'Ülkeyi 89 yıl öncesine götürmek istiyorlar'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alarak 'İllegal örgütlerinin peşine takılarak sokakları terörize ettin' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, geride bırakılan Kurban ve Cumhuriyet bayramlarını kutladı. Erdoğan, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında emeği geçen herkesi, şehitlerimizi, gazilerimizi minnetle yad ediyorum. Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'i ve onunla birlikte bu mücadeleyi veren ve bu mücadelede şehit olan, gazi olan bütün büyüklerimizi, ecdadımızı, yine rahmetle minnetle yad ediyorum'' şeklinde konuştu.
Kurtuluş Savaşı'nın bu toplumun herhangi bir kesiminin, herhangi bir fırkasının değil, milletin topyekun kıyamıyla, ayağa kalkışıyla yapıldığını ve zafere ulaştığını vurgulayan Erdoğan, dün Ulus'ta yapılan gösteriyi ve bu gösteriye destek veren CHP'yi eleştirdi.
Cumhuriyetin, toplumun herhangi bir kesimi için değil, milletin tamamına ait bir yönetim biçimi olarak kabul edildiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Altını çizerek ifade ediyorum; Cumhuriyet cumhurundur, halkındır, herkesindir. Cumhuriyeti herkesin olmaktan çıkartıp sadece kendilerine ait bir sembol haline getirmeye çalışanlar, aslında Cumhuriyeti değil, kendilerine ait bir imtiyaz yönetimini arzulayanlardır. Cumhurun, yani halkın değil, belli bir zümrenin iktidarını Cumhuriyet zannedenler, bu kesimler, vesayet ve diktatörlük özlemi içinde olanlardır. Türkiye geçmişte bu diktatörlük özlemlerine çok şahit oldu. CHP'nin tek parti yönetimi, yani İnönü dönemi, adı Cumhuriyet olan ama 'milli şeflik' ifadesiyle fiilen otoriter bir rejimin işletildiği bir dönemdir. Tarih bunu böyle anmaktadır, bugün hala böyle anılmaktadır.''
''Kendi menfaat düzenlerinin yıkılmasından telaşa kapılanlar''
Erdoğan, ''sadece bir avuç seçkinin, bir avuç CHP yöneticisinin söz sahibi olduğu bir ülkenin cumhuriyetle idare edildiğini söylemenin milletin aklıyla alay etmek olduğunu'' dile getirerek, şöyle devam etti:
''Millet çok partili hayata geçilmesinden sonra CHP'nin otoriter, baskıcı, dayatmacı yönetim anlayışına karşı Cumhuriyetin yanında, demokrasinin yanında yer almıştır. 1950 yılında 'yeter söz milletindir' diyerek yola çıkan rahmetli Menderes ve arkadaşlarının bu çağrısının makes bulması, milletin cumhuriyetine sahip çıkışının ifadesidir. Türkiye'de Cumhuriyet karşıtı bir kesim varmış ve bunlar Cumhuriyeti yakacakmış gibi ortalığı velveleye verenler, Cumhuriyetin değil, kendi menfaat düzenlerinin yıkılmasından telaşa kapılanlardır.
Herkesin olan Cumhuriyeti sadece kendilerine mahsus kılmak isteyenlerin derdi asla Cumhuriyet değildir. Yıllarca ülkeyi, arkalarına aldıkları güç odaklarının desteğiyle, millete ihtiyaç duymadan, hatta millete rağmen yönetmeyi alışkanlık geline getirenler, bugün yine aynı heves içindedirler. Bakınız Gazi Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923'te cumhuriyetin ilan edildiği TBMM toplantısından çıkışta şunları söylüyor: 'Milletimizin haiz olduğu evsaf ve liyakatini, hükümetinin yeni ismiyle, cihanı medeniyete daha çok suhuletle izhara muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti cihanda işgal ettiği mevkiye layık olduğunu asarıyla ispat edecektir.' Şimdi soruyorum bugünkü CHP'nin bununla ne alakası var? Yakından uzaktan var mı alakası?
Öyle kalkıp Ulus'ta, bizim eski Meclis binasının bahçesine cebren ve hile ile girmek, o eski Cumhuriyete sahip çıkmak değildir, bunu böyle bilin. TBMM'nin o ilk toplantısındaki manevi havayı hazmetmekten, yaşamaktan bugünkü CHP'nin yakından uzaktan alakası ve ilgisi yoktur. Gazi Mustafa Kemal yine aynı konuşmasında şöyle devam ediyor; burasını özellikle CHP'lilerin, cumhuriyet kutlaması adı altında Ankara'nın altını üstüne getirenlerin dikkatle dinlemesini istiyorum, Gazi Mustafa Kemal, 'milletin teveccühünü daima noktai istinat telakki ederek, hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut ve muvaffak, muzaffer olacaktır' diyor.''
''Hipodrom'da olanlar millet değil mi?''
Mustafa Kemal'in daima milletin teveccühünün esas alınması gerektiğini ifade ettiğini anlatan Erdoğan, ''Ama dün Ankara'da milletten alamadıkları güç ve yetkiyi sokakları terörize ederek, Cumhuriyeti kendilerine siper ederek, Türk bayrağını kendilerine siper ederek, Gazi Mustafa Kemal'i kendilerine siper ederek devşirmeye çalışanlar olduğunu esefle gördük. Bugüne kadar Cumhuriyet kutlamaları, hep milletle devletin Hipodrom'da bu işi birlikte yaptığı toplantılardır. Hep burada birlikte yapılmıştır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, kendi teşkilatlarına Hipodrom'da olmaları ve böylece devlet-millet kaynaşmasının tesis edilmesi için talimat verdiklerini belirterek, şunları kaydetti:
''29 Ekim öncesi ben CHP'ye de Kılıçdaroğlu'nu da aynı çağrıyı yaptım. Niçin beraber orada oturmayı yeğlemiyorsun da sen de sokaklara dökülüyorsun. Orada olanlar millet değil mi? Hipodrom'da olanlar millet değil mi? Orada hem millet vardı, hem devlet vardı. Ama sen devlete rağmen illegal örgütlerin peşine takılmak suretiyle böyle bir eylemi, sokağı terörize ederek gerçekleştirdin. Bu toplantı CHP'nin müracaatıyla yapılmış değildir.
Ankara'da sekiz tane toplantı yeri vardır ve bu sekiz toplantı yerinden birinde bu yapılabilirdi. Niye buralarda değil de yasaklı olan yerde yapıyorsunuz ve bayramı sizin dışınızda olanlara zehir ediyorsunuz? Vatandaş da gelecek gezecek, aracıyla yolcuğunu yapacak. Niçin onlara buraları zehir ediyorsunuz? Ne gerek var. Giderdiniz bu sekiz tane alandan bir tanesinde istediğiniz şekilde... Madem ki alternatif bir tören yapacağız, ben Hipodrom'a gelmiyorum diyorsun, git orada yap. O sekiz tanesinden bir tanesinde bunu yapmıyorsun, gelip illa da, 'hayır benim için her yer toplantı alanıdır'... Demokrasi aynı zamanda kurallar manzumesinin işletildiği bir sistemdir. Siz her yeri kendiniz için bu şekilde terörize etme hakkına sahip değilsiniz.''
''Ordu göreve' pankartı açanlar...''
CHP İstanbul İl Başkanı'nın törenler sırasında orada bulunan subaylara dönüp ''Sizin korumanız gereken Cumhuriyete biz sahip çıkıyoruz'' dediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
''Bununla kalmayıp çeşitli davalardan tutuklu olarak yargılanan subayların esir alındığını iddia ediyor. İşte anlatmaya çalıştığım CHP kafası tam da bu kafadır. Dün ülkenin meşru hükümetini devirmek için 'ordu göreve' pankartı açanlar, umdukları desteği bulamayınca, bugün aynı orduya, onun subaylarına hakaret etmekten çekinmiyorlar. CHP'nin askerden medet uman muhalefet anlayışı iflas etmiştir. Ama CHP bunun yerine milletin iradesini yücelten bir muhalefet anlayışını koyamamıştır. Bunların siyasi mücadeleden anladıkları, ya işi orduya havale etmektir, ya da sokağa çıkıp illegal eylemler yapmaktır. CHP budur. Dün de siyasetten anladıkları yanlıştı bugün de yanlıştır. CHP bir türlü milletle birlikte siyaset yapmayı, hukuk dışı, demokratik kurallar içinde muhalefet etmeyi öğrenemeyecek. Bunların derdi dün de cumhuriyet değildi bugün de cumhuriyet değil. Bunlar cumhuriyeti de orduyu da yargıyı da milletsiz iktidar amaçlarına ulaşmak için kullanacakları araçlar olarak görüyorlar. Onlara şunu söylemek lazım: Cumhuriyet birilerinin değil, egemen güçlerin değil, cumhuriyet cumhurundur, yani halkındır.''
''Bekledikleri desteği elde edemeyince de hemen karşısına geçip hakarete başlıyorlar, her türlü seviyesiz ithamda bulunuyorlar'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Böyle yaparak herkese ait olan Cumhuriyete en büyük zararı verdiklerini kendileri de biliyorlar. Onların dertleri zaten Cumhuriyet değil. Emin olun bunların zihinlerinde, hep söylerler ya, 'şu cumhur olmasa Cumhuriyeti ne güzel idare ederiz.' Yani halk olmasa biz Cumhuriyeti idare ederiz. CHP bu. Bu anlayışta. Ama beyhude yere çırpınıyorlar. Beyhude yere kendilerini paralıyorlar. Çünkü bu cumhur bu cumhuriyeti asla onlara teslim etmedi, evelallah etmeyecek. Milletimiz bize bu ülkeyi, bu vatanı, bu devleti, bu cumhuriyeti en iyi şekilde yönetme, muhafaza etme görevini verdi. Biz Türkiye'de cumhuru gerçek anlamda Cumhuriyetle buluşturan partiyiz. Bugüne kadar görevimizi bihakkın yerine getirdiğimiz için milletimizin desteği artarak devam etti. Cumhuriyeti elitlerin, bir avuç seçkinin, marjinal birtakım güçlerin elinden hamdolsun, kifayetsiz muhterislerin tasallutuna asla terk etmedik, etmeyeceğiz ve onların elinden de kurtardık, kurtarıyoruz. Cumhuriyeti cumhurdan kopartıp, kendi tekellerine almak isteyenlere, gönüllerindeki o diktatörlük rejimlerini, vesayetçi sistemi hortlatmak isteyenlere asla geçit vermeyeceğiz.''
Erdoğan şöyle devam etti: Bazı köşe yazarlarına da hayret ediyorum. Onlar da diyorlar ki 'ne olur serbest bırakılsaydı? Apo'nun posterlerine müsaade ediliyor da onların bayraklarına müsaade ediliyor da Türk bayrağına ve Atatürk'ün posterine niçin müsaade edilmiyor?'. Yazıklar olsun size. Bu nasıl köşe yazarlığı, bu nasıl haddini bilmezliktir.
Bugün bizim güvenlik güçlerimiz bölücü başının resimlerinin, kendilerine ait paçavranın asılmamasına yönelik mücadelesi ortadayken siz nasıl oluyor da 'Türk bayrağı, Atatürk posteri engellendi' diyebiliyorsunuz? Hipodrom'da bulunanlar, Türk bayrağı ya da Atatürk posterinden başka bir şey taşımadılar. Orada beraber olabilirdiniz. Niye olmadınız? İşte bu ayrımcılıktır, bu bölücülüktür. Bu, CHP'nin şu anda içinde bulunduğu zihniyetin en güzel ifadesidir. Bunların derdi kesinlikle Cumhuriyet değil, Cumhuriyeti kutlamak değil, bunların derdi istismardır. Bunlar, Türk bayrağını da istismar ederler, Atatürk'ü de bugüne kadar hep istismar etmişlerdir ve istismar ettikleri halde bir yere gelememişlerdir. Çünkü istismar asıl değildir, asıl gönülden geçen değildir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Bunlarınki de yatsıya kadar yandı.
''Bunların kilosu belli''
Erdoğan, milletin, kimin gerçeği temsil ettiğini, milletin derdiyle dertlendiğini, Cumhuriyeti koruma görevi üstlendiğini bildiğini ifade ederek, ''Cumhuriyetin bu noktadaki korunmasının cumhura ait olduğunu, CHP öğrenmediği sürece sürünmeye devam edecektir. Terör örgütü Türkiye'yi silahla, kan dökerek, baskı ve zulümle bölmenin peşinde, bunlar dün laiklik adına bölücülük yapıyorlardı, bugün de Cumhuriyetçilik maskesi altında ayrımcılık yapıyorlar' dedi.
Terör örgütünün güdümünde bir dönem alternatif cuma namazı eylemleri yapıldığını anımsatan Erdoğan, bütün İslam alemine ait olan bir değerin, siyasi amaçlar uğrunda hayasızca istismar edilmeye çalışıldığını söyledi. Erdoğan, ''Tuttu mu? Tutmadı. Bugün de aynı şeyi CHP'liler herkese ait olan Cumhuriyet'i bir kesimin tekeline almaya yeltenerek, yani ayrımcılıkla, ayrıştırmayla yapmaya çalışıyorlar. Hiçbir farkları yok'' diye konuştu.
CHP'nin son seçimde BDP ile anlaşma yaparak, bir tane Türk bayrağını meydana çıkaramadığını belirten Erdoğan, ''Ulus'ta Türk bayrağıyla dolaşmak kolay, Hakkari'de niye dolaşamadın?'' dedi.
''Bunların kilosu belli'' diyen Erdoğan, Cumhuriyete ve demokrasiye olan bağlılıklarını sonuna kadar sürdüreceklerini vurguladı, Cumhuriyet adını, demokrasi adını kullanarak diktatörlük peşinde koşanları millete ifşa etmeye devam edeceklerini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bize göre Cumhuriyeti korumak demek, Türkiye'nin demokraside, ekonomide, dış politikada ve bütün alanlarla dünyanın en güçlü ülkelerinden biri haline gelmesi için çalışmak demektir. Gazi Mustafa Kemal'in biraz önce ifade ettiğim veciz sözüne uygun olarak, yaptığımız çalışmalarla Türkiye Cumhuriyeti'ni dünyadaki yerine yakışır bir duruma getirmeyi hedefliyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ni, 100. kuruluş yıldönümü olan 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirme çabası içindeyiz. Biz, Türkiye'yi 59 yıl sonrasına, yani 2071'e hazırlamanın hayalini kuruyoruz, bunlarsa Türkiye'yi 89 yıl geriye götürmenin özlemi içindeler. Aramızda böyle bir fark var. Biz Cumhuriyet'i ayağa kaldırmanın, demokrasisi ve ekonomisiyle dünyanın en güçlü devleti haline getirmenin çabası içindeyiz, bunlarınsa kendi çıkarları için Cumhuriyet'i de demokrasiyi de ekonomiyi de tehlikeye atmakta tereddüt etmeyecek kadar gözlerini hırs bürümüş durumda. Kimin derdi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak, benim milletim bunu çok iyi görüyor.
Cumhuriyet, büyüyen bir ekonomiyle mi güvence altındadır, krizle çöküşün eşiğine geldiğinde mi güvence altındadır? CHP'li kardeşlerim, lütfen bunu kendinize iyi sorun. 10 yıl öncesine göre 3 kat büyüyen ekonominin olduğu dönemde mi Cumhuriyet daha güçlüdür, garanti altındadır, yoksa her gün bankaların battığı, devletin memuruna maaş ödeyemeyecek noktaya doğru gittiği dönemde mi Cumhuriyet garanti altındadır? Demokratik standartlarımızın AB kriterleri düzeyine ulaştığı bugün mü Cumhuriyet tehlikede, yoksa bürokratik vesayetin siyasal alanı nefessiz bıraktığı 10 yıl önce mi tehlikedeydi? Dış politikamızın bölgesel ve küresel boyutta etkiye ulaştığı bugün mü Cumhuriyet tehlikede, yoksa kendi içimize hapsolduğumuz, dünyadan kopuk şekilde bir meçhule sürüklendiğimiz 10 yıl önce mi tehlikedeydi? Yurt dışıyla irtibatı olan herkes, ay yıldızlı pasaportun, 10 yıl önceki değeriyle şimdiki değerini lütfen kıyaslasın. Birazcık vicdanı olan, kalbince birazcık hakkaniyet ölçüsü olan herkes, bugün Cumhuriyetin gerçekten olması gereken yere geldiğini, gelmekte olduğunu kabul edecektir.''
''Terörist holiganlar''
Erdoğan, dün Ankara'da, önceki gün Kadınlar Tenis Turnuvası madalya töreninin yapıldığı Sinan Erdem spor salonundaki manzaraların, Türkiye'ye zarar verdiğini de ifade etti.
Bunların milletin nezdinde kıymeti olmadığını bildiklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yaşanan görüntüler, Türkiye'nin imajını yaralıyor. Binbir emekle, binbir zahmetle, binbir fedakarlıkla inşa ettiğimiz güçlü Türkiye algısına zarar veriyor. Sorumluluk sahibi hiçbir siyasetçi böyle bir yanlışlığa öncülük etmemeli, bu yanlışa ortak olmamalı. Ben her şeye rağmen, CHP'liler başta olmak üzere dün Türkiye'yi, Türk milletini dünya kamuoyunda utandıran o görüntülere sebep olanların yaşananlardan gerekli dersleri çıkartacaklarını umut etmek istiyorum.
Çok başarılı. Engelli atlamada Kılıçdaroğlu destekli olarak atlıyor. İki engel atladı. Tek özelliği vardı, destekli atladı. Bununla övünebilir çünkü başka övünç kaynağı da yok. Fakat ben yine de diyorum ki inşallah Türkiye, böyle görüntüleri bir daha yaşamayacaktır. Bu konuda sorumlu davranan siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına da teşekkür ediyorum. Türkiye genelinde Cumhuriyet Bayramı'nı gerçek manada bayram gibi kutlayan bütün vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.''
Erdoğan, birçok lobi ve kulis yaparak Dünya Basketbol Şampiyonası'nı Türkiye'ye getirdiklerini anımsatarak, kupa töreninde bir grubun salonu tahrik etmesiyle çirkinlik yapıldığını belirtti.
Erdoğan, Dünya Kadınlar Tenis Şampiyonası kupa töreninde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın ıslıklanmasıyla ilgili olarak, şunları söyledi:
''Yine belli bir grup, bunlar terörist holiganlar, aynı şeyi yaptılar ve o çirkinlikle salonu yine tahrik ettiler. Aynı anda televizyonlar 100'ü aşkın ülkede canlı yayınla bunu veriyor. İstanbul'u 2020 olimpiyatlarına aday gösterdik. Böyle seyircinin olduğu ülkeye, şehre olimpiyat verilir mi? Yaptığımız incelemelerde aynı zihniyeti görüyoruz. Dün Ankara'nın Ulus'undaki zihniyet hangi zihniyetse, Sinan Erdem'deki zihniyet aynı zihniyettir. Biz bunlara rağmen bu mücadeleyi bugüne kadar yürüttük, bunlara rağmen de yürüteceğiz. Bunlara rağmen bu ülke ve millet bize iktidarı verdi. Bundan sonra da bunlara rağmen yolculuğumuz devam edecek çünkü bizim yolculuğumuz kutlu bir yolculuk. Sanal değil, bizimki milletin değerlerinden gelen doğal bir yolculuk. Onun için bunun önünü kesmeye bu sanal yapının gücü yetmez.''
''Onlara 'ölün' talimatı verdi''
Erdoğan, terör örgütünün bir kısım örgütsel ve siyasi taleplerle, cezaevlerindeki yandaşlarını ölüm orucuna yönlendirdiğini, adete onlara ''ölün'' talimatı verdiğini kaydetti.
Ölüm oruçlarına gerekçe olarak ifade edilen konuların, cezaevi şartları ile uzaktan, yakından alakası olmadığını belirten Erdoğan, ''Birileri televizyonlarda çıkıp bu süreci ajite etmeye çalışıyor ama ben gerçekleri konuşmak durumundayım. Cezaevinde bulunan herkesin, hangi suçtan orada olursa olsun, canı, sağlığı, onuru devlete emanettir; KCK'ya değil, bölücü terör örgütüne değil, BDP'ye değil'' diye konuştu.
Erdoğan, geçmişte cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin çok kötü şartlarda barındığını, buralarda çok kötü olayların yaşandığını bildiklerini ifade ederek, ''Cezaevinde yatmış, o iklimi, o şartları bilen bir Başbakan olarak, bu duruma kayıtsız kalmam mümkün değil'' dedi. Erdoğan, hükümete geldikleri günden beri cezaevlerindeki şartları düzeltmek için her türlü adımı attıklarını kaydederek, batıda, cezaevlerini izleyen kurum ve kuruluşların bu durumu her zaman takdir ettiklerini, aleyhte bir raporlarının olmadığını bildirdi.
Öncelikle fiziki mekanları iyileştirdiklerinin altını çizen Erdoğan, ''Daha yeni Adalet Bakanımı gönderdim. Gittiler, kendileriyle görüşmeler yaptı, taleplerini öğrendi. Cezaevinden kaynaklanan her türlü şikayete, her türlü talebe daima duyarlı olduk'' ifadesini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği