Töre ve Namus Cinayetleri

Töre ve Namus Cinayetleri
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.05.2009 - 06:10

9 Nisan 2009 günü Cumhuriyet gazetesinde Mehmet Faraçın Meşale Bedenli Kadınlar!” başlıklı yazısı kadına yönelik töre ve namus cinayetleri ve kadına karşı şiddet kapsamında tartışılmalıdır. Yazıyı özetle anımsayalım:

Töre ve namus cinayetleri bir Kürt geleneğidir…”

Kadına yönelik şiddetin Mezopotamyada yoğunlaşması ve Kürt kökenliler arasında yaşanılması kimi çevreleri böyle düşündürüyor. Oysa Güneydoğuda töre cinayetleri Arap kökenli yurttaşlar arasında da yaygın olarak görülüyor () Kadına yönelik şiddet can almaya devam ederken bölgede kadına yönelik işlenen suçlara karşı cezai yaptırım uygulanan bir tek dava olmaması da kadının bu coğrafyada nasıl yalnız bırakıldığını göstermeye yetiyor (…) İşin acı tarafı kadını yok sayan, ezen ve ölüme sürükleyen aşiret kültürü.(1)

Sayın Faraç Kuzey Irakta kadına karşı şiddeti vurgularken, töre ve namus cinayetlerinin bizde Güneydoğuda Arap kökenli yurttaşlar arasında da yaygın olduğunu, töre ve namus cinayetlerinin yalnızca Kürtlere özgü bir gelenek olmadığını belirtiyor. Genellikle töre cinayetleri denildiğinde; Türkiyede Güneydoğu bölgesi ve burada yaşayan insanlar anlatılmak isteniyor. Özellikle son zamanlarda moda olan ve töre cinayetlerini konu alan televizyon dizilerinde de bu görüş açısından yola çıkıyorlar. Ertuğrul Özkök ise, Artık bu sorunun adını açıkça koyma zamanı geldi, töre cinayetleri, Türkiyenin değil Doğunun özellikle Güneydoğunun sorunudur demektedir (2).

Faraç; önce töre ve namus kavramlarını birlikte sonra aynı anlamda olmak üzere ayrı ayrı kullanmışken Sayın Özkök yalnızca töre kavramını kullanmış.

Türkan Yalçın Sancar ise; Avrupa namus cinayetleri denildiğinde başını dünyanın doğusuna çevirirken, aynı yanlış Türkiyede bir başka biçimde sürüyor ve töre sözü akla sadece Kürtleri getiriyor. Oysa namus cinayetleri çeşitli biçimlerde dünyanın ve silahlanmanın, şiddetin olağanlaştırıldığı, Türkiyenin her yerinde karşımıza çıkabiliyordemekte (3) ve sonuç olarak töre sözcüğünün, namus cinayetleri bakımından da- raltıcı bir anlam taşıdığını gerekçeleri ile birlikte ileri sürmektedir.

O halde bu sava göre; namus cinayetleri doğudan göç edenler tarafından mı batıda işlenmektedir? Türk Ceza Kanununun 82/1-k maddesinde kasten adam öldürme suçunun töre saikiyle işlenmesi suçun nitelikleri halleri arasında sayılmış ve suçlunun müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.

Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı tarafından 32. BM Cedaw Komitesi Oturumuna sunulmak üzere hazırlanan BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Türkiye Gölge Raporunda namus cinayetleri yerine, yeni türemiş bir terim olan töre cinayetlerinin yer alması eleştirilerek, bu terim namus adına işlenen cinayetleri tanımlamakta yetersiz kalmaktadır. Töre cinayeti ifadesi öncelikle Türkiyenin doğu bölgelerindeki yerel uygulamalarla bağdaştırılmaktadır; genelde, sözde uygunsuz tavırlarıyla ailesinin namusunu kirlettiği iddia edilen kadın üyeye geniş aile meclisi denen akrabaların verdiği ölüm cezasını içerir. Namus cinayetleri ise sadece töre cinayetlerini değil, herhangi bir erkeğin namus anlayışını lekelediği görüşünden hareketle bir kadını öldürdüğü cinayetleri de içeren daha kapsamlı bir terimdir. Gerçekten de namus cinayetleri uluslararası hukuk terminolojisinde ve ilgili tüm BM kararlarında namus adına işlenen cinayetler olarak tanımlanmıştır görüşü ileri sürülmektedir.

Diyarbakır Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin E.206-29, K.206-333 sayılı kararında töre saiki; ölüm kararının aile tarafından alınması, suçun yine aileden birine işlettirilmesi ve törelere göre meşru sayılmayan bir davranış nedeniyle gerçekleştirilmesi gerekir diye tanımlanırken töre saikinin son derece sınırlı bir uygulama alanı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu görüşe göre aile meclisinin karar almadığı ya da cinayetin aileden olmayan birine işlettirilmesi halinde cinayet töre saiki kapsamında kabul edilmemekte dolayısıyla öldürme eylemine TCK 82/1-K uyarınca müebbet hapis cezası uygulanamadığı gibi, ayrıca töre saikiyle işlenmeyen kıskançlık, aşk, tutku ve benzeri nedenlerle işlenen namus kavramı kapsamındaki suçlara bu madde uygulanamayacaktır.

Yukarıda sözü edilen mahkeme kararı aile meclisinin karar almasını töre saikiyle öldürme olayında suçun unsuru olarak kabul etmektedir. Yargıtay ise; aile meclisinin karar almasını artık suçun unsuru olarak kabul etmemektedir. Bu konuda Salih Zeki İskender, Aile meclisi kararı denilen olgu öldürülenin akrabalarının, kimi zaman aşiretin ileri gelenlerinin, suça değişik şekillerde katılmalarına ilişkin toplantı sonucu aldıkları öldürme kararından başka bir şey değildir. Bu durum öldürme eyleminin namus cinayeti olduğuna ilişkin hukuksal nitelendirmeyi kolaylaştırsa da suçun unsuru olduğu söylenemez. Daire birçok kararında töre saikiyle işlenen öldürme suçunda aile meclisi kararı aramamıştırdemektedir (4).

Sonuç olarak uluslararası hukuk terminolojisinde de kullanılan namus cinayetleri kavramının töre cinayetleri kavramına göre amaca daha uygun olduğunu böylece benzer cinayetlere uygulanacak Ceza Kanunu yaptırımlarıyla da aralarındaki farkın önlenebileceği düşünülebilinir.

 

İzzet Doğan Hukukçu

(1) Mehmet Faraç, Cumhuriyet gazetesi 10.04.2009 Meşale Bedenli Kadınlar

(2) Ertuğrul Özkök, Hürriyet gazetesi 14.06.2006

(3) Doç. Dr. Türkan Yalçın Sancar, Güncel Hukuk Eylül 2007 9-45 s. 12-18

(4) Salih Zeki İskender, Hürriyet gazetesi 14.04.2009 Haber

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler