Ağabey-kardeş yüreklere gömüldüler!
Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal... Değerli iki sanatçımızın bitmeyen dostluğu yaşamın cilvesine bakın ki öldükleri ay da bile devam etmiş, “Haziranda ölmek zor” diye Hasan Hüseyin’e şiir yazdırmıştır. Böyle derin, anlamlı, karşılıksız bir dostluktur onların yakınlığı. Yaşam yollarını erken ayırsa da dostluklarını daima yüreklerinde taşıdılar. Onların devrimci birikimi gelecek kuşaklara pırıl pırıl aydınlık günler getirecektir.
GEL KARDEŞİM, GEL!
Nâzım Hikmet “Memleketimi Seviyorum”* şiirinde güneye gidememesine hayıflanır:
“Memleketimi seviyorum:/ Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım./ Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı/ memleketimin şarkıları ve tütünü gibi./ Memleketim ne kadar geniş:/ dolaşmakla bitmez,/ tükenmez gibi geliyor insana./ ve güneye/ pamuk işleyenlere gitmek için/ Toroslardan bir kere olsun geçemedim diye utanıyorum.”
Orhan Kemal de hapiste onunla ilgili günlük tutacak, onun sıkıntılarını, mutluluklarını paylaşacak ve şiirlerini dinleyecekti. Nâzım Hikmet’in bu şiirine yazdığı “Mektup”** şiiriyle hem Adana’yı anlatacak hem de kendisini davet edecekti:
“Kardeşim Mazhar Lütfi (Nâzım Hikmet),
Bir şiirinde: ‘ve güneye/ pamuk işleyenlere gitmek için/ Toroslardan bir kere olsun geçemedim diye utanıyorum.’ demiştin. Yengemi al. Güneye gel bu bahar. Sizi bekliyoruz kardeşim. Çok sıcak diye adı çıkmıştır Adana’nın Yılmasın gözün. Bursa Hapishanesi’ni hatırlarsın ya. Birinci kısmın üst katı 52. Koğuş, şart olsun taş çıkartır Adana’ya! Gel kardeşim gel!”
Bu davet Adana’da gerçekleşmese de 10 Haziran 1951’de, Nâzım Hikmet’in İstanbul’daki evinde gerçekleşecek, hapishane arkadaşına seslendiği şekilde Raşit evladım, kızım dediği Nuriye Öğütçü ile torunlarım diye sevdiği Yıldız, Kemali ve ismini taşıyan Nâzım’la o pazar gününü hep beraber geçireceklerdi.
Orhan Kemal’in Nâzım Hikmet’i son görüşüydü. Nâzım Usta, 17 Haziran 1951’de bir daha dönmemek üzere yurt dışına gidecekti.
‘HAYDİ YOLU AÇIK OLSUN’
Hapishane yıllarında ağabey kardeş gibi olan yakınlıkları Orhan Kemal’e hikâye ve romanda yol almasını sağlayacak itici gücü verecekti.
Hapisten Adana’ya döndükten sonra da onun edebiyatta ilerleyişini takip edecek, ürettiği kumaşların satışından ona destek olması için para gönderecekti.
Orhan Kemal hapisten çıktıktan sonra Nâzım Hikmet mektubunda bir ricada bulunacaktı:
“Benim Manzaralar’da bir işçi Fuat vardır, onun eser icabı tahliyesi ve Adana’ya gitmesi, orada tesviyecilik etmesi gerekiyor. Sen kendini onun yerine koy ve bana mektuplarında onun ağzından muhitine ve insanlarına dair bir iki şey yaz. Ben onları işler, Manzaralar’da kullanırım.”
Ve yazacak, Nâzım Hikmet de şiirinin başlangıcında Orhan Kemal’in hapisten çıkışını anlatacaktı:
“Bir perşembe günü bıraktılar Fuat’ı/ Akşam geç vakit/ Yürüdü elini kolunu sallaya sallaya,/ ıslık çalarak ve arkaya hapishaneye bakmadan./ Orda kalanlar demirli pencerelerden gözetliyor gideni:/ bir parça hasret bir parça keder ve “haydi yolu açık olsun…”***
ULUSLARARASI BARIŞ ÖDÜLÜ ADAYI ORHAN KEMAL...
Yurt dışında olduğundan dolayı irtibatları olmasa da Nâzım Usta fotoğrafta tuttuğu Raşit’in elini hiç bırakmayacaktı. Nâzım Hikmet, ilerici Türk yazarı Orhan Kemal’in Uluslararası Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi konusu için Dünya Barış Konseyi’nden Mario Sokrat’a 20 Mart 1952 de bir mektup yazacaktı:
“Aziz Dostum,
Uluslararası Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi münasebetiyle Orhan Kemal’in yaşam öyküsü ve eserleri ile ilgili bilgi istediğiniz 1 Mart 1952 tarihli mektubunuzu aldım.
Orhan Kemal, Türk edebiyatında, Türk halkının özellikle de işçi sınıfının yaşamı ve çalışma koşulları hakkında gerçekçi eserler yazan ilk yazardır.
Eserleri, çok farklı okur çevrelerinde tanınır. Kitapları özellikle Türk askerlerinin Kore’ye gönderilmesinden sonra popüler olmuştur. Orhan Kemal’in eserleri barış için savaş ruhuyla doludur, geniş kitleler üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bazı eserleri Yakın Doğu halklarından okurlar için de tanıdıktır. Önümüzdeki günlerde eserlerinin Rusça çevirileri yayınlanacaktır.
Orhan Kemal’e Uluslararası Barış Ödülü verilmesi, Türkiye’de ve Yakın Doğu’da barış hareketinin gelişmesi açısından büyük önem taşıyacaktır.”****
AĞABEYDEN KARDEŞE ELEŞTİRİLER!
Budapeşte Radyosu’nda yaptığı bir konuşmada arkadaşı Orhan Kemal’i hem beğenecek hem eleştirecek, “İki Kız” öyküsü ve Bereketli Topraklar Üzerinde romanı için şunları söyleyecekti:
“Biliyor musunuz? Maksim Gorki’nin aşağı yukarı bu mevzuyu işleyen bir hikâyesi vardır. Orhan Kemal, Maksim Gorki’nin tesiri altında kalmış demek istemiyorum. Belki Orhan Kemal okumadı bile onu. Fakat iki hikâye de aynı güzellikte. Orhan Kemal aşağı yukarı bu mevzuyu Maksim Gorki kadar güzel işlemiş.”
“Orhan Kemal’de itiraz ettiğim bir taraf var. Dili diyeceğim. Lüzumundan fazla mahalli şiveyle yazıyor. Demek istemiyorum ki, nihayet Anadolulu insanlar, Anadolu köylerinin köylüleri yerli dillerinde konuşmamalı. Konuşmalı tabii. Fakat bu öyle olmalı ki, Anadolu’nun her tarafındaki insanlar anlasın ve İstanbullu’da anlasın. Yani bütün Türkler anlasın. Bir itirazım bu. Bence buna dikkat etmesi lazım. İkincisi de Bereketli Topraklar Üzerinde’yi okudum, nefis bir roman. Fakat karanlık. İnsana müthiş bir ümitsizlik veriyor. Halbuki ben Türk milletinin hiç de ümitsiz bir durumda olduğuna kâni değilim. Türk milletinin geleceğinin çok güzel olduğuna kâniyim ve bu güzel geleceği de bugünkü yaşayan insanların yapacağına inanıyorum. Türk köylüsü içinde, Türk işçisi içinde, Türk esnaf, zanaatkârı içinde, Türk aydını içinde mükemmel insanların varlığına inanıyorum. Onun için şu Bereketli Topraklar’da gayet eminim ki bütün o havalide yaşayan köylülerin içinde memleketini dehşetli seven ve büyük insan olan köylülerde vardır. İnsanlarda vardır. Onlar yok kitapta. Onun için biraz karanlık. Biraz daha içine aydınlık koymasını isterdim doğrusu.”*****
DOSTUKLARINI DAİMA YÜREKLERİNDE TAŞIDILAR
Orhan Kemal üstadını duymuş gibi kitabın ikinci baskısında pek çok değişiklik yapacaktı. Orhan Kemal, 1965 yılında Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl anı kitabını şunları söyleyerek yazacaktı:
“Defterlerim vardı, onun en tipik hareketlerini günü gününe not ettiğim, ona dair kocaman bir kitap yazmaya yetecek yığınla belgeyi kaydetmiş olan defterlerim. Onlar artık elimde değil. Biliyorum, biliyorum ki, Nâzım Hikmet’i ona layık olduğu şekilde yazamadım.”
Yaşam yollarını erken ayırsa da dostluklarını daima yüreklerinde taşıdılar. Onların devrimci birikimi gelecek kuşaklara pırıl pırıl aydınlık günler getirecektir.
* Nâzım Hikmet Tüm Eserleri / Nâzım Hikmet / Cem Yayınevi
** Yazmak Doludizgin / Orhan Kemal / Işık Öğütçü / Everest Yayınları
*** Nâzım Hikmet Tüm Eserleri / Nâzım Hikmet / Cem Yayınevi
**** Nâzım’la 7 Yıl / Galina Kolesnikova / Halkevleri
***** Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği