Kirli Üçgen: Siyaset - Mafya - Ticaret, "Susurluk’a giden yolu Çiller açıyor"
'Kirli Üçgen' yazı dizinin sekizinci sayısında, 'Susurluk' öncesi devlet eliyle organize edilen yasa dışı yapılanmalar ele alındı.
Yazı dizinin bir önceki sayısına buradan ulaşabilirsiniz.
Emniyet Genel Müdürü Ağar’ın başbakana sunduğu terörle mücadelede polisin etkin olarak kullanılması önerisi kabul gördü. Ağar, polisin terörle mücadelede daha etkili olabilmesi için özel harekât timlerinin kurulması konusunda Çiller’i ikna etti.
Ankara’da kurulan bu özel suç örgütüyle bağlantılı bir örgüt daha vardı. Devlet tarafından varlığı her dönemde inkâr edilen ama Albay Arif Doğan’ın “Ben kurdum” dediği Jitem de Güneydoğu’da hukuksuz işlere imza atıyordu.
PKK ile mücadele 80’li yıllar boyunca TSK eliyle yürütülmüştü. Ancak 1992 Nevruz olayları devletin terörle mücadele anlayışında bir kırılma yarattı. PKK özellikle Cizre’de milis örgütlerinin de katılımıyla alan hâkimiyetini ilan ederek bugün Suriye’deki özel kantonlukların ilk denemesini yaptı. 1993 Haziranı’nda Süleyman Demirel’in köşke çıkması, Tansu Çiller’in de Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla terörle mücadelede şahinler devri başladı.
Her dönemin “makbul adamı” Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürlüğü’ne getirilirken, Ağar’ın Başbakan’a sunduğu terörle mücadelede polisin etkin olarak kullanılması önerisi kabul gördü. Ağar özel harekât timlerinin kurulması için Çiller’i ikna etti. Resmi Gazete’de yayımlanmayan bakanlar kurulu kararı ile Özel Harekât Daire Başkanlığı kuruldu. Dairenin çalışmalarını düzenleyen yönetmelik “Çok Gizli” işaretini taşımaktadır. Bu yönetmeliğe göre daire doğrudan genel müdüre bağlanmıştır.
MAKBUL İSTİHBARATÇI
Çiller ile eşi Özer Çiller bu dönemde MİT ve Emniyet içinde kendilerine bağlı çok özel birimler oluşturdu. Bu özel birimin Emniyet ayağını Genel Müdür Mehmet Ağar, MİT ayağını ise Ağar gibi her iktidarın “Makbul istihbaratçısı” Mehmet Eymür temsil ediyordu. Geçmişten gelen kavgalarına rağmen hem Eymür hem de Ağar, Çiller’in özel ekibinde yer alabilmişti. Sadece o kadar olsa iyi, bir de yine Eymür ve Hiram Abas ikilisinin MİT içindeki en büyük hasımları eski MİT başkanlarından Nuri Gündeş, Başbakan İstihbarat Başmüşavirliği’ne getirilmişti. Daha önce Eymür’e yakın olan Korkut Eken ise artık Ağar’ın özel örgütüne girmişti. Ağar, Özel Harekât Timlerinin eğitmesi için Eken’i görevlendirmişti. Özel Harekât Başkanlığı’na da İbrahim Şahin’i getirildi. Şahin’le Eken birbirine oldukça yakındı. Şahin’in bölümüne verdiği talimat, “Korkut Eken’in isteklerinin kendi talimatı olarak uygulanması” tarzındadır. Daha da önemlisi Eken’in genel müdür müşaviri olarak çalışacağı tüm teşkilâta duyurulmuştur. Böylece Çiller’in özel örgütü tamamlandı. Belki de özel suç örgütü demek daha doğru olur.
JİTEM AYAĞI
Ankara’da kurulan bu özel suç örgütüyle bağlantılı bir örgüt daha vardır. Devlet tarafından varlığı her dönemde inkâr edilen ama Albay Arif Doğan’ın Ergenekon duruşmasında “Ben kurdum” dediği JİTEM de Güneydoğu’da bir hukuk devletinde yeri olmayan işlere imza atıyordu. Özel Harekât Timleri, büyükşehirlerde infaz yaparken içinde itirafçılar, korucubaşları, “Yeşil” koduyla tanınan Mahmut Yıldırım ve çevresine topladığı eski teröristler, bölgede terminatör gibi davranarak faili meçhuller yaratıyordu. Çiller’in emriyle “örtülü ödenek”ten fon da ayrılmıştı. MİT kendi kaynaklarından 12.5 milyon doları belli aralıklarla Emniyet Genel Müdürlüğü’ne nakit olarak ödemiştir. Bu miktar daha sonra ve yine örtülü ödenek imkânlarıyla artırılmıştır. Susurluk Raporu’nda yer alan bilgiye göre devletin Özel Harekât Dairesi için ayırdığı ödenek 40 - 50 milyon dolardır.
TABELA ŞİRKET
Bu örgütlerin kullanacağı silahlar için Hospro şirketiyle davet usulü anlaşma yapılmıştır. Hospro 100 Pound’luk sermayeye sahip bir tabela şirketidir. Kurulmuş bir tabela örgütüdür. Hospro şirketinin sahibi Ertaç Tinar aslında medikal cihazlar pazarlaması yapan Kıbrıs uyruklu bir işadamıdır. Tinar’ı bulan kişi Ağar’dır. Zira Kıbrıs’ın Cenevre Fahri Başkonsolosu olan Tinar, referans olarak Ağar’ı göstermiştir. Bu Kıbrıs bağlantıları ilginç. Çünkü daha sonra bu çetenin Kıbrıs bağlantıları çıkacaktır.
Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre Hospro, 82 milyar liralık 154 kalem malzemeyi hibe etmiş, sadece 10 Beretta ve susturucusu kaybolmuştur. Tinar’ın iş arkadaşı Max Bretscher, Tinar için “Bir yıl içinde Divonne’daki evini ödedi. Versoix’deki apartmanını aldı. Silah ihalesini aldıktan sonra 1.7 milyona yeni bir ev, bir 600 Mercedes, bir Crysler Voyager ve karısına bir Mercedes 320 satın almıştı. Hepsini bir yıl içinde ve bu 70 milyon dolardan aldı” bilgisini verecekti.
Tinar’ın İsviçre’de mukim Genel Müdürü Max Bretscher’in anlatımıyla “Ertaç Tinar 70 milyon dolar civarında bir fondan bahsediyor ve bununla Türk hükümetinin temin edemediği silah ve araçların satın alınacağını anlatıyor” olsa dahi 70 milyon doların tamamının yurtdışına çıkmadığı kesin gibidir.
HARACA BAĞLADILAR
Adı yok ama kendileri var olan bu örgütlere oluk oluk para akarken her iki örgütün tepe noktasındakiler bu parayı yeterli görmemiş olacak ki uyuşturucu ve silah kaçakçılarını, Kürt işadamlarını, kumarhane sahiplerini, hatta Kürt sanatçılarını haraca bağlamıştı. Doğu’daki korucu ve itirafçı grupları gelecekleri belirsiz olduğu için yaygın bir çeteleşme sürecindedirler. Yeşil’in “Akıllı olun. Yalnız başınıza yemeyin. Aksi halde size bu kazancı yedirmezler. Kustururlar” sözüne uyup, kopardıkları parayı tepedekilerle paylaşıyorlardı.
Çiller’in 4 Kasım 1993’te İstanbul Holliday Inn Oteli’nde yaptığı “PKK’ye yardım eden işadamlarının ve sanatçıların listeleri elimizde...” açıklamasının ardından infazlar başladı. JİTEM ve Özel Harekât Dairesi, çek-senet tahsilatı, kumarhanecileri koruma, Kürt işadamlarını adını “PKK’ye yardım yapanlar” listesinden silme, kaçakçılarına göz yumulması karşısında pay alma gibi işler yapıyordu. Ülkeye gelen silah ve malzeme miktarı belli değildir. Özel Harekât Dairesi, naklettiği silahların kaydını tutmadığı gibi, Bakım-İkmal Dairesi’nden kolilerin “orijinal ambalajları açılmadan” kendilerine teslim edilmesini istemiş, aradan aylar geçtikten sonra sayım yapılmış ve kayıtlarla oynanmıştır. Yapılan soruşturmalarda ise konu; Susurluk kazasında ortaya çıkan susturuculu Beretta’ya ilişkin kamuoyu baskısı sebebiyle, 10 adet kayıp Beretta ile sınırlı tutulmuştur. Hangi silahların ve malzemenin geldiği de bugüne kadar aydınlatılamamıştır.
TERMİNATÖRLER İŞBAŞINDA
Bölgede devletin adını kullanan bu çeteye haraç vermeyen ya da vermekte cimri davranan uyuşturucu kaçakçıları ve PKK’ye yardım yapan işadamları kaçırılıyor, korucubaşı ve milletvekili Sedat Bucak’ın evinde rehin tutuluyor, itirafçılar ve Yeşil PKK’ye yakın olanları ortadan kaldırıyordu.
İstanbul’da ise Özel Harekât Timleri, önce adlarını listeden sildirme vaadiyle milyon dolar aldıkları uyuşturucu kaçakçılarını sonradan kaçırıp Kocaeli-Sakarya- Sapanca üçgeninde infaz ediyor, öldürülenlerin üzerinden çıkan para, takı ve silahları da ganimet olarak aralarında paylaşıyordu.
Çiller’in açıklamasından 2 ay sonra, 14 Ocak 1994’te bir dönem uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlanan Kürt iş insanı Behçet Cantürk ve şoförü Recep Kuzucu kaçırıldı. Cesetleri Sapanca’da bulundu. Ardından Cantürk’ün avukatlığını yaptığı belirtilen ve kendisini “Kürt milliyetçisi” olarak tanımlayan Yusuf Ziya Ekinci, 24 Şubat 1994’te Ankara’da ölü bulundu.
Diyarbakırlı oto galerisi sahibi Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan, Mart 1994’te İstanbul’da polis olduğunu söyleyen silahlı kişilerce bulundukları yerden götürüldü. 28 Mart’ta aileleri aranarak Hendek-Sakarya otoyolu kenarında iki ceset bulunduğu söylendi. Aileler cesetleri teşhis etti.
Oyuncu ve yönetmen Yılmaz Erdoğan’ın amcası olan Namık Erdoğan, Mayıs 1994’te Ankara’da kaçırıldı. Cesedi birkaç gün sonra Kırıkkale yakınlarında bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan, Hakkârili Hacı Karay ve Diyarbakırlı iş insanı Adnan Yıldırım’la birlikte 2 Haziran 1994’te İstanbul’da kaçırıldı. Cesetleri iki gün sonra Bolu’da bulundu. Üçüne de işkence yapılmıştı.
Bazı PKK davalarında da avukatlık yapan Medet Serhat ve şoförü İsmail Karaalioğlu, 12 Kasım 1994’te İstanbul’da silahlı saldırıda öldürüldü.
Halkın Emek Partisi’nin bir dönem Ankara İl Başkanlığı’nı yapan ve sonrasında avukatlığını da üstlenen Kürt avukat Faik Candan, 14 Aralık 1994’te çobanlar tarafından ölü bulundu.
Eski ANAP Keskin İlçe Başkanı Metin Vural’ın cesedi, kendisini polis olarak tanıtan kişiler tarafından götürüldükten bir gün sonra, 9 Ocak 1995’te, Kırıkkale’de bulundu.
İranlı Asgar Smitko ve Lazım Esmaelli, 15 Ocak 1995’te Yeşilköy’de kaçırıldı. 28 Ocak’ta cesetleri işkence görmüş halde Silivri’de bulundu.
Daha sonra MİT ajanı olduğu açıklanan ve organize suç örgütü liderlerinden, Alaattin Çakıcı’nın öldürülen eşinin babası Dündar Kılıç’la yakın ilişki içindeki Tarık Ümit de Mart 1995’te Özel Harekât polisleri olduğunu söyleyen iki kişi tarafından İstanbul Erenköy’de kaçırıldı. Bir daha kendisinden haber alınamadı.
Regal Otel’in sahibi Hikmet Babataş, 28 Nisan 1996’da yanına “bayramlaşmak için” geldiklerini söyleyen iki kişi tarafından Bodrum’da öldürüldü.
28 Temmuz 1996’da Babataş’ın ortaklarından, “kumarhaneler kralı” olarak bilinen ve daha önce ABD ve Belçika’da uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından cezaevinde yatmış olan Ömer Lütfü Topal vurularak öldürüldü.
Yıllar sonra bu 18 kişiyle ilgili soruşturma dosyasına, 30 Eylül 1993’te kaçırılan ve günler sonra cesedi bulunan Yüksekovalı Ankara-Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın’ın öldürülmesi de eklendi.
- SÜRECEK -
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!