Üniversitelerin Onuru
Yıllardır üniversitelerin onurunun ayaklar altında olduğunu söylemek abartma olmaz. AKP iktidarı bu yönden 12 Eylül darbesinden hiç geri kalmamıştır. Türkiye’nin üniversiteleri yazık ki hiçbir zaman özerk, bağımsız, bilim üretmeye öncelik veren, bu kapasiteye sahip yüksek eğitim ve bilim kurumları olamadılar. Uzun yıllardan beri göstermelik bir rektör ve yönetici seçimleri yapılıyor. Öğretim üyelerinin adeta figüranlık rolü oynadığı bir oyundur bu seçimler. YÖK ve son atamayı yapan Cumhurbaşkanı seçim sonuçları ile istediği gibi oynayarak, tek bir oy alan adayı bile rektör yapabilmektedir. Tercih edilenler olabildiğince türban yanlısı, laiklik ve evrim karşıtı yöneticilerdir. Bu atamalarda bilimsel liyakat hiçbir şekilde söz konusu olmamıştır. Üniversitelerimizin bu aşağılamayı yıllardır sineye çekmesi hazin bir gerçeğimizdir.
Üniversitelerimizde müziğin günah olup olmadığını tartışan, örtünmeyen kadınların fuhuşu davet edeceğini ileri süren, “Biz laiklere ancak tahammül ederiz, onlarla beraber yaşayamayız, milliyetçiliğim Müslümanlığımdır” diyen, “Allah’ın rızasını gözeterek üretilen bisiklet İslami olur, İslami teknoloji yaratmalıyız, bir Müslüman hem Allah’a hem de onu tanımayanlara inanamaz” diye buyuran, laikliğe açıkça meydan okuyan ve iktidarın desteklediği çok sayıda öğretim üyesi ve yöneticiler yer alıyor ve bu özellikleri ile genç çocuklarımızı eğitme görevini sürdürüyorlar. Başbakan’ın direktiflerinde yer alan dindar unsurun yanına kindarı da eklemeyi başardıklarını söyleyebiliriz. 700 öğrenci ise hapishanelerde başka tür bir eğitim(!) sürdürüyor.
Şimdi yeni bir YÖK yasası gündemdedir ve bununla amaçlanan, üniversitelerin işletme mantığı ile emperyal dünyanın yönlendirdiği, piyasa ekonomisine bağlı ve onun arka bahçesini oluşturan, özerklik yoksunu siyasal iktidara tabi üniversiteler oluşturmaktır.
Üniversitelerin bir süre önce Ortadoğu’nun liderlik ettiği bir onur mücadelesi vermeye başlaması umut vericidir. Bu sırada belki ilk defa öğretim üyeleri dernekleri örnek bir dayanışma içersinde, bu onur mücadelesinde övgüye değer öncü bir rol oynadılar. Öğrenciler, fikir ve düşünce özgürlüğüne, aydınlanmaya karşı bir iktidarın bakanlarını üniversiteye sokmadılar. Bu mücadeleden üniversitelerimizin özerkliğine ve bağımsızlığına kavuşmuş bilim yuvaları niteliğini kazanarak çıkmaları büyük umudumuz ve beklentimizdir. Onlardan, yalnız üniversitelerin değil, aynı zamanda TUBA’yı çökerten, ikili sarmal gibi bir bilim devrimine, Darwin ve evrim teorisine yasak koyan çağdışı bir zihniyete karşı koyarak Türkiye Cumhuriyeti’nin uygar dünya karşısındaki onurunu korumalarını da bekliyoruz.
Not: Bu yazıyı San Diego’da SALK Enstitüsü’nü iki genç Türk araştırmacı beraberinde gıpta ile gezdiğim günün ardından, o duygular içinde yazdım. Dindarların çoğunlukta olduğu bu ülkede hiçbir Hıristiyan inançlı politikacı bilime, araştırmaya müdahale etmeyi aklından geçirmiyor, buna gücü yetmiyor.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği