahip olduğunu belirterek, ''Meclis bunu yapmazsa, bu iradeyi kullanmazsa, bu yolda bizimle yürüyecek olanlarla birlikte Meclis'in sahibi olan millete gider, sivil bir anayasayı milletin takdirine sunarız'' dedi.
Erdoğan, parti genel merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'ndaki konuşmasında, gerek Türkiye'de gerek dünyada AKP'nin üst üste elde ettiği başarıların sırrını çözmek için çok sayıda araştırma ve analizler yapıldığını, tezler hazırlandığını belirtti.
''Türkiye'de de kimi siyasi partilerin AK Parti'yi taklit etmek, AK Parti'ye benzemek, AK Parti'yi örnek almak için çok ciddi kafa yorduklarını'' ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Biz, başarısının sırrını gizleyen, gizleyecek bir kadro değiliz. 'İlim yitik bir maldır, nerede bulunursa alınmalıdır.' Biz, ilmi bulduğumuz yerden aldığımız gibi, ilmi saklayanlardan da olmadık, olmayız, olmayacağız. Bizim başarımızı hala merak edenler, bunu hala öğrenememiş olanlar varsa onlara buradan açık açık tavsiye ediyorum. Bizim başarımızın sırrı istişaredir. Biz, her meseleyi kendi arasında konuşan, tartışan, müzakere eden bir kadroyuz. Her meseleyi milletiyle şeffaf şekilde paylaşan, milletine danışan, milletinin çizdiği istikamette harfiyen uygulayan bir kadroyuz. Biz millete tepeden bakan, milleti yukarıdan aşağıya dizayn etmeye çalışan toplum mühendisleri değil milletle aynı yöne bakan, milletle gönül bağı kuran, milletin diliyle konuşan bir siyasi partiyiz. Gündemdeki bazı konulara bakış açılarındaki farklılığı vurgulayan Erdoğan, Muhalefetin her meseleye nasıl tepeden baktığını, nasıl sırça köşklerinden baktığını, nasıl toplum mühendisliğine soyunduğunu, bizim ise nasıl milletimizle birlikte yürüdüğümüzü açıklamaya, bu örnekler bile yetiyor''.
Yeni anayasa konusunda ilanihaye müzakere olamayacağını, eğer bir taslak oluşmazsa kendi taslaklarıyla milletimin önüne çıkacaklarını, milletin takdirine başvuracaklarını ifade ettiklerini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Muhalefet ise her zaman olduğu gibi yeni anayasa konusunda, benim bu açıklamamın hemen ardından milletin takdirini bir kez daha ayaklar altına almaya başladı. Bu muhalefet, milletimizi tarihinin hiçbir döneminde mümeyyiz olarak görmemiştir. Bu muhalefet, milletin tercihlerini hiçbir zaman dikkate almamış, daima milleti küçümsemeyi tercih etmiştir. Bugün de biz anayasa için halk oylamasını telaffuz etmeye başladığımız andan itibaren milleti küçümsemeye, aşağılamaya, tahkir etmeye başladılar. Çünkü bunlara göre anayasa demek, müdahalelerin ardından yazılan veya yazdırılan metin demektir. Bunlar siyasi tarihleri boyunca anayasadan bunu anladılar. Darbelerin veya darbelerin gölgesinde hazırlanan metinleri anladılar. Ne milletin ne de TBMM'nin bir anayasa yazabileceğine hiçbir zaman inanmadılar. Bugün de inanmıyorlar.''
'AK Parti'nin engellemeye gücü mü var'
Başbakan Erdoğan, yeni anayasa konusundaki çalışmaları 12 Haziran 2011'de, seçim sandıkları kapatıldıktan hemen sonra başlattıklarını anımsattı. Toplumun tüm kesimleriyle ve TBMM çatısı altında uzlaşmayı en üst düzeyde önemseyen ve muhafaza eden bir parti olduklarını vurgulayan Erdoğan, anayasa çalışmaları sırasında milletvekili çokluğuna bakmadıklarını söyledi.
Anayasa çalışmalarına, AKP'nin 324 milletvekili bulunmasına rağmen 3 temsilciyle katılırken, toplam 215 milletvekili bulunan muhalefet partilerinin 9 temsilciyle katılma imkanı bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''Eğer bu normal bir komisyon çalışması olsaydı yarıdan fazla temsilciyle orada olmamız gerekiyordu. Biz bunu yapmadık. Bizim derdimiz üzüm yiyelim, milletçe yiyelim, engellemeyelim. Her siyasi parti kanaatlerini ortaya koysun, bir an önce yeni anayasayı hazırlayalım. Biz uzlaşmanın, ittifakın tarafı olduk. Bundan sonra da uzlaşmanın, uyumun, ittifakın tarafı olmaya kararlı şekilde devam edeceğiz. Şu ana kadar görüldüğü kadarıyla 100'ü aşkın madde görüşüldü, 30-31 maddede mutabık kalındı. Bunun faturasını kime ödetmeye kalkıyorlar. Israrla 'AK Parti engelliyor' deniyor, AK Parti niye engellesin, AK Parti'nin engellemeye gücü mü var? 3 üyeyle biz, 9 üyeyle siz varsınız. Masadan kalkan taraf biz olmayacağız ama bu müzakereler ilanihaye devam edemez. 2012 sonuna kadar bitirilecekti. Bitmedi. Sayın Meclis Başkanımız, 'Bunu biraz daha uzatalım' diye nezaket ziyaretinde bulundu. Düşüncelerimizi söyledik, diğer siyasi partiler de söyledi. 'Mart sonunda bunu bitirelim' diye açıklamasını yaptı. Sayın Meclis Başkanımızın açıkladığı istikamette çalışalım, bu iş bitsin. Yoksa bu iş uzun uzadıya sürecek bir iş değil. Libya'da, Mısır'da o kadar sıkıntıların yaşandığı, adeta darbelerle iç içe yaşayan, demokrasiden nasibini almamış buralarda 7-8 ayda anayasa hazırlıyorlar. Biz konuşuyoruz şöyle anayasa yaparız, şu kadar kısa zamanda yaparız. Yapalım hadi. Olmuyor. Niye yapamıyoruz, niye bu kadar uzuyor? Tek sebebi var o da şudur; AK Parti'nin talebi olan bir şey gerçekleşmesin ya da AK Parti'yi suçlu masasına nasıl oturturuz. Gururla şunu söyleyebiliriz, milletimiz AK Parti'yi gönül koltuğuna oturtmuştur. AK Parti'nin ne aldatan ne aldanan olmayacağını biliyoruz. Yeni anayasa için yeni bir anayasaya ihtiyacın bu kadar açık net olduğu ortadayken toplumda büyük bir uzlaşma mevcutken bunun heba edilmesine göz yummayız. Bu ülkeye, özellikle de gençlere şunu net olarak göstermek istiyoruz; bu millet, bu meclis sivil bir anayasa yapacak güce, birikime, iradeye sahiptir. Meclis bunu yapmazsa, bu iradeyi kullanmazsa, bu yolda bizimle yürüyecek olanlarla birlikte meclisin sahibi olan millete gider, sivil bir anayasayı milletin takdirine sunarız. Dayatma anayasalara, oldu bitti anayasalara alışkın olanlar elbette bunu hazmedemezler, hazmedemeyecekler.''
Başbakan Erdoğan, bugüne kadar halkın takdirine karşı çıkanlarla mücadelelerini sürdürdüklerini, bundan sonrada mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. Erdoğan, ''Bugüne kadar halk oylamasından nasıl kaçtılarsa bundan sonra da kaçmaya devam edeceklerdir. Biz bugün de yarın da milletin takdirinden kaçmayız, milletin tercihine, TBMM'nin bir anayasa yapması talebine, millet bunu istiyor, biz de bunun yapmanın gayreti içinde olacağız. Bu olmazsa elimiz kolumuz bağlı oturmayız, milletimizle birlikte yola devam ederiz'' diye konuştu.
'O bir darbe anayasasıdır'
Erdoğan, CHP'ye göre 1961 Anayasası'nın, Türkiye'nin tarihindeki en ilerici anayasa olduğunu belirtti. CHP'nin her fırsatta bunu ifade ettiğini dile getiren Erdoğan, ''Bugün bile hiç utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden 1961 Anayasası'nın ilerici bir anayasa olduğunu söylemeye devam ediyorlar'' diye konuştu.
Erdoğan, 50 yıldır Türkiye'deki anayasa sorununun temelinde hiç tereddütsüz 1961 Anayasası'nın bulunduğunu ifade ederek, şunları söyledi: ''Çünkü o bir darbe anayasasıdır. 12 Eylül sonrası yapılan anayasa da 1961 Anayasası'nın aslında bir taklididir. 1960'ta 27 Mayıs'ta milletin tercihlerine müdahale edilmiş, 1961'de de devlet ile milletin arasında kalın, aşılmaz bir duvar, bir set çekilmiştir. Kimse kusura bakmasın. 1961 Anayasası'na ilerici diyenler, 1982 Anayasası'ndan şikayet edemezler. 1961 Anayasası'na ilerici diyenler, halkı, milleti, insanı merkezine alan bir anayasayı hazmedemezler. 'Şantajla anayasa değişmez' diyorlar. Evet şantajla anayasa değişmez. Biz de zaten bunu savunuyoruz. Ancak şantajla anayasanın değişmeyeceğini iddia edenlerin, müdahaleyle, silah zoruyla anayasanın değiştirilmesini nereye koyduklarını da merak ediyoruz. Allah'ın izniyle gerekli desteği alabilirsek en başta CHP'ye bu ülkenin sivil, katılımcı, çoğulcu, insanı merkeze alan bir anayasanın nasıl yapılabileceğini biz göstereceğiz. Hiç endişem yok. Bu ülkede sivillerin de anayasa yapabileceğini hem de çok daha iyisini yapabileceğini inşallah ispat edeceğiz.''
'Tüm dünyada CHP'yi alay konusu yaptı'
''CHP Genel Başkanı'na 'Dersim' dediğinizde 'Tarihi bırak bugüne gel' diyor. Ama anayasa dediğinizde, başkanlık, yarı başkanlık dediğinizde Sivas Kongresi'ne, Erzurum Kongresi'ne kadar gidiyor. Oralardan örnekler arıyor veya alıyor'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Hatta bugünlerde çok daha eskilere Galilei'ye kafayı takmış durumda. Sürekli dünya yuvarlak mı düz mü şimdi onu konuşuyor. Bir yandan dünyanın sürekli değiştiğini ifade ediyor, bir yandan statükoyu var gücüyle savunuyor. Hatta Gazi Mustafa Kemal ismini kendi amaçları doğrultusunda çarpıtmaktan da çekinmiyor. Allah aşkına CHP bugüne kadar ilk Meclis'in ve Gazi Mustafa Kemal'in hangi mirasına sahip çıktı. Gazi Mustafa Kemal'den CHP'ye bir tek CHP'nin adı kaldı. Başka bir şey yok. Onun ağırlığını da işte en son Genel Başkan yerle yeksan etti. Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada CHP'yi alay konusu yaptı ve yapmaya devam ediyor.''
Kılıçdaroğlu'nun en son Portekiz'de yoldaşlarına Türkiye ekonomisinin ne kadar kötü durumda olduğunu anlatırken cari açığı örnek verdiğini anlatan Erdoğan, ''Talihsizlik bu, ne yapacaksın. CHP Genel Başkanı kendi ülkesini yurt dışında cari açık üzerinden vurmaya çalışırken, karalarken, işte önceki gün cari açık yüzde 36,6 oranında geriledi. Her şeyde tersine gidiyor. Portekiz'de yoldaşları CHP Genel Başkanına kıs kıs gülmüşlerdi şimdi bu cari açıktaki düşüşü duydularsa artık kahkaha atmışlardır'' dedi.
CHP Genel Başkanının ciddi şekilde açığa düştüğü bir başka hususu da vurgulamak zorunda olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: ''Cilvegözü'nde, Suriye gümrüğünde pazartesi günü bir patlama meydana geldi. Patlama anından itibaren herkes itidalli davranırken, gerçekten üzüntümüz, hüznümüz bayağı büyükken ve ne olduğu, ne bittiği, bütün bunlar üzerinde çalışmalarımızı en geniş anlamda sürdürürken ve herkes olayın aydınlatılmasını, netleştirilmesini beklerken, Genel Başkan ve yardımcıları başta olmak üzere CHP'liler hemen 'Bunu biz nasıl kendimiz için bir siyasi ranta dönüştürürüz' diye böyle bir telaşın içine girdiler. Daha ilk saniyelerden itibaren, bu patlamadan dolayı Türkiye'yi, hükümeti suçlamaya başladılar. O kadar ileri gittiler ki aracın yönünün Suriye'ye doğru olduğunu dahi iddia edecek kadar onurlarını, izanlarını, insaflarını yitirdiler. 'Kamera görüntüleri neden yayınlanmadı' diyorlar. Gerekli incelemeler yapıldıktan sonra kamera görüntüleri biliyorsunuz yayınlandı. Ama bunlarda mahcup olacak, kızaracak yüz yok ki.''
'Cevap veremediğine göre demek ki kuyrukta'
Aylardır CHP Genel Başkanının iki konuda kamuoyuna net bir şey söylemesini beklediklerini dile getiren Erdoğan, ''Bir, Türkiye'nin çıkarlarını dahi çiğneyecek kadar Suriye'nin zalim rejimiyle bu muhabbetiniz nedir? Aylardır bu konuda kamuoyunu tatmin edecek tek bir açıklama yapmadılar. İki, tutuklu gazeteci diyerek, tutuklu avukat diyerek adeta korumaya aldığınız Türkiye'nin hatta dünyanın en kanlı terör örgütleriyle muhabbetiniz nedir?'' diye konuştu. CHP'nin aylardır bu iki soruya cevap vermediğini ifade eden Erdoğan, ''Tabii, ben ne zaman üye olacağını da o örgütlere bekliyorum o ayrı mesele. Çünkü cevap veremediğine göre demek ki kuyrukta. Herhalde ona da bir ara sıra gelecek'' dedi.
CHP'nin bir yandan Suriye'nin kanlı Baas rejimine sözcülük yaptığını, bir yandan da ''tutuklu gazeteci, tutuklu avukat'' diyerek kanlı terör örgütüne kol kanat gerdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bakın CHP Genel Başkanı çıktı, terör örgütü mensubu avukatların gözaltına alınmasını kıyasıya eleştirdi. Bir hafta sonra bu örgüt Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği'ne saldırı düzenledi ve bir vatandaşımız hayatını kaybetti, bir gazeteci kardeşimiz de ağır yaralandı. Ama CHP Genel Başkanı hala çıkıp terör örgütünü savunmaya, ona kol kanat germeye, ona moral ve destek vermeye devam ediyor. O senin savunduğun avukatlar o örgütün mensupları ve bunlar çelik kapılarla tamamıyla örülmüş bir binanın içerisinde gecenin yarısında toplantılar yapıyorlar. Orada bütün bilgisayarlarda, orada birçok disketlerde, birçok evrakların içeriye güvenlik güçlerimiz girdiği zaman yakılmış olması manidardır. Demek ki bu avukatlar orada boşuna bulunmuyor.''
'Genel Başkan, işte bunu da başardı'
''1940'lardan itibaren CHP, hep bu milleti inim inim inletmiştir. Ama açık söylüyorum, CHP'nin Türkiye düşmanı diktatörlerle, Türkiye düşmanı terör örgütleriyle muhabbeti hiç olmamıştır. Bu Genel Başkan, işte bunu da başardı'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''AK Parti'yi CHP'den de diğerlerinden de ayıran en önemli farklardan biri de budur. Bunlar kendi çıkarlarını, Türkiye'nin çıkarlarının önünde görür. Biz ise Türkiye'nin çıkarını her şeyin üzerinde görürüz. Bunu en son Kayseri'de kapalı bir toplantıda da ifade ettim. Bu sözlerim basına da yansıdı. Esasen terörün bitmesi noktasında bu düşüncemizi, bu hissiyatımızı biz defalarca dile getirdik. Eğer milletin yararınaysa, eğer ülkenin yararınaysa, eğer kan duracaksa, gözyaşı duracaksa biz AK Parti olarak her türlü bedeli ödemeye hazırız ve tereddüt etmeden de o bedeli öderiz. Şunu herkes bilsin ki attığımız ve atacağımız adımlar, milletimize rağmen olmaz. 76 milyonun hissiyatını gözetiriz, değerlerini gözetiriz, acılarını, gözyaşını kesinlikle gözetiriz. Adımlarımızı da ona göre atarız. Doğru bildiğimiz, hak bildiğimiz yolda tereddüt etmez yürürüz.''
'MHP Genel Başkanı, sanal bir dünya tasavvuru oluşturmuş'
Bu süreçte BDP'ye bunu ısrarla izah ettiklerini anlatan Erdoğan, ''AK Parti olarak biz bir risk alıyor, ülkenin kanayan yarasını sarmanın mücadelesini veriyoruz. BDP, sen bu riski almak durumundasın. Eğer Kandil'den gelecek mesaja göre hareket edecek olursan bilesin ki 'Ben bu kanın durması için şu kadar gayret ettim' deme hakkına sahip değilsin'' dedi. BDP'nin kendi seçmenine mesaj verme kaygısıyla ve popülizm yaparak değil, şeffaf, samimi, iradeli ve dirayetli şekilde bu süreci götürmek zorunda olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''Eğer BDP, MHP gibi davranırsa, istismarı, popülizmi bir yöntem olarak seçerse, alışkanlıklarını bir kenara koymazsa, yani cesur davranmazsa bu sürece hiçbir katkısı olmaz ve olamaz. Ben MHP Genel Başkanının son derece nezaketsiz, son derece sakil ifadelerine cevap vermeyeceğimi ifade ettim. MHP Genel Başkanı kendisine sanal bir dünya tasavvuru oluşturmuş ve o tasavvurun içinde kendisi söylüyor, kendisi dinliyor. Dikkat ederseniz ne çözüme ilişkin ne barışa ilişkin ne huzur ve güvenliğe ne de kardeşliğe ilişkin tek bir cümle onun ağzından duyamazsınız, yoktur. Sadece komplo teorileriyle, sadece öfke ve nefretin diliyle, sadece hakaret ederek muhalefet yaptığını zannediyor. İnsana ilişkin, insanlığa ilişkin cümle kurmadığı sürece MHP Genel Başkanını bu konuda muhatap almamaya devam edeceğiz.''
'Sizlere çocukların hissiyatını aktarmak istiyorum'
Erdoğan, yaptığı konuşmada, terör meselesine, özellikle de kardeşliğe ilişkin son derece çarpıcı, duygulandırıcı, aynı zamanda samimi bir dili aktarmak arzusunda olduğunu söyledi. ''30 yıllık süreçte herkes konuştu, herkes bir şeyler söyledi. Ama bugün ben sizlere bu meselede çocukların hissiyatını aktarmak istiyorum'' diyen Erdoğan, AKP Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığı'nın son derece anlamlı bir organizasyona imza attığını ifade etti.
Erdoğan, Genel Merkez Kadın Kolları'nın öncülüğünde Diyarbakır ve Çanakkale valilikleriyle milletvekillerinin katkılarıyla Diyarbakır merkez ve ilçelerinden 90 çocuğun uçakla Çanakkale'ye götürülerek, şehitlik ziyaretinde bulunduklarını anlattı.
Dönüş yolunda çocuklardan izlenimlerini, duygularını anlatan mektuplar yazmalarının istendiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti: ''Önümüzdeki ay inşallah Çanakkale şehitlerimizi huzurlarında bir kez daha yad edecek, onlara Fatihalarımızı okuyacağız. Ancak 18 Mart'a doğru ilerlerken Çanakkale ruhunun, Çanakkale şehitlerinin bizi nasıl tek bir millet yaptığını, bizi nasıl birbirimize kardeş yaptığını göstermesi açısından bugün sizlere bu mektuplardan bazılarını aktarmak istiyorum. Bu 90 çocuktan bir kısmının, terör örgütü tarafından istismar edilen çocuklar olduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum. İsimleri vermeden, özet olarak birkaç mektubu aktarıyorum. Ama biz dikkat edin bu çocukların eline ne molotof veriyoruz ne taş veriyoruz. Biz bu yavrularımızın eline işte sadece kalemi veriyoruz, bilgisayarı veriyoruz.''
Diyarbakırlı çocukların mektuplarından
Başbakan Erdoğan, Diyarbakırlı çocukların yazdığı mektupların bazılarını şu şekilde aktardı: ''Ben Çanakkale'yi çok beğendim. Çanakkale'de şehit olanların mezarını gördük ve Fatiha okuduk. Onlardan bazıları da bizim memleketliydi yani Diyarbakırlılar vardı. Bunlardan Silvanlı, Hazrolu, Liceli, Çüngüşlü hepsi bizim için savaşmış, memlekete sahip çıkmıştı. Biz de onların sayesinde buralara geldik.''
''Ben geziden gördüğümüz yerleri, yediğimiz yemekleri anlatmak istemiyorum. Yediğimiz, içtiğimiz bize kalsın, gelelim asıl meseleye. Bugün bu geziye her kim katıldıysa eve gidince başını yastığa koyduğu an rahat uyuyacaksa o insanın vicdanı körelmiş, pas tutmuş demektir. Çünkü bugün binlerce şehit bize uyudukları yerden ders verdi. Diyarbakırlı şehit, Antepli, Giresunlu, Hataylı, Kayserili, Tokatlı, Yozgatlı... Dediler ki: 'Ey torunlarımız ne haldesiniz? Biz siz beraber rahat yaşayın diye toprağa düşmedik mi? Oysa biliyoruz ki toprak bizim değil, sizin üzerinizde. Sana diyorum Diyarbakırlı Mehmet, sana diyorum İstanbullu Hakan. Ne haldesiniz? Hani kardeşliğiniz, hani birliğiniz? Üstünüzdeki toprağı atın, dirilin.' Soruyorum vicdanlara ne zaman dedelerimizi dinleyeceğiz, ne zaman sarılacağız, ne zaman beraberliğimizi ilan edeceğiz? Ne zaman ki herkes beraber, ölen her kim olursa bugün bir genç öldü, bu vatanın evladı öldü derse o zaman birlik olacak.''
'Şehitliklerimiz, bizim kardeşliğimizin anıtıdır'
Hayatlarında ilk defa Diyarbakır'ın dışına çıkmış, ilk defa uçağa binmiş, ilk kez denizi görmüş, ilk kez vapurla seyahat etmiş çocukların birkaç mektubunu aktardığını belirten Erdoğan, bunların Genel Merkez Kadın Kolları'nca kitap haline getirildiğini ve dağıtılacağını söyledi. Çanakkale Şehitliği'ni gören, oradaki mezar taşlarını okuyan, oradaki kardeşliğe şahit olan çocukların tamamen temiz, saf ve samimi şekilde hissiyatlarını nasıl ifade ettiklerinin mektuplardan anlaşıldığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Her zaman ifade ediyorum. Şehitliklerimiz, bizim kardeşliğimizin anıtıdır. Şehitliklerimiz, tarihimiz olduğu kadar bizim aydınlık istikbalimizdir. Türkiye genelinde her çocuğa işte bu şekilde ulaşmak zorundayız. Her çocuğa el uzatıp, her çocuğun elinden tutup başta Çanakkale olmak üzere şehitliklerimizle tanıştırmak zorundayız. Genel Merkez Kadın Kollarımızın elinden tutmasıyla inanıyorum ki bu 90 Diyarbakırlı çocuğun hayatı değişecek. Ülkeye bakışları değişecek, en başta da millet tasavvurları doğru olarak şekillenecektir. Terör örgütünün, sorumsuz siyasetçilerin 'biz ve onlar' diyerek ortaya koydukları ayrım, şehitliklerinde o şahidelerinde Diyarbakır'ı, Hakkari'yi, Van'ı, Yozgat'ı, Çankırı'yı İstanbul'u görünce mutlaka değişecek, bizim birlikte Türkiye olduğumuz daha da somutlaşacaktır. Bir kez daha Genel Merkez Kadın Kollarımızın başkanlığına, özellikle tüm bu çalışmada emeği geçen kardeşlerime teşekkür ediyorum. Diyarbakır Valiliği'ne, Çanakkale Valiliği'ne, milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Bu etkinliklerin daha da çoğaltılmasını, özellikle sizlerden rica ediyorum. AK Parti teşkilatı olarak biz bu sürece yüreğimizi koyduk. İnşallah biz bu sorunu, terör sorununu çözecek, 2023'e kardeşlikle yürümeye devam edeceğiz.''
Öte yandan, Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakırlı çocukların mektuplarını okurken bazı partililerin duygulandıkları gözlendi.
'Herhangi bir yasak söz konusu değil'
Belediye sözleşmelilerin kadroya alınmasıyla ilgili bir yurttaşın sözleri üzerine, ''Çalışıyoruz'' diyen Erdoğan, daha sonra gazetecilerin sorularını cevapladı. Erdoğan, bir gazetecinin, ''Zaman zaman lahmacun, kebap kaçamağı yapıyorsunuz. Doktorlarınızın uyarısı olmuyor mu?'' sorusu üzerine, ''Herhangi bir yasak söz konusu değil. Doktorlarım, 'ne yiyorsanız yiyin, hiçbir mani yok' dediler. Görüyorsunuz kilom hiç değişiyor mu?'' cevabını verdi.
Erdoğan, bir gazetecinin, genişletilmiş il başkanları toplantısındaki konuşmasında, Diyarbakırlı çocukların Çanakkale Şehitliği'ne yaptıkları ziyarete ilişkin duygularını kaleme aldıkları mektupları okuduğunda neler hissettiğini sorması üzerine, duygulandığını ifade etti. Başbakan Erdoğan, bu mektupların kitap haline getirilmesinin önemli olduğunu kaydetti.
''Diyarbakır'dan Çanakkale'ye Mektuplar'' adıyla basılan kitabın dağıtımının da yapılacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bunlar kazınmalı, tarihe mal olmalı. Şimdi onlardan bir miktar bastırdık. Daha da bastıracağız. Biz zaten Hükümet olarak, öğrencilerimizi sürekli bu tür yerlere götürüyoruz çünkü tarihini bilmeyen geleceğini hazırlayamaz. Onun için ecdadımızın ne yaparak bize neleri bırakmış, bunları görmeleri bilmeleri lazım. Dün çok saygı duyduğum bir insan, Çanakkale'ye hiç gitmediğini söyledi. Onun için müsaade ederseniz ben yarın 'Genişletilmiş il başkanları toplantısına gelmeyeyim. Çocuklarımla beraber Çanakkale'ye gideyim' dedi. Ben de 'isabetli olur' dedim. Biliyorsunuz, 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma törenlerine hep katıldım. Bu yıl da inşallah 17 Mart'ta Biga'da toplu açılış yapacağız. Oradan Çan'a geçeceğim ve Şehitleri Anma Törenleri'ne katılacağım.''
Çözüm süreci
Erdoğan, bir gazetecinin sorusu üzerine, yürütülen sürece ''İmralı süreci'' yerine ''çözüm süreci'' denilmesini daha isabetli olacağını kaydeden Erdoğan, ''Terörün bitirilmesine yönelik süreçte kadınlar devrede mi olacak'' sorusuna, ''Olması gerekir. Sizlerden de bunu bekliyorum'' karşılığını verdi.
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, ''Bugün konuşmanızda Çanakkale Şehitliği'ne ziyaretlerini yazan Diyarbakırlı çocuklar için 'terörün istismar ettiği çocuklar bunlar' dediniz ama açmadınız. Biz o çocukların, 'taş atan çocuklar' olduğunu öğrendik'' sözleri üzerine şöyle konuştu: ''Bunların içinde onlar da var ama gördükçe yapılanın ne kadar yanlış olduğunu çocukların bunu baskılar altında yaptıkları ortaya çıkıyor. Tabii bu önemli ve çocukların bu baskılardan kurtarılmak suretiyle ellerinde bu yavrularımız inşallah bilgisayarlarıyla dolaşsınlar. Kitaplarıyla kalemleriyle dolaşsınlar. Çünkü geleceğin güçlü nesillerini ancak böyle oluşturabiliriz. Geleceğin güçlü nesilleri ellerinde molotofkokteyleriyle oluşturulmaz.''
Erdoğan, İmralı'ya gidecek heyette kimlerin yer alacağına ilişkin bir soru üzerine ise ''Bana henüz bakanım bu isimleri getirmedi. Ben de bu isimleri gazetelerde okuyorum'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği