Taylan Kulaçoğlu’nu 8 örgüte üye yaptılar, 8 yıldır iddianame yok
8 Yıl önce Fransa'dan Türkiye'ye gelen ve yurt dışına çıkış yasağı nedeniyle bir daha dönemeyen Taylan Kulaçoğlu, artık Balıkesir il sınırları dışına dahi çıkamıyor. Kulaçoğlu, "Asıl mesele ben değilim, amaç sosyal medya kullanıcılarına gözdağı vermek. Korku gibi cesaret de bulaşıcıdır. Bu süreç de geçecek" diyor.
39 yaşındaki Taylan Kulaçoğlu 3 aydır Balıkesir'deki bir otelde 'şehir hapsi'nde, 24 Mart'ta görülecek duruşmasını bekliyor. Şehrin dışına çıkma yasağı var. DHKP-C, TİKKO, MLKP ,MKP, RedHack, Kızıl Dayanışma, Kızıl Kadın Dayanışması ve Kızıl Öğrenci Dayanışması'na üye olmaktan, "terör suçundan" yargılanıyor. Davadaki tek tanık da bir itirafçı.
Kulaçoğlu, 'gerçek hayatında' Kadıköy'de kafe-bar işleten bir esnaf. "Kafe-barı olan bir adamı kendi istese bile örgüt almaz" ona göre. Hayatı boyunca bilgisayar işleriyle hiç alakası olmamış, "Nereden çıkardılar hiç bilmiyorum. Bir profil varmış ben de ona uyuyormuşum. Söylenen tek şey bu" diyor.
Yargı Reformu'nun tartışıldığı bu günlerde Kulaçoğlu'nun hikayesi oldukça ibretlik. Kulaçoğlu'na açılan davalar ve soruşturmaların tamamı sosyal medya paylaşımları ile ilgili. Davaların birinde, Berkin Elvan'ın mahkemesine katılma çağrısı yaptığı ve Twitter'da 'tek yol devrim' yazdığı için terör örgütü propagandasından cezalandırılması isteniyor.
Her şey Gezi'den sonra 2013 Kasımı'nda düzenlenen RedHack operasyonuyla başlıyor.
Kulaçoğlu başına gelenleri şöyle anlatıyor:
8 YILDIR İDDİANAME YOK, SORUŞTURMA VAR
2013'te Fransa'dan Türkiye'ye gelmek üzere biletimi aldım. Ülkeye daha girmeden, yurt dışına çıkış yasağı konulmuş.
22 Kasım'da gece yarısı yüzlerce polisin katıldığı bir operasyonla gözaltına alındı. Toplamda 14 kişiyi, Barış Atay'ı RedHack sözcüsü, beni de yöneticisi olarak gözaltına aldılar. 4 gün sonra hepimiz serbest bırakıldık. Ancak ertesi gün savcılığın yaptığı itiraz ile beni tutukladılar. 10 gün sonra tahliye edildim. O günden bugüne ortada yalnızca süren bir soruşturma var. Bir iddianame dahi düzenlenmedi. Son olarak soruşturmayı Organize Kaçakçılık Şubesi'ne vererek, "çete" dosyasına evirdiler.
RESTORAN DA ELLERİNDEN GİTTİ
2013'ten bugüne yurt dışı yasağım kaldırılmadı. Erkek kardeşim o süreçte kanser hastasıydı. 13 yıldır Fransa'da idim, orada bir işim vardı ve bir daha geri dönemedim.
Bunun üzerine kardeşimle Beyoğlu'nda restoran işletmeye başladım. Ancak ne hikmetse restoranımızın bulunduğu bina, Erdoğan'a yakın olan bir isme satıldı. Binayı aldıktan sonra kentsel dönüşüme soktular ve 2020'ye kadar sözleşmemiz olmasına rağmen 60 gün içerisinde tahliye etmemizi istediler. Bina için depreme dayanıksız raporu aldılar. Biz İTÜ'den binanın 9.5 şiddetinde depreme bile dayanıklı olduğuna ilişkin ayrı bir rapor aldık. Direnmemize rağmen bizi kapı dışarı ettiler. Hapisle uslandıramadılar, parasızlık ve yoklukla uslandırmaya çalıştılar.
ÇIPLAK ARAMA, İTİRAFÇILIK
2016 yılında ise Berat Albayrak'ın elektronik postalarının ele geçirilmesiyle birlikte yine gözaltına alındım. 15 Temmuz sonrası süreciydi ve çok kötüydü. O dönemde işkenceye uğrayanlardan oldum. Çıplak aramaya direnince dövdüler, saçımı kesmekle tehdit ettiler, Filistin kelepçesi denilen yöntemle kelepçelendim. 13 gün boyunca benden e- postaları istediler. E-postalar henüz yayınlanmamıştı. 'Bunları bize verirsen hemen bugün senin çıkışını veririz' diyerek itirafçılıktan yararlanmamı teklif ettiler. OHAL süreci olduğu için gözaltı süresi 30 gündü.
SİLAHLI SALDIRIYA UĞRADI
Aynı yıl benim, avukatımın arkadaşlarımın bütün sosyal medya hesapları çalındı. Hesaplarımızı çalan grup 'Berat Albayrak'ın intikamını aldık' diye haberler yaptırdı. 10 gün sonrasında da sokakta silahlı saldırıya uğradım. Üzerimde para olmasına rağmen telefonlarımı alıp gitmişler.
'PROFİLE UYMA' SUÇU
Benim RedHack yöneticisi "Manyak" kod adlı kişi olduğumu iddia ettiler. Gerekçe de profilin uymasıymış. Profil ise şöyle uyuyormuş; Ben 2013 yılında Fransa'dan geldiğimde bu bahsettikleri yöneticinin Fransa ile bağlantısı varmış. Sanırım Ekşi Sözlük'te böyle bir şey yazılmış. Soruşturmayı yürüten polis ise savcılık sorgusunda benim RedHack'le ilişkimi şöyle açıkladı: "Manyak" ile benim dedem aynı zamanda ölmüş. O da Fransa'da yaşıyormuş ben de. Fransa'da yaşayıp dedesi ölenleri 6 bin kişi olarak tespit etmişler, daha sonra bunu 600'e düşürmüşler. Bu 600 kişi içerinde de en iyi bilgisayar kullanan benmişim. Bu polis fezlekesi.
Benim RedHack'le hiçbir zaman ilgim olmadı. Açık ve net olarak mahkemelerde de her zaman da söyledim; muhalif bir kimliğim var ve sosyalistim. Bu kadar.
KİM BU İSİMSİZLER?
Son olarak kurucusu olduğum İsimsizler Hareketi nedeniyle gözaltına alındım. İsimsizler'i kurma amacım ise; sosyal medyada trollerin etki alanını kısıtlamak. Onlar binlerce kişilik gruplar kurmuşlar ve insanların tutuklanması için hedef gösteriyorlar. Benim tutuklanmama neden olanlar da onlar. Biz de meşru müdafaa hakkımızı kullanmak istedik. Yasalara uygun bir grup.
Son olarak Sevda Noyan'ı hedef gösterme suçlamasıyla Ayvalık'ta Emniyet'e götürüldüm. Konu Noyanken bir anda örgüt propagandasına döndü ancak hangi örgüt olduğu söylenmedi. O an bulacaklar ya örgütü.
Bu soruşturmadan serbest bırakılmamın ardından aynı mahkeme tarafından tekrar gözaltına alındım.
Bu kez, evdeki Afrika bayrağının renklerini taşıyan şal nedeniyle PKK üyeliği iddiasıyla tutuklandım.
ANNEYE SORUŞTURMA, ABLAYA GÖZALTI
7 ay tutuklu kaldım ve ben hapisteyken kız kardeşim ile avukatımı gözaltına aldılar. Anneme soruşturma açıldı. Gözaltına alınma gerekçeleri de sosyal medyada 'Taylan Kulaçoğlu serbest bırakılsın' etiketini en çok konuşulan konular arasına sokmaları.
Binlerce gazeteleri, medya organları var ama sosyal medya onların elinde değil. Bu onların canını çok sıkıyor. Biz de sosyal medyada gerçekleri dile getirebiliyoruz çünkü başka alanımız yok. Sosyal medyada öne çıkan insanları içeriye alarak arkadaki insanlara gözdağı veriyorlar. Bunda başarılı da oldular. Çok sayıda insanı korkuttular.
'DERİN' GİZLİ TANIK
2013 Redhack davasında bir gizli tanık çıkardılar. Mahkeme bu kişinin yalan söylediğini düşünerek ciddiye almamış o dönem. İtirafçının beyanına göre, ben 1996'da Ankara Beypazarı'nda DHKP-C yöneticisi Dursun Karataş ile görüşmüşüm ve bana talimatlar vermiş. Biz 'sanal alemin yaramaz çocukları' isimli bir örgüt kuracakmışız. Ben o yıllarda 14 yaşındayım ve eminim ki Beypazarı'nda bilgisayar bile yoktu. Kod adı Derinmiş. Ne hikmetse bu tanığın ifadesi şu an yargılandığım davada mahkemeden bir gün önce dosyama sıkıştırıldı. Mahkeme dinlenmesini istedi, Ankara Emniyeti dinlenemez dedi. Çünkü böyle bir tanık aslında yok.
Bu kez de 4-5 gün önce yeni bir tanık yargılandığım davaya dahil edildi. Bu kişi daha önce hapis cezası almasının ardından 'FETÖ'ye ilişkin bilgim var' diyerek itirafçı olmak istemiş. Mahkeme cezadan sıyrılmak için itirafçı olduğuna kanaat getirmiş. Daha sonra benimle ilgili itirafçı olmak istemiş ve mahkeme yine ciddiye almamış. Ancak birileri bu şahsı alıyor ve benim dosyama itirafçı olarak getiriyor. Hakkımdaki davanın en büyük tanığı bu şahıs şu an.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama