Siyasallaşan Bilim Kurumları

Siyasallaşan Bilim Kurumları
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.09.2011 - 06:37

Üye belirleme seçimlerinde şeref üyeleri ve asosiye üyeler oy kullanamayacak. TÜBA Başkanı üçlü kararname ile atanacak! Tüm kurumlar Başbakan’a bağlı olacak.

Ülkemizde bilimsel özerklik ve özgürlükten söz edilemez. Son özerk kurumumuz olan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile derdest edildi ve hükümete bağlandı. Yükseköğretim ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlar (YÖK, Üniversiteler, ÖSYM, TÜBİTAK, TÜBA) siyasi erkin yönetiminde artık.

Türkiye uluslararası bilimsel yayın sayısında 2004 öncesi yıllık yüzde 14 düzeyinde artış gösterir iken son 5 yıl verilerine göre gerileme göstermektedir; 1997 yılında 27. sırada iken hızlı yükselişle 2004’te 20. sıraya geldi. Aynı hızı gösterse 2009’da 13. sıraya yükselmesi gerekirdi, olmadı. Son 6 yılda ciddi olarak duraksamıştır. Siyasi erkin, YÖK ve üniversitelerin bunun nedenlerini inceleyip önlem alması gerekirdi. Ama tam tersine siyasallaşma son hızla sürmekte. Bilimdeki bu ciddi duraksama küresel rekabette giderilmesi zor sonuçlar doğurur.

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ve üniversitelerin durumuna bir şey söylemek gerekmez artık. Polis dayağı yedikten sonra “Belki darp edildik ama Sayın Bakanımızı üzdüğümüze üzüldük” diyen Rektör mü bilimi siyasilere karşı koruyacak? Kendilerini bu makamlara getirenlere hizmet yarışına girenler ya da bir daha gelmek için her şeyi yapanlar sorumludur.

Hükümet son çıkardığı KHK içine 7 tane kanun maddesi yerleştirmiş. Azınlık malları iadesi arkasında TÜBİTAK ve TÜBA da tırpanı yedi. TÜBİTAK yönetimi tamamen hükümetin eline geçti, TÜBA ise özerkliğini kaybetti.

Balık bellekli toplum olduğumuzdan TÜBİTAK mücadelesini anımsatmak gerekir: Başbakan’ın önüne 6 Mayıs’ta TÜBİTAK Başkanlığı seçim sonucu geldi ve Başbakan imzalamayıp süresinde Cumhurbaşkanı’na sunmadı. Ataması gerçekleşmeyen Başkan Prof. Dr. Namık Kemal Pak onurlu bir hukuk mücadelesi başlattı, tüm yargı süreçlerini kazandı, hatta Başbakan’dan tazminat aldı.

TÜBİTAK ile görüşmeleri hükümet adına o dönem Başbakan Danışmanı Sayın Ömer Dinçer yürütmüştür. Hükümet ilk dönüştürmeyi TÜBİTAK’ta yapmaya kararlıydı. Görüşmelerde Başbakanlık’ın Nüket ve Ömer Yetiş dışında kimseyi kabul etmeyeceği açıkça iletildi.

TÜBİTAK Yasası değiştirilmek istendi, Cumhurbaşkanı’ndan döndü, Meclis’te tekrar aynen geçti, zorunlu onaylama sonrası ve Anayasa Mahkemesi iptali aralığında yasaya bağlı atamalar yapıldı. Prof. Dr. Nüket Yetiş 11.01.2004’te vekâleten oturtulduğu koltuğa nihayet 13 Ağustos 2008’de çıkan yasa ile asaleten oturdu ve 27 Haziran 2011’de kalktı.

Şu anda TÜBİTAK’ın 17 kişilik bilim kurulunun 12’si hükümet ve yandaşları, yetmez mi? Çok ilginç ve önemli bir yetki var. Bakanlık üyelerin uygun niteliğini belirleme hakkına sahip. Eğer aday uygun nitelikte değilse kendileri önerebilecek.

Özerk kurumlara yönelik ehlileştirmede TÜBA da payını aldı. Tüzelkişiliği olan idari, bilimsel ve mali özerkliği olan bilimsel liyakat kurumumuzdu. Dünyada bu akademiler hükümetler, hatta devletler üstü niteliktedir. Üstün başarılı genç bilim insanlarının ödüllendirilmesi programını (GEBİP) başarı ile uygulamaktadır. Yayınları ve konferansların bilimsel niteliği uluslararası düzeydeydi.

Şimdi hükümet, YÖK ve TÜBA üyeleri eşit sayıda temsil edilecek. Bugünkü durumu sayısal olarak incelersek; şu anda 82 olan asıl üye sayısı 50’ye ininceye kadar TÜBA asli üyeleri üye belirleyemeyecek, ancak hükümet ve YÖK atama yapacak. Kısa bir süre sonra çoğunluk hükümet ve YÖK ikilisine geçecek. TÜBA da artık YÖK ve TÜBİTAK olacaktır.

Üye belirleme seçimlerinde şeref üyeleri ve asosiye üyeler oy kullanamayacak. TÜBA Başkanı üçlü kararname ile atanacak! Tüm kurumlar Başbakan’a bağlı olacak.

Bilimin olmazsa olmazlarından olan özgürlük, özerklik, etik ve liyakat kalmadı artık. “Yararlanma kültürü” tüm yaşamımızı sarmıştır. Bundan bilim kurumlarının etkilenmemesi söz konusu olamadı ve öyle oldu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler