Güneyli isyan rüzgârı
İyi İnsan Bulmak Zor, Flannery O'Connor'ın hayatı boyunca yazdığı otuz bir kısa öyküsünden on tanesini içeriyor. Güney Gotiği'nin en güzel örneklerinden olan metinlerdeki genel hava, insan doğasının göze pek hoş görünmeyen yönlerini barındırması. O'Connor bir anlamda okura, insanın karanlık kapılarını açıyor.
Flannery O'Connor ismini duymayan fazla bir şey kaybetmeyeceğini düşünebilir. Ama öyle değil. 1925'te başlayan yaşamı 1964'te sonlanan O'Connor, bu zaman dilimine iki roman, otuz bir kısa öykü ve pek çok eleştiri sığdırdı. Eserlerini rahatsız edici ve alaycı şekilde sonlandırırken, mekân olarak genelde ABD'nin güneyini seçti. Irk konusunu alttan alta işlerken, ahlaki açıdan sorunlu karakterleri öne çıkardı. McCullers ve William Faulkner'la beraber modern Amerikan edebiyatında Güney Gotiği diye adlandırılan akımın en önemli temsilcilerinden sayıldı.
Yeri gelmişken, O'Connor'ı ve yazdıklarını anlayabilmek açısından Güney Gotiği için bir parantez açmalı. Bu akımın ana damarı, 20. yüzyılın ilkyarısında ABD'de yaşanan hızlı dönüşümün muhafazakâr Güneylilerdeki sarsıcı etkileridir. Aynı zamanda ayrıcalıklı beyaz ırkı esas alan rejim hızla başka bir zemine kayarken tüm yaşantıları altüst olan belli yaşı aşmış kişilerin yobazlığı ve siyahlarla aynı haklara sahip olmanın onlara verdiği acı irdelenir.
O'Connor'ın tüm ağırlığıyla yer aldığı Güney Gotiği, siyahlarla beyazların aynı seviyeye gelişi sonunda beyazların, 'dünyanın sonuna ulaşıldığına' inanmaya başlamasını da konuları arasına alır ve bu en trajikomik anlatımlardan biridir.
Güney Gotiği
Kısaca özetlemek gerekirse Güney Gotiği, değişimden yana zar atanların o dönemki isyan bayrağı olmasının yanında ayrıcalıkların; daha doğru deyişle, ayırımcılığın kaldırılmasına dönük bir harekettir. Güney Gotiği'nde çoğunun üstü örtülmüş gerçeklerin açığa çıkarılması amaçlanır. Bu akım, özellikle ırk ayırımcılığı ve ayrıcalıklı kişi ile sınıfların kıyasıya eleştirisini içeren ürünleri barındırmasıyla da bilinir.
O'Connor'ın İyi İnsan Bulmak Zor adlı kitabı da tüm bu niteliklere sahip öykülerle örülü. Tekinsizlik, bu öykülerin öne çıkan özelliği. Ancak sadece bu değil; öykülerde yapıbozumculuk, şaşırtma ve sarsıcılık da var. Önyargıların kırılışına doğru giden yolda, zorlu bir çaba O'Connor'ınki. Ne de olsa o bir mücadele insanı. Öykülerin hemen hepsinde 'Ayarsız' bir durum var. Ayarsızlık, dengesizlik de yaratıyor haliyle. Beklenmedik sonlara hazırlanmanın da imkânı kalmıyor böylelikle. Hikâyelerde, O'Connor'ın koyu Katolik geçmişinden izlere de rastlanıyor. O izler, Hıristiyanlık mitlerinin öyküye, 'Irmak' ismiyle yedirilişiyle karşımıza çıkıyor.
Öykülerdeki karakterlerin iticiliği dikkat çekici. Her ne kadar bu yönü ağır basıyor olsa da, diğer taraftan okuru karakterlere yakınlaştıran da aynı nitelik. O'Connor'ın kurduğu ahlak kefesinde kimin nerede yer alacağı belirsiz. Bir anlamda bu karar okura bırakılıyor; kitabı eline alanların zihni zorlanıyor.
Yazar, kişiler aracığıyla; onları konuşturarak doğru bildiğini edebi bir dille söylüyor. Yani anlatmak istediğini, gerçekleri kurguyla besleyerek keskin ve kararlı biçimde, lafı dolandırmadan aktarıyor. Böylece ters karakterler kullanan ters bir yazar kimliğine bürünüyor. Rahatsız ediciliğinin başlıca nedeni bu. O'Connor, antipatik karakterler kullansa da, düzayak 'iyi' ve 'kötü' ayrımına gitmiyor. Hal böyle olunca yönlendirici öykülerle ve onların yaratıcısı bir yazarla karşılaşmıyorsunuz. O sadece, birkaç kapının bulunduğu yerde önünüze anahtarları koyuyor; kimin, hangi anahtar ve kapıyı seçeceğine hiç karışmıyor.
Kitabın ismi de bir serzeniş içeriyor gibi. O'Connor'ın aradığı naif insanı çağrıştıran ama beri yandan da isyankâr bir başlık bu. 'Kurtardığın Hayat Seninki Olabilir' adlı öyküde, Bay Shiftlet'ın sözleri, sanki bu sade insanı anlatıyor: 'İnsan iki kısımdan oluşur: Ruh ve beden. Beden ev gibidir, bir yere kımıldamaz, ama ruh otomobil gibidir; sürekli hareket halindedir (...) Diyeceğim, insanın ruhu onun için her şeyden daha değerlidir, parayı marayı düşünmeden karımı hafta sonu bir yerlere götürebilmeliyim ben. Ruhumun beni sürüklediği yere gidebilmeliyim.'
Ortak sonuç
O'Connor'ın on öyküsünden çıkan ortak sonuç, hemen hepsinde şaşırtıcı olay ve sonların bulunması. O, bir anlamda meydan okuyor; alışılagelene, durağanlığa ve gözü kapalı kabullere karşı koşuyor. Hani deyim yerindeyse kendi ininden çıkmaya yanaşmayanlara gününü göstermek üzere harekete geçiyor. Ama bu eylem, şiddet içermiyor.
Daniel Royot'nun Türkçeye çevrilen eseri Amerikan Edebiyatı'nda (İletişim Yayınları, 2007), O'Connor ve yapıtları için şunları söylüyor: 'Marjinal kahramanlarının hayatı, boylu boyunca dehşetin sıralanmış olduğu ancak affetmeyle bezenmiş, abartılı bir çile yoluna benzer (...) O'Connor, natüralizmden ayrılarak, kurtuluşu getiren ruhsal esintinin parlamalarıyla katedilen ağır bir günah ortamında var oluşun gizlerine geri döner.'
Daniel Royot'nun belirlemeleri, O'Connor'ın ortaya koyduklarını tam olarak açıklıyor. Dolayısıyla İyi İnsan Bulmak Zor, hem Güney Gotiği'nin özgün örneklerinden birini okumak isteyenler hem de O'Connor'ın edebi kimliğini kavramaya çalışanlar için önemli bir kaynak sayılabilir.
İyi İnsan Bulmak Zor/ Flannery O'Connor/ Çeviren: Aylin Ülçer/ Metis Yayınları/ 252 s.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'