Mehmet Ali Güller

Bosna - Ukrayna - Gürcistan üçgeni

20 Ocak 2022 Perşembe

ABD ile Rusya arasındaki Ukrayna merkezli küresel güç mücadelesi, etkileri bakımından en çok Almanya ve Türkiye’yi ilgilendiriyor. Her iki ülke hem NATO üyeliği ve sorumluluğu nedeniyle ABD’nin tarafında ama hem de Rusya’yla iyi işbirliği içinde.

Almanya’nın Rusya’yla Kuzey Akım 2 projesi ve Türkiye’nin Rusya’yla S-400 anlaşması, ABD’yi en rahatsız eden iki konudur. ABD, Ukrayna üzerinden Rusya karşıtlığını yükseltirken, bir yandan da Türkiye ile Almanya’nın Rusya’yla olan ilişkilerini sabote edebilmeyi hedefliyor. Berlin ve Ankara da süreci “idare etmeye” çalışıyor.

ERDOĞAN’IN RUSYA KARŞITI MESAJLARININ ANLAMI

Ancak Erdoğan’ın son mesajları, Ankara’nın bu süreçte “idare etme” politikasını, Washington lehine kaydırma eğilimi içinde olduğuna işaret ediyor. Arnavutluk ziyareti sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan’ın Rusya karşıtı mesajları dikkat çekiciydi:

1) Erdoğan öncelikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edemeyeceğini, çünkü Ukrayna’nın güçlü bir devlet olduğunu belirtti ve Rusya’ya “kendi durumunu gözden geçirmesini” önerdi! Oysa Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği gibi bir iddia tamamen ABD ürünü bir istihbarat savaşıdır. Ve ABD bu senaryoyu işleyerek, Ukrayna’ya askeri desteğine gerekçe üretmektedir. CIA’nın, Ukrayna’nın doğusunda paramiliter eğitimlere başladığı, İngiltere’nin Ukrayna’ya tanksavar gönderdiği, Kanada’nın bile özel harekâtçı sevk ettiği düşünülürse, iddianın hedefi daha iyi anlaşılır.

2) Rusya’yı uyaran Erdoğan, ‘Ben bir yerin topraklarını işgal edeyim, alayım’ mantığıyla bu işler yürümez. Ukrayna’da ne yaptı Rusya? Kırım’a çöktü” dedi.

3) Erdoğan ayrıca Rusya’nın Suriye’deki üslerinden de rahatsızlığını açıkladı.

4) “Rusya, oradan çekilmiyor” diyen Erdoğan, “Şu anda Rusya, Suriye’ye desteği çekmiş olsa Esed’in ayakta duracak hali yok” dedi.

‘BALKANLAR’DA NATO GÖREVİNE HAZIRIZ’ MESAJI

Bu açıklamaların Ankara - Moskova ilişkilerine gölge düşürecek nitelikte olduğu açık. Peki, Erdoğan neden bu tavrı gösterdi? Onun yanıtını da Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile yaptığı ortak basın toplantısında verdi Erdoğan. Özetle “Balkanlar’da NATO görevine hazırız” dedi.

“Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle yakın ilişkiler kurduğu, AB’nin ve NATO’nun Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu” şeklindeki bir yorum kendisine sorulunca, Erdoğan şu yanıtı verdi: “NATO ile ilgili atılacak adımlarda her zaman bizler üzerimize düşen görevi bugüne kadar nasıl yaptıysak, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Balkanlar’ın barışı, huzuru için üzerimize düşeni bugüne kadar nasıl yaptıysak bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.”

Balkanlar’daki yeni kriz, ayrıca tüm boyutlarıyla incelenmeyi gerektiriyor ancak bugünkü güç mücadelesi içinde Doğu Avrupa’daki ABD - Rusya çarpışmasından tamamen ayırarak değerlendirmek kesinlikle mümkün değil. Çünkü ABD, Bosna - Hersek, Ukrayna ve Gürcistan üçlüsünü NATO’ya üye yaparak, Balkanlar - Doğu Avrupa - Kafkaslar üçgeninde Rusya karşıtı bir etki alanı yaratmaya çalışıyor.

NATO ÜYELİĞİNİN MALİYETİ

Bu gelişmeler, aynı zamanda NATO üyeliğinin, görünenden daha derin anlamlar içerdiğinin de göstergesidir. ABD’nin tüm tahditlerine, ambargolarına, yaptırımlarına, teröre desteğine ve hatta darbelerine rağmen, 70 yıldır NATO üyeliğinin Türkiye’de savunulabilmesi, “NATO’culuk” fikrinin yerleşikliğindendir.

NATO askeri bir ittifak olmaktan başka, aynı zamanda siyasi bir organdır; ABD’nin siyasi hedeflerini müttefiklerine kabul ettirmesinde başarılıdır. ABD, NATO’yu dün gladyo tipi gizli yapılanmalar ve antikomünizm üzerinden müttefiklerini denetim altında tutmanın aracı olarak kullanıyordu, bugün de kendi geri çekilmesini yavaşlatmak için “elverişli düşmanlar” yaratarak “aynı safta” tutmanın aracı olarak değerlendiriyor. Başta belirttiğimiz Almanya ve Türkiye örneği bu nedenle önemli.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın sözleri durumu özetliyor: “Türkiye Batı’ya çapalanmış şekilde kalmalı. Bazı kritik meselelerde ABD’yle aynı safta olması sağlanmalı” (9.6.2021).

İşte ABD’nin bu hedefi gerçekleştirebilme aygıtı NATO’dur. NATO üyeliği Balkanlar - Doğu Avrupa - Kafkaslar üçgeninde Türkiye’yi ABD ile aynı safta yer almaya ve Rusya’yla karşı karşıya getirmeye zorlamaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları