İLHAN SELÇUK’A AĞIT…
Yaşam boyu iki cumhuriyetten ibaretti bütün derdin
Bir Türkiye Cumhuriyeti bir Cumhuriyet gazetesi derdin
Hiçbir kaygı geçmedi ikisinin önüne
Ne paraya pula aldırdın ne şöhrete üne
Her iki cumhuriyet de yara aldıkça sen de erirdin
Ama en karanlık anda bile herkese umut verirdin
Sırtında hep bir ceket bir mintan gömlek
Mümkün değildi seni başka türlü görmek
Herkesi bir ermiş sabrıyla dinlerdin
Ne kimseye kin tutar ne diş bilerdin
Senin sohbet sofralarında eşitti alimle uçuk
Çağı aşmış filozof kadar engindin İlhan Selçuk
Ziverbey Köşkü’nde de Çankaya Köşkü’nde de ağırlandın
Payına düşen her şeye gülümseyerek katlandın
Mustafa Kemal dilinden, kaleminden hiç düşmedi
Adın onun kadar kimseyle örtüşmedi
Aydınlanmaydı başlıca evrensel kimliğin
1789-1917-1923’le oluşmuştu kişiliğin
Üç tarihi yan yana yazmayı sen öğrettin
Üçünü de özümsemeyen solu reddettin
Sence solun değişim gücü şuydu:
Ayağa kalkan ilk maymun solcuydu
Dört kuşak senden etkilenmiştir az buçuk
Penceren kutup yıldızı gibiydi İlhan Selçuk
Descartes aklı öğretti; “Düşünüyorum, öyleyse varım”
Sen Türkiye’ye uyarladın; “Düşünüyorum, öyleyse vurun”
Nice saldırılarla karşılaştın sağlı sollu
Onlara en ağır lafın şuydu; keratanın oğlu
15 yıldır şu sözlerine çok alıştık:
“Çocuklar, artık devletle barıştık
Yıkılınca Sovyetler, bitince komünizm korkusu
Herkesle kucaklaştık, bitti geçmişin tortusu
Ama şimdi de siyaset teslim olmakta dine
Bu takım devleti de benzetecek kendine”
Kader son oyununu oynadı Ergenekon’la
Bitmemeliydi yaşam böyle bir sonla
Biliyorum sen buna da eyvallah diyeceksin
Her yaşam bir şekilde biter deyip güleceksin
Her şey gibi kalbin ölümle de barışıktı
Kafan bir tek cenaze törenine karışıktı
Şöyle bize göre bir ölüm bulamadık diyordun
Güzel sohbetlerin arasında buna da giriyordun
Sonunda aradığımı buldum dedin sekseninde
Hacıbektaş sonsuz yurdun oldu senin de
Organ değil hukuk yetmezliği ölüm nedenin
Yine bizimlesin, toprağa karışsa da bedenin
İnsan bedeni yaratıldıysa topraktan, balçıktan
Türk aydınlanması da ruh almıştır İlhan Selçuk’tan
Mustafa Balbay (Haziran 2010 / Silivri)