İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik düzenlenen operasyonların ardından yapılan protestolarda gözaltına alınan gençlerin bir kısmı aylardır cezaevinde tutuluyor. Ancak tutuklamalara rağmen hâlâ bir iddianame hazırlanmış değil. Avukat Ekin Bircan, bu sürecin yalnızca adli değil, anayasaya aykırı bir insan hakları sorunu olduğunu belirtti.
Bircan, tutukluluğun ceza değil, bir istisna olduğunu hatırlatarak, "Gençler suçlu ilan edilerek cezaevine konuluyor. İddianamenin bu kadar gecikmesi, onların hukuki statüsünü muallakta bırakıyor. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, makul sürede yargılanma hakkını güvence altına alır. Bu açıkça ihlal ediliyor" dedi.
MASUMİYET KARİNESI İHLAL EDİLİYOR
Cezaevinde tutulan gençlerin henüz suçlandıkları bile belli değilken özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını söyleyen Bircan, bunun doğrudan “masumiyet karinesinin ihlali” anlamına geldiğini vurguladı. Delillerin toplanıp suçlamanın netleşmediği bir ortamda, tutukluluk halinin sürmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında bu tür durumların hak ihlali olarak tanımlandığını hatırlatan Bircan, "Bu sadece bir prosedür meselesi değil; gençlerin hayatı geri döndürülemez biçimde örseleniyor" diye konuştu.
SAVUNMA HAKKI VE PSİKOLOJİK YIKIM
Bircan, cezaevine girişin ilk günlerinin psikolojik açıdan çok kritik olduğuna dikkat çekerek, avukat görüşlerinin hayati önem taşıdığını söyledi. Cezaevindeki gençlerin moral bozukluğu yaşadığını, umutsuzluğa kapıldıklarını belirten Bircan, “İnsan onuru zedeleniyorsa, tutukluluğun meşruiyeti ortadan kalkar. Sağlıklı bir savunma dahi yapamayacak duruma gelen bir genç için tahliye mutlaka değerlendirilmelidir” dedi.
TUTUKLULUKTA OTOMATİK UZATMA HUKUKA AYKIRI
İddianamenin uzaması nedeniyle tutukluluk süresinin otomatik biçimde uzamasının hukuka aykırı olduğunu belirten Bircan, her geçen gün tahliye talebinin hukuki zeminini daha da güçlendirdiğini söyledi. “Savcılık suçlamayı somutlaştıramıyorsa, özgürlük kısıtlanamaz” değerlendirmesini yaptı.
KOĞUŞ RİSKLERİ VE İDARENİN SORUMLULUĞU
Bircan, bazı gençlerin diğer adli tutuklularla aynı koğuşlarda kalmaları nedeniyle güvenliklerinin tehdit altında olduğu yönündeki iddialara da değindi.Cezaevi idarelerinin bu konuda açık bir yükümlülüğü olduğunu belirten Bircan, güvenlik riski taşıyan durumlar için Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne başvuru yapılabileceğini ifade etti.
TOPLUMSAL DESTEK GENÇLER İÇİN BİR UMUT KAYNAĞI
Yargının idealde sadece dosya ve deliller üzerinden karar vermesi gerektiğini söyleyen Bircan, toplumsal dosyalarda kamuoyu desteğinin belirleyici olabileceğini dile getirdi. “Bu gençler sadece yargılanmıyor, unutulmaktan da korkuyorlar” diyen Bircan, kamuoyunun ilgisinin hem yargı üzerindeki etkisine hem de içerideki tutukluların psikolojik direncine dikkat çekti.
Bircan, “Bir dosyanın gündemde kalması, vicdanları harekete geçiriyor. Vicdan harekete geçtiğinde yargı da daha dikkatli ve şeffaf davranmak zorunda kalıyor.”
‘BU SÜREÇ İZLENMEMELİ, TAKİP EDİLMELİDIR’
Bircan, yalnızca hukukçuların değil, gazetecilerin, ailelerin, sivil toplumun ve toplumun vicdanını temsil eden herkesin bu süreci yakından takip etmesi gerektiğini vurgulayarak şöyle söyledi; “Her sosyal medya paylaşımı, her sahipleniş içerideki bir gencin umudunu diri tutar. Bu yüzden seyirci değil, dayanışma içinde olmalıyız."