Ayşegül Yüksel

İpek Bilgin’e merhaba!

11 Haziran 2019 Salı

“İstanbullu Gelin”i üç sezon seyrettikten sonra çok şükür noktaladık. Herkesin “gaza”sı “mübarek” olsun. Çok yavaş giden, sonsuz yinelemelerle insana geviş getirten, böylece en az bir sezon gereksizce uzatılmış bir çalışmaydı. İyi rating yaptığı için, senaristler, “karizmayı çizdirme”ye karar vermişlerdi anlaşılan. Dizi sektörü krizdeyken, herkese para kazandıran bir çalışmayı kısa kesmek akılsızlık olurdu. Senaryoda –dizilerin pek çoğunda gördüğümüz- saçmasapan “sapma”lar yer almadı diyemeyeceğim, ama yine de olay doğru dürüst toparlandı sonunda.
Dizinin üç sezon sürmesinde en büyük etken, tüm oyuncuların düzeyli yorumlar sunmuş olmasıydı. Yapaylığa, gösterişe kaçmadan, karakterlerden her birinin özelliklerini baştan sona tutarlı biçimde yansıtmayı beceren, nitelikli oyunculuk, dizinin öyküsünü roman tadına büründürmeyi başarmıştı. Öykünün belkemiği olan Esma Boran’da ise İpek Bilgin’in, rolü “sahici” kılmaktaki hüneri en büyük alkışı alıyordu. O etkileyici Bursalı hanımefendinin cenaze arabası kentin sokaklarından geçerken, iki yana birikmiş olan halkın onu gerçek bir hüzün, sevgi ve saygıyla selamlayışından, hiç kuşkusuz İpek Bilgin’in oyunculuğuna da pay çıkıyordu.
İpek (Çalışkur) Bilgin hiçbir zaman kendini sahne ışıkları altında ön düzeye çıkarmaya meraklı bir sanatçı olmadı. Onu 1980’li yıllarda ilk tanıdığımda, kırmızı saçlı küçük bir kız çocuğunun (Çağ Çalışkur’un) annesiydi. Bale kökenli olduğunu sandığım, çıtı pıtı bir sarışın... Eşi Cüneyt Çalışkur da kendisi gibi Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısıydı. O yıllarda Ankara Üniversitesi D.T.C. fakültesi Tiyatro Bölümü’nde aynı öğrencileri – İpek oyunculukta, ben kuram derslerinde - eğitme çabası içindeydik. Dersler yoğundu, pek sık karşılaşmıyorduk.

Yaman bir oyuncu/sahneye koyucu
Sonra 1992’de Tiyatro Bölümü öğrencilerinin Shakespeare’in “Bir Yaz dönümü Gecesi Rüyası” oyununu izledik. (Ben iki ya da üç kez izledim). İpek Hoca’nın sahnelediği bu ünlü yapıtla yaratılan sahne olayından aldığım tadın bir benzerini, bugüne dek, oyunun yurtiçinde ya da dışında, sahnede ya da sinemada sunulan yapımlarının hiçbirinden almadığımı rahatça söyleyebilirim. İpek (Çalışkur) Bilgin’in ne demir leblebi bir yönetmen olduğunu, tanrı vergisi zekâsını, sahneleme sanatında nasıl etkili kılabildiğini, ben bu oyunu izledikten sonra öğrendim. Oyunda günümüzün gözde sahne/ dizi sanatçıları olan Murat Daltaban, Tülay Günal, Devrim Yakut, Muhammet Uzuner, Ünsal Coşar, Benian Dönmez, Toprak Sergen, Dilek Güven ile şu anda anımsayamadığım başka öğrenciler rol alıyordu. İpek’in onlarda da emeği var.
Sanatçı, o yıllarda, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Dario Fo - Franca Rame’nin ‘kadın oyunlarından birinde oynuyor ve Sanat Kurumu En Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü’nü alıyordu. Onun yumuşacık dönüşümlerle karakter çizebilen, ne esnek, ne hünerli bir sahne yorumcusu olduğunu bu oyundaki çalışmasında görmüştüm.
Zaman içinde, yaman bir “oyuncu çalıştırıcısı” olduğunu da öğreniyordum. Benzeri olmayan bir “koç”tu tiyatro ve dizi oyunculuğuna hevesli gençler arasında. (Bugün de öyle). “Güney Kuzey” dizisinde Kıvanç Tatlıtuğ’un ‘çalıştırıcı’sı olmuştu. (Tatlıtuğ, o gün bugündür, “iyi oyuncu”lar arasına katılmıştır).

Dizi oyunculuğunda atak
İpek Bilgin dizi oyunculuğunda da atağa kalkmıştı. 2005-6 yıllarında “Hırsız- Polis”te “felçli ihtiyar”ı oynayan Erol Günaydın’ın bakıcısı Mahide rolüyle gönüllerde taht kuruyor, ardından “Ezel” dizisiyle başrollere doğru yol alıyordu. Kenan İmirzalıoğlu’nun annesi --gözleri görmeyen- Meliha’da sunduğu yorumla ustalar arasındaki yerine yerleşmişti.
Ve Esma Sultan’da ülkenin en çok konuşulan dizi kahramanı olup çıkıyordu. Yaşamında hep “önder” olmaya alışmış, “dediği dedik” bir kadını, gelecekte başına gelebilecekleri bilen bir “alzheimer hastası”na dönüştürme işleminin gerektirdiği duyarlık ve beceri, olsa olsa İpek’te vardı...
İpek Bilgin’i, Esma Boran karakterini aşabileceği roller bekliyor şimdi. Dahası, eğitilecek gençler de var gündemde. Devlet Tiyatroları’ndan emekli olan sanatçı kızı Çağ’ın kurduğu Craft Oyunculuk Atölyesi’nde ders veriyor. Oyunculuk sanatı üstüne iki de çevirisi var: Eric Morris – Joan Hotckis’ten “Rol Yapmayın Lütfen” ve Eric Morris’ten “Fütursuz Oyunculuk”. Daha ne yapsın...
Yolun açık, sağlıklı ve keyifli olsun, sevgili İpek!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları