Özdemir İnce

‘Çok eski zamanlardaki üstünlüğümüzü niçin yitirdik?'

15 Aralık 2019 Pazar

Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey’in Bir Zamanlar İstanbul adlı kitabından ikinci alıntıyı yapıp bu konuyu şimdilik kapatacağım. Ancak bir sorum var: Osmanlı kulları 600 yıl içinde kaç buluş yaparak uygarlığa katkıda bulundu, kaç buluşu yasakladı?


***


Şunu da belirtmek icabeder ki, medrese ve okul yapmak, dört duvar binalar yükseltmek demek değildi. Zamanın ihtiyacını ve tahsilin devamını sağlıyacak vakıflar da kuruluyor, bunları idare edecek adamlar tayin ediliyordu. Sonraları bu güzelim idare ehil olmayanlar elinde kalmış, bu suretle de iş çığırından çıkmıştır. Bu hali doğuran sebeplerin başlıcası, mesela üç yüz yıl önce kurulan bir okul öğretmenine verilen para, zamanına göre o öğretmeni geçindirmeye kâfi iken üç yüz yıl sonra o para, bir öğretmeni değil bir fakiri geçindiremeyecek kadar kıymetini kaybetmiş, bu yüzden de okullar ehil olmayan öğretmenlerin elinde kalmış, onlar da çocukları sıkıştırmak süreciyle geçimlerini sağlamaya başlamışlardır. Ne vazık ki memleketimizin okumuş insanları geçim kaygısı ile ilkokul öğretmenliğini kabul etmemişler, bu yüzden ilkokul çağındaki çocuklar okulsuz kalmışlardır. Üsküdar tarafında 115, Galata civarında 120 ve İstanbul’da 300 ilkokul varken, bunların içinde ancak on okulda öğretmen bulunabiliyordu ki bunun ne derece okumaya yardım edebileceği kolayca anlaşılır. Vaktiyle medreselelerimizde bunca hekim ve bilim adamı, sanatkâr yetiştirildiği halde, sonraları bu bilgiler yerine din bilgisi öğretilmeye başlanmış, ilim ve fen Avrupa’da ilerledikçe bizde unutulmuştur...


***


Bizim tarihimizi bile Avrupalılar türlü iftiralılarla yazmışlardır. Halbuki biz felsefe okumak günahtır yollu muzır telkinlere kapılarak, İslamlığın üstün varlığını unutarak İslam ahkâmına uymayan garip bir taassup içinde siyasi menfaatlarımızı koruyamamış, komşularımızla münasebetlerde ticaret bakımından muhtaç olduğumuz yabancı dil öğrenmek şöyle dursun, Avrupalıların bize dair kötü niyetlerle yazdıklarından bile haberimiz olmamıştır .(1830 tarihinde Enderun ve Tıbbiye okulu öğrencilerinden Avrupa’ya 150 kişinin gönderilmesi Suttan Mahmut tarafından emredilmiş ise de birtakım mutaassıplar bu emri çirkin görerek türlü dedikodularla bu karara mani olmuşlardır.)

Bununla beraber müneccimlerin haberlerine, geleceği keşfettiklerine dair sözlerine önem vererek bir işe başlamak için mutlaka uğurlu gün aradık.


***


Birtakım cahil vaızlar kürsülerde türlü safsatalarla birçok masumun zihinlerini karıştırmaktan geri durmadılar. Ve mesela: “Büyük medeniyetler ve büyük eserler vücuda getirenlerin dünyası ile bizim ilgimiz yoktur. Dört günlük ömür için gökyüzüne yükselen binalara ne lüzum vardır?” diyerek evlerimizin bile rahatlığına heves ettirmediler. Bir lokmaya razı ederek halkı geleceği düşünmekten men ettiler.

Hele o tekke şeyhlerinin cahilleri dervişlik, maneviyat, tasavvuf adı altında halka hep hurafeler aşılamakta, sanat ve ticaretten uzaklaştırılan zavallılar “bir hırka, bir lokma”ya kanaat ederek, tevekkülle bodrum katlarında, izbe köşelerde, mezarlık kenarlarında yarısı toprağa gömülmüş kovuklarda çürür giderlerdi.


***


Babalarımız, dedelerimiz kahramanlık duygularım kuvvetlendirmek için Hamzaname, Kan Kalesi, Battal Gazi masallarını dinlemeye alıştırırlardı. Fikirlerimizi aydınlatmak için okuduğumuz romanlar Âşık Kerem, Tahir ile Zühre, Köroğlu hikâyeleri gibi şeylerdi.

İnsaf olunsun, bir çocuk küçüklüğünden delikanlık çağına kadar sokaklarda büyür, yazıları heceleyemeyen öğretmenlerden terbiye görürse artık ondan ne beklenir?


***


Sonraları maarifin önemi anlaşıldı. Sultan Hamit zamanında bir üniversite kuruldu. Maarif İşleri Bakanlığa bağlandı, bir Meclisi Maarif kuruldu. İlk ve ortaokullar açıldı. Maarif Meclisi arasından Mehmet Fuat ve Ahmet Cevdet efendiler (paşalar) tarafından Kavaidi Osmaniye kitabı yazılıp bastırıldı. Darüşşafaka, Sanayi Okulları açıldı. Yaşları uygun olanlar buralara verildi. Buralarda çalışmak isterdi. Başarılı olmak isteği insanı dürttüğü için eskisi gibi sokaklardaki çocuklar alayı kalktı. Ana, babalar da okumanın faydasını anladılar. Bilgisiz, sanatsız yaşamanın kabil olmadığı anlaşıldı. (s.22)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları