Gülengül Altınsay

Hakikat bükücüler kulübü

26 Nisan 2018 Perşembe

Fenerbahçe yönetimi hem kumpasa uğradık diyor hem de kışkırtıldık. Oysa ki birbiriyle tümüyle farklı iki durum; kışkırtılmak ve kumpasa kurban olmak... Aynı anda iki zıt tavrı göstermenin, iki zıt fikri savunmanın tıpta bir adı var ama alınganlık olur, yazmayayım şimdi.

Zavallı hakikat
Onca olayın müsebbibi şu veya bu nedenle galeyana gelen Fenerbahçe tribünleri mi yoksa dışarıdan sinsice sızan karanlık güçler mi?
Bildiğiniz gibi maçın hemen ardından Cumhurbaşkanı sonra Başbakan sonra da Bahçeli olayların büyüklüğüne bakıp “Bu işte bir kumpas var” dediler. Büyükler bu lafları edince hükmen 3-0 Fenerbahçe mağlubiyeti ile bitmesi gereken maçın kararı verilemedi hâlâ. TFF şimdi bir haftadır kara kara düşünüyor. Bu yazıyı yazdığımda hâlâ düşünüyordu.
Bu arada yakalanan kişilerin açıklamalarından kumpas meselesi yerine oturmayınca bu kez kışkırtılma meselesi öne çıktı ve gözler Beşiktaşlı oyunculara döndü.
Mağdur olan Beşiktaşlı futbolcular suçlu ilan edildi yani.
Tabii bir de Şenol Güneş’e. Öyle ya neden kafasına aldığı darbeyle hiçbir şey olmamış gibi maça devam etmemişti.
Nitekim Aykut Kocaman, “Hiçbir canlının zarar görmesini kabullenemem” diyor ama arkasından “Kan yok ki kan” diye hafiyelik yapıyor. Alın aynı anda iki zıt düşünce.

Gerçeğin kafasını yaranlar
Aziz Yıldırım daha tutarlı. O her olayda kendine karşı bir kumpas, bir oyun görüyor. Ayağı taşa takılsa “kumpas” diyenlerden. Bu olayda baktı her şey gözler önünde cereyan etmiş, “tiyatro” demeye başladı. Yani Güneş kafasını kendi yardırtmış. Tribüne adam sokup ona cisim attırmış, sonra da cisme kafa uzatmış... Zaten giydiklerinin bordo ve mavi renklerde olması taraftarı galeyana getirmeye yetermiş. İnandınız mı?
İnandıysanız yazının bundan sonrasını okumayın zaten.
Seçim senesinde Yıldırım aslında çok tutarlı. Burada önemli olan ise iktidarların işlerine geleni gerçek gibi göstererek, kendi doğrularını zorla insanlara kabul ettirmeleri. Ve iktidarlarını böyle sürdürmeleri. Hakikat-hak-hukuk-adalet “başkan baba”, “büyük birader” ne derse o.
Yoksa kupa kime gitmiş ne önemi var ki. Zaten Yıldırım’a göre, kaybedilen her şampiyonluğun, kazanılamayan her kupanın ardında ona karşı düzenlenmiş bir komplo var.

Sorumluluk kimin
Beşiktaş, Bayern maçında bir kedi sahaya girdi diye UEFA’dan ceza aldı. Olimpiyat’ta 2013-2014 sezonunda oynanan Galatasaray maçında Beşiktaş tam bir kumpasa maruz kaldı. Anlamsızca sahaya inen birtakım insanlar yüzünden 3-0 yenik addedildi. Ve güvenlik güçleri tarafından stada sokulan o insanlar kimdir hiç soruşturulmadı.
Örnekler değişik olsa da stat sorumluluğu hep ev sahibine aittir. Şiddet nedeniyle yarıda kalan maçın karşılığı da hükmen mağlubiyettir. Bunun tartışılacak bir yanı yok.
Yok ama bu ülkede o kadar garip kararlar alındı ki bu sefer de niye olmasın diye düşünmek de normal artık. 2003-2004 sezonunda oynanan beraberlikle devam eden Rize-Fenerbahçe maçı son dakikalarına girerken yapılan hakem hatası nasıl da kural hatasına sokulmuş ve maç nasıl da tümüyle ve yeni transferlerle tekrarlanmıştı anımsarsanız. O zaman yaptınız, şimdi de yaparsınız. Mesele kupa finaline çıkmaksa, üzmeyin Yıldırım’ı, çıkartıverin Fenerbahçe’yi finale...
Ama sonra 2024 Avrupa Kupası gibi ciddi işlere talip olmayın. Haydi bizim zekâmızla alay ediyorsunuz da, dünya futbolunu kandırmaya yeltenmeyin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024
Takım ne yapsın? 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları