Yeni bir doğum
Gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Balbay özgürlüğünün ilk gününde yaşadıklarını ve düşlerini anlattı .
Gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, tahliye haberini televizyondan öğrendiğini söylerken, o anları “Elimde bulaşık eldivenleri, bulaşıkları yıkıyordum. Tahliyeyi öğrenince ‘heeeyt’ diye öyle bir haykırdım ki...” sözleriyle aktardı. Tahliyesine ilişkin “Silivri’den mezun oldum. Sincan’da yüksek lisans yaparken, doktorayı bıraktım” değerlendirmesini yapan Balbay, “Eli kalem tutan, zindan duvarlarını görmüş, Türkiye’nin tarihini bir kez daha orada yaşamış bir gazeteci ve milletvekili olarak bütün bu kimliklerimden güzel bir siyaset üretmeye çalışacağım” diye konuştu.
Gazetede öğlen gündem toplantısında bir araya geldiğimiz Balbay, tahliye haberini hücresinde televizyondan öğrenmiş. Balbay, o anı “Elimde bulaşık eldivenleri vardı. Yemekten kalkmıştım. Akşam yemeğimde de kuru fasulye vardı. Hatta ‘yanında soğan yesem mi, yemesem mi’ diye düşündüm. Ondan sonra kendime ‘yeme oğlum’ dedim. Çünkü tahliye olmasa bile avukatlar gelecekti. Ama süreci beklerken, pis bırakmayayım diye bulaşıkları yıkamaya başladım” sözleriyle anlattı.
Havuçlu çayın sırrı
Mustafa Balbay, cezaevinde ziyaretçilerine ikram ettiği havuçlu çayın sırrını da ilk kez şöyle açıkladı:
“Çay semaverinde haftanın dört günü havuç ve domates kaynatıyordum. Ne kadar yıkarsam yıkayım havucun kokusu bir türlü gitmiyordu. Kimi zaman da ziyaretçilerim geldiğinde o semaverde çay demliyordum. Çayımın tadı ondan biraz farklıydı. Havuçlu çay.”
Gündem masasındaki gazetelere göz gezdirirken eşi Gülşah’ı alnından öptüğü bir fotoğrafı, “Açık alnına biraz sertçe bir öpücük kondurmuşum” sözüyle yorumladı.
Tahliye kararının hemen ardından cezaevi yönetiminin Balbay’ın bir an önce çıkarmaya çalıştığını anlatan Balbay, “Hatta ‘şimdi çıkın, yarın gelir alırsınız eşyalarınızı’ dediler. Ben de ‘Hayatta gelmem’ dedim. Zaten tüm eşyaları bıraktım, ama sadece kitaplarımı, bavul da verilmediği için çarşaflara sardım. Üç çarşaf dolusu kitabımı alacağız” diye konuştu.
Deniz’le baş başa
Balbay, evdeki konuklar gidip de baş başa kaldıkları zaman, oğlu Deniz’in sık sık “Baba kalacaksın değil mi? Beraber uyuyacağız değil mi” diye sorduğunu anlattı.
“Bugünü yeni bir doğum olarak değerlendiriyorum” diyen Balbay, “Türkiye’deki hapishaneler aydınlar için bir üretim yeri olmuştur. Ben de Silivri üniversitesinden mezun oldum. Sincan’da yüksek lisans yaparken, doktorayı bırakıp geldim. Omuzlarımda şimdi çok onurlu ve çok ağır bir yük hissediyorum. Yaşadıklarım Türkiye’de hukukun, adaletin herkes için gerekli olduğunu gösterdi. Kendimi buna adıyorum” diye konuştu.
Gezi’de ölenlere yandım
Cezaevinde hiçbir zaman umudunu yitirmediğinin altını çizen Balbay, özellikle Gezi Direnişi’nden sonra toplumla çok şeyin yapılabileceğine daha çok inandığını vurguladı. Balbay, Gezi Direnişi sürerken cezaevinde duyumsadıklarını, “Ben de Gezi’deydim. Ama ölenlere yandım. Hele o gençlerin art arda kıyımına demir parmaklıkların ardından ‘Ben ölseydim’ diye hayıflandım” diye anlattı.
“Şimdi o gençler bize çok şey öğrettiler. Karşılıklı çok şey öğrendik” diyen Balbay, sabahleyin kızı Yağmur’u okuluna götürürken yolda çocuklarına nasıl bir miras bırakacağını düşündüğünü belirterek “Onlara kin ve intikam bırakamam. Onlara darmadağın, gerilimler içinde bir Türkiye bırakamam” dedi.
Güzel siyaset üreteceğim
Balbay, “Eli kalem tutan, zindan duvarlarını görmüş, Türkiye’nin tarihini bir kez daha orada yaşamış bir gazeteci ve milletvekili olarak bütün bu kimliklerimden güzel bir siyaset üretmeye çalışacağım” derken, “En büyük yolculuklar bile küçük bir adımla başlar. Benim özgürlüğüm ilk o küçük adımı oluşturuyor” diye konuştu.
Hayalleri olduğunun altını çizen Balbay, şunları söyledi:
“Bunları gerçekleştirme gücüne sahip inancım var ve ‘bunu yapacak halk var’ diye düşünüyorum. Hapiste okuduğum kitapta bir sosyolog ‘Yeryüzünde iki bilinemez vardır. Kutuplar ve Türkler’ diyordu. Biz tarihin kimi dönemlerinde çok dağınık gibi görünebiliriz. Gün gelir öyle bir toparlanırız ki, dünyaya barış ve hoşgörü dersi vermesini de biliriz. Çıkınca ilk ne söyleyeceğim diye tartarken pek çok söz geldi aklıma. Ama Yunus’un ‘Gelin tanış olalım’ en güzeliydi. Meclis’teki, Türkiye’deki herkese bunu diyorum.”
İzmir’le hasret gidereceğim
Balbay ailesi cuma günü baba ocağı Nazilli’ye oradan da İzmir’e geçecek. Milletvekili seçildiği İzmir’e ilişkin ise Balbay, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İzmir’in sokaklarında nasıl dolaşabiliyorsam, Diyarbakır sokaklarında da aynı öyle özgürce selamlaşmayı diliyorum. Burada bana ne düşerse CHP’nin de ilkeleri doğrultusunda yapacağım. Bernard Shaw, ‘Demokrasi yazılması kolay, oynanması zor bir oyundur’ diyor. Ben bunun oyununu yazdım, oynamasını da başarmaya çalışacağım.
İlk fırsatta anne ve babamın elini öpmeye gideceğim. İzmir benim hasretim. İzmir’e kavuşmadan aile hasretinin biteceğini düşünmüyorum. İzmir içinden geçtiğimiz süreçte en güzel sınavları verdi. Bundan sonraki temel hedefim Nadir Nadi’lerin, Ahmet Taner Kışlalı’ların İzmir milletvekilliği yaptığı TBMM’de iyi bir İzmir milletvekili olmak olacak. ”
Cezaevinde halen tutuklu olanlara ilişkinse Balbay, “Tüm hapistekiler bilsin isterim ki, onların bir yanı bende; benim bir yanım da onlarda. İlk fırsatta oralara gitmek de sorumluluğum ve boynumun borcu olacak. Onların aileleri, benim de ailemdir. Onların yaşadığı hukuksuzluk benim de üzerimde yüktür” dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği