"Vize kuyruğu ayıbına son verilmeli"

Almanya'nın başkenti Berlin'de bulunan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türk vatandaşlarına Avrupa'da uygulanan "vize ayıbına son verilmesi gerektiğini" söyledi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.10.2010 - 13:33

Bakan Bağış, bugün Körber Vakfında onuruna verilen kahvaltıya katıldıktan sonra eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile görüştü. Bağış görüşmeden sonra, Türk-Alman Dostluk Derneği tarafından düzenlenen ve Schröder'e Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilere sağladığı katkıdan dolayı "Tarabya Madalyası"nın verildiği törene katılarak bir konuşma yaptı.

Bakan Bağış, konuşmasında vize sorununa da değinerek, şunları söyledi:

"Avrupalıların kendi çıkarlarını gözetmesini istiyoruz. Bu ilişkinin bir kazan-kazan üzerine dayalı olduğunu görmelerini istiyoruz. Terörle mücadelede Avrupa'dan daha fazla destek istiyoruz. AB ile üyelik müzakerelerine henüz başlamamış ülkelerin vatandaşları Avrupa'ya vizesiz rahatlıkla girip çıkabilirken, 51 yıldan beri AB üyesi olmak isteyen, müzakereleri çok kararlı bir şekilde sürdüren bir ülkenin vatandaşlarının vize kuyruklarında beklemesinin bir haksızlık olduğunu dile getirmek istiyoruz. Benim vatandaşlarımın kendilerini en az Avrupalı hissettikleri an vize kuyruklarında bekledikleri andır. Bu ayıba artık son verilmesi gerekir. Artık Türk vatandaşlarının aşamalı olarak da olsa bir zaman dilimi içinde Avrupa'ya vizesiz girebilmesini sağlamamız gerekir. Bunu hep birlikte gerçekleştirebileceğimize inanıyorum."

Türkiye'nin bugünkü konumuna gelmesine büyük katkılarda bulunmuş değerli bir devlet adamının madalya alması vesilesi ile yaptığı konuşmadan büyük bir onur duyduğunu ifade eden Bağış, AB müzakereleri kopma noktasına geldiğinde Türkiye'yi destekleyen politikacıların sadece dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Schröder olduğunu hatırlattı.

Bağış, "Bu nedenle size müteşekkiriz. Sizin müdahaleniz olmasaydı, bugüne kadar süregelen hazırlık döneminde sizin desteğiniz olmasaydı, başbakanlık döneminde ve daha sonra da yazdığınız kitaplarda, yaptığınız konuşmalarda bunu dile getirmiş olmasaydınız, belki de ben bugün Türkiye'nin başmüzakerecisi olamayacaktım. Siz bunları Türkiye'yi ve Türkleri sevdiğiniz için yapmadınız, siz bunları Almanya'yı sevdiğiniz için yaptınız. Almanya'nın çıkarları için yaptınız. Çünkü Türkiye'nin AB üyeliği sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da, Almanya'nın da çıkarınadır" dedi.

Alman Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi ile Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) Türkiye'nin AB üyeliği konusunda bir çizgide birleştiğini, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ile Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ve Federal Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz'in Türkiye'nin AB üyeliğine destek verdiğini ifade eden Bağış, şöyle konuştu:

"Demek ki sizin ekmiş olduğunuz tohumlar meyve vermeye başladı. O zamanlar yalnızdınız, artık değilsiniz. Artık Türkiye'nin önemini sadece Almanya'da değil, Avrupa'nın dört bir yanında algılayan kişiler var. Türkiye, 12 Eylül 2010 tarihinde bizi destekleyen dostlarımızın ne kadar vizyoner, ne kadar gerçekçi olduğunu ve ne kadar doğru bir hedef için çalıştığını halkın çok büyük bir desteği ile ortaya koydu."

12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye'de karanlık bir dönemin başladığını, bu tarihten sonra ülkede 2 milyon kişinin fişlendiğini, 500 bin kişinin de işkence gördüğünü kaydeden Bağış, "12 Eylül'de halk AB sürecine sahip çıktı. Türkiye'nin demokratikleşmesine, şeffaflaşmasına, zenginleşmesine sahip çıktı" dedi.

Anayasa değişikliği ile özürlü insanlara, gazilere, kadınlara ve tüm çocuklara pozitif ayrımcılık getirdiklerini, kimlik bilgilerinin korunmasını anayasal güvence altına aldıklarını ve sendikal haklar getirdiklerini belirten Bağış, adalette eşitlik sağlanması amacıyla askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını mümkün kıldıklarını, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun da gelecekte 11 bin hakim ve savcıyı kendisinin seçeceğini, hükümetin ya da muhalefetin buna bir etkisi olmayacağını ifade etti.

Anayasadan ve kanunlardan daha önemli bir süreç içinde olduklarını kaydeden Bağış, "Türkiye kendi ayıplarıyla, kendi eksiklikleri ile kendi sorunlarıyla kendi iradesi ile yüzleşmeye başladı. Eskiden konuşmaya korktuğumuz konuları artık tartışabiliyoruz. Bugün AB standartlarına sahip bir anayasaya kavuşmuş durumdayız. Bunu halkın desteği ile gerçekleştiriyoruz. Toplumsal bir destek ile gerçekleştiriyoruz" diye konuştu.

Sümela Manastırında ve Akdamar Kilisesinde düzenlenen ayinlerde bölge halkının ayin yapmak isteyenleri kucakladığını belirten Bağış, "AB yolunda ne kadar kararlı olduğumuzu halkımızın desteği ile ortaya koymuş durumdayız. Halkımız referandumda 'evet' derken ne iktidarı destekledi, ne de başka bir partiyi köstekledi" şeklinde konuştu.

Uyum yasalarının hazırlanmasına yoğun bir şekilde devam edildiğini, bu yasaların Türkiye'yi AB üyeliğine bir adım daha yaklaştırdığını ifade eden Bağış, Türkiye'nin özel bir muamele istemediğini, diğer AB üyelerine nasıl davranıldıysa aynı ve eşit şekilde muamele görmek istediğini söyledi.

Bağış, Almanya'yı 200 yıllık bir stratejik ortak olarak gördüklerini kaydederek, "Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler bir ayrıcalıklı ortaklık olarak nitelendirilebilir, ancak Türkiye'nin AB sürecinde tek bir hedefi vardır. O da tam üyeliktir" dedi.

Bakan Bağış'a konuşmasından sonra Türk-Alman Dostluk Derneği Başkanı Gerd Anders tarafından küçük bir "Berlin Ayısı" heykeli hediye edildi. Anders, heykelin üzerinde AB bayrağı bulunduğuna ve Türkiye'nin bayrağının yer almadığına işaret ederek, "Türkiye'ye buraya bir de Türk bayrağı koydurmasını diliyorum" şeklinde konuştu. Bakan Bağış, daha sonra yaptığı açıklamada, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda "Berlin Ayısı" gibi güçlü bir şekilde devam edeceğini söyledi.
 

"Türkiye'yi ve Türkleri seviyorum"

 Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye'nin AB üyeliğini Türkiye'yi ve Türkleri sevdiği için desteklediğini söyledi. Berlin'deki Türk-Alman Dostluk Derneği Başkanı Gerd Anders tarafından Schröder'e, Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilere sağladığı katıklardan dolayı  verildi.

Schröder, Deutsche Bank'ın tarihi Brandenburg Kapısı'nın yanında bulunan konferans salonunda düzenlenen toplantıda yaptığı teşekkür konuşmasında, kendisinden önce konuşan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın, "Siz Türkiye'yi ve Türkleri sevdiğiniz için değil, Almanya'yı sevdiğiniz için Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediniz" şeklindeki sözleri üzerine, "Türkiye'nin AB üyeliğini Almanya'yı sevdiğim için değil, Türkiye'yi ve Türkleri sevdiğim için destekliyorum" şeklinde karşılık verdi.

Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerin çok iyi olmasının ve gelecekte de çok iyi kalacak olmasının gayet doğal olduğunu, çünkü çok güçlü ortak çıkarlar bulunduğunu belirten Schröder, "Türkiye-Almanya arasındaki ilişkiler bizim zamanımızda olduğu kadar duygusal olmasa da hala çok iyi durumdadır ve hepimiz bunun böyle kalmasını temenni ediyoruz" dedi.

Türkiye'nin tam üyelik hedefinin desteklenmesinin yanısıra, bu konuda çaba harcayan çok sayıdaki sivil toplum kuruluşunun faaliyetlerinin de çok önemli olduğuna inandığını ifade eden Schröder, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un, "Müslümanların da Cumhurbaşkanı olduğunu" söylediği konuşmasını takdir ettiğini belirtti.

Schröder, Türkiye'de yapılan referandumu da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın reform çabalarının doruk noktası olarak nitelendirerek, "Türkiye'de, bize karşı pek de kardeş gibi davranmayan kardeş partimizden de bu referandumu desteklemesini beklerdik. Bir sosyal demokrat partinin bu referandumu desteklemesini isterdim" şeklinde konuştu.

Çoğu kişinin Türkiye'nin tüm bu reformları yapabileceğine başlangıçta inanmadığını belirten Schröder, Türkiye'nin, kendisine adil davranılmasını istemesinde de haklı olduğunu kaydetti. Türkiye'nin ekonomisi ile ilgili endişeler taşıyan kişilerin de kendisini hayrete düşürdüğünü ifade eden Schröder, Türkiye'nin ekonomisindeki hızlı büyümeyi izleyen kişilerin böyle bir endişe taşımaması gerektiğini söyledi.

Türkiye pazarının Alman ihracatı için de çok önemli olduğuna vurgulayan Schröder, "Avrupa'nın Aydınlanması" şeklinde nitelendirilen değerlerin, köktendinci ve saldırgan olmayan Türkiye'deki gibi bir İslam anlayışı sayesinde temsil edilecek olmasının da, AB'nin güvenliğini artıracağını ve İslam ülkelerine de örnek teşkil edeceğini belirtti.
"Sosyal demokrat olarak geçinen dostlarımızın demokratikleşme sürecini neden desteklemediğini anlamakta zorluk çektiğim şeklinde eleştirimi de dile getirmek durumundayım" şeklinde konuşan Schröder, Avrupa'nın kültürel temelleri olarak gösterilen antik kentlerin çoğunun da Türkiye'nin batısında bulunduğuna dikkat çekti.
Başbakan Erdoğan'ın yönetiminde reformların sürdürülmesi gerektiğini ifade eden Schröder, Türkiye'nin hızlı bir şekilde AB'ye alınmaması durumunda, Türkiye'nin gelecekte AB'ye ilgisinin azalabileceğini, bunun AB'nin dünyada oynayabileceği rol açısından büyük bir felaket olacağını sözlerine ekledi.

Toplantıya Türk-Alman Dostluk Derneği'nin 2. Başkanı olan Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Dilek Kolat, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet, Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat, eski Almanya Sağlık Bakanı Ulla Schmidt ile çok sayıda büyükelçi ve politikacı da katıldı.
 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler