Söz parlamento dışı partilerde
Öcalan'ın Nevruz mesajlarıyla başlayan süreç, parlamento dışı sol partiler içinde de tartışma yarattı. ÖDP Genel Başkanı Taş, "Kürtler, AKP’nin yedek oyuncusu olmamalı" dedi. EMEP Genel Başkanı Gürkan ise "Çözümün koşullarını konuşalım" çağrısı yaptı.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajlarıyla başlayan süreç, parlamento dışı sol partiler içinde de tartışma yarattı. ÖDP Eşgenel Başkanı Alper Taş, Öcalan’ın özellikle “Misakımilli” ve “İslam birliği”ne ilişkin sözlerinin sol, demokrat kamuoyu ve Alevi yurttaşları tedirgin ettiğini söyledi.
Taş, Türkiye solunun öteden beri Kürt sorununun barışçı çözümünden yana olduğunu vurgularken, Öcalan’ın Nevruz mesajını şöyle değerlendirdi: “Gelinen noktada hem devlet ricalinin ortaya koyduğu bölgesel güç olma stratejisi hem de bazı Kürt siyasi yetkililerinin hattı, Öcalan’ın 1999’da savunmalarda ortaya koyduğu, ‘Türkiye bölgesel güç olmak istiyorsa bizi de yanına almalı’ gibi söylemlerin emperyal vizyonlar içerdiğini düşünüyoruz. Kürtlerle barışın, İran’la, bölgenin diğer halklarıyla savaşa dönüşmesini içeren bir yaklaşım kaygı yaratıyor. Kürt siyasi hareketinin toplumu rahatlatması lazım. AKP’nin zaten böyle bir niyeti var, bölgedeki ABD karşıtı İslama karşı ‘ılımlı İslam’ adı altında Batı yanlısı, ABD yanlısı bir İslam örgütleniyor. Acaba bu ittifakın bir parçası haline mi dönüştürülüyor Kürtler? Bu barış, ‘Türkler-Kürtler el ele bölgesel seferberliğe’ yaklaşımına mı tekabül ediyor? Ciddi bir soru işaretidir. İkinci bir soru işareti, anayasa konusu. AKP’nin nasıl bir anayasa istediği ortada. Daha muhafazakâr bir toplum yapısı, daha piyasacı bir düzen ve buna paralel olarak sömürü düzeninin sürmesi açısından yetkilerin tek kişide, başkanda toplanacağı bir sivil diktatörlüğü amaçlayan başkanlık sistemine dayalı bir anayasa yaklaşımı var. Barışın bedeli başkanlık sistemine dayalı bir sivil diktatörlük mü olacak kaygısı var.”
Taş, “Özellikle İslam kesiminden olmayanlara yönelik baskıların bu coğrafyanın gerçekliği” olduğunun altını çizerken “Ortadoğu bölgesi zaten giderek daha muhafazakâr bir yapıya doğru evriliyor. Türkiye de muhafazakâr ve daha da muhazafakâr bir çizgiye doğru gidiyor. Gündelik yaşam, toplum yaşamı dinselleştiriliyor. İslam birliği yaklaşımının böyle bir muhafazakârlığı daha da derinleştireceği kaygısı var” dedi.
Taş, sözlerini şöyle sürdürdü: “BDP ve Kürt siyasi hareketi şu anda Ortadoğu’nun en laik hareketi olarak görülüyor. Bunu ortadan kaldırabilecek yeni bir ittifak zemini mi söz konusu olacak? Türk-İslam birliğine Kürt-İslam birliği mi eşlik edecek? Laik insanlarımızın -ancak devletçi değil- gerçek laikliğe inanan yurttaşlarımızın, devrimci, demokratik güçlerin ciddi kaygıları var. Tereddütsüz barışa ‘evet’ diyoruz. Ama bu barışın bir başkanlık sistemine dönüştürülmesi, emperyal vizyonla, hesaplarla yürütülmesi, bölgenin ve Türkiye’nin daha da muhafazakârlaştırılmasına dönük yaklaşımlarla gelişmesinin de karşısındayız. Halkların kardeşliğinden, gerçek bir laiklikten yana, demokratik katılımcı bir sistemden yanayız. Barış iyidir, gereklidir. Ancak bu barışın içeriğinin devrimci- demokratik bir eksende doldurulması gerekir. Bu barışın içi gerici bir eksende de doldurulabilir, demokratik devrimci bir eksende de. AKP’liler ‘yeni Osmanlılık’ kavramına itiraz ediyorlar, ama gönüllerinde yatan bu, Osmanlı coğrafyasına hükmetmek.”
Taş, “Kürt siyasi hareketinin de kritik bir eşikte olduğunu” vurguladı. Taş, “Kürt siyasi hareketi, sol demokrat unsurları da içeren bir hareket. Ya sol, emek eksenli hattını güçlendirecek ya da tersine sağ muhafazakâr ve piyasa- liberal eksenine doğru yelken açacak. Barış süreci bir mücadele süreci. Aynı zamanda bu iki çizginin de Kürt siyasi hareketi içinde çatışacağını görmemiz gerekiyor. Sosyalistlerin yapması gereken, barış sürecini karşısına almadan, bu konuya ilişkin kaygıları ifade etmek ve Kürt siyasi hareketiyle sol-emek eksenli bir dayanışma zeminini güçlendirmek. Emperyalizmin aktif taşeronluğuna soyunan AKP’nin bu politikalarına yedek oyuncu olarak Kürtlerin dahil edilmesi politikalarına direnmek” dedi.
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: Çözümün koşullarını konuşalım
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Abdullah Öcalan’ın Nevruz açıklamalarıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken, verilen mesajlara tek tek girmeyi doğru bulmadıklarını, genel bir değerlendirme yapmayı daha yararlı gördüklerini söyledi. Gürkan, “Demokratik çözüm için çözümün koşullarını oluşturacak açıklamalar daha önem kazanmalı, diye düşünüyoruz. Örneğin bir arada yaşama iradesini ortaya koyarken, Kürt halkının kolektif haklarından da söz ediyor. Kürt sorununun çözümü için bu ülkede yaşayan bütün halkların eşit hak ve özgürlüklere sahip olması gerekir. Kimlik, anadili, statü bunun içerisindedir. Bu çözümü sağlayacak zeminde tartışmak gerekir. Kürt halkı bir arada yaşama iradesini ortaya koymuştur” dedi.
SÜRECEK
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'