'Hilmioğlu'nun kaçacak hali mi var?'

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Prof. Fatih Hilmioğlu'nun oğlunun cenazesi için evinde kalmasına "güvenliğin sağlanamayacağı" gerekçesiyle izin verilmemesini sert dille eleştirdi.

'Hilmioğlu'nun kaçacak hali mi var?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.10.2012 - 11:06

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerine "Erol Günaydın Türk tiyatrosunun çok önemli bir ismiydi, yaşamını yitirdi, Allah'tan rahmet diliyoruz kendisine, sanat dünyasına başsağlığı diliyoruz. Yakınlarına sabırlar diliyoruz" diye başladı.

"Bugün yine arkadaşlarım cenaze namazından yeni geldiler" diyen Kılıçdaroğlu, "Sayın Fatih Hilmioğlu'nun oğlu yaşamını yitirmişti bir trafik kazasında, kendisine izin verildi, oğlunun cenaze törenine katıldı, ona da başsağlığı, Allah'tan rahmet diliyoruz" dedi. CHP Genel Başkanı, şöyle devam etti:

"Ama yüreğimizi burkan bir şey var. Fatih Hilmioğlu bir hocadır, bir akademisyen, bir profesör, bir tıp adamı, gencecik çocuğu yaşamını yitiriyor, kendisi hapishanede, çocuğunun cenazesine katılacak ama diyorlar ki 'sen kaçarsın, akşam tekrar seni hapishaneye götüreceğiz'. Tam anlamıyla bir vicdansızlık. Hangi çağda yaşıyoruz. Evladı ölmüş, cenazesine katılmış, elleriyle o gencecik oğlunu toprağa veriyor, bunun kaçacak hali mi var. Onu alıyorlar, uyuşturucu baronlarıyla aynı kefeye koyuyorlar. Ben merak ediyorum bu kararı veren yargıç da vicdan var mı, bu kararı veren yargıcın oğlu var mı, çocuğu var mı acaba, insan sevgisi var mı, evlat sevgisi var mı? İnsanda biraz utanma olur, ar olur, hayâ olur. Neden diyoruz orası adalet dağıtmaz. Bunun için dağıtmaz diyoruz. Neden diyoruz orası siyasal iktidarın sopasıdır diye, bunun için söylüyoruz işte. Vicdanı olmayan bir yargıcın yargıç koltuğuna oturması doğru mudur? Yüreğinde evlat sevgisi olmayan bir yargıcın o koltuğa oturması doğru mudur? Onun için o kararı veren kişi yargıç değildir, kinini kusan bir adamdır o."

"Sadece Fatih Hilmioğlu mu, hayır"
ifadesini kullanan CHP Genel Başkanı, "Silivri yargılamaları sırasında gazeteci Doğan Yurdakul eşini kaybetti. Emekli Yarbay Mustafa Dönmez oğlunu kaybetti. Haberal annesini kaybetti. Bilgin Balanlı kayınpederini kaybetti. Bu dramlar uzayıp gidiyor. Bunlar hapishanedeyken yakınlarını kaybedenler, bir de hapishanede ölenler var. Bunlardan birisi Kuddusi Okkır'dı. Türkan Saylan hayatını cüzzamın yok edilmesine adadı. Adeta sen kendini niçin insana adadın diye intikam alındı, onu da Ergenekoncu olarak hapislere attılar. Kaşif Kozinoğlu bunlardan birisi. İlhan Selçuk o da yaşamını yitirdi" diye konuştu.

''Türkiye'nin karanlık noktasına ışık tutacağız''

Kılıçdaroğlu, cezaevleriyle ilgili rapor açıklayacaklarını, Türkiye'nin karanlık noktasına ışık tutacaklarını bildirdi. Cezaevinde yaşayanların içinde annelerin, babaların olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bu kişilerin güvencesinin, devletin teminatında olduğunu kaydetti.
Hapishanelerde 2002'de 59 bin kişi varken 2012'de bu sayının 130 binlere çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Herkesin karnının doyduğu ortamda hapishanelerde bu kadar insan olur mu? Demek ki açlık, yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı var bu ülkede. Kim bunları dile getirecek? Konuşan, söz söyleyen AKP devletine direnen bir kurum kaldı, o da CHP'' diye konuştu.

''Milletin sırtına yıkacaksın''

Kılıçdaroğlu, yapılan zamlara, ''ahlaksız zam'' nitelemesini yineleyerek, ''Zam her ülkede olabilir. Ama zammın gerekçesi yoksa, halkın vicdanı tarafından kabul edilmiyorsa o zam haklı bir zam, ahlaklı bir zam değildir. Ekonomiyi altın tabak içinde alacaksın. Türkiye'yi krizden Ecevit hükümeti çıkarmıştı, bütün kurumları sağlıklı hale getirmiş. Kötü yönettiğin ekonominin faturasını bu milletin sırtına yıkacaksın, bunu kabul etmiyoruz'' görüşünü dile getirdi.

Son 1 ayda işsiz sayısının 97 bin arttığını ancak televizyonlarda ''işsiz sayısı azaldı'' diye haberlerin çıktığını anlatan Kılıçdaroğlu, ''Millet ile dalga mı geçiyorsun?'' diye sordu. Kılıçdaroğlu, nüfusun arttığını ancak gazete okuyan sayısının azaldığını ifade etti.

''Sana uçurumun kenarında kağıt toplamak düştü''

Kılıçdaroğlu, basında yer alan Zonguldak'ta iki kadının geçimini sağlamak için çöp toplarken çekilmiş fotoğraflarını anımsattı. Bunun, AKP'nin Türkiye'yi nereye getirdiğinin fotoğrafı olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, 66 yaşındaki kadının, huzurlu bir yaşam sürdürmesi gerekirken uçurumun kenarında çöp topluyorsa oturup düşünülmesi gerektiğini kaydetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Kadıncağıza sorsanız, 'Oyumu, Erdoğan'a verdim' diyecektir. Eğer o partiye verdiysen o kadına şunu söylemek isterim; o ve çocuklarının tamamı köşeyi döndü, sana da uçurum kenarında kağıt toplamak düştü'' diye sürdürdü.

Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısı

İçişleri Komisyonu'nda görüşülen Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı'nı da değerlendiren Kılıçdaroğlu, vatandaşın, ne olduğunu öğrenmemesi için tasarının hızlı görüşüldüğünü belirtti.

Tasarıyla 1582 belediyenin kapatıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, beldede oturanların oyuna başvurarak, ''Belediyen kapansın mı, kapanmasın mı'' diye sorulması gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, demokrasinin gereğini yine CHP'nin yerine getirerek, referandum yaptıklarını, hafta sonu 98 beldede sandık koyduklarını belirtti. Yaklaşık 123 bin kişinin oy kullandığı oylamadan, yüzde 98 ''Belediyemiz kapanmasın'' dediğini bildiren Kılıçdaroğlu, kendilerinin, demokrasiyi; AKP'nin ise otoriter yönetimi savunduğunu öne sürdü. Kılıçdaroğlu, vatandaşlara, ''Biz üzerimize düşeni yaptık, yarın seçim olacak siz de yapın'' diye seslendi.

-''Devlet adamı..''

Devlet adamlığının farklı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Devlet adamlığı; devletini, halkını düşünendir. Devlet adamlığı sıcak, güncel politikanın içinde boğulup kalmayandır, ufku olan, geleceği gören, gelecekteki sorunları görüp önceden önlem alandır. Devlet adamlığı bir basiret, öngörü işidir. Fitneciden devlet adamı olmaz; hele hele yalancıdan devlet adamı hiç olmaz. Ayrımcıdan, bölücüden yana olan devlet adamı zaten olamaz. Bir devlet adamı halkını bölmez, ayrıştırmaz, sevgiyi egemen kılar, güçlü bir bağ oluşturur, herkesin birbirine saygı duyacağı bir toplumun oluşmasına katkı verir devlet adamı. Bölerseniz toplumu, çatışma kültürünü beslersiniz. O nedenle devlet adamlığı kolay bir iş değildir.
Devlet adamlığı, kişisel kaprislerin peşinde koşan kişi değildir. Devlet adamı ülkesini, halkını, halkın cebini düşünür, kendi cebini değil. CHP olarak, önce halk zenginleşmeli, halkın cebi para görmeli diyoruz. Devlet adamlığı, Fırat'ın kenarında bir koyun kaybolursa onun sorumluluğunu vicdanında hisseden adam demektir, 'bana ne, niye koyununu bağlamadın' demeyecek olandır. Devlet adamlığı adaleti, beyninde, vicdanında hisseden adamdır. Kafasında adalet kavramı olmayan, kin kusandan devlet adamı olmaz, oğlunun cenazesine katılacak, 'akşam seni hapishaneye götüreceğim' diyenden devlet adamı olmaz. Kör bir kurşunun hesabını veremeyen, bir kuruşun da hesabını veremeyen, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden devlet adamı hiç olmaz. İnsanı ötekileştirmeyeceksin, kimliği, inancıyla seveceksin, onları istismar etmeyeceksin. Devlet adamlığı kisvesine bürünüp, ülkeyi yönetir pozisyonuna gelip, yurttaşlar arasında ayırım yapar, onları birbirine düşürürseniz devlet adamı değilsiniz. Siz kendi ülkenizde bunu yapıyorsunuz,dışarda da bunu yapıyorsunuz. Bakın Suriye'ye...''

Türkiye'nin Suriye'deki silahlı muhaliflere askeri eğitim verdiğini ve kardeş kanının dökülmesine yol açtığını ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Böyle bir anlayış olabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihine ihanettir bu. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde böyle bir olay olmamıştır, olamaz da. Ama bunlar yaptılar'' dedi.

'Nedir bu mühimmat?'

''Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 'Rus uçağında mühimmat' demişti, 'bulduk' demişti. 'Var' demişti. Şimdi ben bu mühimmatları merak ediyorum. Nedir bu mühimmat?'' diye soran Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın bu soruya yanıt vermesi ve ülkenin itibarını koruması gerektiğini söyledi.

Erdoğan'ın bütün yaşananları görerek ve bilerek yaptığından endişe duymadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın ülkenin geleceğine ilişkin bir kaygı taşımadığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Onun tek bir kaygısı vardı, 'ben başbakanlık koltuğunda nasıl oturabilirim' ve 'ben cumhurbaşkanlığına nasıl atlayabilirim'. Kişisel ihtirasla siz yöneticilik yapabilir misiniz? Makam, mevki nedir? Şu ülkeyi getirdiği noktaya bak. Kişisel ihtirasların uğruna bu ülkeyi savaşa sokuyorsun sen.

Ayrımcılık sadece bununla olsa... Bir ülkenin başbakanı daha gencecik çocukların okulları arasında ayırım yapabilir mi? O çocukların taze beyinlerine ayrımcılığı nasıl sokuyorsun? İnsanda biraz vicdan olur. Oraya kadar nüfuz ediyor, ayrımcılık yapmak istiyor.''

Kılıçdaroğlu, psikolojide ''yansıtma'' denilen bir davranış bozukluğu olduğunu, ''kişinin kendisindeki bozuk, yersiz davranışları, beğenmediği duygu, düşünce, istek ve amaçları başkalarına ya da çevresine yüklemesi'' anlamına geldiğini söyledi. Bu davranış bozukluğunun ''kişinin beceriksizliğini, yetersizliğini ve başarısızlığının nedenlerini başkalarında araması'' ya da ''kişinin kendisinin çirkin, olumsuz, sapkın istek ve tutumlarını başkalarına yakıştırması'' şeklinde ortaya çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Şimdi ben size soruyorum, bu davranış bozuklukları kime ait? Kimde tecelli ediyor, kimde görülüyor?'' diye sordu.

''Eldivenin kim olduğu böylece anlaşıldı''

CHP'nin Suriye konusunda hiçbir zaman Esad rejimini savunmadığını, buna rağmen Başbakan Erdoğan tarafından Baasçı olmakla suçlandıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, tarih bilincine sahip olanların bu eleştirinin haksızlığını göreceğini belirtti.

Tarihte bir çok ülkede haklı davalarda mücadele ederek, bedel ödemiş ve hatta şehit düşmüş Türkler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Bir bedel ödediler. Şimdi sen durduk yerde aynı bedeli bu ülkenin genç çocuklarına ödetmek istiyorsun. Neden?'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, hükümetin Suriye politikasında hiçbir haklı gerekçesi olmadığını, muhalefetin uyarılarını da dikkate almadığını söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, ''Ne yaptı? En son baktı olmayacak, bir de Birleşmiş Milletler'e savaş açtı? Pes yani'' dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, daha önce Hükümete ''sen batının egemen güçlerinin Ortadoğu'da taşeronluğunu yapıyorsun'' eleştirisini getirdiklerini hatırlatarak, şöyle devam etti:

''Geldiğimiz noktada 'taşeronluğu yapıyor' dedik ama galiba biraz insaflı davranmışız. Amerikan Başkan Yardımıcısı Joe Biden, geçenlerde bir açıklama yaptı, 'Biz Türkiye ile el ve eldiven gibiyiz' diyor. Elin kim olduğu belli de eldivenin kim olduğu da böylece anlaşıldı. Eğer bu kadar dar bir pencereden bakarsanız Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklemiş olursunuz. O bataklıktan bu politika ile çıkamazsınız.''

''Beyzbol sopasıyla ders alanlar bunlar''

İktidarın CHP'yi eski başbakanlardan Bülent Ecevit üzerinden eleştiren çabasına girdiğini ve bunu yaparken de geçmişte çekilmiş Ecevit ile ABD Başkanı'nın yan yana olduğu bir fotoğrafa gönderme yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

''Recep Tayyip Erdoğan, sen Bülent Ecevit'in tırnağı bile olamazsın. Unutmayın, bunlar poster hükümetidir. Fotoğraf verirler, arkası farklıdır. İsrail'le kavga ettiler, 'one minute' dediler. Arkadan gittiler, Malatya Kürecik'e İsrail için füze kalkanını kurdular. Dokuz yurttaşımız uluslararası sularda hunharca katledildi. Meclise tezkere mi geldi? Hayır. Brüksel'de otel odalarında 'biz İsrail'le nasıl bir araya gelebiliriz' diye pazarlık yaptılar. Bunlar iki yüzlüdür. Gider fotoğraf çektirirler, ayak ayak üstüne atarlar. Sonra danışmanı gider, 'Aman ha bunların kusurları oldu, kusura bakmayın. Kullanın, deliğe süpürmeyin' derler. Beyzbol sopasıyla ders alanlar bunlar. Beyzbol sopasıyla ders alacaksın, Bülent Ecevit'in aleyhine konuşacaksın...''

Ecevit'in, Kıbrıs Barış Harekatı kararı veren lider olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Bülent Ecevit'n ellerinde Irak'ta öldürülen 1.5 milyon insanın kanı yoktur. Irak'ta tecavüz edilen onbinlerce Müslüman kadının ayıbı yoktur'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, eski Libya lideri Muammer Kaddafi'nin elinden ödül aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bir de para alacaksın 25 bin dolar. Sayın Başbakan sen o 25 bin doları ne yaptın? Açıklama yapmıştı, 'şehit ailelerine vereceğim' diye. Hangi şehit ailesine o 25 bin doları verdin? Çık anlat'' diye konuştu.

''Onun bildiği ülkeyi götürüp batağa sürüklemek''


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu da eleştiren Kılıçdaroğlu, ''Birileri diyordu ki Davutoğlu için 'bunun herhalde bir bildiği vardır.' Senin ne bildiğin olacak. Onun bildiği ülkeyi götürüp batağa sürüklemek. Peki Başbakan, Recep Tayyip Erdoğan? Zaten dış politikadan anlamadığı için, 'herhalde bir bildiği vardır. Bakın önünde de profesör yazıyor. Herhalde Türkiye'yi daha iyi noktaya taşır'... O da onun kuyruğuna takıldı. Şimdi çıkamıyorlar'' ifadelerini kullandı. Suriye ile Libya arasındaki farkı sıradan bir vatandaşın bile bildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Bu farkı kavrayamayacak kadar çapsız olan bir kişi var. O da Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı ve onun adı da Ahmet Davutoğlu'' dedi.

''Sen kimsin? Peygamberimize kimlik düzenliyorsun?''


AKP Kırklareli İl Başkanı'nın, Hazreti Muhammed'e ''kimlik hazırladığını, kimliğin arkasına AKP amblemi bastırdığını ve bu kimlikte çocuklarının isimlerinin arasında da Tayyip'in yer aldığını'' belirten Kılıçdaroğlu, ''Sen kimsin? Hangi ahlakla, hangi inançla Sevgili Peygamberimize kimlik düzenliyorsun?'' diye sordu.

Din simsarlığının çok tehlikeli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ''İnsanda biraz utanma olur, Hazreti Muhammed'e saygı olur. Sen kimsin ki çocuklarının arasına Tayyip'i koyuyorsun. Bu kadar büyük bir ahlaksızlığı, alçaklığı, densizliği ne gördüm, ne duydum ne de işittim. Bütün inançlı Müslümanlara sesleniyorum, bu densizliği yapan kişiye Recep Tayyip Erdoğan bir şey yapmazsa o da onun suç ortağıdır. Siz nasıl böyle bir densizlik yapabilirsiniz?'' dedi.

Kendi siyasi geleceği için Hazreti Muhammed'in adını kullanmanın affedilemez bir davranış olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın bu kişiye gereken cezayı vermesini gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, bu olayın takipçisi olacağını da vurguladı.
Konuşmasında AB İlerleme Raporu'na da değinen Kılıçdaroğlu, Hükümetin 'raporda eleştiri yer almasın' diye kulis yaptığını ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, ''Aklı evvel birisi, 'ben bu raporu çöp sepetine atacağım'...Düzeye bakın. Sen önce kendine bir sor bakalım 'bu adamlar bu raporu niye yazdılar' diye. Biliyorum, aklından şu geçiyor, 'Ah bu raporu yazanlar Türkiye'de olsaydı, biz şimdi onları Silivri'ye gönderirdik'...'' dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler