"Özümüze dönüyoruz"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa Birliği'nin en önemli özelliklerinden birinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun başarısının arkasındaki ''insanı yücelt ki devlet yücelsin'' felsefesinde yattığını belirterek, ''Yani bugünkü Anayasamızın söylediği gibi yüce devlet kavramı yoktu, yüce olan bireydi, insandı, devlet de insanın hizmetinde olması gereken bir kurumdu. Bir yandan AB'ye doğru ilerlerken, aslında özümüze de dönüyoruz'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bursa'da gerçekleştirilen Marmara Belediyeler Birliği (MBB) 2009 yılı 2. Olağan toplantısı çerçevesinde düzenlenen MBB ile AB Genel Sekreterliği arasındaki iş birliği protokolünün imza törenine katıldı.
Egemen Bağış, yaptığı konuşmada, AB-Türkiye ilişkilerinin üç boyutu olduğunu belirterek, şunları söyledi: ''Bir tanesi her geçen gün azim ve kararlılıkla yürüttüğümüz reformlar. Diğeri siyasi engellere rağmen içeride ve dışarıda oluşan direnç odaklarına rağmen yine kararlılıkla yürüttüğümüz müzakerelerimiz, üçüncü boyutu da iletişim. Çünkü insanlar da toplumlar da tanımadıklarından şüphe duyar, korkarlar ama birbirini tanıdıkça, yakın ilişkiler kurdukça korkular, endişeler sevgiye ve barışa dönüşür.''
Vatandaşların AB'yi daha iyi anlamasını sağlamak için belediyelere, AB standartlarında hizmet sunulması ve AB fonlarının doğru kullanımının sağlanması gibi önemli görevler düştüğünü ifade eden Bağış, ''Bu çerçevede AB Genel Sekreterliği ile MBB arasındaki protokol, belediyelerimizin yürüttüğü hizmetlerde AB standartlarını yakalamaları, yönettikleri bölgelerde AB standartlarına ulaşmaları, ülkemizin, Başbakanımızın deyimiyle cumhuriyetin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesinde başarıya ulaşma konusunda çok önemli rol oynayacaktır'' dedi.
''AB, TRT 6'nın yayınlara başlamasına imkan veren bir süreç değil"
Bağış, Türkiye'nin AB sürecinin, Adnan Menderes'in 1959'da ilk başvuruyu yapmasıyla başladığını hatırlatarak, 17 Aralık 2004'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel'deki AB zirvesinde ''masaya yumruğunu vurmasıyla'' 45 yıllık beklemeye son verip, müzakere tarihi almasıyla yeni bir sürecin başladığını anlattı.
Türkiye'nin 33 faslın 11'ini açmış durumda olduğunu, şu anda yoğun şekilde çevre faslı üzerine çalıştıklarını dile getiren Bağış, şöyle konuştu:
''Çevre faslı oldukça teknik detayları olan, zor bir fasıl. Sanayimiz, yönetimlerimiz, hatta belediyelerimiz üzerinde bir takım yeni sorumluluk getirecek bir fasıl. Artık kırsalda kullanılması gereken motorini, şehir merkezinde kullanıp, çocuklarımızı zehirlememiz gerektiği bilinciyle önemli yönetmelikler çıkarıyoruz. Çevre faslını açabilmek için Çevre Bakanlığı ile birlikte bin 500 sayfalık Çevre Strateji Belgesi hazırladık. İlk hazırlanan taslaktaki eksiklikler giderildi ve ortak noktada buluşuldu. Şimdi Müzakere Provizyon Belgemizi hazırlıyoruz.
Bunu neden anlatıyorum? Çünkü AB, sadece idam cezasını kaldıran ya da TRT 6'nın yayınlara başlamasına imkan veren bir süreç değil. AB, hayatın her alanına dokunan, sağlıktan, işçi haklarına, kadın haklarından günlük hayattaki vergilendirme düzenimize, hava kirliliğinden suyun temizliğine kadar her konuyla ilgili standartları olan bir süreç.''
''Darbe ve şeriat korkusu taşıyanlar var"
Türkiye'de farklı endişeler taşıyanlar bulunduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti:
''Bugün ülkemizde maalesef darbe korkusu taşıyanlar, şeriat korkusu taşıyanlar var. Aşırı liberalleşmeden korkanlar da var devletleşmeden, tekelleşmeden de korkanlar var. AB süreci, bütün endişeleri, farklı veya benzer endişeleri ortadan kaldıracak bir süreç. Çünkü AB'nin 100 bin sayfalık müktesebatı var, her şeyin standardı var. Ülkemiz o özgürlükler noktasına eriştiği zaman bu tür endişelerin ortadan kalkacağını görüyoruz.''
''AB'nin belki de en önemli özelliklerinden biri, tohumları bu topraklarda atılan, Osmanlı İmparatorluğu'nun başarısının arkasındaki felsefede yatıyor'' görüşünü dile getiren Bağış, şunları ifade etti: ''Bu felsefe neydi? İnsanı yücelt ki devlet yücelsin. Yani bugünkü Anayasamızın söylediği gibi yüce devlet kavramı yoktu, yüce olan bireydi, insandı, devlet de insanın hizmetinde olması gereken bir kurumdu. Bugün, AB'nin kendisi de insanı yücelten, bireysel özgürlükleri artıran, bireyin hak ve hukukunu koruyan bir değerler birliği. Bir yandan AB'ye doğru ilerlerken, aslında özümüze de dönüyoruz.''
Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ile AB Genel Sekreterliği arasındaki işbirliği protokolünün imza törenine katılan Bağış, konuşmasında, ''Bir olalım, beraber olalım'' felsefesinin, bugün AB'yi dünyanın en önemli güç odaklarından biri haline getirdiğini vurguladı.
Bağış, yaşanan çok kanlı savaşlara rağmen AB süreci içinde farklı kültür, dil ve dinlerin, barış için bir araya gelme azmini ortaya koyduğuna dikkati çekerek, ''Bu yüzden AB, insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir. Ama bu barış projesi, henüz tamamlanmamıştır, Türkiye'nin AB'ye katılımıyla tamamlanacaktır'' diye konuştu.
AB'ye katılım sürecinde, herkese düşen görevler bulunduğunu belirten Bağış, şunları söyledi:
''Bu süreçte kadınıyla erkeğiyle, askeri siviliyle, alevisiyle sünnisiyle; müslümanıyla, gayrimüslimiyle, işçisiyle işvereniyle hep beraber el ele vermek durumundayız. Gerçekten de bu süreç, bizleri belki de birleştiren, kaynaştıran bir süreç olacak. Çünkü AB, farklı ve benzer endişeleri ortadan kaldırırken, farklı kesimlerin de ortak paydası haline gelebilen bir süreç. Bu çerçevede AB'yi daha iyi anlatmamız ve anlamamız, AB'nin ülkemize ek yük getirmediği, ülkemizin demokrasisini de ekonomisini de yaşam standartlarını da yükselteceğine halkımıza iyi anlatmamız gerekiyor.''
''Sorunlarınızı halının altına süpürme dönemine son verdik"
Egemen Bağış, Türkiye'nin, bir zamanlar özel sohbetlerde bile dile getirilmekten korkulan konuların rahatlıkla tartışılabildiği farklı bir dönemden geçtiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
''Tabularımızı artık geride bıraktık, sorunlarımızı halının altına süpürme dönemine son verdik. Sorunlarımızı teşhis ediyor, yüzleşiyor ve teker teker çözüyoruz. Artık arkası dolu bir öz güvenimiz var. Çünkü Türkiye, dünyanın 15'inci, Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi haline geldi, 47 yıl aradan sonra 151 ülkenin destek ve oyuyla dünya sorunlarının çözüldüğü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi arasındaki yerini aldı, çünkü İsrail-Suriye, Afganistan-Pakistan, Irak-Suriye, Rusya-Gürcistan, Bosna Hersek-Sırbistan arasında ara buluculuk yapabiliyor, medeniyetler çatışmasını engellemek için başlatılan Medeniyetler İttifakı Projesine eş başkanlık yapabiliyor, AB ile müzakerelere başladığı yıl, İslam Konferansı Örgütünün genel sekreterliğini üstlenebiliyor.''
''Bizi engelleme çabalarına belki anlayış göstermek gerekir"
Türkiye'nin kendi gücünün farkında olduğunu vurgulayan Bağış, ''Kendi gücümüzün farkına vardıkça, dostlarımız da müttefiklerimiz de üyesi olmaya çalıştığımız AB'nin diğer üye ülkeleri de Türkiye'nin gücünün farkına varacak. Biz bu süreci o yüzden çok önemsiyoruz'' dedi. Bağış, şöyle konuştu: ''Bir zamanlar olduğu gibi bu ülkede çetelerin kol gezmesini isteyenler tabi ki bu süreci engellemek için çalışacaklar. Veyahut AB'yi kuran birtakım ülkelerin, Türkiye gibi nüfusu genç, dinamik, eğitimli bir ülkenin ortalama yaşı 28 olan 72 milyonluk nüfusun AB'ye üye olduğu gün, onlardan daha etkin olacağını görerek, bizi engelleme çabalarına da belki anlayış göstermek gerekir. Ama bizim azim ve kararlılığımız, müzakere tarihi almak için bile 45 yıl sabretmemiz, onlara havlu atmayacağımız konusunda gerekli sinyalleri veriyor olmalı. Yeter ki biz kendi aramızda bir ve beraber olalım, hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım el ele verelim, bizim aşamayacağımız sorun yoktur.''
''Meslektaşınız şiir okuduğu için hapsedilmişti"
Geçen hafta Türkiye İlerleme Raporu'nun yayımlandığını, geçmişteki raporlarda, insan hakları ihlalleri, işkenceler, gözaltına alınan veya hapsedilen yazar, düşünür, gazeteci ve siyasetçilerden bahsedildiğini hatırlatan Bağış, belediye başkanlarına hitaben şunları söyledi:
''Çok değil, bundan 10 yıl evvel meslektaşınız, bu ülkede şiir okuduğu için hapsedilmişti. Ama bugün Türkiye çok farklı bir ülke. O hapsedilen belediye başkanı, bugün Türkiye'nin lideri, İstanbul da ifade özgürlüğü, demokrasi alanında dünyanın en önemli standartlarından biri olan kültür ve sanat konusunda, oy birliğiyle Avrupa'nın başkenti ilan ediliyor. Demek Türkiye'de bir şeyler değişiyor.''
AB fonları
AB fonlarından, 2002-2009 yılları arasında merkezi yönetimin yürüttüğü 300'den fazla büyük çaplı projeye 2,5 milyon avro, yerel yönetim ve sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdiği 2 bin 300 civarındaki projeye ise 300 milyon avro aktarıldığını kaydeden Bağış, bunun, AB sürecinde fonları, merkezi yönetimden çok yerel yönetimlerin değerlendirdiğinin göstergesi olduğuna işaret etti.
Bağış, Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ile imzalanan protokolle, AB Genel Sekreterliği uzmanlarının, fonların değerlendirilmesi, fonlara nasıl başvurulabileceği, reformların yerele yansıması, AB standartlarının yakalanmasıyla ilgili yerel yönetimlere eğitim vereceğini belirterek, şunları söyledi:
''29 Mart seçimlerinde partimin kullandığı 'AK belediyeler, marka şehirler' sloganını iyi algılamak lazım. Artık ülkeler değil, dünya çapında şehirler rekabet ediyor. Hangi partinin mensubu olursanız olun, sizlere destek ve güç vermek bizim görevimiz. El ele vereceğiz ve ülkemizi, insanımızı Avrupa'da tanıtmak için hep beraber çalışacağız.''
MBB ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ise bir kentin gelişiminde birlik ve beraberliğin şart olduğunu ifade ederek, diğer belediyelerle de iş birliği yapmayı hedeflediklerini bildirdi.
Konuşmaların ardından protokol, Bakan Bağış ile MBB Başkanı Recep Altepe arasında imzalandı.
En Çok Okunan Haberler
- Rusya'dan ilk açıklama!
- Cihatçılar Şam'ı ele geçirdi
- 'Esad ve ailesi Moskova'ya vardı'
- 'İsrailcilerin sevinci yarım kalacak'
- Suriye Başbakanı konutundan böyle çıkarıldı
- 'Direnişle karşılaşmadan...'
- Esad'ın uçağı düşürüldü mü?
- 'Suriyelilerin dönmesi ekonomiyi nasıl etkiler?'
- İsrailli bakandan 'Kürtler, Dürziler ve ittifak' mesajı
- Ankara'dan ilk Suriye açıklaması