Posta Gemileri...

Posta Gemileri...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.08.2010 - 06:21

Karadeniz diyorsam, Anadolumuzun bu yalnız kendine benzer denizin kıyılarındaki o inci taneleri gibi dizilmiş kent kasaba ve yerleşimlerinden söz ediyorum. Ben o coğrafyada doğup büyüdüm. Yeteneğim olsa da onu tüm özellik ve güzelliklerine layık olduğu güzellikte anlatabilsem. Evet Karadeniz kıyılarımızdaki hiçbir noktaya belki elli yılı aşkın süredir bir gemi ile ulaşamaz durumdayız.

Osmanlı döneminden 50li yılların sonlarına kadar kendisi de başlı başına bir gelişmenin tarihi olan ve Fevaid-i Osmaniden başlayan bildiğimiz Denizyolları İşletmesinin muntazam gemileri (Karadeniz Postaları) Avrupayı ve İstanbulu Karadeniz kıyılarımızdaki önemli yerleşimlere -limanları olmadığı dönemlerde dahi- bağlayagelmiştiler. Halkın hizmetindeki bu imkân geçen yarı yüzyıl içinde gözlerimizin önünde resmen yok edilmiştir.

İstanbulu Karadenizin en doğu noktasına kadar ve bu şeritteki yerleşimleri kendi aralarında bağlayan sadece denizyolu ulaşımıydı. Tophane rıhtımından haftada en az iki gemi kalkıyordu Karadenize. Sürat Postası ve çok uğraklı Karadeniz Postası (halk arasında Dilenci Postası da denilirdi). Rus (şimdi Gürcistan) sınırından İskenderuna kadar bütün kıyı kent ve kasabalara belirli uğrak ve programları olan bu posta gemileriyle gidilirdi. Posta gemileri yolculuğu bir yaşam biçimi, bir ulaşım kültürüydü. En ücra kıyı limanlarına mendireği, barınağı olmayan kasabalara en az bir haftada bir gelip demirleyen o rüya gemiler, hele gece olup ışıklarını da yaktı mı bir başka dünya gelirdi yaşamımıza. Tuz, şeker, un, kumaş gibi gazete, kitap, dergi de onlarla gelirdi. Kıyılarımızdan hafifçe arkaya eğik bacalarından duman tüterek gelip-giden ve insanlarımızı, mallarımızı, taşıyan gemiler bu yıllar içinde eriyip gittiler. Genç Cumhuriyetin, kıyılarımızda yapılan toplu taşıma sistemi böylece tümüyle yitirilmiş oldu.

Karadeniz, küçük ama doğası zorlu olan bir ulaşım alanıdır. Ama gene de antikçağlardan bu yana sürekli bir ulaşım yolu olagelmiştir. Bu deniz trafiğini Rusya ile Osmanlının mal alışverişinin yelken hatta kürekle yol alan teknelerde yapıldığı yılları denizci dedelerimizden dinleyerek büyüdük. Ege ve Akdeniz kıyılarımız, bu yörelerdeki antik kent-devletler ve Roma idaresinde yüzyıllarca dünyanın en denizci ve en tüccar insanlarının yurdu olageldi. Ticaret mal ve insanların ulaşımı bu kıyılarda hep denizlerden yapıldı.

Baltık, en az Karadeniz kadar sert ve huysuz, Kuzey Denizi, bizde olmayan duvar gibi sisleri, med-cezir akınları ile tehlike potansiyeli çok daha yüksek denizler olmasına karşın Kuzey Avrupa, İngiltere, İskandinav ve Baltık ülkelerinin insanları toplu taşıma modellerine uygun inşa edilmiş, hızlı, güçlü ve ekonomik gemilerle seyahat etmekteler. Bizde de süratle yapılması gereken budur ve İstanbulda son yıllarda servise konulan deniz otobüsleri, hızlı feribotlar bu anlayışın bir öncüsü olarak algılanmalıdır. Lütfen, aklın yolu bir. Kanlar içindeki karayollarının yoğunluğunu giderelim. Tek yol, modern posta gemileri. Posta gemileri bir özlem olduğu kadar, kesin ve gerçek bir zorunluluk.

Daha sonraki yıllar içinde ne Karadeniz Postası kaldı, ne İskenderun, ne Bandırma, Tekirdağ, Ayvalık seferleri. Artık halk, otobüslerde, kamyonlarda, gösterişli ve benzin yutan arabalarda yolculuk ediyordu. Hafifçe arkaya eğik bacalarından duman tüterek gelip-giden ve insanlarımızı, mallarımızı, hayvanlarımızı taşıyan posta gemileri bu yıllar içinde eriyip gittiler. Genç Cumhuriyetin, kıyılarımızda yıllarca uygulanan toplu taşıma prensibi de böylece yitirilmiş oldu.

Ne var ki olayın temelinde, bu projelerin altyapısı olan politik etkilerden uzak, altyapısı, bilgi ve deneyimi olan denize sevdalı yurtsever insanen önemli unsur olmakta devam ediyor. İşin çözüm noktası bence budur.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler