‘Gerçek hapsedilmez’

01 Aralık 2015 Salı

<video:437839>

Bugün babamın ve Erdem Gül’ün cezaevindeki altıncı günü.

Tehditleri emir belleyen bol ya bu ülkede. Kaç zamandır hazırlıyordum kendimi.

Babam, ifadeye çağrıldıklarını söylediğinde yurtdışındaydım. Rus jeti düşürülmüş, Erdoğan’ın savurduğu tehditlerden 5 buçuk ay sonra, aranan konjonktür bulunmuştu. Tutuklanmanın ayak sesleri, menfaat peşinde, haksızlığa, hırsızlığa sağırlaşan, masum insanların katledilişine alkış tutan, nefret kusmayı gazetecilik sanan şahsiyetlerin sözlerinde duyuluyordu. Sinsi bir stratejinin kokusunu alabiliyorduk. Davet, devletin nezaketine uygun biçimde sabaha karşı kapıyı yumruklayan polislerin kelepçeleriyle değil, “Üç gün içerisinde Çağlayan Adliyesi’nde” buyruğuyla iletilmişti. Bununla babamın panikleyeceği düşünülmüş, “o gider Paris’te şarabını içer” yanılgısıyla, onun 5 buçuk aydır yurtdışına 4 defa çıkıp döndüğünü hesaba katamamışlardı. Onun beni bile bir evlat olmanın zaafıyla, “Adaletsizlik ortada, belki yurtdışında daha iyi mücadele verilir” diyecek olduğum bir anda “Yaptığım işi yapıyor olmanın en doğru zamanı, haklılığımdan kaçmam” diyerek geri çevirdiğinden habersizlerdi. Perşembe günü babam, haberin basıldığı günden beri beslediği kararlılığıyla, devrimci gülüşüyle, gazeteciliği, gerçeği ve yalandan arınmadan uykusundan uyanamayacağını bildiği bir toplumun hakkını savunmaya gitti. O hak, haber alma hakkıydı, verilen cevapsa, “Tutuklanmasına...”

Ben burada davanın hukuksuzluğundan söz etmeyeceğim. Binlerce masum insanın cezaevlerini yuva edindiği bir hukuk sisteminden babam ve Erdem Gül için bir istisna beklemek doğrusu yanlış olur.

Ben, burada, devletin Meclis kararı olmadan bir iç savaşa silah ticareti yapıp yapmadığından, ifşa edildiğinde de bunun paniğiyle bin türlü çelişkili laf edip bir güvenlik kılıfının ardına saklanıp saklanmadığından da söz etmeyeceğim. Konunun hukuki ve siyasi boyutuna benden çok daha hâkim olan onlarca onurlu ve dürüst insan bunları konuşuyor, tartışıyor ve sağ olsunlar tartışmaya devam edeceklerdir de.

Benim buradan söylemek istediğim şu:

Adalet yerini bulur ya da bulmaz; babam ve Erdem Gül tez vakitte çıkar ya da çıkmaz; bu dava bir çığ gibi destek toplar ya da toplamaz benim için fark etmez.

Bugünlerin tarihe yaldızlı harflerle yazılması ya da unutulup gitmesi de açıkçası umurumda değil.

20 yaşımda, üstelik siyaset bölümünden mezuniyetime 6 ay kala, babamı, Erdem Abi’yi ve diğer medya kuruluşları gibi laf geçirip de sindiremediğiniz Cumhuriyet’in özgür gazeteciliğini, yüzyıllardır despotlara ve faşist baskılara boyun eğmemiş haber alma hakkını, milletin gerçeklere erişim hakkını tutukladınız.

Şimdi, mahpus duvarları ardında mahcup sandığınız o gazetecilik hakkının doruğunda, sesinin en gür tonunda ve mücadelesinin henüz başında...

Gırtlağınızda düğümlenen hırsınız beni korkutuyor sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben, yalnız ya da binlerce insanın desteğiyle, babamla ya da onsuz, suçlarınızı yalanlarınızı, çalıp çırptıklarınızı, sıktığınız kara kurşunları, ezdiğiniz masum başları görüyorum ve bir ömür, nefesim yettiğince her haksızlıkta gözlerinizin içine dimdik bakıyor olacağım.

Çünkü Galileo’dan bu yana dünya tarihi göstermiştir ki gerçeği hapsedemezsiniz.

Çünkü sözcükleri alıkoyacak tuğlalar, duvarlar öremezsiniz...

Çünkü bir gelecek var ve haktan yana...

Buradan son günlerde bize sonsuz destek olanlara da selam olsun! Temennim, “dik durun, arkanızdayız” sözlerinizin içini doldurun. Bardağı taşıran damlaları saymayı bırakın, masa tersyüz olalı çok olmuş artık farkına varın yerlere saçılan cam kırıklarının, masum insanların çırpınmaktan kanayan ayaklarının!

Şimdi, belki hiç olmadığı kadar, yitip giden canların yakarışları yankılanıyor kulaklarımda. Sevdiklerinden zorla ayrılan, haksızlığın zorbalığına maruz kalanların acısını duyuyorum bağrımda.

Bu kinci şiddetin hükmünden bıktım usandım.

Avrupa’daki veya ülkemdeki kimi siyasetçiler gibi çıkar ilişkileri içinde bu suçluların önünde ilkelerini soyup kahpeliğe sürenlerin önünde ceket iliklemeyi de reddediyorum.

Yüz binlerle ya da yapayalnız, ben karşınızda dimdik ayaktayım.

Bir evladı babasından ayırabilirsiniz ama zafer aramayan bir adama yenilgiyi tattıramazsınız. Bir kadını kocasından alıkoyabilirsiniz belki ama gerçeklere duvar öremezsiniz.

Ben, babamla ve Erdem Abi ile faşizme karşı, gerçek, doğru ve hak adına kanını, canını ve özgürlüğünü feda eden her insanla gurur duyuyorum. Haydi, sıkıysa siz de bakın gözlerimin içine. Devran döndüğünde kim başını çevirecek hepimiz göreceğiz.

* Ege Dündar, tutuklu Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın oğlu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Gerçek hapsedilmez’ 1 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları