Yükselen Latin Sineması

Gerek resmi seçmelerde gerek paralel bölümlerde çok sayıda Latin Amerika kökenli filmin varlığı sinemanın bu kıtadaki yerini göstermesi açısından çok anlamlı.

Yükselen Latin Sineması
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.05.2012 - 09:17

Yarışmada yer alan Brezilyalı Walter Salles’ten sonra çarşamba akşamı izlediğimiz Meksikalı Carlos Reygadas’ın (1971) “Post Tenebras Lux”u, yarışma dışı gösterilen ancak ilk film olduğu için Altın Kamera’ya aday Arjantinli Gonzalo Tobal’ın (1981) “Villegas”ı, Belirli Bir Bakış’ta (BBB) yer alan 4 film ve diğer bölümlerde toplam 12 film bu dinamizmi yeterince yansıtıyor.

Reygadas’ın 4. filmi “Post Tenebras Lux”unu açıkçası çok merak ediyorduk. Sanatçının gerçeküstücü yanını bir kenara bırakacak olursak, her filminde içsel şiddeti rahatsız edici bir ustalıkla vermesiyle Haneke’ye, doğayla olan ilişkilerinden ötürü çevreci, natürist ve pastoral birtakım yeni sinemacılara yaklaştırabiliriz. Ancak onun temel özgünlüğü radikal siyasi yaklaşımı ve kışkırtıcı bir üslupla sınıf ilişkileri, toplumsal farklılıkların üstüne gidişinde yatıyor. Öte yandan hâlâ anlayamadığımız ve etrafımızda da tam anlayabilmiş tek kimse bulamadığımız son eseri sinema sanatı açısından bize ciddi bir haz verdi. Bizce ikincil ödüllere rahatlıkla aday olabilir.

2002’de “Japon” ile Altın Kamera Mansiyon, 2007’de “Silent Light” ile Jüri Özel Ödülü alan Reygadas’ı 2005 yapımı “Battle in Heaven” ile tanıyıp çok etkilenmiştik. İrdeleyen ve yadırgatan bakışıyla sinemaya taze oksijen taşıyan aykırı sinemacılardan biri oldu.

Juan ve ailesi büyük şehirden uzaklaşarak kırsal alana yerleşir. Fakat aralarında yaşayanlar onları nasıl algılamaktadırlar? Aslında çoluk çocuk beraberlerinde getirdikleri dünya içine girdikleri toplumla nereye kadar bağdaşmaktadır? Juan ve eşinin gayretleri aradıkları huzur ve tatmini bulmak için yeterli midir?

İlginç bir kamera tekniği, oldukça orijinal bir senaryo ve kurguyla ortaya gerçekten kayda değer bir sinema çıkmış. Prim olarak da çocukların oyunu, hayal gücü ve büyüklerin kâbuslarını ekleyebilirsiniz.

Bir başka Latin


“Devrimden Önce”, “Konformist”, “Örümceğin Stratejisi”, “Paris’te Son Tango”, “1900”, “Ay” gibi başeserlerin yaratıcısı Bernardo Bertolucci 2003’te yaptığı “Düşler, Tutkular ve Suçlar”dan beri üretmiyordu. Geçen yıl Onur Altın Palmiyesi ile taltif edilen büyük sanatçı bu yıl yeni bir filmle, “Io e Te/Ben ve Sen” ile festivalin yarışma dışında ağırlandı. Diğer son filmlerinde olduğu gibi gençliğe eğilen yönetmen, Niccolo Amminiti’nin aynı ismi taşıyan romanından uyarladığı filminde eski günlerine yakın bir lezzet ve kalite yakalamayı başarmış.

14 yaşındaki Lorenzo fazla içine dönük bir çocuktur. Gençliğe geçişin tipik sorunlarının ötesinde düşünceleri vardır. Sınıfıyla birlikte kış sporları tatiline gitmek yerine zekice bir hazırlık ve düzenlemeyle evlerinin mahzenine yerleşir. Ancak tesadüfen babasının ilk eşinden olma ablası Olivia’ya yakalanır. Ablası da farklı nedenlerle Lorenzo’nun mahzenine sığınır. Bu gönüllü tutukluluk iki kardeş için yepyeni bir başlangıcın habercisi olacaktır.

Tekerlekli iskemleyle yaşamak zorunda olan 71 yaşındaki Bertollucci duygusal ve iyimser bir filmle sinemaya dönüş yaptı. Dileriz ki, arkası gelir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler