Yemeksepeti emekçileri, düşük ücret zammına karşı sahaya iniyor: 'Şimdi sıra bizde'

Hakları için sokağa dökülen Trendyol ve Hepsiburada çalışanlarının ardından; Yemeksepeti kuryeleri de düşük ücret zammını engellemek için sahaya inmeye hazırlanıyor. 1 Şubat'ta Yemeksepeti'nin Levent'teki genel merkezi önünde yapılacak açıklama öncesi; kuryelerin günden güne artan mücadelelerine ilişkin Yemeksepeti İşçi Komitesi Sözcüsü Kaan Gündeş ve Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu Cumhuriyet'e konuştu.

Yayınlanma: 31.01.2022 - 16:05
Yemeksepeti emekçileri, düşük ücret zammına karşı sahaya iniyor: 'Şimdi sıra bizde'
Abone Ol google-news

Özellikle son 2 yıldır pandeminin yükünü sırtında taşıyan kurye, depo ve kargo çalışanları hak mücadelelerini sürdürüyor. Son olarak, Trendyol ve Hepsiburada emekçilerinin başarıya ulaşan çağrılarının ardından; bir eylem hazırlığı da Yemeksepeti çalışanlarından geldi.

Tüm Taşıma İşçileri Sendikası'na (TÜMTİS) üye olan ve sendikalaştıkları için iş kolları değiştirilen Yemeksepeti kuryeleri ve depo işçileri; düşük ücret zammını engellemek için ve sözleşmede dayatılan maddelere karşı 1 Şubat Salı günü toplanacak. Emekçiler, basın açıklaması yaparak taleplerini yineleyecek.

Yarın, Yemeksepeti’nin Levent’teki genel merkezi önünde yapılacak açıklama öncesi, emekçilerin genel hak mücadelelerine değinen Yemeksepeti İşçi Komitesi Sözcüsü Kaan Gündeş ve Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.

"PATRONA 'FAZLADAN 270 SAAT MESAİ YAPTIRMA HAKKI' VERİLİYOR"

2022’nin ocak ayına girilmesiyle beraber Yemeksepeti yönetiminin bazı depolarda işçilere bir sözleşme imzalamayı dayattığını aktaran Yemeksepeti İşçi Komitesi Sözcüsü Kaan Gündeş, "Bu, bütün depolarda aynı anda işleme konan bir süreç değildi. Ama bunu birtakım kritik depolarda, özellikle de sendikalı işçilerin olduğunu düşündükleri depolarda deneyerek, tepkinin reaksiyonun ne olacağına baktılar. Sözleşme oldukça sıkıntılı bir sözleşme, sözleşmede öyle maddeler var ki aslında hem bizim sendikalaşma çalışmalarımızı ilerletmemizi oldukça engelliyor. Hem de işçilerin moralini bozacak şekilde bazı maddeler var" dedi.

Bunlardan en önemlisinin, işçilerin maaşının asgari ücret düzeyinde (4 bin 250 lira) tutulması olduğunu aktaran Gündeş, "Yemeksepeti’nde yıllardır çalışanlar olduğu için asgari ücret düzeyinde çalışmaları çok mantıksız bir şey. Bunu her işçi bilir. Bir işletmede birkaç yıl çalıştırılmanız halinde asgari ücret tutarında ücret almazsınız. Ama daha da kötüsü aslında asgari ücretin de altında ücret veriyordu. Çünkü sözleşmede şöyle bir madde var; ‘fazladan 270 saat mesai yaptırma hakkı’ var patronun işçiye ve bu fazladan mesainin de ücreti ödenmeyecek şekilde gösteriliyor. Dolayısıyla aslında asgari ücret, normal mesai saatinin sonunda verilen ücret de olmuyor. Normal mesai saatleri, artı 270 saat fazladan çalışma, eşittir asgari ücret yapıldı. Böylece aslında kuryenin aldığı para, eksi 270 saatlik fazladan mesai olmuş oluyor. Bu birinci en önemli noktası" diye konuştu.

"ÜCRET TARTIŞMASINI YASAKLAMAK İSTEDİLER"

Gündeş, sözlerine şöyle devam etti:

"İkinci en önemli nokta; sözleşmenin, kuryelerle depo işçileri arasında maaş bordrolarının resimlerinin paylaşılmasının ve aynı zamanda hangi kuryenin, hangi depo işçisinin ne kadar maaş aldığının iş arkadaşlarına söylemesinin yasaklanmasıydı. Böyle garip bir madde var. Yani ücret tartışmasını yasaklamak istediler aslında işçiler arasında. Bunun en önemli sebebi tabii sendikalaşmanın önüne geçmek. Patronlar, sendikalaşmanın önüne geçmek istedikleri yerlerde sözleşmeye bu tip madde koyarlar."

"SÜRGÜN POLİTİKASI"

Üçüncü sıkıntılı maddenin; patronlara, kuryeleri ve depo işçilerini sürgün etme hakkının verilmesi olduğunu söyleyen Gündeş, şöyle konuştu:

"Sözleşmede şöyle bir madde geçiyor; ‘Aynı il, aynı şehir sınırları içerisinde kalmak kaydıyla bir şube/depo müdürü istediği kuryeyi veya depo işçisini o şehrin sınırları içerisindeki, herhangi bir ilçedeki herhangi bir depoya gönderebilir’. Bu aslında bir sürgün politikası. Biz bunu 3 senedir, 4 senedir biliyoruz. Sesi çıkan, muhalefet oluşturan, sendikal çalışma yapan işçileri bezdirmek, sürgün etmek, evlerinden çok uzak noktalardaki depolara vermek için uygulanan bir taktik bu."

"TÜMTİS VE KOMİTE ORTAKLIĞIYLA BİR DUYURUDA BULUNDUK"

Gündeş, "Bu 3 maddenin öne çıkmasıyla beraber; hem TÜMTİS hem de Yemeksepeti İşçi Komitesi ortaklığıyla bir sözleşmeye karşı duyuruda bulunduk, deklarasyon yayınladık. Daha sonra da Yemeksepeti işçileri arasında da büyük bit yankı buldu mesele. Ve gruplar, komiteler kurulmaya başlandı. TÜMTİS, bütün bu komitelerin örgütlenmesinde öncülüğü çekti. Belirli bir işçi tabanı yaratılmış oldu ve şu anda sürekli olarak ne yapılacağı ile ilgili bir tartışma var Yemeksepeti işçileri arasında" ifadeleri kullandı.

"DÖRT TALEP BELİRLEDİK"

"Biz 4 tane talep belirledik bu bağlamda sesimizin duyulması için. Yarın ki (1 Şubat Salı) basın açıklamamızda da bu 4 talebi duyacağız" diyen Gündeş, emekçilerin taleplerini şöyle sıraladı:

"Biri; brüt değil net 5 bin 500, artı prim, artı yan haklar.

İkincisi, hakkını arayan hiçbir kurye ve depo işçisi işten atılmayacak. Tutanak terörüne maruz bırakılmayacak. Mobbinge uğramayacak.

Üçüncüsü; işkolumuz derhal taşımacılığa geri geçirilecek. Artık ofis çalışanı olarak gözükmek istemiyoruz.

Dördüncüsü de TÜMTİS’in aldığı yetkiye yapılan itiraz geri çekilecek. TÜMTİS’in Çalışma Bakanlığı’ndan verilmiş olan yetkisi kabul edilecek.

Bu 4 taleple beraber yarın saat 11.00’de, Yemeksepeti’nin Levent’teki genel merkezinin önünde olacağız. Kurye arkadaşlarımız, depo işçisi arkadaşlarımız gelecek ama sadece onlar da değil taşımacılık sektöründen mücadelemize destek veren diğer arkadaşlar da gelecek."

NEDEN 1 ŞUBAT?

Eylemin, yarın (1 Şubat) yapılacak olmasının asıl sebebinin, zamlı maaşların açıklanacağı ilk gün olması olduğunu belirten Gündeş, “Yemeksepeti öyle bir şirket ki, 2 aydır 2022’nin ücret zamlarının ne olacağını açıklamıyor. Binlerce kurye ve depo işçisi yarını beklemek zorunda. Biz bir basınç, baskı uygulamak için orada olacağız, yarının seçilmesinin sebebi bu” diye konuştu.

"KRİZİN FATURASI EMEKÇİYE KESİLİYOR"

Son olarak Trendyol, Hepsiburada, Hepsijet ve Scotty emekçilerinin mücadelelerinin de etkisiyle, kurye ve depo işçilerinin mücadelelerinin görünürlüğüne değinen Gündeş, şu ifadeleri kullandı:

"Bu, parçalı ve Türkiye, dünya gerçeklerinden kopuk bir dinamik değil. Küresel ölçekte işçi sınıfının; sendikalaşmaya dönük olarak, refahını, alım gücünü ve siyasal demokrasiyi korumaya dönük olarak seferberlikleri ve mücadeleleri mevcut. 2008 küresel ekonomik krizinden beri bu mücadelelere tanık oluyoruz. Türkiye’deki de, bu uluslararası proleter mücadele dalgasının organik ve politik bir parçası. Ondan bağımsız değil. Türkiye’deki kuryelerin mücadelesi de aslında, Türkiye’deki ekonomik krizin faturasının emekçilere kesilmeye çalışılmasına karşı bir tepkidir."

"ESNAF KURYE MODELİ, İŞ HUKUKUNA AYKIRI"

İşletme fark etmeksizin kurye depo işçilerinin hak mücadelelerine değinen Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu ise, buradaki en önemli meselenin, işveren tarafından dayatılan esnaf kurye modeli olduğunun altını çizdi.

Küçükosmanoğlu, şöyle konuştu:

"Trendyol, Hepsiburada, Scotty, Yemeksepeti gibi firmalarda çalışan moto kuryelerin çoğu, esnaf kurye olarak çalışıyor. Esnaf kurye şekli ise aslında mevcut iş hukukuna aykırı bir çalışma ilişkisi. Burada iş ortaklığı adı altında, yasaya karşı da bir hile var. Çalışanı, mevcut 4857 sayılı yasaya göre çalışan işçiye göre kendilerinin belirlediği koşullarda çalışmaya zorluyorlar. İlk anda sanki esnaf kurye modelinde çalışan kişi ekonomik açıdan avantajlı gibi görünse de, sözleşmenin tüm maddeleri tek taraflı olarak belirleniyor. Hatta bazı işletmelerde sözleşmelerin bir örneği çalışana bile verilmiyor. Örneğin 4857 sayılı yasa kapsamında çalışanların mesai ücreti 45 saat olarak belirlenmiş, fazla mesai, yıllık ücret gibi başlıklar belirlenmiş. Ama esnaf kurye modelinde çalışanlar işçi gibi çalışma durumunda bırakılmasına rağmen, bu tür hakları yok. Bir taraftan bağımsız bir vergi mükellefi gibi gözüküyor, bir taraftan 4857 sayılı İş Kanunu’nun gerisinde bir çalışma koşuluna mahkum etmeye çalışıyorlar. Öte yandan esnaf kurye modelinde çalışanlar sendikaya üye olamıyorlar. Burada işveren, bir taşla, birkaç kuş vurma hesabında."

"VAR OLAN STANDART DAHA DA AŞAĞI ÇEKİLİYOR"

Bir taraftan da hayat pahalılığı arttığına da vurgu yapan Küçükosmanoğlu, “Mazota, benzine yüzde 200’ün üzerinde zam geldi. Enflasyon oranları geçen yıllara göre daha da artıyor. Burada da, çok düşük zamlarla daha bir yoksullaştırmaya yönelik ve var olan standardı daha da aşağı çekmeye yönelik ‘artışlara’ mahkum etmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı.

"TRENDYOL DİRENİŞİNİN BAŞARISI TÜM SEKTÖRÜ ETKİLEDİ"

Küçükosmanoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:

“Trendyol Ekspress’te bu mücadele başarıldı. Yüzde 11 oranında bir sefalet ücretine karşı, yüzde 38.8 olarak bir anlaşma ile sonuçlandı. Bu tüm sektörü etkiledi. Hepsijet olsun, Hepsiburada olsun… Yemeksepeti’ndeki kurye ve depo işçilerinin de mücadelelerini sahipleniyoruz. Her mücadelede onlara sahip çıkmaya devam edeceğiz.”


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler