Allende: ‘Kaçmak milyonlarca insanın kaderidir!’

Ruhlar Evi’nden bu güne darbeler, göçmenler, politikanın halklara yaşattığı acıları derinlikli bir biçemle işleyen Allende, yayımlanan yeni romanı Denizin Uzun Taçyaprağı’nda (Can Yayınları / Çeviren: İnci Kut), faşist General Franco’nun darbesi sonucu İspanya İç Savaşı’ndan Şili’ye, Pablo Neruda’nın deyişiyle “uzun taçyaprağı”na kaçan, Pinochet’in darbesiyle buradan da savrulan bir avuç insanın yaşama tutunabilme mücadelesini -kendi geçmişinden de pay biçip- duygu dolu satırlarla kaleme alıyor. Şili’de hep bir sosyalizm umudu olduğunu gördüğümüz Denizin Uzun Taçyaprağı, Nobelli şair Neruda’ya da bir saygı duruşu niteliğinde.

Yayınlanma: 21.05.2022 - 00:03
Abone Ol google-news

Ülkemizde de önemli bir okur kitlesine sahip, dünyaca tanınan yazar Isabel Allende, bu yıl 80 yaşına giriyor. Yaşamına onlarca roman sığdıran yazar hâlâ yaratıcılığının doruğunda. Ruhlar Evi’nden bu güne darbeler, göçmenler, politikanın halklara yaşattığı acıları derinlikli bir biçemle işleyen Allende, yayımlanan yeni romanı Denizin Uzun Taçyaprağı’nda (Can Yayınları / Çeviren: İnci Kut) da bu temalardan uzak kalamıyor.

Faşist General Franco’nun darbesi sonucu İspanya İç Savaşı’ndan Şili’ye, Pablo Neruda’nın deyişiyle “uzun taçyaprağı”na kaçan, Pinochet’in darbesiyle buradan da savrulan bir avuç insanın yaşama tutunabilme mücadelesini -kendi geçmişinden de pay biçip- duygu dolu satırlarla kaleme alıyor.

Yakın tarihteki Avrupa ve Latin Amerika’daki kırılma noktalarının, genç hekim Victor ve piyanist Roser’in oradan oraya sürüklenişindeki etkilerini incelikli bir şekilde irdeleyen Isabel Allende, aslında okurlarına kaçmanın ya da yabancı olmanın tüm insanlığın kaderi olduğunu da anımsatıyor.

Şili’de hep bir sosyalizm umudu olduğunu gördüğümüz Denizin Uzun Taçyaprağı, Nobelli şair Neruda’ya da bir saygı duruşu niteliğinde. Isabel Allende ile yeni romanı Denizin Uzun Taçyaprağı’nı konuştuk. Söyleşimizi çeviren Benan Demir’e teşekkürlerimizle...

“… yabancılar, işte burası,

burası benim vatanım,

burada doğdum ben

ve burada yaşıyor düşlerim.”

Pablo Neruda / Geri Dönüş (Navegaciones y Regresos)

‘VICTOR’UN ÖYKÜSÜNÜ YILLARCA BELLEĞİMDE TAŞIDIM’

- Öncelikle tüm Türk okurlarınız adına "Merhaba" demek istiyorum. Ülkemizde yayımlanan yeni romanınız Denizin Uzun Taçyaprağı için de kutlarım.

General Franco'nun İspanya'daki faşist darbesinden kaçıp Şili'ye sığınan ama burada da bir başka faşist, General Pinochet'nin zulmüne uğrayan yaşamları mercek altına alıyorsunuz. Romanın çıkış noktasını açar mısınız?

1975'te Venezuela'da sürgünde yaşıyordum. Orada, 1939 yılında iki bin 200 İspanyol mülteciyi Şili'ye götüren Winnipeg gemisinin yolcularından Victor Pey Casados ile tanıştım. İkinci sürgünündeydi. 1973 askerî darbesinden sonra Şili'den kaçmak zorunda kalmıştı. İyi arkadaş olduk.

Victor’un öyküsünü yıllarca belleğimde taşıdım. Ta ki doğru zamanı bulup onu Denizin Uzun Taçyaprağı’nda anlatana dek. Ne yazık ki Victor ona adanan kitabın taslağını göremeden, altı gün önce 103 yaşında yaşamını yitirdi.

MÜLTECİ KRİZİ, AŞIRI YOKSULLUK, SAVAŞ…

- Romanlarınızda askerî darbeler ve bunların insanlara etkileri, sürgün edilenler, göçmenler derinlikli öneme sahip temalar. Denizin Uzun Taçyaprağı’nda da bunlara uzak kalamadığınızı görüyoruz.

Roman özelinde İspanya İç Savaşı'ndan Şili'ye göç etmek zorunda kalan sosyalistleri, genel olarak ise göçmenliği yazmak size neler hissettiriyor?

İnsanlar farklı sebepler yüzünden yaşadıkları yerlerden kaçarlar. Bugün küresel bir mülteci krizi var, birçoğu aşırı yoksulluktan; diğerleri savaştan, çetelerden, köktendinci politikalardan kaçıyorlar. Bazı kadınlar ise aile içi şiddetten kaçıyor.

Bundan yola çıkarak bir vakıf kurdum. Vakfım, dünya çapında mültecilere yardım etmeye çalışan kuruluşlara ve programlara yardım ediyor. Onların acılarına yabancı değilim.

Belki de bir mülteci ve göçmen olduğumdan yerinden yurdundan edilen insanlar hakkında yazıyorum. Bu bana çok tanıdık bir konu.

‘BİR GÜN BİZ DE KAÇMAK ZORUNDA KALABİLİRİZ!’

- İlk romanınız Ruhlar Evi’nin yayımlanışının üzerinden 40 yıl geçti. Bu süreçte onlarca kitap yazdınız. Kalbinizdeki ülke Şili'yi ve dönüşümlerini tüm dünyaya duyurmaya çalıştınız.

Denizin Uzun Taçyaprağı’nın başkahramanları Victor Dalmau, Roser Bruguera ve diğerleri, yakın tarihine odaklandığınız Şili'ye gelmek için kendi ülkelerinden kaçıyorlar. Sonra başka bir kaçış... Kaçmak kaderimiz mi?

Kaçmak dünyadaki milyonlarca insanın kaderidir. Yuvalarındaki konforu terk etmek zorunda kalmayanlar için anlaşılması çok zor bir sorun bu.

Mülteciler ve göçmenler, sığınma talebinde bulunduklarında veya yabancı bir ülkede yaşam kurmaya çalıştıklarında genellikle büyük bir düşmanlıkla karşı karşıya kalıyorlar. Sınır boylarında da ülkeler tarafından istenmeyen çok sayıda insan var.

Oysa o insanların her birinin bir adı, yüzü, hikâyesi var. Bu hikâyeleri duyduğumuz zaman, yanlış koşullara maruz kaldığımızda bizim de bir gün kaçmak zorunda kalabileceğimizi fark edebiliriz.

‘RUHUM HÂLÂ GENÇ’

- Roman, 1938'den 1994'e kadar uzanıyor. Bu süre boyunca dünyanın dört yanından önemli politik kişilikler sayfalar arasında karşımıza çıkıyorlar.

Öte yandan gençlikten yaşlılığa uzanan bir nesli de izliyoruz. Ancak yaşlılık duygusunun iddialı bir boyutu da var: Özellikle Victor'un ileri yaşına karşın tıptaki ısrarı... Yaşlılık sizin için ne ifade ediyor?

Bu yıl 80 yaşıma gireceğim, ne etkileyici bir sayı! Yıllara bakıldığında yaşlıyım ama ruhum oldukça genç. Neyse ki sağlıklıyım, güçlüyüm ve yaratıcı yanım hâlâ diri.

Gençliğe, güzelliğe, başarıya ve üretkenliğe değer veren bir kültürde yaşıyoruz. Kültürümüz yaşlı insanları işe yaramaz ve topluma yük olan bireyler olarak görüyor. Ancak bugün insanlar önceki nesillere göre çok daha uzun yaşıyor ve biz, dünyada hak ettiği yeri alması gereken, hızla artan bir yaşlanan nüfusa sahibiz.

Mutlu bir yaşlılık için temel kaynaklara, topluma (veya aileye), sevgiye, amaca ve sağlık hizmetine ihtiyacımız olduğunu öğrendim.

‘BEN HER ZAMAN BİR YABANCIYIM!’

- Kahramanlarınız bir deniz yolculuğuyla bütün anılarını, aşklarını, dostlarını, yuvalarını arkalarında bırakarak ülkelerinden ayrılıyorlar.

Victor da yaşamının genel bir değerlendirmesini yaparken “Benim hayatım bir dizi deniz yolculuğuyla geçti, bu dünyada oradan oraya dolaştım. Derin köklerim olduğunu bilmeden hep bir yabancı oldum… Ruhum da denizlerde yolculuk etti.” diyor.

Bütün göçmen kahramanlarınızın ruhunda Isabel Allende’den neler var?

Hayatım boyunca yerimden edildim; önce bir yerden bir yere seyahat eden diplomat kızı olarak, sonra siyasi mülteci olarak… Şimdi de otuz yılı aşkın süredir yaşadığım ABD'de bir göçmenim. Ben her zaman bir yabancıyım, Şili'ye döndüğümde bile yabancı hissediyorum.

Romanlarım, “düzenin büyük şemsiyesi” tarafından korunmayan, toplumun kenarlarında yaşayan, savunmasız, çoğu zaman tehlikede olan insanlarla ilgili. Bu duyguları anlayabiliyorum.

AŞKIN VE DEVRİMİN ŞAİRİ: PABLO NERUDA!

- Denizin Uzun Taçyaprağı’nda büyük şair Pablo Neruda’yı da önemli karakterlerden biri olarak okuyoruz. Ayrıca her bir bölüm onun şiirlerinden seçtiğiniz dizelerle açılıyor.

Franco rejiminden kaçanların Şili’ye getirilmesinde çok büyük paya sahip olan Neruda, dikkate değer bir politik figür de. Biraz da onun sizin yaşamınızdaki yerinden bahsedelim mi?

Hayatımı Kaliforniya’da İngilizce konuşarak sürdürüyorum ama sadece İspanyolca yazabiliyorum. Pablo Neruda'nın ve diğer bazı yazarların şiirlerini okumak bana dilimin ritmini ve güzelliğini hatırlatıyor.

Ben tüm romanlarıma 8 Ocak'ta başlarım. Yazmaya başlamadan bir hafta önce de “içimdeki dili” hissetmek için Neruda okurum. Neruda, “aşkın ve devrimin şairi”dir ama en çok küçük şeylerin, soğanın, zeytinyağının, balığın, denizdeki fırtınanın, Şili'nin yerli ormanlarının kokusunun şairidir...

DERİN UÇURUMLARIN ÜLKESİ ŞİLİ

- “Sosyalizm, çok uzakta yaşayan ve barbar olan Sovyetler için iyiydi, ama kendi vatanları için asla iyi olamazdı. Ölen başkanın laik ve demokratik ruhu, bir daha tekrarlanmaması gereken tehlikeli bir örnekti.”

Başkan Pedro Aguirre Cerda’nın 1940’larda ölümünün ardından sağ görüşlü muhalifleri bu sözleri dile getiriyorlar.

1970’te Salvador Allende’nin ya da günümüzde Gabriel Boric’in seçim zaferleriyle Şili’de her zaman sosyalizm arayışı ve özlemi olduğunu söylemek yanlış olur mu?

Bana göre Şili merkeziyetçi bir ülke. Siyasi aşırılıkları hoş karşılamaz. Aynı zamanda katı sosyal sınıfların ve büyük eşitsizliğin olduğu da bir ülke; gösterişli, zengin bir elit kesimin karşısında kredi ile geçinip, gizli yoksullukla yaşayan büyük bir orta sınıf var. Bu durum kızgınlık ve öfke yaratıyor.

‘BORIC’İN KESİNLİKLE BAŞARILI OLMASINI UMUYORUZ!’

Allende, Şilililere biraz adalet ile kaynaklar ve fırsatların daha iyi dağılımını sağlamak için bazı Avrupa ülkelerinin yolunda bir “demokratik sosyalizm” hayali kurdu. Ancak Soğuk Savaş zamanıydı ve ABD, Latin Amerika’da hiçbir sol projenin başarılı olmasına izin vermedi. Ne olduğunu biliyoruz!

Yarım yüzyıl sonra Gabriel Boric'in de benzer bir hayali var; daha iyi bir ülke için genç ve modern bir vizyon. Başarılı olabilir. Kesinlikle başarılı olmasını umuyoruz.

ATAERKİL BİR DÜZENDE SAVAŞIN KAÇINILMAZLIĞI…

- Biliyorsunuz ki Doğu Avrupa'da devam eden bir savaş var. Milyonlarca insan yerinden yurdundan edildi ve başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Tıpkı Denizin Uzun Taçyaprağı veya diğer romanlarınız Kış Ortasında ve Aşktan ve Gölgeden’de olduğu gibi.

Elizabeth Eidenbenz'in Victor'un savaştan sonra ne yapacağı sorusuna verdiği yanıt ise kulaklarda çınlıyor: "Başka bir savaşa gitmeyin. Bir yerlerde hep bir savaş vardır."

Ölümden başka bir şey getirmeyen bu anlamsız savaşlar hakkında neler söylemek istersiniz?

Ataerkil bir düzende yaşadığımız sürece savaş olacak. Hırs, açgözlülük, güç gaspı, rekabet ve şiddetin yönettiği bir uygarlıkta yaşıyoruz. Bunun en yakın tarihli örneği de Putin'in Ukrayna’yı ataerki bir tavırla sergilediği sebepsiz işgali.

Ataerkilliğin yerini; dünyayı eşit sayıda kadın ve erkeğin yönettiği, sürdürülebilirliğin, adaletin, insan ve doğa için barışın, diyalogun ve uzlaşmanın hüküm sürdüğü bir medeniyete bırakması gerekiyor.

‘HİKÂYELER TÜM ENGELLERE RAĞMEN BİZİ BİRBİRİMİZE BAĞLAR’

- Son olarak Türkiye'de sizi seven ve kitaplarınızı ilgiyle takip eden okurlarınıza neler söylemek istersiniz?

Hikâyelerimi önemseyen sadık okuyucularıma teşekkür etmek istiyorum. İlişkiler ve duygular hakkında yazıyorum; bunlar evrensel konular. Hepimiz aynı temel insani duyguları paylaşıyoruz. Hikâyeler; mesafelere, kültürel farklılıklara ve başka bir dilin engeline rağmen bizi birbirimize bağlar.

Umarım kitabım insanların birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olur. Kitaplarımı açık yüreklilikle okuduğunuz için teşekkür ederim sevgili Türk okurlarım.

Denizin Uzun Taçyaprağı / Isabel Allende / Çeviren: İnci Kut / Can Yayınları / 374 s. / 2022.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon