Rus tarihinin kurucusu; Karamzin! Sabri Gürses'in yazısı...
Yuri Lotman’a göre Karamzin, Rusya’daki Fransız Devrimi etkisinin, devrimle monarşi arasında gidip gelmenin bir örneğidir.
Resim: Aleksey Venezianov
Dostoyevski’nin Rusya düşüncesinin şekillenmesinde birçok etken sayılır, ama başlıca etkenlerden biri Rusça dışında genellikle unutulur. Onda tarih bilincinin ve duygusunun keskinleşmesinde önemli rolü olan Nikolay Karamzin’dir bu etken. Dostoyevski’nin günlük okumaları arasında kalıcı bir yer edinen Karamzin için Dostoyevski 1870 yılındaki bir mektubunda “Ben Karamzin’le büyüdüm” demişti.
Sadece Dostoyevski’nin değil Puşkin’in düşüncesinde ve yazarlık hayatında da Karamzin önemli bir yere sahipti. Puşkin’in kısa hayatının son yıllarında saray tarihçiliğine soyunması onun çalışmalarını örnek alarak olmuştu. Puşkin’e göre Karamzin’in tarih çalışması Rusya’nın Avrupa’ya gururla gösterebileceği bir yapıttı.
Karamzin’in 11 ciltlik Rusya Tarihi, onun Petro dönemini ve Pugaçov isyanını, Boris Godunov’u yazmasına esin kaynağı oldu ve ardından sadece onun için değil, bütün Rus yazarları için örnek bir çalışma sayıldı.
Karamzin’in çalışması bizde yüz yıl sonra yaratılan Ahmet Cevdet’in Tarih-i Cevdet, Rıza Tevfik’in Türk Tarihi, Ziya Gökalp’in Türk Medeniyeti Tarihi, Fuat Köprülü’nün Türk Edebiyatı Tarihi gibi eserlerine denk gelir. Karamzin de onlar gibi çok yönlü entelektüellik yaratıcılık sergilemiş, Rusya’nın 19. yüzyılda çağdaş dünyanın karşısına edebiyatı ve tarihiyle çıkmasını sağlayan başlıca yaratıcılardan biri olmuştur.
Karamzin 18. yüzyıl sonlarında, 1765’de, Volga nehrinin kıyısındaki Simbirsk bölgesinde bir köyde, soylu bir ailede doğdu. Moskova'da bir İsveçli öğretmenden ders alarak başladığı eğitimini Petersburg'da sürdürdü.
24 yaşında Avrupa yolculuğuna çıktı. “Bu seyahat sırasında Köngsberg’de yarım saat, ‘ufak tefek, sıska, çok beyaz ve kibar bir ihtiyar’ olan büyük filozof Immanuel Kant’la sohbet etti; gerekli yerde gerekli zamanda bulunmayı başararak, Paris’te de efsanevi devrimci Mirabeau ile Robespierre’in Mimmi Meclis’teki ateşli nutuklarını dinledi.” (Solomon Volkov, Romanov Hanedanı)
Rusya’ya dönünce Moskova Dergisi adlı bir dergi çıkarmaya başlayan Karamzin seyahatini Bir Rus Seyyahının Mektupları adıyla yayınladı. Büyük ilgi gören bu çalışma, Rusçanın ilk Avrupa seyahatnamelerinden biriydi ve sentimental ya da duygusal üsluplarını o dönemde ünlü olan Laurence Sterne'in Fransa ve İtalya'da Duygusal Bir Yolculuk adlı çalışmasından almıştı.
Bu türün o döneme ait diğer ünlü örnekleri Jean-Jacques Rousseau’nun Yeni Heloise’ı ve Goethe’nin Genç Werther’in Acıları’dır.
Karamzin dergisinde Avrupa edebiyatını tanıtan Fransızca çeviriler de yayınlıyordu. Duygusal tonlardaki Zavallı Liza ve Boyar Kızı Natalya çalışmaları da bu dergide yayınlandı. Bir soylu gençle yoksul köylü kız arasındaki aşkı anlatan Zavallı Liza döneminde etki yarattı ve daha sonra Puşkin'in de çeşitli öykülerinde göndermeler yapacağı bir eser oldu.
1794’te yayınladığı eserlerse Gotik tarzın Rusçadaki ilk örnekleri oldu. Aglaya adlı derlemedeki öyküler arasında İlya Muromets gibi Rus tarihinden kahramanların efsanevi hayatları da yer aldı. Puşkin daha sonra tarihsel şiirlerini yazarken bunları örnek alacaktı. Bu dönemde rahat bir üslupla kaleme aldığı çalışmalar da, yol açıcı sayıldı.
Karamzin’in bu yazar profilinde Ahmet Mithat Efendi’yi tanımak aykırı olmaz; 1802 yılında Rusya Habercisi dergisini yayınlamaya başlayan Karamzin onun gibi dergiciliği edebiyatın önünü açan bir araç olarak kullanıyordu.
Fakat tam da bu dönemde, Ahmet Mithat Efendi’den farklı olarak tarihçiliğe yöneldi. Simbirsk’e çekilerek Rus tarihini yazmaya başladığı dönem ülkenin tam da bir dönüm noktasıydı. 1801 yılında çar I. Pavel subayların bir darbesi sonucunda öldürülmüş, yerine oğlu I. Aleksandr geçmişti.
Karamzin’e göre halk bu olayı coşkuyla karşılamıştı ve kendisi de bu döneme bir Rusya tarihi armağan ederek desteğini gösteriyordu. Yeni çar eskisinden daha liberaldi ama kararsızdı. Toprak köleliğini kaldırmayı düşünüyordu, ama ondan önce Napoleon’la arkadaşlık kurması, sonra da savaşması gerekiyordu. Bu süreçte Karamzin’i imparatorluk tarihçisi olarak atadı.
Çar, Karamzin’den Rusya’nın ilk ve gerçek tarihini yazmasını istemişti ve bu çalışmayı dinlemek için 1811 yılını, Napoleon’la savaşa girmeden bir yıl öncesini beklemesi gerekti. Karamzin bu tarihle Aleksandr’ın beklentilerine tam karşılık vermiş olmuyordu, çünkü beklenmedik bir şekilde monarşiyi savunuyordu. Bundan sonra Karamzin’in tarihi Rus muhafazakarlığının temel taşlarından biri olacaktı.
Resim: Vasili Tropinin
Bu bir bakıma ilginçtir, çünkü muhafazakar olmaktan çok uzak olan Puşkin’in sürekli hamisi, onun sarayla ilişkilerini düzelten ve görevlendirilmesini sağlayan kişi hep Karamzin oldu.
Karamzin tarihini 17. Yüzyıl başına kadar yazabildi, 60 yaşında ölünce, Mihail Romanov’un tahta geçişini anlatacağı 12. cilt yarım kaldı. Puşkin Karamzin’in ölümünden beş yıl sonra, 1831’de saray tarihçisi olduğunda onun çalışmasını sürdürmeyi hayal etmiş olmalı, ama bu hayal üzerinde durmadı.
Yine de Karamzin onun için tam bir model olmuştu. Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’inin isminin Karamzin’i hatırlatmasıysa tesadüf değildir, çünkü roman çarlık ailesinin alegorisi gibi de okunabilir. Yazar Gleb Şulpyakov Rusya tarihinin Karamazov’daki gibi aile cinayetlerinin ağırlığını taşıdığını söyler, Karamzin bu tarihin ilk modern yazıcısı olmuştur. Edebi olarak okunabilir ama çığır açıcı olmayan eserleri, tarihçiliğine yol açmak üzere yazılmış gibidir.
Karamzin’den sonra onun hattı Pogodin gibi, Slavcılık hareketine özel ağırlık veren ve hatta bunun kaynaklarını Ukrayna'da gören tarihçiler tarafından sürdürüldü. Karamzin’inki gibi anıtsal bir diğer çalışmaya 1851’de Sergey Solovyov başladı. 1869’da Nikolay Danilevski’nin yayınladığı Rusya ve Avrupa adlı, Rus tarihine teleolojik bir hareket atfeden kitap da Avrasyacılığın temel kaynaklarından biri olarak yerleşti.
20. yüzyıldaysa Sovyet tarihçiliğiyle elbette başka bir teleoloji ortaya çıktı ve günümüzde, Sovyet hedefi ortadan kalkmışken, Karamzin’in tarihçiliği yeni bir önem kazanmıştır.
Bu açıdan Karamzin’in Yuri Lotman’ın düşüncesindeki yerini izlemek ilginçtir; onun düşüncesi üzerine 1950’lerde başladığı çalışmalardan genel bir Rus soylu estetiğini ortaya çıkarmış, Karamzin’in Yaratılışı adlı biyografi-romanında Karamzin’i Rusya’nın Fransız Devrimi’nden ikircikli etkilenişinin, devrimle monarşi arasında salışınının bir örneği olarak saptamıştır. Günümüzde bu yorum ayrı bir önem taşıyor.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama