Türkiye-Ermenistan Protokolleri'ne Kıbrıs formülü

ABD Kongresinin eski üyesi ve Kongredeki Türk Dostluk Grubunun eski eşbaşkanı Robert Wexler, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda uyguladığı "bir adım önde olma" stratejisini Ermeni açılımı sürecinde de uygulaması gerektiğini söyledi.

Türkiye-Ermenistan Protokolleri'ne Kıbrıs formülü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.02.2010 - 09:18

Kongreden bu yılbaşı istifa ederek Orta Doğu Barış Merkezi adlı düşünce kuruluşunun başkanlığı görevini üstlenen ABD Kongresinin eski üyesi ve Kongredeki Türk Dostluk Grubunun eski eşbaşkanı Robert Wexler, "(Tasarının Kongreye gelmesi noktasında) Zaten hassas olan durumu kızıştırmama konusunda çok dikkali olmak, bunun hangi amaçlara hizmet edeceği sorusunu sormak lazım" dedi. Washington'da SETA DC'nin düzenlediği "Model Ortaklık: Türk-Amerikan İlişkilerine Yapıcı Yaklaşımlar" başlıklı konferansta konuşan Wexler, ilişkilerin uzunca süredir hiç olmadığı kadar "güçlü ve dürüst" seviyede olduğunu söyledi. Irak, Afganistan, hatta birkaç yıl öncesinde büyük sorun olan terör örgütü PKK ile mücadelede işbirliğinin bugün yüksek düzeye ulaştığını ifade eden Wexler, Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmaya da değinerek, her iki hükümetin aralarındaki sorunları çözmede attığı adımlar ile barış yolunda aldığı siyasi risklerle takdiri hak ettiğini belirtti.
 

'Türkiye'nin rolünü nasıl değerlendirebileceğimiz sorulmalı'

Hükümetin "dini yönelimi olduğuna dair endişelere" dikkati çeken ve türban tartışmalarını örnek veren Wexler, "Bir Amerikalı olarak türban tartışmasını anlamak zor. Bizim ülkemizde bu tartışma tam tersi şekilde seyrederdi. Bir kişinin dini yaşayışını barışçıl şekilde ifade edişinin engellenmesine ABD'deki birçok kişi tarafından şüpheyle bakılır ve reddedilirdi" dedi. "Birçok Türk asıllı Amerikalı dostunun Türkiye'de laikliğin durumu konusundaki gidişattan endişeli olduklarını dile getirdiğini" söyleyen Wexler, Türkiye'de "gelenekselçilik" tartışmasının olabileceğini, ancak ülkenin "doğuya yöneldiği ve alarmları çalıştırmak gerektiği" iddialarını kesinlikle yanlış bulduğunu ifade ederek, bu tür fikirlerin çoğu zaman yanlış varsayımlara ve önyargılara dayandığını kaydetti.

Wexler, Washington, Kudüs, Brüksel, Almanya, Fransa gibi önemli yerlerde bu konuların üzerinde daha derin düşünülmesi gerektiğini belirterek, "Sorulması gereken soru, 'Türkiye Doğuya mı yöneliyor' diye söylenmeyi bırakıp, Türkiye'nin Orta Doğu'da ve diğer bölgelerde oynadığı yeni önemli rolü çıkarlarımız doğrultusunda nasıl değerlendirebileceğimiz" dedi. Türkiye'nin yıllar öncesine oranla çok daha demokratik ve özgür ülke olduğunu belirten Wexler, hükümetin AB üyeliğini kendisine hedef belirlediği göz ününe alındığında, Türkiye'nin Doğuya yöneldiğinin düşünülemeyeceğini, AB sürecinde yapılan hataların tümününün de Türkiye'ye yüklenemeyeceğini kaydetti. Wexler, "Türkiye, Doğuyla Batının birbirine karşı olduğu değil, birbiriyle buluştuğu yer" ifadesini kullandı.
 

'Suriye, Türkiye'nin yakınına bile ulaşmaz'

Türkiye'de muhalefetin, Batıya yönelme ve ABD'ye daha yakın olmayı benimsemediğini belirten Wexler, Türkiye'nin Suriye ya da İran'ın eksenine kaymakta olduğu görüşünü "mantık dışı" bularak şunları kaydetti: "Türkiye'nin Suriye'nin eksenine yöneldiğini söyleyenler oluyor. Bu tamamıyla absürd bir iddia. Türkiye, yüksek büyüme oranına sahip dinamik bir ekonomi, eksiklikleri olsa da gelişmekte olan bir demokrasi, önemli bir bölgesel oyuncu. Suriye ise ekonomisi olgunlaşmamış, potansiyelinin on yıllarca gerisinde kalmış, Türkiye'nin sahip olduğu ekonomik, siyasi, diplomatik, stratejik ve askeri gücün yakınına bile ulaşmayan, izole bir ülke. Türkiye'nin Suriye'nin eksenine girmekte olduğu iddiası mantığın sınırlarını zorluyor." Türkiye'nin İran'ın nükleer silah programı geliştirmemesi gerektiğine işaret eden ve büyük yaptırımlarla askeri seçeneklere karşı çıkan düşüncelerine kendisinin de katıldığını söyleyen Wexler, Türkiye'nin İran ile geliştirdiği yakın ilişkinin uzun vadede bölgedeki ılımlı unsurların çıkarlarına hizmet edebileceğini kaydetti.

Türkiye-İsrail ilişkilerini onarmaya Gazze formülü

Wexler, Türkiye-İsrail ilişkilerinin iki ülke kadar ABD için de önem taşıdığını belirterek, iki tarafın da bu ilişkilerin taşıdığı önemi farkında olduğunu söyledi. İsrail'in Türkiye'nin Gazze'deki insani çabalara ilişkin oynayabileceği rol üzerinde kafa yorması gerektiğini savunan Wexler, bunun iki ülke arasındaki köprüleri onarmada önemli bir unsur olabileceğini belirtti. Wexler, Türkiye ile İsrail arasında meydana gelen son olaylardan gerekli derslerin çıkarıldığını düşündüğünü de ifade etti.

Wexler, Türkiye'nin arabuluculuğundaki İsrail-Suriye görüşmelerine dair bir soru üzerine, arabuculu rolü oynayabilmek için iki tarafın da güvenini kazanmanın şart olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye ile İsrail arasındaki güven yeniden kazanılmalı. Bunun için İsraillilerin olduğu kadar Türklerin de yapması gereken bazı şeyler var. Eğer iki taraf da güven kazanma konusunda ciddiyse bunu yapabileceklerine eminim. ABD de bu konuda yardımcı rol oynayabilir, çünkü bu durum bizim de çıkarımıza" dedi.

'Hassas olan durumu kızıştırmayalım'

Türkiye-Ermenistan ilişkileri, protokoller ve ABD Kongresindeki Ermeni tasarılarına dair sorular üzerine Wexler, ABD ve diğer ülkelerdeki liderlerin "zaten hassas olan bir durumu kızıştırmama" konusunda çok dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Amerikan Kongresindeki ilgili kişilerin atacakları adımların ne gibi sonuçlar doğurabileceğini düşünmesini umduğunu belirten Wexler, Ermeni tasarılarının nisanda Kongre gündemine gelmesi halinde, "bunun hangi amaçlara hizmet edeceği" sorusunun sorulması gerektiğini ifade etti. Wexler, "protokolleri onaylama noktasında Türkiye'ye verebileceği mesajının ne olduğunun" sorulması üzerine, "Türkiye'ye ya da herhangi bir tarafa bir strateji empoze etmekten her zaman kaçınmışımdır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte (Kıbrıs konusunda) barış için muhatabından hep bir adım önde olacaklarını söylemişti. Şimdi de aynısını yapmalarını onlara tavsiye ediyorum. Bu hem Türkiye'nin, hem de ABD'deki Türk dostlarının çıkarına" diye konuştu.

'Obama daha ne yapsın'

Bir başka soru üzerine, "model ortaklık" yoludaki birtakım eksikliklere işaret ederek, ekonomik alanı örnek gösteren Wexler, iki ülke arasında ekonomik işbirliği bağlamında önemli potansiyel ve fırsatlar bulunduğuna değindi. Wexler, "Eğer bu bir model ortaklık olacaksa, işlerin değişmeye başlayacağını düşünüyorum, ama tabii ki bu bir gecede olmaz. 15-20 yıl önce ilişkiler daha çok askeri ortaklığa dayanıyordu. Şimdi bu değişti" diye konuştu.

Gerek ABD Başkanı Barack Obama, gerekse Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Türk-Amerikan ilişkilerine çok önem verdiğini, bu ilişkileri olumlu bir yola oturttuğunu ve süreci "mükemmel" yönettiğini söyleyen Wexler, Türkiye'deki Amerikan karşıtlığına ilişkin soruyu da şöyle yanıtladı: "İki yıl önce sorun (önceki başkan) George Bush'un politikaları deniyordu. Türk halkına şimdi sunu sormak isterim; bir Amerikan başkanında Obama'nın olduğundan daha fazla ne isteyebilirler. Obama, göreve geldikten sonraki ilk denizaşırı ikili ziyaretini Türkiye'ye yaptı, Irak'taki askerlerini çekiyor, Guantanamo'yu kapatıyor, Afganistan'da 'gerçek terör tehdidine' yönelip ve istikrarı sağlamanın yollarını geliştirip, askerlerini çekmeyi planlıyor, uluslararası kuruluşlara saygı gösteriyor, İran'la diplomatik angajman girişiminde bulunuyor, Suriye'ye yeniden büyükelçi atıyor, göreve geldiğinin ilk haftasında Orta Doğu'ya özel temsilci atayarak barış sürecinin takipçisi olmayı sürdürüyor. Bir Amerikan başkanı daha ne yapabilir? Dolayısıyla artık, 'Türkler ya da bir başkaları tarafından daha çok sevilmek için ABD ne yapmalı' yerine, Türk halkının bu konuda ne yapması gerektiğini sormak lazım."

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler