Nabza göre şerbet yok bu oyunda!

"3. Türden Yakın İlişkiler - Başlangıç", E.S.EK. Tiyatrosu'nun yeni oyunu. Bir tiyatro oyunu serisinin üçüncü bölümü. Pek çok yeniliği ile de dünyada bir ilk. Hikâyesi mi? Oyuncular, yeni oyununu yazmak için kendisiyle çatışan bir yazarın düşüncelerini canlandırıyor. Ama çözümleme ve eleştirilerinden herkes payına düşeni alıyor.

Nabza göre şerbet yok bu oyunda!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.03.2012 - 09:29

E.S.E.K., Türk tiyatrosunun ilk bilimkurgu oyunu “3. Türden Yakın İlişkiler”den sonra bir ilki gerçekleştirmiş ve “dünyanın ilk devam (sequel) oyununu”, 3. Türden Yakın İlişkiler 2’yi yapmıştı. Şimdi, bundan 10 yıl sonra, efsanenin başına dönüyor ve “3. Türden Yakın İlişkiler”in öncesine, yaratım sürecine gidiyor. E.S.E.K yine dünyada bir ilki gerçekleştiriyor ve sequel mantıktaki üçleme tamamlanıyor. İsmini de “3. Türden Yakın İlişkiler - Başlangıç” koyuyor. Karışık mı geldi, hiç de değil. Ama oyunu izlediğinizde her şey berraklaşacak, emin olun. Hikâyeyi anlatmayı deneyelim o zaman. Yazar Uğur Uludağ, yeni oyununu yazmak istemekte ancak başaramamaktadır. Ama Uğur’un beynindeki fikirler, ne yapıp edip, gerekirse onun hayatına sızıp, ona bu oyunu yazdıracaklardır; onun hayatına müdahale etmek pahasına. Hatta içlerinden biri, onunla evlenmek zorunda kalsa, hatta içlerinden biri, iş kurmak için ondan borç almaya çalışsa, hatta içlerinden biri, onunla yatmak zorunda kalsa bile... Yine bildiğiniz kadrosuyla E.S.E.K algılarda kırılmalar yaratan, zihni şiddetle düşünmeye iten ama bir yandan da gülmekten alıkoyamayan bir oyunu sahneye koymuş. Oyuncular, yazarın beyninin içindeki düşünceleri canlandırıyorlar. Oyunun yazarı, yönetmeni ve oyuncusu Uğur Uludağ. Diğer oyuncular Barış Ataş, Demet Şaşmaz, Doğa Rutkay, Yosi Mizrahi, Hakan Bilgin, Yağmur Kaşifoğlu, Funda Pelin Kurt ve Melisa Doğu.

Biz de Yosi Mizrahi ve Doğa Rutkay ile konuştuk. İşte sohbetten kâğıda düşenler. İlk Mizrahi anlatıyor: “Zor bir oyun, dahil olmak kolay değil. İzlemeden anlatmak zor. Çok iyi düşünülmüş, trafiği yoğun. Yani E.S.E.K düzeyinde. Zaten bu ekip kadim dostlardan oluşuyor. Söyleyecek bir şeyi olan insan yazar, tiyatro yapar. Sivri olmaya gerek var mı? Evet, var! Nabza göre şerbet yok bizde. Bu kadar göze parmak sokmamız lazım. Anlayan güzel bir tat alsın, anlamayan zaten anlamasın. ‘Çok eğlenceli, çok güldük ama bu kadar da alt metne girmeyin’ diyenler de oluyor. Yine de bildiğimizi okuyoruz. Bize gelen her yorumu seviyoruz aslında. Benim karakterime gelince aslında bu sistemi talan eden, sallayan bir tipleme. Çok delikanlı, maço geçiniyor ama kıçı başı ayrı oynuyor. Ortama ayak uyduruyor, rüzgâra göre savruluyor. Bizim de kıçımız, başımız ayrı oynuyor ya! Bu coğrafyada gereksiz bir dalgalanma hep var. Tutunamama mı dersen? Bugün ne para ediyorsa insanlar onu yapıyor. Bana kalırsa işini kötü de yaparsan yap, omurgan sağlam olacak, düzgün olacaksın. Benim, bizim derdimiz de işte budur. Hem beraber eğlenemeyen insanlar beraber bir gelecek kuramazlar. Bu bizim mottomuz, yıllar önce söyledik bunu ve herkesi bu eğlenceye davet edip, bir gelecek kurmaya çalışıyoruz. Biz başka işten anlamıyoruz, mezara kadar da bu işi yapacağız.”

Oyunun bir başka kahramanı da Doğa Rutkay. İnsan üstü bir performansı var, izlerken yoruluyor insan. Zaten bu oyun bir konser gibi, herkes oyunun bir döneminde öne çıkıyor, solosunu yapıyor ve pası diğer arkadaşına atıyor. Şimdi de Rutkay’da söz: “ Rolüm çok renkli, seyirciyi bunaltma şansım var! Ayrıca seyirciyle bir şekilde flört etmeyi sağlıyor karakterim. Şaşkınlıkla izlenen, sürekli geri dönüp izleyebileceğiniz bir fikirde bu oyun. Sevdiğiniz bir kitabı birkaç kez okumak gibi. Güldürürken yaptığımız gündeme, siyasete ve ilişkilere laf sokmak, hem de en ağırından. Ama izleyici taraf olsa da bundan rahatsız olmuyor. Çünkü durduğumuz nokta doğru ve gerçek”.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler