Tek Taraflı Aşkımız: AB Üyeliği

Tek Taraflı Aşkımız: AB Üyeliği
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.08.2010 - 05:45

Avrupa Birliğine üyelik uğruna; sevdiği kızın kapısını aşındırıp duran, arada gönül alıcı birkaç söz işitip umutlansa da, çoğu zaman önüne aşılması güç engeller konulan karasevdalılara döndük. Bu tür sevdalardan, çok roman ve tiyatro yapıtı çıkmıştır. Bunların arasında zavallı sevdalıyı alaya alan komediler de az değildir. Bizim AB aşkımızın öyküsü bu türlerin hangisine giriyor acaba?

Türkiyenin ABnin öncüsü AET ile ilişkilerinin başladığı 1960’lardan bu yana yarım yüzyıl geçti. O tarihte doğanlar bugün orta yaşlarda O zamanlar, bağımsız devlet olarak adı geçmeyen nice devlet demokrasi yolundaki başarılarının karşılığı AB üyesi oldu. Bize de arada umutlanıp, kendi kendimizi gaza getirmek ve havai fişek gösterileriyle başarımızı kutlamakdüştü.

İngiltere gibi kimi AB devletleri; lütfedip, yarım yüzyıldır kapıda bekletilen Türkiyenin üyeliğini desteklediğini açıklayınca, aramızdan sevindirikolanlar çıkıyor. Bu arada, İngiliz Başbakanın Şu Kıbrıs sorunu da, AB ile aranızda engel oluşturuyor; artık o sorunu da çözüme bağlayıverin yollu öğütleri de, kimilerince tepkiye değer bulunmuyor. Örneğin, Kıbrıs sorunu derken, şu sizin Kıbrıs Adası’ndaki askeri üslerinizin durumunu da bu arada gündeme alsak nasıl olur? Ya daAskerlerinizin Irakta yaptıklarını AİHS kapsamında bir irdelesek ne dersiniz? demek, akıllarına gelmiyor.

Öte yandan, İngiliz bakanın üyeliğimizi destekleyen(!) demeç verdiği gün bakıyorsunuz, Alman Başbakan Yardımcısı tam tersini söyleyip, AB üyeliğine hazır değilsiniz diyor ve kalplerimizi fena halde kırıyor!

Aslında Türkiyenin üyeliğini destekler görünüp, kimilerini gaza getirenlerin de, Yok henüz hazır değilsiniz, biraz daha gayret edin!diyenlerin de, hangi hesaplar içinde olduğunu görenler görüyor, bilenler biliyor elbette. Bu lakırdılar karşısında uyanıp, şu tek taraflı aşktan vazgeçmenin zamanı hâlâ mı gelmedi? Ali Sirmenin yazdığı gibi Ne zaman bir Türk devlet adamı bu lafları yemediğimizi, artık bunların kabak tadı verdiğini gülümseyerek bunlara anlatacak acaba? (Cumhuriyet, 29 Temmuz 2010).

Değerli dostum Sirmenin bu feryadı bana, bir yakınımdan dinlediğim yaşanmış bir öyküyü anımsattı.

Öyleyse kalsın!

Anadoluda yaşayan bir ailenin babası hastalanmış; oğulları hastayı alıp İstanbula ünlü bir özel hastaneye getirmişler. Ama baba ameliyat masasında ölmüş. Üzüntülü aile bireylerine de mevtayı alıp, defnedilmek üzere memlekete götürmek kalmış.

Gelgelelim, hastanede önlerine, başlangıçta konuşulmuş tutarı çok aşan öyle bir fatura koyulmuş ki; ödemelerine olanak yokmuş. Ödeme yapılmadıkça da, hastane ölüyü vermiyormuş! İstanbulda avukat olan bir hemşerilerini araya koyup, hastaneden biraz indirim için ricacı olmuşlar; lakin hastanenin muhasebesindeki görevli ricalara,yalvarmalara karşın Bir kuruş aşağı olmazdemiş başka bir şey dememiş .

Avukat bunun üzerine Peki öyleyse kalsın! deyip, odadan çıkmaya davranınca, görevli, Ne oluyor? Ne kalıyor?diye telaşlanmış. Bizim avukat da Fiyatta anlaşamadık, mal kalsın, sizin olsun!deyince, roller bir anda değişmiş; hastanenin üst düzey yetkilileri işe el koymuş ve bir çözüm bulunmuş.

Evet, bakalım ne zaman , Şu fasıl da açıldı”, “Müktesebatla uyum sağlıyoruz, Gözümüz aydın, Estonya da bizi destekliyor; üyeliğimize az kaldılaflarını bırakıp Öyleyse kalsın!demeyi akıl edeceğiz ve şu tek taraflı aşkın sonunu getireceğiz.

Avrupayı ve Avrupa ülkelerini yönetenleri biraz yakından bilenler; eğer çıkarları gerektiriyorsa, onların Türkiyenin üyeliğini ciddi olarak müzakereye hemen oturacaklarını bilirler. O zaman da, ABnin memurlarıyla değil üst düzey siyasal yetkilileriyle görüşülür, tartışılır ve bir sonuca ulaşılır. Yoksa, biri bizi destekler(!) öteki Yok, henüz hazır değilsiniz!der ve kapıda bekletilen tek taraflı âşık rolümüz sürüp gider. Sonuçta da, havai fişek gösterilerinden başka bir müktesebatımızolmaz!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler