'Hakikatten' tutuklandı
Hâkimlik sorgusunda hakkındaki tüm iddiaları yanıtlayan Ahmet Şık, cezaevinde ‘sesli kayıt düzeneği olmadığı’ için avukatıyla görüştürülmediş.
İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği’nce, FETÖ/PDY ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla önceki gün tutuklanan gazetemiz muhabiri Ahmet Şık, Metris Cezaevi’ne götürüldü. Şık, dün cezaevine giden avukatı Can Atalay ile görüştürülmedi. Suçlamanın “FETÖ/PDY ve PKK olarak girildiğini” belirten cezaevi yönetimi, 667 No’lu KHK gereğince avukat görüşü sırasında sesli kayıt yapılması gerektiğini belirtti. Atalay’ın müvekkiliyle görüşmesi, kayıt sistemi olmadığı için engellendi. Atalay, Metris Cezaevi nöbetçi müdürüyle görüştüğünü söyleyerek “Müdür, ‘667 No’lu KHK gereğince sesli kayıt yapmam gerek. Düzenek yok. Yakın zamanda kuracağız’ dedi. Bu durumun tarafıma yazılı bir şekilde tebliğ edilmesini istedim. Kurum müdürüyle ve savcılıkla görüştü. ‘Tebligat yapamayız’ dedi” diye konuştu. Ahmet Şık, hâkimlik sorgusunda, “Bugün sahnelenen trajikomik bu oyunu yakın geçmişte yaşamıştık. O zaman da mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu edilmişti. Emniyet ve yargıda çöreklenmiş Gülen cemaati çetesinin elemanları tarafından hedef alınmıştım. Bu çetenin polisi, savcısı, hâkimi, medyada yer tutmuş destekçileri ve arkasında durup her türlü suçuna sınırsız bir destek sunan siyasi iktidarı yani AKP’si vardı. Medyadaki tetikçiler hedef gösterip polisler kumpas kurar, savcısı tutuklamaya sevk eder, hâkim leri de özgürlüğünüzü gasp ederdi. Bu örgütün siyasi temsilcisi olan hükümet aynı yalana sığınırdı: Gazeteci değil teröristler. Bugün de bu senaryonun bir benzeri yeniden sahneleniyor. Beni hedef gösteren tetikçiler, kumpası hazırlayan polisler, tutuklayan savcı ve hâkimler ve yargılıyormuş gibi yapan mahkeme üyelerinin birçoğu bugün tutuklu. Kaçmasına göz yumulanlar ise firari sanık olarak aranmaktalar” diye konuştu.
Yargının düştüğü ayıp durum
“Kangren olmuş bir sorunu bitirmek, bir savaşı barış içinde, siyasal çözüm noktasında barışçıl çözüm bulmaya çalışmak suçlama konusu edilemez. Hem devletin ilgili birimleri hem de devletten bağımsız olan biz gazetecilerin görevi savaşın sonlanmasına ilişkin katkı sunmaya çalışmaktır” diyen Şık, 23-26 Eylül 2014’te Heybeliada’da katıldığı gazetecilik çalıştayında sarf ettiği sözlere ilişkin kendine yöneltilen suçlamaya da yanıt verdi. Şık, “Orada ‘PKK için çalışanlar da gazetecidir’ şeklinde açıklama yaptığım iddia ediliyor.
Orada genel olarak gazetecilik ve ifade özgürlüğü konu edildi. Söylediğim şey burada aktarıldığı gibi değildir. Bazı örgüt isimleri ve bazı legal gruplar da sayılarak eğer ki şiddet çağrısı yapılmıyor ise silahlı gruplara ait olduğu iddia edilen yayın organlarında fikirlerini beyan etmenin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledim. Eğer cımbızlama yapılırsa bu tür yorumlara müsait hale gelir” ifadelerini kullandı.
Şık, savcılık sorgusu sırasında Sabah muhabiri Nazif Karaman’ın 29 Aralık 2016 tarihinde yazdığı yazı ile ilgili kendisine soru sorulduğunu anımsatarak, “Bu soruşturmayı savcılık mı yoksa Nazif Karaman mı yürütüyor? Çünkü bu yazıda Nazif Karaman savcılığa atıfta bulunarak benim hakkımdaki bir iddiaya yer vermektedir. Bu iddia savcının iddiası mı yoksa Nazif Karaman’ın iddiası mı bilmek istiyorum. Her iki halde de ayıp bir durum söz konusudur ve yargının düştüğü durum söz konusudur” diye konuştu.
‘Bizi tutuklayacaksınız’
Şık’ın avukatı Can Atalay ise hâkimlik sorgusu sırasında, sözlerine “Siz bizi tutuklayacaksınız” diye başladı. Atalay, gazeteciliğin bu şekilde soruşturulamayacağına dikkat çekerek “2011 yılında savcı Zekeriya Öz yargıçlık kararlarının üzerine çarpıtma niteliğinde üst yazılar yazarak Ahmet Şık’ın tutuklanmasını kesinleştirme çabası göstermiştir. Bu suçlamayı yönelten savcılarımızın adını Fethullahçılar olarak dahi söylemekten çekindikleri tarihte Ahmet Şık bu kişilerin devletin polis birimi içinde ne kadar tehlikeli bir örgütlenme içinde olduklarını canı pahasına yazdı. O tarihte Ahmet Şık bunu yazarken gazeteciliği bir suç olarak tanımlamaya çalışanlar bugün yine benzer bir beyhude çaba içerisindedirler” diye konuştu.
‘AİHM mahçup etmeli’
Avukat Tora Pekin de, Şık’ın önceki tutukluluğuna ilişkin olarak çok sert eleştirilerde bulunduğunu anımsatarak, “Bu eleştirileri somuttur ve bu somutluk AİHM’ni Şık-Türkiye kararında vücut bulmuştur. Gerçekte bugün gazeteciler ile ilgili yürütülen soruşturmalarda bu kararda yer verilen ilkelere uyulsa Türkiye’de ifade özgürlüğü sorunlarının önemli bir kısmı çözülmüş olur. AİHM’ni verdiği her karar sadece yargıyı değil hepimizi mahcup etmelidir. Şık kararının yinelenmemesi ikinci bir mahcubiyeti engelleyecektir. Şık, önceki tutuklama sırasında neredeyse bugün de tam olarak aynı noktada durmaktadır. Bu da gazeteciliktir, gazetecilik ise suç değildir. 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiş olsaydı ilk tutuklanacak şahıslardan biri de Ahmet Şık olacaktı. Şık’ın tutuklanması toplum vicdanını yaralayacak bir netice doğuracaktır” dedi.
‘Ağırlıklı olarak PKK ’
Avukat Evren İşler ise, savcılıkta ifade alındığı sırada hangi örgütün propagandasının yapıldığını sorduklarında savcının “Ağırlıklı olarak PKK” diye yanıt verdiğini kaydederek, “Ahmet Şık FETÖ/PDY olarak anılan yapılanma ile ilgili olarak ne düşündüğü çok net bilinen bir kişidir. Henüz Fethullahçıların devlet içerisindeki varlığı dahi kabul edilmemişken müvekkilimiz tüm yönleriyle bu yapılanmayı ortaya koyan üç tane kitap yazmıştır. Açıkçası kitapları yanımızda getirip hâkimliğinize sunmaya ihtiyaç bile duymadık. Şık’ı FETÖ/PDY terör örgütü propagandası yapmak suçlaması mantık dışıdır” dedi.
Hukukçular tepki: Bu tutuklama gazeteciliğin kanıtıdır Hukukçular, gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın FETÖ/PDY ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanmasını sert bir dille eleştirdi. Şık’ın gazeteci olduğunu vurgulayan hukukçular, “Ahmet Şık gazetecidir ve vicdanlarda hiçbir örgütün propagandasını yapmakla bağdaştırılamaz” dedi. -Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan: Bu karar gazetecilerle başlar, siyasi iktidarın herhangi bir nedenle sevmediği herkese uygulanır. Sıkıyönetim mahkemelerinde görev yapmış bir avukat olarak 12 Eylül’de yaşadıklarımı değerlendirince kötünün kötüsü her zaman olabilirmiş diyorum. Özel yetkili mahkemeler sıkıyönetim mahkemelerinden daha kötüydü. Sulh ceza hâkimlikleri ise özel yetkili mahkemelerden bile kötü. HSYK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz’a sulh ceza hâkimlikleri kurulduktan sonra, “AİHM kararlarına, insan haklarına, hukuk ilkelerine, yargıç vicdanı taşıyan yargıçları atayın sulh ceza hâkimliklerine dedim. Yılmaz da “ilk toplu kararnamede bunu düşüneceğiz” dedi. Üzerinden kim bilir kaç tane kararname geçti. Hukukun zerresi yok bu kararlarda. Siyasal bir edebiyattı kokteyl örgüt tanımlaması. Hele hele Ahmet Şık’ı FETÖ ile nasıl suçlarsınız? Pensilvanya’nın acımazsızca yakmaya çalıştığı bir gazeteci nasıl FETÖ’cü olur? Bu kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin özellikle Moldova kararındaki tutuklama koşulları ile hiç ilgisi olmadığını görüyoruz. -Avukat Bahri Bayram Belen: Ahmet Şık’ın gazeteci olarak daha önce FETÖ’cü diye adlandırılan siyasi görüşün paralelindeki hâkim ve savcılar tarafından tutuklanıp yargılanması, bugün ise yine aynı Ahmet Şık’ın FETÖ’cü ya da diğer siyasi aktörler adına konuşup yazdığı için tutuklanması ciddi bir ironidir. Bu ise Ahmet’in herhangi bir örgütün propagandasını yaptığını değil sadece ve sadece muhalif bir gazeteci olduğunu kanıtıdır. 2016 yılındaki gazeteciler, düşün insanları, aydınlar ve muhaliflerin tutuklanmasına yılın son gününde Ahmet de ilave oldu. Dileriz ki 2017 başında gecikmeden bu kötü tablo değişsin. -Yargıç Nuh Hüseyin Köse: 2013 yılında Türk Ceza Kanunu Avrupa müktesebatına uygun hale getirildi. Terörle Mücadele Kanunu’ndaki örgüt propagandası suçu için “şiddet eylemlerini övmek gerekçesiyle suç sayılır” denildi. Bunun dışında yapılan ifade ve görüş açıklamaları ifade özgürlüğü kapsamındadır. İktidarları rahatsız eden, kaba, ağır eleştiri niteliğindeki görüşler de ifade özgürlüğü kapsamındadır. Ahmet Şık gazetecidir ve benim de arkadaşımdır. Vicdanımda hiçbir örgütün propagandasını yapmak ile bağdaştırılamaz. -Erzincan eski Başsavcısı CHP Milletvekili İlhan Cihaner: Bu “kokteyl yaklaşım” AKP’nin iddia ettiği FETÖ ile mücadeleyi ne kadar yanlış zeminde tuttuğunun göstergesidir. Toplumsal dayanakları, dinamikleri, Türkiye’ye dair iddiaları hangi açıdan bakarsanız bakın bir araya getirilmesi güç. Şiddetle kurdukları ilişki ise FETÖ ile tek ortak paydaları. Tek işi gazetecilik olan, yurtsever, üstelik bu yapıları eleştiren kişileri bu torbanın içine atmak FETÖ mensubu yargı ile mesafenin kapandığını gösteririr. Bunlarla mücadele eden kişilere aynısı yaparsanız buradan hukuk ve adalet çıkmaz. Ahmet’e atfedilen suçlamalar Ahmet’e yakışmaz. Ahmet cesur bir gazetecidir. Umarım en kısa sürede bu hukuksuzluk son bulur.
|
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'