'Zor'

'Zor'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.11.2009 - 07:00

Gün geçmiyor ki, günlük yaşantımızı kolaylaştıran yeni ürünler çıkmasın ortaya. Hoşumuza da gitmiyor değil, hani. Ama zorlarımız kolaylaştıkça, kolaylarımız zorlaşıyor sanki. Ve özel yaşantımızın sınırları, gittikçe daralıyor. Kolaylaştıkça, doğallıktan uzaklaşıyoruz gibi geliyor. Sonu nereye mi varır bilmiyorum. Başa dönüşün adını, en genel ölçekte Albert Einstein koyuyor: Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncüsü taş ve sopa ile yapılacak. Zorları kolaylaştırdıkça, kolaylarımız zorlaştı. Oysa doğal ölçekte zorluk, ilkedir. Yıl 1866. Bağımsızlık peşinde koşan Mısır Valisi, dillere destan kızıyla İstanbul’a gelir. Yalıda onuruna verilen ziyafette, Sultan Abdülaziz bu güzele hayran kalır. Valinin amacı da budur zaten. Valide Pertevniyal Sultan, çabuk ad koyar: “Yakışır arslanıma.”

Farsça kökenli “zor”un, Arapça karşılığı “zahmet”tir. Belki de bu yüzden “Rahmette zahmet vardır” denir. Türkçe deyişle “Kolaydan uzak durun” anlamında. Anadolu enginliğini özümseyen erdem sahipleri, boşuna mı güzel bir şey için “Çok zorlu olmuş” derlerdi, şimdi anlıyorum. Mısır Valisi’nin güzel kızı için Sultan, Sadrazam Fuat Paşa’dan olur ister. O da: “İki Fuat vardır. Birincisi, siz ne isterseniz yerine getirmek zorunda olan, Fuat. İkincisi, devletin yüce menfaatlerini gözeten Fuat. O kızla evlenirseniz, valiniz, kayınpeder olur. Ve her istediğini yaptırır. Bir gün gönlünüz geçerse de sıkıntı yaşanır.” Bu değerlendirme üzerine Sultan, yüreğinin aktığı o güzel kız ile evlenemez. Ama Fuat Paşa’yı da bir daha sadrazam yapmaz. Şehirler kraliçesi İstanbul, tarihinde iki kez işgal edildi. İkisi de batı yönünden. İlki 1204’te. 70 yılda, taş üstünde taş bırakmadılar. İkincisi 1918’de başladı. Bu dönemin yüzlerce belge bilgisi, iki anahtar sözcüğü işaret etti: Vekil ve Türk.

İşgal bir karabulut gibi İstanbul üstüne çökünce, asıllar bir yerlere kaçıp gittiği için, neredeyse her makam, vekillerce yönetildi. Dahası, adları belli olmasın diye, imzalar bile çiziktirerek atıldı. Ve 500 yıl Türk sözcüğünü ağzına almayan Osmanlı, özüne döndü. İlk kez “zor”undan, Osmanlı yerine, resmi belgelerinde Türk dedi.

Devlet adamı olan cumhuriyetimizin kurucusu da “İki Mustafa Kemal var” dedi. “Biri ben, et-kemik ve geçici Mustafa Kemal. İkincisi, Türk ulusunun sembolü Mustafa Kemal.” Tarihte, Roma ve Osmanlı barışından sonra, Anadolu’da, Cumhuriyet Barışı’nı kurdu. Öteki Türk ve İslam ülkelerinin sesi-soluğu çıkamazken.

Dalya demeye az kaldı. O, zoru değil, çok ama çok zoru kolaylaştırmıştı. Bunu zorlayanların işi, daha da zor. Çünkü:

Tanışıklığın geri adımı zordur.

 

Prof. Dr. Mahir Aydın


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon