''Kuvvetler ayrılığı dengeleri, yürütme organı lehinde bozuldu"
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Avukat Berra Besler, siyasal iktidarların gücü ve antidemokratik uygulamalarının ''kuvvetler ayrılığı ilkesindeki dengeleri yürütme organı lehine bozduğunu'' belirterek, ''Yasama ve yargı erkleri, yürütme erkinin egemenliği, daha doğrusu vesayeti altına alınmış, ülkemizde yargı reformu ihtiyacı daha belirgin bir hale gelmiştir'' dedi.
Danıştayın kuruluşunun 142. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen törende konuşan Besler, demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti, insan hakları gibi ilkelerin hukukçular için çok önemli ve yaşam kaynağını teşkil eden kavramlar olduğunu ifade etti.
Hukuk devleti olmanın ilk adımının toplumda hukuk bilincinin yerleşmesi ve hukuka saygı duyulması olduğunu vurgulayan Besler, hukuk devletinin ''tüm işlem ve eylemleri hukuk kurallarına ve anayasal ilkelere uyan, kendisini bu kurallarla bağlı sayan devlet'' olduğuna işaret ederek, bunun aksine eylemlerin yaşandığı ülkelerin hukuk devleti olamayacağını söyledi.
Besler, idari yargının son dönemlerde ''bazı icraatların önünde engel'' olarak kamuoyuna takdim edildiğini de üzülerek izlediklerini belirterek, ''İdari yargı, o icraatların iddia olunan hukuka aykırılıklarını gidererek, hukuka uygun olarak gerçekleşmesini ve idarenin en önemli unsurlarından biri olan istikrarın devamlılığını sağlayan, keyfiliği önleyen bir güvencedir'' dedi.
"İdarenin, hukuka uymama yönündeki kararlılığı..."
İdari yargının ağır bir dava yükü altında bulunduğunu, etkin ve yaygın yargısal denetim gerçekleştirmekte yeterince hızlı çalışamadığını savunan Besler, ''İdari yargı kararlarının yürütme tarafından çoğunlukla uygulanmadığı veya uygulamasının geciktirildiği bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda idari yargının karşılaştığı en büyük sorun, muhatabı olduğu idarenin hukuka uymama yönünde her geçen gün, artan kararlılığı olarak karşımıza çıkmaktadır'' diye konuştu.
Laiklik, ulus devlet ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin demokrasinin üç ana ilkesi olduğunu ve bu ilkelerden birinin zayıf düşmesi veya olmaması halinde demokrasiden bahsedilmesinin mümkün olmayacağını vurgulayan Besler, şunları kaydetti:
''Siyasal iktidarların gücü ve antidemokratik uygulamaları 'kuvvetler ayrılığı ilkesindeki' dengeleri yürütme organı lehine bozmuş, yasama ve yargı erkleri, yürütme erkinin egemenliği, daha doğrusu vesayeti altına alınmış, ülkemizde yargı reformu ihtiyacı daha belirgin bir hale gelmiştir. Siyasi iktidarların yargı konusundaki içtenliklerinin örneklerini çok gördüğümüz için girişimlerini saygıyla, ancak şüpheyle karşılarız. Sayısız yargı reformu vaat ve taahhüdüne karşın sorunların azalacağına, her gün çeşitlenip artmış olmasından kaygı ve üzüntü duyarız.
Yargı reformu diye ortaya çıkılmış, ancak içimizde uyanan umut ışığı, Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını değiştiren, hiçbir ihtiyaca cevap veremeyeceği gibi yeni gerginlikler ve uygulama sıkıntıları yaratacağı kuşkusuz olan, yargıyla ilgili iki Anayasa değişikliği ile sınırlandırılarak sönmüştür.
Gerçek bir 'yargı reformu'nun koşulları bellidir. Öncelikle, 'yargı' konusunda gerçek bir 'reform'un, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyen 'hakim-savcı birlikteliğine' son verilmesi ile başlaması gerektiği halde, Anayasa değişikliğinde bu ihtiyaç hiç akla gelmemiştir.''
TBB'nin 2007 tarihli Anayasa Önerisi'nde hakimler ve savcıların ayrı statülere tabi kılındığını, Hakimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ayrı ayrı düzenlendiğini anlatan Besler, bu düzenlemenin 1961 Anayasası'nın temel anlayışına uygun ve daha kapsamlı olduğunu kaydetti.
"Siyasal el atmalar yönetsel yöntemlerle yaşama geçirilmektedir"
Yargı reformu adı altında yapılan Anayasa değişikliklerinin ''yürütmenin yargıya ve savunmaya müdahalesini Adalet Bakanlığı kanalıyla daha da etkili kılar hale getirdiğini'' savunan Besler, şöyle devam etti:
''Mahkemelerin tartışmasız bağımsızlığını sözde kılacak siyasal el atmalar yönetsel yöntemlerle yaşama geçirilmektedir. Siyasal erkin Batı'da yakınılan ve giderek terk edilmeye çalışılan düzenlemeleri örnek alarak yargı bağımsızlığını koruyacağına ilişkin sözleri inandırıcı olmaktan uzaktır. Yüksek mahkemelerin teşkilinde, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanına tanınan atama ve takdir yetkileri, demokratik olmayan bir anlayışla birlikte, açık ve somut bir siyasal yapıyı da gündeme getirmektedir.
Birinci sınıf yargıçları kurula üye almak için siyasal ilişkilerde bulunmak zorunda bırakmasıyla 1961 düzenlemesinin ortaya çıkardığı yakınma konularını yeniden yaşamanın hiçbir yararı yoktur. Sayı çokluğuyla demokratikleşmeyi savunmak, gerçek demokrasi bilincinin yadsınmasıdır.''
Konuşmaların ardından, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 10 Mayıs 2009 tarihinden bugüne kadar Danıştay'dan emekliye ayrılan Danıştay 3. Daire Başkanı Gürsoy Gönenç, Danıştay 12. Daire Başkanı Yücel Irmak, Danıştay Üyesi Sabriye Köprülü, Danıştay Tetkik Hakimi Özdal Özeren ve Danıştay üyesi iken 13 Mart 2010 tarihinde vefat eden Sadri Bozkurt'un eşi Rahime Bozkurt'a plaket verdi. Gül, daha sonra emekli üyeler ile hatıra fotoğrafı çektirdi.
Törenin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ali Em ve bazı yüksek yargı üyelerine, Danıştay Başkanı Mustafa Birden'in makamında çay ve pasta ikramı yapıldı.
Tören öncesinde makam araçlarının Danıştay bahçesine park etmeleri sırasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın makam aracı geri manevra yaparken Yargıtay Başkanvekili İhsan Akçin'in makam aracına çarptı.
Tören sırasında geniş güvenlik önlemlerinin alındığı görüldü.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği