"Yargı kuşatma altında"
YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, 2009'un yargıya olan baskıların sıkça gündeme geldiği ve yargının üstündeki baskıların arttığı bir yıl olduğunu söyledi.
YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan ve yönetim kurulu üyeleri, 2009 yılını değerlendirdi. Tarhan, geçtiğimiz bir yılda, "Özellikle yargıç ve savcıların yasa dışı dinlenmeleri gündeme oturtulurdu. 2009'da ilk defa Cumhuriyet tarihinde Yargıtay ve Danıştay dinlendi. Kurumsal dinlemeler bunlar. Terör örgütü soruşturması yapan Başsavcıları da dinliyorlar ve soruşturduğu örgütün üyesi olduğunu iddiası ile dinleniyor bunlar. Adalet Bakanına sorduk, 'neden hakim ve savcılar dinleniyor' diye. Fakat bize bilgi verilmiyor" dedi.
Tarhan, Danıştay 5. Dairesi tarafından Adalet Bakanlığı müfettişlerine hakim ve savcılar hakkında dinleme ve teknik takip yapma olanağı tanıyan düzenlemenin yürütmesini durdurulmasının ardından, TİB'e başvuruda bulunduklarını ve bu tür kararların artık müfettişlerle alınmaması istediklerini ifade etti.
Tarhan, "Bu yürütmenin durdurulması kararı verilmekle yargıç ve savcılar sokaktaki vatandaşın konumuna çıkartılmışlardır. Daha önce daha güvencesiz olan hakim ve savcılar daha güvenceli hala getirilmişlerdir. Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan bu insanlar sokaktaki vatandaşın sahip olduğu güvenceye sahip Danıştay'ın verdiği kararla" şeklinde konuştu.
"Yargı kuşatma altında"
2009 yılında yargıya olan baskıların sıkça gündeme geldiğini ifade eden Tarhan, yargının kuşatma altında olduğunu söyledi. Tarhan, şöyle devam etti:
"Özellikle yargıç ve savcılara yapılan baskılar, siyasal iktidarın istemediği bir alanlarda kovuşturma ve soruşturma yapan, iktidarın istemediği kararları çıkaran hakim ve savcıların şiddetli bir baskıya maruz kaldığını görüyoruz. Pek çok arkadaşımız kurucu başkanımız Ömer Faruk Eminağaoğlu, sayın Osman Kaçmaz, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, bu baskılara maruz kalanlardan bazıları. Mahkemeler adeta idare eliyle karar almaya yönlendirildi 2009'da. Yargıyı kötü niyetli hedef alan hedefimizdir"
"Bakan ve müsteşar HSYK'yı çalışamaz hale getiriyor"
Tarhan, 2009 yılında HSYK'nin kararname çıkartırken yaşadığı güçlükler ve ilk defa Kurul Başkanvekilinin çıkıp 'Türkiye'de yargı savunma halinde' demesinin dikkat çekici olduğunu belirtti. Bunun "bir milat" olduğunu söyleyen Tarhan şöyle dedi:
"Ayrıca, güz dönemi hakim ve savcı atama kararnamesinin çıkmamış olması hala büyük bir sorun. Bunun çıkmaması bir çok arkadaşımızı sıkıntıya sokuyor. Kararnameyi çıkartan HSYK'dır. Tasdik makamı değildir. Buna rağmen bir tartışma yaratılıp da korsan kararname çıkartılıyor diye geçiştirilmesi, HSYK'nın yapısının değiştirilmesinin amaçlandığı için böyle bir yöntem benimsendi. Kurulun sekretaryası olmadığı içinde problem var. Bir kalemi olmadığı, sekretaryası olmadığı için kararnameyi bakanlık hazırlayıp getiriyor. Kurulun gündemin belirleme yetkisi Adalet Bakanındadır. Adalet Bakanı toplantıya katılmadığı zaman onun yerine yedek üye katılır. Ancak müsteşar katılmadığı sürece toplantı gerçekleşemez. Çünkü yedeği yoktur. Kurulun önüne gelemeyen bir işlemle ilgili karar alması mümkün değildir. Müsteşar ve bakanlık elbirliği ile kurulu çalışmaz hala getiriyor."
Yargı bağımsızlığı için tedbirler alınmalı
HSYK'nin "yapısının değiştirilmesine yönelik bir yargı reformu stratejisi ile karşı karşıya kalındığını" da ifade eden Tarhan, şöyle devam etti:
"Ülkede sanki yargının hiçbir sorunu yokuş gibi sadece yüksek kurulun yapısına endeksi bütün sorunların çözüleceği algısı yaratılmaya çalışılıyor. Bunun içinde demokratik meşruiyet gibi bir kurum getiriliyor. Zaten yargıçlar buna sahipler. Siyaset kurumu kendi içinde problemlerini çözememiştir. Önce bu sıkıntı giderilmelidir. Ondan sonra yargı bağımsızlığını için tedbirler alınmalıdır. Yargı yargıya bırakılmalıdır. Özellikle yüksek kurulun yapısında bizim gördüğümüz sakıncalar, yürütmenin etkisi bugün itibari ile çok yoğun yaşandı. Yüksek kurulun yapısının yargıç ağırlıklı olmasını, isterken seçilmiş yargıçlardan oluşmasını isterken ve yargının kendi içinden seçtiği yargıçlardan oluşmasını savunurken, sanki bunu yargıçlar dile getirmemiş gibi bu görüşleri yok sayarak, toplum örgütü olarak bizimde görüşümüze başvurulmuyor. Kurulun içinde baro temsilcileri var, akademisyenler var, en önemlisi de parlamentonun seçtiği yargıçların kurulu oluşturmasından söz ediliyor. Bunun batıdan ithal bir kurum olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizin yapısına da bunun uygun olmayacağını dile getiriyoruz. Bizim sindirmemiz mümkün değil. Gerekçe olarak da bize bunun olduğunu çoğunluğun görüşü kurullarda da temsil edilir deniliyor. Almanya örneğini bize söylüyorlar. Almanya'da yargıçlar siyaset yapabilir, siyasi partilere üye olabilirler. Türkiye'ye bunu empoze etmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Türk yargıcı demokratik meşruiyetinin Anayasadan alır ve bunun farkındadır."
"Yargıçların çalışma koşulları çok kötü"
Tarhan, yargı mensuplarının gün geçtikçe çalışma koşullarının kötüye gittiğini belirtti ve "Bu yıllardır hiç değişmedi. Fiziki koşulların insan haklarına aykırılığı değişmemiştir" dedi.
"Eğer siyasi irade yargıda reform istiyorsa yapılacak ilk iş bunu düzeltilmesidir" diye konuşan Tarhan, "Yargıçlar hastalar. Meslek hastalığı var. Ağır stres altındalar. Havasız küçük odalarda çalışıyorlar. Bu sanki bilinçli yapılıyor. Yargıçlar sadece çalışsın ve işleri dışında hiçbir gelişmeden haberdar olmasınlar diye. Sesini çıkarmasın. Arkadaşlarımızın o kadar çok sorunu var. Bunlar geçmişte de aynıydı. Yargı sorunları son çözülmesi gereken sorunlarmış gibi algılanıyor" dedi.
Dünyalar yargıçlar birliğine üyelik
YARSAV Yönetim Kurulu üyesi Fethi Sayın ise 2009'da YARSAV'ın Dünya Yargıçlar Birliğine üye olmasının "çok önemli bir gelişme" olduğunu vurguladı ve şöyle dedi:
"Dünya Yargıçlar Birliği BM ve Avrupa Konseyi'nin danışmanı statüsündedir. Temel kriterlerinden birisi siyasetle uğraşmamak. YARSAV'ın meslektaşları ve insan hakları için üstün çalışmaları olduğu gördüler ve üyeliğe kabul ettiklerini bildirdiler. Bu gurur YARSAV'ın. 75 ülkeden meslektaşımız var. Uluslararası örgütlere katıldığınız zamanda kendinizi ve ülkenizi tanıtıyorsunuz ve ülke olarak önyargıya muhatap olmuyorsunuz."
Sayın, en çok eleştirildikleri noktaların ise "Adalet Bakanının HSYK'da bulunması, Adalet Akademisinin özerk olmaması, Teftiş Kurulu'nun HSYK'ya bağlı çalışmaması" olduğunu da ifade etti.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!