''Sendikal Haklarımız Hemen Şimdi"
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, yeni hükümetin sendikal hak ve özgürlüklerin önünde büyük bir engel olan Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu'nu bir an önce demokratikleştirmesini istedi.
Fatih'in Saraçhane semtinde toplanan DİSK'e bağlı çeşitli sendikalara üye işçiler, 15-16 Haziran 1970 işçi olaylarının 41. yıl dönümü nedeniyle başlatılan ''Sendikal Haklarımız Hemen Şimdi Kampanyası'' kapsamında sloganlar eşliğinde Unkapanı'ndaki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğüne kadar yürüdü.
Görgün, burada yaptığı açıklamada, Türkiye işçi sınıfının sendikal hak ve özgürlüklerine 15-16 Haziran 1970'te büyük bir kararlılıkla sahip çıktığını, fakat 12 Eylül askeri müdahalesi ile hakların gasp edilerek ellerinden alındığını söyledi.
Türkiye'nin ''12 Eylülcüler'' tarafından hazırlanan yasakçı sendikal yasalarla çalışma hayatındaki büyük bir ayıbı sürdürmeyi devam ettirdiğini savunan Görgün, ''12 Eylül ile hesaplaşma niyeti olanların öncelikle yapmaları gereken şey, Türkiye'yi 12 Eylül karanlığından, yasalarından ve yasaklarından kurtarmaktır. Yeni hükümet, sendikal hak ve özgürlüklerin önünde büyük bir engel olan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu'nu bir an önce demokratikleştirmelidir'' dedi.
Yıllardır tartışılan Sendikalar Kanunu'nun TBMM'den hala geçirilmediğini belirten Görgün, noter şartı, işçi ve iş kolu barajları ile grev yasaklarının 12 Eylül'de olduğu gibi bugün hala devam ettiğini belirterek, şunları ifade etti:
"Seçimi kazananlar yaptıkları balkon konuşmasında, '74 milyonun her bireyinin yaşam tarzı bize emanettir, namusumuzdur' dediler. O halde 'Emekçilere yıllardır nefes aldırmayan şu sorunları çözün' diye biz de buradan onlara cevap veriyoruz. Emekçilerin insanca yaşayabilmesi için yeni hükümetten öncelikli taleplerimiz şunlardır; yıllardır sürüncemede bırakılan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu Uluslararası Çalışma Örgütü standartları çerçevesinde yeniden hızla düzenlenmeli. Yüzde 10 iş kolu, yüzde 51 iş yeri ve işletme barajları, noter şartı ve grev yasakları derhal kaldırılmalıdır. Evrensel standartlarda bir iş güvencesi hemen getirilmelidir. Asgari ücret insanca yaşanacak bir miktara çıkarılmalıdır. Çalışma süreleri ücret kaybı yaşanmaksızın kısaltılmalıdır. Taşeron uygulaması son bulmalıdır. İşsizlik sigortası fonu amacı doğrultusunda kullanılmalıdır.''
"Emeğin susturulduğu bir süreçten geçiyoruz"
Öte yandan, Konfederasyonun Trakya Bölge Temsilcisi ve DİSK üyesi sendikaların başkan ve yöneticileri, 15-16 Haziran olaylarının 41. yıl dönümü nedeniyle yürüyüş eylemi yaptı.
DİSK Trakya Bölge Temsilcisi Arif Kuday, DİSK'e bağlı sendikaların başkan ve yöneticileri ile üyeleri, Saraçhane mevkindeki Edirne Belediyesi'nin Fen İşleri Müdürlüğü şantiyesi önünde toplandı. Sloganlar atarak yürüyüşe geçen 50 kişilik grup, daha sonra Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Edirne Bölge Müdürlüğü önüne geldi.
KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Edirne Şube Başkanı Ayhan Fırtına'nın da destek verdiği eylemde konuşan DİSK Trakya Bölge Temsilcisi Arif Kuday, Türkiye'nin sendikal hak ve ihlallerin en yoğun biçimde yaşandığı 25 ülke arasında yer aldığını söyledi.
41 yıl önce bugün büyük bir kararlılıkla sahip çıkılan haklarının, 12 Eylül askeri cuntasının karanlığında gasp edilerek, ellerinden alındığını belirten Kuday, ''İşte Türkiye, hala 12 Eylül'cülerin hazırladığı yasakçı sendikal yasalarla çalışma hayatında büyük bir ayıbı sürdürmeye devam ediyor. 12 Eylül'le hesaplaşma niyeti olanların bu niyetleri gerçekse eğer, öncelikle yapmaları gereken şey Türkiye'yi 12 Eylül karanlığından, 12 Eylül yasalarından ve yasaklarından kurtarmaktır'' dedi.
Büyük direnişin 41. yılında DİSK'in, sendikal hakların gasp edilmemesi ve 2821-2822 sayılı yasaların demokratikleştirilmesi talebiyle ''Sendikal haklarımız hemen şimdi!'' başlığı ile ülke çapında bir kampanya başlattığını anlatan Kuday, şöyle devam etti:
''Dünyada sendikal hak ihlallerinin en yoğun biçimde yaşandığı 25 ülke arasındayız. Demokrasinin olmazsa olmazı, işçilerin, emekçilerin hakları için özgürce örgütlenebilmeleri, kendi geleceklerine dair söz söyleyebilmeleridir. Sendikasız, grevsiz ve toplu sözleşmesiz demokrasi olmaz. Türkiye ne yazık ki demokrasiyi hala içselleştirebilmiş değil. Demokrasi sözcüğünün dudaklarda bu kadar eğreti durmasının nedeni budur.
'İleri demokrasi' sözünü ağızlarından düşürmeyen AKP iktidarı, sendikal yasakların devamını yıllardır kırk dereden su getirerek sağlamıştır. Artık bu orta oyununa son verilmelidir. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Emekçilerin hak gasplarına tahammülleri kalmamıştır. Türkiye alnına sürülen bu lekeyi, emek ve demokrasi düşmanlığı lekesini bir an önce silmelidir.
Emeğin susturulduğu bir süreçten geçiyoruz. Hak ve adalet, sadece gücü olanların ve o güce tapanların kullanabildikleri, özürlü iki sözcük haline geldi. Biz haksızlığa boyun eğmeyenler, biz mücadele geleneğimizin ışığında yürüyenler, biz itaat etmeyenler, susturulmak isteniyoruz. Ama bizi susturamazlar dostlar. Çünkü, fabrika önlerinde kurulan direniş çadırlarından yükselen ses, makine tezgahlarından, madenlerden yankılanan çığlığın umuda dönüşen biçimidir. Çünkü bu çark şimdi dönse de, bir gün bu oyun perdesini parçalayacak iradeye sahibiz.''
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği