Ölü eş, ölü kent!
Belçikalı yazar Georges Rodenbach’ın (1855-1898) sembolist romanlar arasında yer alan Bruges-la-Morte, “Ölü Brugge” adıyla Alper Bakım çevirisiyle Everest Yayınları ve Roza Hakmen çevirisiyle Yort Kitap tarafından yayımlandı. Birinci çeviri yapıt üzerine bilgilere, ikinci çeviri de Selim İleri’nin notlarına yer veriyor.
Belçikalı yazar Georges Rodenbach’ın (1855-1898) sembolist romanlar arasında yer alan Bruges-la-Morte, “Ölü Brugge” adıyla Alper Bakım çevirisiyle Everest Yayınları ve Roza Hakmen çevirisiyle Yort Kitap tarafından yayımlandı. Birinci çeviri yapıt üzerine bilgilere, ikinci çeviri de Selim İleri’nin notlarına yer veriyor. Yayınevleri yerinde bir kararla okura yazarın yazınsal ve yaratıcı ufkunu sunmayı amaçlamış.
Beni bu kitaba yönlendiren Seval Şahin ile Dr. Gökhan Yavuz Demir söyleşisinde de belirtildiği gibi (Günün ve Güncelin Edebiyatı, 16.05.2020), “Bruges-la-Morte” ilkin metin olarak okuyucuya ulaşmış ardından yayınevinin talebiyle fotoğraflar eklenerek baskıya hazırlanmış. Metinler 4-14 Şubat 1892 tarihleri arasında Figaro gazetesinde yayımlanmış, Mayıs ayında da anlatı kitaplaşmış.
MÜCEVHER KENT BRUGES
Hemen belirtelim, Belçika’nın ve Flandra Bölgesi’nin mücevheri olarak adlandırılan Bruges/Brugge on dokuzuncu yüzyılın sonunda, özellikle de Rodenbach’ın metninde soğuk, gri, içine kapalı, muhafazakâr, katı kurallı burjuvaların yaşadığı Katolik bir kenttir.
Işığı az, sokaklarında çan sesleri dışında bir şey duyulmayan, kapalı kapılarının ardında önyargılı burjuvalarıyla anlatının kahramanı Hugues Viane’ın karanlık ve saplantılı hikâyesine uygun bir uzam olarak belirir.
Eşinin beklenmedik kaybının hemen ertesi günü, bir zamanlar birlikte gezdikleri Bruges’e yerleşen Hugues Viane karısının eşyalarıyla bir müzeye çevirdiği evde beş yıldır yaşamaktadır. Kent onun için Ölü’yle özdeşleşir; Ölü eşin anısıyla Ölü bir kentte yaşamayı gönüllü olarak seçmiştir. Bu iki “Ölü” (Fransızcada “kent” ve “Bruges”, “ölü kadın” gibi dişil tanımlığa sahiptir) Viane’ın yasını uzun uzun, âdeta tadını çıkararak yaşamasını anlatan iki göstergeye dönüşür:
“Ölü zevceye karşılık ölü bir şehir olmalıydı. Koyu matemi böyle bir dekor gerektiriyordu. Hayata ancak Brugge’de katlanabiliyordu (…). Onun sessizliğe ve neredeyse yaşadığını hissettirmeyecek kadar tekdüze bir hayata ihtiyacı vardı” (s.18, R. Hakmen çevirisi).
MUCİZE
Özlemin, hüznün, melankolinin durağan alanına dönüşen bu kentte bir akşamüstü beklenmedik bir rastlantıyla, Viane’ın ağır yas ritmine uygun adım süren tekdüze yaşantısı birden hareketlenir. Kilise çıkışında adeta bir mucize olur: Karısının tıpatıp bir eşi sokakta yürümektedir. “Hugues ölünün çehresini ararken aniden ortaya çıkan bu kadın, fazlasıyla uyuşan ikiz çehre sunmuştu ona. Onu allak bulak eden bir hayalet” (s.23).
Kahraman açısından eskisini idame ettiren bu yeni tutku nesnesi genç kadın operada sahneye çıkan bir dansçıdır.
Benzerliğin çekimiyle tanışırlar ve tuhaf birliktelikleri başlar. Viane için eskinin devamını sağ bu: “Jane her Brugge’ye geldiğinde Hugues onunla buluşuyordu (…) kendini kötü yılların hiç yaşanmadığına, yuvasında olduğuna, aşk evliliğinin devam ettiğine,ilk kadınla birlikte, meşru öpücüklerden önceki sakin mahremiyeti yaşadığına yavaş yavaş ikna ediyordu (s.38).
İlişki böylece Viane’ın iradesinin tayin ettiği bir yol izler ve eski eşe ait onu canlı kılacak ritüelleri yaşamak ve bu şekilde onu hayatta tutmak gibi bir işlev üstlenir.
ÖLÜMSÜZLÜĞÜ YARATMA İSTEĞİ
Ölüme karşı ölümsüzlüğü yaratma isteği, yasın karanlığını yeni ilişkide imgeler yaratarak sürdürme güdüsü, Ölü’yü yeniden bulmanın hastalıklı hazzı, Ölü’yle buluşma, imkânsız bir buluşmayı hayata geçirme çabası, geçmişe ait arzuyu başka birisi üzerinden sürdürme girişimi, kısaca tutkusu Hugues Viane’ı on dokuzuncu yüzyıl Fransız edebiyatının gizemli ve çekici kahramanlarına yaklaştırır.
Joris- Karl Huysmans’ın edebiyata armağan ettiği “dekandan prensi” Des Esseintes ya da Villiers de l’Isle-Adam’ın ünlü dulu D’Athol Kontu gibi, seçkin ve tutkulu dünyalarında haz, tutku, saplantıyla kendilerine kurdukları kozanın içinde yaşayan anlatı kahramanları arasına yerleştirir.
Bu tutku anlatıların ortak özelliği izlenimlerin, duyumsayışın, analitik bir duygu betiminin eşlik ettiği bir dil kullanımı ve aşırı duyarlı (hypersensible) ve saplantılı bir kahramanı merkeze yerleştirmeleridir.
Rodenbach’ın metni simgesel/izleksel bir ölüm kavrayışıyla, melankoli kenti olarak Bruges betimini, saplantılı bir tutku öznesinin duyusal/duygusal aşırılığı yaşayış süreciyle birlikte dokuyan usta işi bir anlatı. Kenti öznenin duygularıyla yazınsal nesne olarak yeniden kuran anlatının on dokuzuncu yüzyıl sonuna özgü yazın estetiğini örneklemesi de metnin değerine değer katıyor.
Ölü Brugge / Georges Rodenbach / Çeviren: Roza Hakmen / Yort Kitap / 136 s.
Bruges-La-Morte / Georges Rodenbach / Çeviren: Alper Bakım / Everest Yayınları.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'