Hırsızın yüreği taştandır
Sadece bizde âdettir sanıyordum, meğer bütün dünyada öyleymiş: Ne vakit salgın, savaş tehditi gibi felaketler kapıya dayansa makarna rafları boşalırdı, oysa şimdiki salgında bu kez tuvalet kâğıdı kıtlığına kıran girmişti. Salgın hızını kesti, Kanada’da makarna ve tuvalet kâğıdı şimdi bol, lakin kıtlığı çekilen öteki şey “bisiklet” oldu.
Hem olabildiğince toplu taşımadan salgın nedeniyle uzak durmak üzere, hem de bu karantinalı vakitleri biraz olsun spor yaparak geçirmek için müşteri talebi artınca geçen aylardan beri bisiklet piyasası çok hareketlenmişti, fakat bu kadarını beklemiyorduk. Değişik amaçlı ve her yaştan, her cinsten binicisine göre bisiklet şimdi yok satıyor. Çin malı bisikletlere, Walmart gibi sıradan mağazalarda burun kıvıran eski müşteriler artık ona da razı, fakat Çin’den de mal gelmiyor; Avrupa bisikletlerini ise ara ki bulasın. Sadece bisiklet satışı yapan dev mağazaların günlük bin civarında seyreden ve her zaman mevcut olan stokları, şimdi birkaç adede düşmüş durumda.
Kış aylarında buz, kar, çamur demeden bisiklet kullanmaya alışık Kanadalılar, Çin ve güney Asya’nın bazı ülkelerinden sonra, Hollanda’yla yarışacak kadar bisiklet tutkunudur. İstatistikler, 37 milyonluk Kanada’da 14 milyon kişinin bisiklet sahibi olduğunu gösteriyor. Günlük işe gidiş geliş için ülkenin güneyindeki ABD’de nüfusun binde üçü pedal çevirirken Kanadalı pedalcıların sayısı yüzde 14’ü geçmektedir. Bu kadar meraklısı olunca, üstelik global arz yetersizliği yüzünden, hırsızlara iyice gün doğdu. Bu yılın hesabı daha görülmedi ama 2020’de, sadece Toronto’da 21 bin bisiklet ve diğer büyük şehir Vancouver’da, ortalama değerleri 1500 dolar civarında olan 2 bin 115 bisikletin aşırıldığı polis kayıtlarında okunuyor. 2021’in hırsızlık bilançosu henüz ortada değil ama geçen seneyi ikiye, üçe katlayacak denilmektedir.
İkinci el pazarı!..
Ülkenin her yerindeki şehirlerin polis bültenleri çalıntı bisiklet duyurularıyla dolu ve polis 2. el piyasasına yarı fiyatıyla satışa çıkarılan bu bisikletleri “Lütfen almayın, iyi vatandaş böyle yapmaz, alacağınız bisikletin seri numarasını sorun, seri No’su kazınmış-silinmiş bisiklete binmeyin” diye anons yapıyorsa da bencillik ağır basıyor olmalı: İkinci el tam gaz gidiyor... 1500 dolarlık bisiklete 200 dolar bastıran oldu mu, hırsıza da tabii ki fırsat çıkıyor. “Hırsıza kilit dayanmaz” denir, o yüzden ne kadar tedbir alınsa da hırsızlık devam ediyor.
Günlük yürüyüş yaptığım bir caddenin üzerindeki elektrik direklerine de hırsızların gadrine uğramış kimilerinin bir umutla yazıp çıktısını aldıkları el ilanları yapıştırılmış görüyorum. Bunlardan son karşıma çıkan, yeni ortaokul mezunu bir çocuğun, “Annem zor günlerimizde bana mezuniyet hediyesi almıştı, ne olur, geri getirin!” diye yazmış olanıdır; hırsızın yüreği taştandır, boşa sesleniyor ama içim cız etti. Böyle olunca çevremizde gelip geçen bisikletlilere de biraz şüpheyle bakmaya başladım... Komşum İngiliz asıllı Mr. Harold, “Hırsız çaldığına binip gezmez, bir an önce satmaya bakar” dedi; düşündüm, yine haklı çıktı. Liverpool’dan geldiği 50 seneden beri bu kadar bisiklet hırsızlığını duymuş değil, fakat kendince yorumluyor ve “sosyal ayrımcılık” yapıyor diye kendisine söylenen eşi Mrs. Thelma’dan çekinip sesini kısarak anlatıyor.
Homeless-evsiz barksızları bu işin suçlusu ilan etmesinin yanı sıra özellikle gelir seviyesi Kanada ortalamasının çok altında olan, o yüzden sosyal yardım maaşı kuyruğuna her ay başı giren, bizim de “Kızılderili” diye adlandırdığımız Indigenous-Yerli halkın bir kısmını olan bitenden sorumlu tutuyor.
Ateşe körükle gitmek...
Son beş yıldaki verilere göre bütün Kanada’da yerli nüfus yüzde 19.5 oranında artış gösterdi; bu doğru ama bisiklet hırsızlığıyla bunu nasıl ilintilendirirsiniz sorusu açıkta kalıyor. Fakat polis raporlarında yakalanmış bisiklet hırsızlarının dağılımı da maalesef biraz bunu doğrular nitelikte. Bu kıtanın eziyet görmüş, katledilmiş, yok sayılmış eski halkının nüfus artışı açıkçası beraberinde sosyal sorunları da yaratmakta. Her ne kadar Kanada Federal Hükümeti ve eyalet yönetimleri pek çok önlem alsa bile sorun yutması zor lokmaya dönüveriyor. Üstelik Kanada’nın yakın tarihinde ve hatta şimdi, yerli halka karşı uygulanan sistematik ırkçı uygulamaların bir bir ortaya çıktığı, kirli çarşafların dökülüp saçıldığı şu zamanlarda mağdura, mağduna böylesi hırsızlık yakıştırmaları ateşe körükle gitmenin bir başka biçimi.
En son Kamloops şehrindeki yerli çocukların Katolik eğitimine sokulmak üzere ailelerinden koparıldığı bir bölge okulunun bahçesinde ortaya çıkan 250 çocuğun toplu mezarı bütün her şeyin üstüne tüy dikti, şimdi bütün dikkatler başka yerlerdeki başka okullarda. Zira 1950-70 arasında 3 binden fazla yerli çocuğun kaydı kuydu ortada yok.
İşte böylesine acımasızlığın ortasında bisiklet hırsızlığının lafı olmaz denilebilir; lakin ne de olsa mal canın yongasıdır. İtalyan yönetmen Vittoria de Sica’nın 1948 yapımı siyah-beyaz filmi “Bisiklet Hırsızları”, her zaman böyle yazılar olunca sonuna eklenir ya ben aynı ezberi tekrar etmeyeyim diyorum ama filmdeki acıklı hikâyeyi de hatırlamadan geçemiyorum. Annesinin dişinden tırnağından artırdığı parayla alınmış hediyesi çalınan ortaokul mezunu çocuğun gözyaşlarıyla ıslattığı ve sonra şeffaf bantla duvara astığı, kamuya açık mektubunda tekrar okuyor, filmi biraz da orada izliyorum.
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!