Gen teknolojisi mutant yaratabilir

Genetik mühendisi Prof. Dr. Fikrettin Şahin'e göre gen teknolojisi bilim kurgu filmlerini aratmayacak sonuçlara yol açabilir. Yine de karamsar olmamak lazım. Teknoloji doğru kullanılırsa sağlıktan açlığa kadar pek çok soruna çözüm bulunması olası.

Gen teknolojisi mutant yaratabilir
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.01.2011 - 08:40

Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nden Prof. Dr. Fikrettin Şahin alanında dünya çapında öneme sahip buluşlara imza atan bir isim. Sağlıktan gıda sektörüne kadar hayatımızın her alanına girmeye başlayan gıda teknolojisinin geleceği, potansiyel tehlikeleri ve toplumun bu tehlikelerden nasıl korunabileceği hakkında konuştuk.

- Genetik bilimi dünya çapında ne kadar işler durumda? Ne gibi alanlarda kullanılıyor ve yakın gelecekte ne gibi gelişmeler bekleniyor?

- Dünya çapında özellikle Moleküler Biyoloji ve Genetik, Fonksiyonel Genomik, Metabolimik, Biyobilişim ve Protein Kimyası alanlarında yapılan bilimsel çalışmaların sonucu ortaya çıkan ürün ve teknolojiler daha çok ilaç, tarım, gıda, biyomedikal ve sağlık (klinik tıp ve tanı, adli tıp, vb) sektörlerinde kullanılıyor. Her sektörde genetik bilimi kullanılarak geliştirilmiş birçok ürün ve teknoloji var. Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar, bunlardan elde edilen GDO-gıda ve ilaçlar en iyi bilinen örnekler. GDO’lara aktarılan yeni genlerin ifadesi sonuçu tedavide kullanılan birçok protein veya ilaç aktif moleküllerinin üretimi bugün sağlık sektöründe önemli gelişmeler olarak kabul edilir. Mesela hormonlar, aşılar ve gen tedavisi.

- Yeditepe Üniversitesi bünyesinde genetik mühendisliği alanında önemli çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Bu çalışmalar ne boyutta?

- Kök Hücre ve Gen Tedavi Laboratuvarlarında 20 yaş dişinden alınan kök hücreleri programlanarak hastalıkların tedavisinde hayvan denekleri üzerinde test ediliyor. Bitki biyoteknolojisi laboratuvarlarında bitkilerin patolojik hastalıklara karşı dayanıklılıklarının arttırılması üzerine çalışmalar yapılmakta. Doku Mühendisliği ve Doku Kültürü Laboratuvarlarında, kemik ve kıkırdak dokusu mühendisliği, sinir ve kalp dokusu mühendisliği üzerinde yoğunlaşılıyor. Nörobiyoloji'de sinir hücresi gelişimi, kök hücre teknolojisi, beyin kanseri oluşumu ve yayılımı çalışmaları yapılıyor. Bağışıklık genetiği ve anaerobik mikrobiyoloji laboratuvarlarında bağışıklık sisteminin ve ağız mikroplarının diş implantları başarısı üzerine etkisini araştırma Moleküler hücre biyolojisi laboratuvarlarında ise kanser biyolojisi, böbrek ve kalp-damar hastalıkları üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmakta.

- Bir açıklamanızda her yeni teknolojinin iyi ve kötü yanları da olabileceğini söylemiştiniz. Bu açıdan bakarsak genetik biliminin gelişmesiyle birlikte ne gibi tehlikeleri olabilir?

- Modern genetik mühendislik yöntemleri farklı canlı türleri arasındaki gen akışını sınırlandıran biyolojik engelleri ortadan kaldırdı. Bu durum farklı türlere ait genleri taşıyan canlıların üretilmesine imkân tanıyor. Eger bu teknoloji kontrollü ve doğru kullanılmaz ise canlıların geleceğini tehdit edecek biyolojik savaş ajanlarının geliştirilmesi ve doğaya salınması ve doğada GDO’ların serbest salınımı kendiliğinden ortaya çıkabilecek mutant bitki, hayvan ve mikroorganizma türlerinin oluşması söz konusu olabilir. Ayrıca etik olarak doğru kabul edilemeyecek insan genlerinin GDO-gıda üretiminde kullanılması gibi hususlar GDO teknolojisi ile ilgili öngörülen risklerdir. Ancak bilinmesi gereken önemli nokta GDO ürünlerin geliştirilmesi sırasında risklerin belirlenmesi ve yönetimi için biyogüvenlik kanunlarıyla denetim altına alınmıştır. Yani GDO ürün ve gıdaların markete sürülmeden önce her türlü risk analizleri yapılır. Sonradan ortaya çıkan herhangi bir risk durumunda hemen pazardan çekilir. Türkiye’de Biyogüvenlik Kanunu ilk 2010'da yürürlüğe girdi. Bu kanunla insan, hayvan sağlığı ve biyolojik çeşitliliğin korunması yanında bilimsel ve teknolojik gelişmelerin devamlılığının sağlanması için tedbirler öngörülmüş, kanun ve yönetmenlikler kapsamında Türkiye’de GDO üretimine izin verilmemiştir. GDO’lu yem ve gıdaların pazara sunulması ise oluşturulacak bilimsel komisyonların onayına bırakılmıştır. Talep edilmesi durumunda ben de zaman zaman bu komisyonların çalışmalarına katılıyorum. Biyogüvenlik kanun ve yönetmenliklerinin eksiksiz uygulanması durumunda Türkiye’de GDO’lu gıdaların pazara sunulmasında risk olabileceğini düşünmüyorum. l


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler