Moğollar 68 ruhunu çağırıyor

Son albümlerini 2004’te yayımlayan Moğollar dört yıl süren içine sindirme döneminden sonra ürettiklerini, biriktirdiklerini taşırdı. Ortaya Umut Yolunu Bulur albümü çıktı. Ablümdeki “Geri Sar” şarkısı hem albüme ruhunu veriyor, hem kaybettiğimiz değerleri hatırlatıyor. Çünkü toplum olarak gerçek anlamda sevgisizlik yaşıyoruz. Albümde dört de Nâzım Hikmet şiiri var.

Moğollar 68 ruhunu çağırıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.12.2009 - 09:58

Moğollar uzun bir aradan sonra “Umut Yolunu Bulur” albümüyle karşınızda. Bu albümde iki yeni eleman da 40 yıllık gruba katılmış. Biri Bulutsuzluk Özlemi’nden tanıdığımız Utku Ünal, diğeriyse Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca.

-Albümün çıkması biraz gecikti.

Cahit Berkay:
Son albümü 2004’te yaptık. Albüm çıkar çıkmaz bir sonraki kafalarda dolaşmaya başlıyor. İnsanlar içine sindirebilecekleri bir albüm olduğunda “bitti” denir, o zaman albüm çıkar. Gerekli samimiyeti sağlamak istiyoruz, içimize sinmesi lazım. O da dört yıl sürdü. Bir de içinde bulunduğumuz ortamda korsanlar, bedava şarkı indirmeler insanın şevkini kırıyor. Hadi kendi emeğimizi geçtik, bir yapımcı firma var. Yapılan hırsızlıktır. Neticede şartlar ne olursa olsun ürettiklerimizi biriktirdik, taşması da bu albüm işte.

-Albümün karakteri nasıl şekillendi?

Taner Öngür:
Alarm şarkısını 1986’da yazmıştım. Almanya’dayken Yeşiller hareketinden, otonom gruplardan arkadaşlarım olmuştu. Onlar şimdilerde yaşanan doğal felaketleri o yıllarda öngörüyorlardı. Ben de bundan esinlenip şarkıyı yapmıştım. Yeni bir düzenleme ve Emrah Karaca’nın yorumuyla bu albüme aldık. Nâzım Hikmet’in Kadınlarım şiirine Uğur Mumcu’nun yorumu çok etkileyiciydi. Dinlerken rock formatında söylenişini duyar gibi oldum. Bulutlar Adam Öldürmesin, Nâzım’ın gelecekle ilgili öngörüsünün nasıl yüksek olduğunu gösteriyor. Onu da Serhat’ın düzenlemesiyle bir punk şarkısına çevirdik. Bazıları Moğollar tarzının dışına çıktığımızı düşünebilir ama gerekirse punk da yapabiliriz. Eski albümler de hep öyledir aslında.

Berkay: Mesela benim yaptığım Haydarpaşa Merdivenleri, Memleketimden İnsan Manzaraları oyununun açılış müziği. İlk başta oyuna göre daha yumuşak yaylılarla bir versiyonunu yapmıştım. Albüme aktarırken bize yakışan bir rock formatına çevirdim.

Şarkıları lafla doldurmaya gerek yok

-Geri Sar şarkısı 68 ruhunu çağırıyor, belki çok az sözü var ama bir anlamda albüme ruhunu veriyor.


Berkay: Şarkıları lafla doldurmaya gerek yok. 68’e dönelim anlamında değil. Toplum olarak kaybettiğimiz değerler iyice ayyuka çıktı. Gerçek anlamda sevgisizlik yaşıyoruz. Ben biraz sinema üzerine düşünürken “geri sar 68’e geri sar” diye işin melodisi çıktı. Uğur Mumcu anısına şarkıyı da katledilişinin onuncu yılında Ankara’daki anmaya giderken “elim boş gitmeyeyim” diye hazırlamıştım. Asıl Kriz Bastı’yı anlatayım. Her albümde kaybolmaya yüz tutmuş folklor geleneğini yaşatan bir şarkımız oluyor. Kolbastı geçen yıl revaçtaydı. Ben o oyunu çok seviyorum, gençlere de çok yakışıyor. Fakat televizyon bunun cılkını çıkartıyor. Derken kriz geldi, ardından sözler kendiliğinden çıktı.

Yenilik arayışı sürüyor

-Serhat Ersöz’ün gruba katılması müziğinizde ne gibi farklar yarattı?


Berkay: On yıl evvelki kadar müzik dinleyemiyorum. Serhat dünyada neler olup bittiğini çok yakından takip ediyor. Kayıttan, sounda, gitar figürlerine kadar katkıları oluyor. Zaten “yeni katıldı” ifadesini sevmiyoruz. Neredeyse 16 yıldır bizle birlikte.

Serhat Ersöz: İlk başlarda eski Moğollar müziğiyle kıyaslanıyordu. Düz mantıkla bakınca ben de çok takıyordum. “Değişen ne? Yeni bir klavyeci. O zaman onun yüzünden” gibi bir durum. Ama düşünsenize 20 yaşımda gelmişim, “hayır o müziği yapmayacağız” diyorum. Moğollar da “tamam öyle diyorsan öyle olsun” mu diyecek?

Öngür: Biz yaşayan bir grubuz. İlk yıllarda yaptığımız şeyleri tekrar edecek halimiz yok. Yenilik arayışı halen sürüyor.

Müzik yapamıyorduk

-Yeniden nasıl bir araya geldiniz?


Berkay: 1976’dan sonra müzik yapamaz hale geldik. Engin Yörükoğlu’yla birlikte Fransa’ya gittik. Pazar günleri Anten 2 kanalında Fransa’da yabancı işçilere yönelik şarkılar çalınırdı. Ara sıra Türklere yönelik müzik olduğunda tamburları bağlamaları alıp gidiyorduk. Bir ara Tülay German’la çalıştık. Onun dışında lokantacılık yaptık, kitap sattık, elektrik tesisatı yaptık. 1982’de döndüm ama bir taverna furyası vardı ve bana hiç hitap etmiyordu. Albüm pazarı bitmişti, sinema batmıştı. Bir şirkete girdim, yavaştan sinema kıpırdamaya başladı, 1993’e kadar müzik yaptım. Arada 1986’da Cem Karaca dönünce kurtlar kaynadı onunla başladık. Moğollar bir araya gelince Cem’le ayrılmak zorunda kaldım.

Nefes alan bir albüm

-Albümün kayıt süreci çok farklı aşamalardan geçmiş


Ersöz: Kayıtlar bitip mix başladığında artık objektifliğimi yitirmiştim. Bu arada Underworld ve Jamaraqui gibi isimlerle çalışan Mike Nielson’la tanıştık. Aslında onunla mastering için konuşacaktım ama o Pink Floyd’un ses mühendisi Andrew Jackson’a gönderdi. Onun da katkılarıyla iyi bir şey ortaya çıktı. Sound olarak kaygımız artık yeni müziklerde ses üzerine çok oynanması. Bu yüzden müzik dinamikleri kayboluyor. ABBA’nın bir albümünde en yüksek ve en düşük arasında büyük fark var. Masteringli halinde ise fark çok az.


‘Babamı dinlemem yasaktı’

- Grubun en yeni elemanları olarak Moğollar’da yer almak sizin için nasıl bir deneyimdi?


Emrah Karaca: Tamer ve Cahit ağabeye zaten çok yabancı değilim. Ancak büyük bir grupta ilk solistlik deneyimim. Ama onlar hep destek oldular. Konservatuar mezunu değilim ama “Moğollar Konservatuarı”ndan geçtim diyebilirim.

Utku Ünal: Zaten 2005’e kadar Bulutsuzluk Özlemi’ndeydim. Moğollar’la çeşitli platformlarda beraberdik, Serhat’la Bilgi Üniversitesi’nde beraber okudum. 40 yıl devam etmek az gruba nasip olur. Bir tren gibi, inen de oluyor binen de.

Karaca: Yeniden toplanma aşamasında ben içindeydim. Babamla beraber ilk albümü dinledik. Göz ucuyla baktı, “iyi olmuş” dedi. Çok iyi bir dönüş yaptılar. Ben şanslılardan biriyim ama o dönem ıskalatılmış bir kitle vardı. Mesela bana, babamı dinlemek yasaktı. Tamamen silmeye çalıştılar o dönemi. Ancak Moğollar öyle bir albümle döndü ki bazılarının kafasına balyoz gibi indi.

Nâzım üzerine denemeler

-Bu albümde dört Nâzım Hikmet şiiri var. Farklı düzenlemeler dikkat çekiyor.


Öngür: Üç yıldır Nâzım şiirleri üzerine çalışıyorum. Hayatı, yaşadığı dönem bilinince bir çok şey ortaya çıkıyor. Şiir yazımı herkesin dikkatini çekmiştir. O ritm kendiliğinden çıkıyor zaten. Bunun müzikal karşılığını aradım. Fakat bu 70’lerden beri tartışma konusuydu. Caz şarkıları bile yapılabileceğini de gördüm. Ama hepsi için geçerli değil tabii ki. Klişe haline gelmiş bir şekli var.

-O klişe biraz da protest tavrı yakalamak için sanırım.


Öngür: Biraz dayatılan bir şey olduğu için ben buna tepki gösterdim. Araştırırken bir çok şey çıktı. Nâzım Hikmet şiirini, sinema gibi bütün detaylarıyla yaşatıyor. Mesela günler şiiri Tanju Okan’ın şarkılarını anımsatan bir ritmdeydi. “Buna Beatles armonisi uyar mı” diye düşünürken farklı yorumlar olabileceğini gördüm.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler