Kemal Kılıçdaroğlu'ndan İstanbul Sözleşmesi tepkisi: "Erdoğan'a soruyorum; sen bunun neresine karşısın?"
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Bir sabah kalktık bu parlamentodan oy birliğiyle çıkan, kendisinin de imzaladığı bir sözleşmeyi ben feshettim diyor. Kime danıştın, kime sordun, hangi kadınlara sordun sen? Bu kadınların nasıl şiddete uğradığını sen biliyor musun?" diye konuştu. Sözleşmeden maddeleri okuyan Kılıçdaroğlu, "Bütün kadınların huzurunda Erdoğan'a soruyorum; sen bunun neresine karşısın?" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan satır başları:
"ÜLKENİN SAHİBİ 83 MİLYONDUR"
Türkiye'de yaşayan herkes Türkiye'nin bir buhran içinde olduğunu görüyor ve bunu yaşıyor. 83 milyona açık ve net çağrımdır; hiçbirimizin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Beraber, birlikte 83 milyon olarak Türkiye'yi aydınlığa çıkarmak namus borcudur.
18 Mart'ta Tekirdağ'a gittim. Oradan Çanakkale'ye geçtik, ensafımızla, şehit yakınlarıyla, gazilerimizle buluştuk. Her karış toprağında şehitlerimizin olduğu bir bölgede 'Çanakkale Geçilmez' destanı yazıldı. Milletin iradesi 'Çanakkale Geçilmez' demekti. Bir kişinin iradesi o düşmanların Çanakkale'yi geçmesine yol açtı. Milletin iradesi geçilmez kıldı, padişahın iradesi geçebilirsiniz dedi. Türkiye Cumhuriyeti devletini bir kişiye emanet edemeyiz. 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibidir.
Şanlıurfa'ya gitti arkadaşlarımız. Bir süredir elektrik ve su verilmiyordu çiftçilere. Milletvekillerimiz gitti elektrik ve su verilmeye başlandı. İnşallah kesmezler. Çiftçilerin tamamı şikayetçi. Gübre alıyoruz dolarla, fide alıyoruz dolarla, ilaç alıyoruz dolarla. Sürekli zam. Urfalı çiftimiz, vatandaşlarımız beni dinlesin. Uzun yıllardır AK Parti'ye oy verdiniz. Nasıl şimdi o Şanlıurfa? Sahipsiz değil mi? Şanlıurfa sahipsize, Türkiye sahipsiz demektir. Harran oradadır, Harran hepimizin iftiharıdır. Ne Şanlıurfa ne Türkiye sahipsizdir. Uzman doktor yok hastanelerinde.
530 bin öğrenciden 450 bini EBA'ya ulaşamamış. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi 8 aydır toplu sözleşme yapmıyor. Urfalı bir arkadaşımız, "Paran yoksa, eşin, çocuğun, komşun yüzüne bakmaz ama en acısı hem paran yok hem Urfalıysan devlet yüzüne bakmaz. İnsan yüzüne bakmaz" diyor. Devlet değil, Saray'da oturanlar senin yüzüne bakmaz.
"SABAH HANGİ KABUSA UYANACAĞIMIZI BİLMİYORUZ"
Öyle bir noktaya geldik ki akşam yatarkan yarın sabaha ne olacağını bilmiyoruz. Sabah kalktığımızda hangi kabusa uyanacağımızı da bilmiyoruz. Çünkü devlet yönetilmiyor. Devlet kinle, intikam duygusuyla, cehalet içinde yönetilmez. Birilerinin egemen güçlerinin talimatıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetilemez. Geldiğimiz nokta budur.
Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlık yapmış, başbakanlık yapmış, barajlar kralı olarak milletin gönlünde yer almış bir kişiyi Konya Selçuk Üniversitesi'nden onun adını taşıdığı Kültür Merkezi'nden adını siliyorsunuz. Hangi geleneğimize, hangi töreye sığar? Bu kadar kin, bu kadar öfke nasıl oluyor?
HDP'YE KAPATMA DAVASI
Bir bakıyorsunuz, bir milletvekili attığı bir tweet dolayısıyla dokunulmazlığı kaldırılıyor. Yıldırım hızıyla milletvekilliği düşürülüyor. Hangi adalet bu? Saraydakiler müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar. Onların dışında bu memlekette hiç müslüman yok. Bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz siz? Hemen yıldırım hızı ve talimatla bir partinin kapatılması için derhal Cumhuriyet Başsavcılığı'na bunu kapatın diyorlar. Seçimle gelen seçimle gider.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN FESHİ
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi sözleşmesini bir kişi kalktı dedi ki; 'ben feshediyorum.' Resmi Gazete'de gördüm. Kimsin sen? Kinle, öfkeyle devleti yönetiyorsan onu biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de biliyoruz. Yandaşlarına milyar dolarları kazandırdığını da biliyoruz. İşi olanı işinden ettiğini de biliyoruz. Ama 42 milyon kadına ihanet edeni de artık şimdi biliyoruz ve öğreniyoruz.
1923 yılında Cumhuriyetimizi kurduk. Cumhuriyet aslında halkçılık demektir. "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" felsefesinin özü Cumhuriyettir. Bir kişinin değil, padişahın değil, milletindir. O zaman bir kişi egemenlik hakkını tek başına kullanamaz. Yasama ve yargının üzerindeki vesayet dolayısıyla bir kişi egemenlik hakkını kullanıyor ve kalkıyor bir sabah 42 milyon kadının hakkını ellerinden alıyor. Bu Cumhuriyet kurulurken, bu ülkenin kadınlara büyük önem verilmiştir. 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat kanunu çıktı kadın ve erkeğin eşit eğitim alma hakkı verildi. 1926 yılında kadınlara en büyük hakkı veren Medeni Kanun kabul edildi. 1930 yılında kadınlara yerel seçimlere girme hakkı verildi. 1934 yılında genel seçimlere katılma, seçme ve seçilme hakkı verildi. Kadına olağanüstü büyük önem veriliyor. Kendisini gelişmiş sayan ülkelerden daha önde bazı kurallar getiriyor.
Bir sabah kalktık bu parlamentodan oy birliğiyle çıkan, kendisinin de imzaladığı bir sözleşmeyi ben feshettim diyor. Kime danıştın, kime sordun, hangi kadınlara sordun sen? Bu kadınların nasıl şiddete uğradığını sen biliyor musun? Çoğu vatandaşımız bu sözleşmenin içeriğini tam bilmiyor.
"ERDOĞAN'A SORUYORUM..."
Sözleşmenin amacı nedir? Bu sözleşmenin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak. Şimdi bütün kadınların huzurunda Erdoğan'a soruyorum; sen bunun neresine karşısın?
Bir diğer madde; kadına her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak. Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan'a soruyorum; bu cümlenin nesine karşısın?
AK Partililerin, MHP'lilerin ağzında güller vardı ilk biz imzaladık diye. Yere, göğe sığdıramıyorlardı. Eller kalktı, eller indi. Oy birliği ile. Konuşanların hepsi, "Bu başarı Türkiye'nindir" diye laflar etti. Bir kişi kalktı bir gece yarısı sözleşmesi feshetti. Neye göre? Hukuka göre mi ahlaka göre mi? Böyle bir anlayış Orta Doğu'da yoktur. En çok ses çıkarması gereken TBMM Başkanı'dır. Milletin iradesi gasp edilmiştir. Burada 600 milletvekili var. Buradan oy birliği ile geçti. "Koltuğumu nasıl korurum" arayışı içine giriyor. Koltuğu zorbalık ile koruyanların sonu kötü olur. Kadınların oyları ile o zorba oradan aşağı inecektir buna inanıyorum.
Bir hakkı kadınların elinden almak zorbalıktır. Bu devlette zorbalığa asla izin vermeyeceğiz. En çok itiraz etmesi gereken kişi TBMM başkanıdır. Milletin iradesi gasbedilmiştir. O yüzden diyorum, sen kimsin?
Bu sözleşmesinin 56. maddesinin 1.fıkrası şöyle: Mağdurun en azından kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde mağdurun bilgilendirilmesini sağlamak diyor. Ne oldu? Daha dün. Hapishanede çıkan kişi gitti eski karısını öldürdü. Bu düzenleme varolan kanunlarımızda yok. İstanbul Sözleşmesi'nde vardı. O kadının günahı sarayda oturanın boynundadır. Adım gibi biliyorum; o zorbayı ordan indireceksiniz. Kimse kadınların önünde takoz olmayacak.
"CUMA GÜNÜ 450 MİLYON DOLAR KİME SATILDI?"
Eskiden denirdi ki bir ay sonra, bir hafta sonra ne olacak. Şimdi yatıyoruz, bir gün sonra ne olacak? İzlenen ekonomi politikası dünyada alay konusu. Ekonomi var bir de erdonomi var. Erdonomi ne demek, 128 milyar doları birilerine vermek. Erdonomi ne demek ekonomiden bihaber olmak, istediği adamı istediği zaman göreve getirip istediği zaman görevden almak. Erdonomi ne demek? Cuma günü 450 milyon dolar satıldı. Kime satıldı, kim voliyi vurdu bilinmiyor. Açıklanır mı, açıklanmaz. Eskiden bir kişi çalışır bütün aileye bakardı. Şimdi 83 milyon kişi çalışıyoruz saraya ve Londra'daki bir avuç tefeciye bakıyoruz. Biz bu ülkede kadına şiddeti önleyeceğiz. Biz herkesin huzur içinde yaşamasını sağlayacağız. Her evde tencerenin kaynamasını sağlayacağız. İşsizlik belasını bitireceğiz.
"BU FELAKETİ NASIL ATLATIRIZ?" PAKETİ
Kısa sürede bu felaketi nasıl atlatabileceğimizi 9 maddede bilginize sunacağım:
1. Yaşanan sorun, güven sorunudur. İktidara güven yok. Erdoğan'a da güven yok. Tümüyle güveni iflas etmiş vaziyette. Bir söylediği öbürünü tutmuyor. Öncelikle güvenin inşa edilmesi lazım. Kesinlikle Erdoğan'ın çıkıp; "Ben ciddi bir israfa son paketi açıklayacağım" diyip, milletin önüne çıkması lazım. 13 uçağım var, ikisini tuttum diğerlerini satıyorum, araba saltanatına son veriyorum, Kanal İstanbul gibi ucube, ne olduğu belli olmayan, kaynakların birilerine peşkeş çekildiği projeleri yapmayacağım diyecek. Zorunlu olmadıkça temsil törenleri olmayacak. İsrafa son programı açıklaması lazım.
2. Kamu mali yönetimi ve bütçe birliğini sağlaması lazım.
3. 'Bağımsız kurumlara asla siyasi müdahale yapmayacağım' diye açık ve net açıklama yapması lazım. Merkez Bankası Başkanı'nı ve para politikaları kurulunu hemen görevden alması lazım.
4. Hemen derhal ekonomi sosyal konseyi toplayacaksın. Memlekette buhran var. Şikayet edenleri topla, bakanları diz karşısında. Beraber çözüm üretin.
5. Döviz bazında gelir elde edenlerin bütün taahhütlerini Türk lirasına çevireceksiniz.
6.Tahsili geçmiş alacaklar var. Bunların alınması lazım.
7. Salgının en çok etkilediği kesimler için bir Toplumsal Dayanışma Programı açıklanması zorunludur.
8. Kısa vadeli istihdam olağanının mutlaka sağlanması lazım.
9. Bu ihvan politikasından vazgeçecek.
"BİRAZ DA GÜLELİM"
Erdoğan bundan bir süre önce, Covid-19 aksaklıklarından sorumlu ben değilim ben demek için, "Benim alanım ekonomi ben ekonomistim" diyor. Ekonominin geldiği yer malum. İyi ki doktor değil, Allah yüzümüze bakmış. Doktor olsa memlekette yaşayacak kişi kalmayacak.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- ‘Bir an önce ilan etmelerini bekliyoruz’