Kirli Üçgen: Siyaset - Mafya - Ticaret, "Yeraltı dünyası ihracatçı oluyor"
'Kirli Üçgen' yazı dizinin altıncı sayısında, 1980'li yıllarda yeraltı dünyasının ticari faaliyetlerle kurduğu yakın ilişkileri ele alındı.
Yazı dizinin bir önceki sayısına buradan ulaşabilirsiniz.
1970’li yıllarda Yahya Demirel sayesinde karşılaştığımız “hayali ihracat” kavramı, Özal döneminde artık konvertibilite, KDV, teşvik, ortadirek ve serbest piyasa kelimeleri gibi dillerde pelesenk olmuştu. Hayali ihracat, gerçekte olmayan sahte faturalarla devletten vergi iadesi ve teşvik alma sisteminin adıydı. Öyle bir dönem yaşandı ki Türkiye’de adı hayali ihracata karışmayan dış ticaret şirketi neredeyse kalmamıştı. Bu dönemde kurulan şirketlerin sahipleri ve ortakları ise adı kriminal olaylara karışan isimlerden oluşuyordu.
Turgut Özal, gerek ekonomiden sorumlu başkan yardımcılığı döneminde ve gerekse 1983’te partisinin tek başına iktidara gelmesinin ardından, liberal politikalarla, rekabete açık bir ekonomik yapı iddiasıyla dış ticaretin artırılmasına öncelik verdi. O nedenle 1980 -1983 yıllarında ihracat teşvikleri artmış ama 1984 -1987 yılları arasında trilyonluk soygun dönemi yaşanmıştı.
1970’li yıllarda Yahya Demirel sayesinde karşılaştığımız “hayali ihracat” kavramı, Özal döneminde artık konvertibilite, KDV, teşvik, ortadirek ve serbest piyasa kelimeleri gibi dillerde pelesenk olmuştu. Hayali ihracat, gerçekte olmayan sahte faturalarla devletten vergi iadesi ve teşvik alma sisteminin adıydı. Öyle bir dönem yaşandı ki, Türkiye’de adı hayali ihracata karışmayan dış ticaret şirketi neredeyse kalmamıştı. Tüpa Tekstil AŞ, Başak Holding, Ertan Sert, Net Turizm, Yaşar Dış Ticaret, Anadolu Eksport, Penta Dış Ticaret, MEKS Sanayi AŞ, Gepa Pazarlama ve Doğuş gibi firmalar kamuoyuna açıklanmış ama diğer büyükler açıklanmamıştı. Hayali ihracatın ihbarı ise bizim teftiş kurulları, gümrük müdürleri değil Alman makamlarından olmuştu.
Bu dönemde köklü firmaların dışında pıtırak gibi dış ticaret şirketleri kurulmaya başlandı. Bu şirketlerin sahipleri ve ortakları ise adı kriminal olaylara karışan isimlerden oluşuyordu. Ertan Sert, Turan Çevik, Kemal Horzum, Uğur Süzer ve Orhan Aslıtürk’ün kurdukları dış ticaret şirketlerinin ortakları arasında ise Necdet Ulucan, Dündar Kılıç, Fevzi Öz, Kürt Ahmet, Haydar Koç gibi yeraltı dünyasının ünlü isimleri ile Nurettin Güven, Yaşar Aktürk (Berber Yaşar) ve Muhammet Ciğer gibi uyuşturucu ve altın kaçakçıları bulunuyordu.
Bu dönemde hayali ihracatçıların organizasyonunu yürüten piramidin başında ise Kemal Horzum bulunuyordu. Kemal Horzum’un ACA Anadolu Kargo Havayolları AŞ aracılığıyla yapılmış gibi gösterilen hayali ihracat işlemleri için gerekli sahte faturalar da Horzum’un Avrupa’daki bağlantıları sayesinde hazırlanıyordu.
Horzum’un ACA Anadolu Kargo Havayolları Şirketi’ni bünyesinde bulunduran HORTAŞ AŞ’nin başında MİT Müsteşar Yardımcısı Mustafa Arda bulunuyordu. Yönetim kurulu üyesi Uğur Reyhan ise Tercüman gazetesinin Ankara temsilcisinin oğluydu. Horzum’un ortakları arasında Ankaralı mafya babası Kürt Ahmet ile yine başkentin kabadayılarından Haydar Koç da vardı.
HORZUM’UN ADI ÖZAL’A SUİKAST GİRİŞİMİNE KARIŞIYOR
Kemal Horzum, 80’lerin dünyasında en hızlı büyüyen trilyoner olmuştu. Çay ocağı ihalesi alarak girdiği iş dünyasında birden çok şirketi bünyesinde bulunduran holding patronluğuna yükselen Horzum, şirketlerinin yönetim kuruluna emekli paşalar, eski MİT yöneticileri ve yeraltı dünyasından isimleri almıştı. Emlak Bankası’nı 90 milyon dolar dolandıran Kemal Horzum, Türkiye’nin ilk banka hortumcusu olarak biliniyor. 1985 yılında İsviçre’ye kaçan Horzum, Cübbeli Ahmet’in babası Yusuf Ünlü’nün yanı sıra Yahya Murat Demirel ve Abuzer Uğurlu gibi isimlerle yakın arkadaştı. Horzum, Yusuf Ünlü ile Yıldız Su Sanayi AŞ’de de ortaktı.
Horzum bir yandan, bürokratları, Emniyet teşkilatının üst düzeyindeki bazı amirleri paraya boğarken sağ siyasi partileri de finanse ederek geleceğin taşlarını örüyordu.
12 Eylül 1980 öncesi parlamenterlerin gittiği ve kumarhane olarak işletilen Kürt Ahmet’e ait Tandoğan’daki ev, bir süre Kemal Horzum tarafından kullanılmış, Kemal Horzum burada önemli görüşmelerini yapmış, daha sonra da bu ev Ahmet Turgut (Kürt Ahmet) tarafından Ankara Video Acentalığı (AVA) olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Yine başlangıçta AVA’nın merkezi olan Gaziosmanpaşa’daki “Mavi ev” de genel merkez olarak kullanılması için Turgut Sunalp’in MDP’sine tahsis edilmiştir.
Horzum asıl ününü Emlak Bankası’nı dolandırarak kazandı. Horzum’un şirketleri yabancı bankalardan kredi istemiş ve kefil olarak da Emlak Bankası (Kızılay Şubesi) gösterilmişti. Yabancı banka kefaleti teyit etmek için Emlak Bankası’yla irtibat kurdu. Bu aşamada yolsuzluğun ikinci ayağı olan ve Horzum’la işbirliği yapan banka müdürü gizli şifreyle onay yanıtı gönderdi. Yabancı banka krediyi verdi; ama Emlak Bankası merkezinin bundan haberi yoktu. Son etapta Horzum’un şirketleri ortadan kayboldu; yabancı banka ise vadesi gelince kefil olan bankanın kapısına dayandı. Emlak Bankası uluslararası prestij kaybına uğramamak için parayı bankaya ödemek zorunda kaldı. Bankanın bu işten zararı 80 milyon dolar olmuştu.
Bu dolandırıcılık nedeniyle Emlakbank Genel Müdürü Bülent Şemiler istifa etti. Bülent Şemiler’in istifadan sonra Cumhurbaşkanlığı danışmanlığına getirilmesi üzerine Devlet Bakanı Kaya Erdem bakanlıktan istifa etti.
Kemal Horzum sadece MDP’ye değil ANAP’a da yatırım yapmıştı. Bürokrasinin tepe noktalarıyla arasını hep iyi tutan Horzum, Ünal Erkan’ın Emniyet Genel Müdürü olması için çalışmıştı. Başbakan Özal’ın “İcraatın İçinden” programlarının prodüksiyonunu da Horzum’un AVA şirketi yapıyordu. Başbakan’ın danışmanı Selim Egeli, Horzum’un ortaklarındandı. Başbakan Özal, Horzum’un Afyon’daki Kızılay Maden Suyu tesislerinin açılışını da bizzat yapmıştı.
Kemal Horzum hakkında açılan davalar nedense hep Nusret Demirel’a düşüyordu. Bu durum, TBMM Horzum komisyonu üyelerinin de dikkatini çekmiştir. Komisyonun tutanaklarında, Horzum davalarının akıbeti şu şekilde geçmişti: “Ankara Cumhuriyet Sacı yardımcıları Nusret Demiral ve Tahir Demirel, Kemal Horzum ve Kürt Ahmet’e yakın kişilerdir. Nusret Demiral, Kemal Horzum ve Kürt Ahmet’in adının karıştığı davaları bizzat alarak, Kemal Horzum ve Kürt Ahmet’in lehine sonuçlandırmıştır.”
ANAP kongresinde Başbakan Özal’a yönelik suikast girişiminin arkasında da Kemal Horzum’un olduğu söylendi. Suikast girişiminde bulunan Kartal Demirağ da Horzum gibi Afyonluydu ve hesabına Horzum tarafından para aktarıldığı ortaya çıkmıştı. Ama suikast girişimi bir el tarafından kapatıldı ve üzerine gidilmedi.
‘AF ÇIKARIN YOKSA HER ŞEYİ ANLATIRIM’
Özal döneminde hayali ihracatın babası olarak Ertan Sert gösteriliyordu. Öyle ki bankacılar bile bu ihracat şampiyonu becerikli genç işadamına kredi vermek için ceketini yırtıyordu. Eski Garanti Bankası Müdürü İbrahim Betil, bankacılık serüvenini anlattığı “Hafiften Bankacılık” kitabında, Ertan Sert’in, o genç yaşında nasıl olup da bankalardan milyarlarca lira kredi alabildiğini bir hikâyeyle anlatıyor:
“Bir akşam Hilton Oteli’nde karşılaştığı iki banka genel müdürü, kredi vermek için aynı anda kollarından çekiştirince Sert’in ceketi yırtılıyor. Ertan Sert, ‘Bunca ısrardan sonra bu bankalardan kredi almamayı kendime yakıştıramadım. Bana lazım olmayan bunca parayı aldıktan sonra bir yerlere yatırmam gerekiyordu. Gayrimenkul aldım, fabrika aldım. Gerisini biliyorsunuz’ diyor.”
Ertan Sert’in ismi ilk kez 1986 yılında Marmaris Limanı’ndan gerçekleştirilen 55 milyon dolarlık hayali ihracat olayında gündeme geldi. Başak şirketler topluluğunun sahibi Sert, bu dönemde Özal ailesi başta olmak üzere üst düzey bürokratlarla yakın ilişkiye girdi. Sert, İzmir DGM’deki yargılama sırasında söz alıp “Hayali ihracatı siyasi iktidar teşvik etti. Yapılan ihracatın yüzde 30-50’si hayali” sözleriyle dikkatleri üzerine çekti. Turgut Özal’ı mektupla tehdit etmişti.
Dönemin başbakanı 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a yazdığı ortaya çıkan mektup bomba etkisi yarattı. Sert, bu mektupta hayali ihracat sanıklarına af istedi ‘‘Af çıkarın. Yoksa her şeyi açıklarım’’ tehdidini savurdu. Bir süre sonra hayali ihracat suçlarında hapis yerine para cezası öngören yasa değişikliği gündeme geldi. Ancak Bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı.
Ertan Sert kardeşi Seyhan Sert, arkadaşları Nihat İbrahimoğlu, Fethi Namlıoğlu ve Önder Kaymak’la hayali ihracat yaparak devletten haksız vergi iadesi almak suçundan İstanbul 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Dava mahkemeler arasındaki uyuşmazlıklar yüzünden 11 yıl sonra sonuçlandı.
‘PLAYBOY’ TURAN ÇEVİK
Kamuoyu onu Nazan Şoray’ın sevgilisi ve Malatyasporun başkanı olarak tanıdı.Turan Çevik’in, 1984-87 yılları arasında Türkiye’nin en büyük hayali ihracatçılarından biriydi. Çevik, Ertan Sert, yeraltı dünyasından Necdet Ulucan, Fethi Namlıoğlu, uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Aktürk (Berber Yaşar’le birlikte çalışıyordu. 1988’de Alaattin Çakıcı’nın adamları kurşunlandı. 12 Eylül 1988’de İzmir’de ortaya çıkarılan 90 milyonluk hayali ihracat girişimden sonra Çevik Rodos’a, ortağı Berber Yaşar olarak tanınan Yaşar Aktürk de İsviçre’ye kaçtı.
Kasım 2005 yılında Karaköy’deki bir işyerinde yaşanan çatışma, ilginç bir ortaklığı su yüzüne çıkardı. Çatışmanın yaşandığı işyerine, hayali ihracatla ünlenen Turan Çevik ile dönemin Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat’ın oğlunun ortak olduğu belirlendi.
HAYALİ İHRACATIN AKTÖRÜ: GÜVEN
Nurettin Güven’in ismi kamuoyunda ilk kez hayali ihracat ve bazı gasp olaylarıyla duyuldu. Uyuşturucu alacağı sebebiyle kardeşi Kadir Güven ile birlikte kaçırdıkları müteahhit Ahmet Bahadır Parlak’ı öldürdükleri ve cesedini Büyükçekmece Gürpınar Yolu kenarına attıkları iddia edildi. Ahmet Bahadır Parlak’ı öldürmek suçunun yanı sıra ruhsatsız silah kullanma ve nüfus cüzdanında sahtecilik suçlarından 24 yıl hapse mahkûm oldu. 1992 yılında tutuklandı. Tutuklandıktan 8 ay sonra tahliye edildi.
Fransa’da uyuşturucu kaçakçılığından suçlu bulunan Nurettin Güven, 23 Ağustos 2005 tarihinde 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Boulogne Sur Mer kentinde görülen davada, Fransa topraklarına girmesi yasaklanan Güven’in üç uyuşturucu kaçakçısıyla birlikte 2 milyon 652 bin Avro para cezası ödemesine de karar verildi. Güven’in iki ay önce İngiltere’de yakalandı ve daha sonra Fransa’ya iade edildi.
Güven, Tarık Ümit ve Mehmet Ağar tarafından kullanıldı. Polis kimliği ve pasaport verilen Güven, Mehmet Ağar tarafından Dursun Karataş’ın yerini belirlemek amacıyla 80 kilo eroini Karataş’a götürdüğünü açıkladı. MİT ve Emniyet’e çalışan ancak 1995’te devlet içindeki çete tarafından kaybedildiği konuşulan Tarık Ümit ile MİT’çi Mehmet Eymür arasındaki görüşmenin kayıtlarını içeren MİT dokümanına göre, çete yurtdışındaki birçok cinayete de imza attı. Ümit ile Eymür’ün cinayet konuşmaları, Ankara ’da bugün görülecek 18 ayrı faili meçhul cinayetle ilgili dava dosyasında yer aldı. Faili meçhullerle ilgili Susurluk tapelerinde Londra’da işlenen Mehmet Kaygısız cinayetine ilişkin ayrıntılar yer aldı.
- SÜRECEK -
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!